Yanındayım

1041 Words
Selamun aleyküm 🍂🍂 Keyifli okumalar...🍭🍭 Zaman hızlı geçiyordu. Bugün günlerden 5 Aralık 'tı. Annem ve babamın senei devriyesiydi bugün. Tam onsekiz yıl geçmişti. Onlar olmadan geçen onsekiz yıl. Gözümden akan yaşları silip okunan Kur-an' ı Kerim' i dinlemeye devam ettim. Her yıl olduğu gibi bu yıl da evimizde mevlit okutuyorduk. Anneannemler, babaannemler, dayım, teyzelerim, halamlar ve amcalarım gelmişlerdi. Hepsi eşleri ve çocuklarıyla gelmişlerdi. Yapılan duanın ardından yengem hazırlanan yemekleri servis etmek için mutfağa giderken yerimden kalkarak salondan çıktım. Gideceğim yer belliydi. Annemlerin yatak odası. Gözyaşlarımı silip kapının önünde durdum. Omzuma konulan el ile başımı çevirdim. Ağabeyim de gelmişti. Her yıl aynı şeyi yapardık. Duanın ardından ağabeyimle ortalıktan kaybolup annemlerin odasına gidip fotoğraf albümlerimize bakardık. Kimse de biz odadan çıkana kadar bizi rahatsız etmezdi. -Geç bakalım cadı. İkimizde içeriye girip yatağın önüne oturduk. Ağabeyim fotoğraf albümlerini getirip yanıma oturdu. Tek tek fotoğraflara bakıyorduk. -Burada beni delirtmiştin. Okulun ilk günüydü, ben de geleceğim diye peşime takılmıştın. Sümüğünü hep önlüğüme bulaştırmıştın. -Hak etmiştin. Oh olsun sana. Önlüğüm kirlendi diye yolun ortasına oturup ağlamıştın. -Annemle babam o halimize nasıl gülmüşlerdi. Hatırlıyor musun? -Biliyor musun... Artık seslerini, yüzlerini veya fiziksel özelliklerini unutmuş gibiyim. Fotoğraflara baktıkça aklıma geliyor. Onları unutuyor muyum? -Saçmalama. Yok öyle bir şey. Bazen bana da oluyor. Yorgunluktandır o. -Bu evde ne çok oyun oynadık annemle ve babamla kısa zaman da. -Her zaman çirkeflik yapıp babamı kendi takımına seçerdin. -Banane, sen de çirkef olsaydın. -Saklambaç oynarken ikimizde aynı an da başımızı dolabın kapağına vurmuştuk. -Hatırladıkça başım sızlıyor. Hep senin yüzünden. Ağabeysin sen, azıcık centilmen olup bana öncelik tanımalıydın. O dolaba girmek benim hakkımdı. -Yok ya. Sen büyüğüne saygı gösterip başka yere saklanabilirdin. -Banane sen saklansaydın. -Asıl banane. Halimize gülüp diğer albümlere bakmaya başladık. Sıra ağabeyimin sünnet fotoğraflarına gelince kahkaha atmıştım. Ağabeyime gülmemiştim o gün ki söylediğim şeye gülmüştüm. "Banane ben de sünnet olacağım " diye tutturmuştum. -Aklıma gelen şey mi? -Aha... ahahaha... evet ona gülüyorum. Kâh güldük kah hıçkırarak bütün albümlere bakmıştık. Dolabın aynasından ikimizin de yüzü görünüyordu. Kafamı kaldırıp baktığımda ağabeyimin de benim de gözlerim kıpkırmızıydı. Ağlamaktan sesimiz kısılmıştı. Ayaklanıp elimdeki albümleri ağabeyimin çıkardığı çekmeceye koyarak ağabeyimin yanına gittim. Annemlerin yatağına uzanmıştı. Ben de onun gibi yatağa uzanarak gözlerimi kapattım. Ağabeyim söylemese de onun da benim annem ve babamı rüyasında görmek istediğini biliyordum. İnşaallah ikimizin de duası kabul olurdu. İnşaallah rüyamızda görürdük. UFUK' DAN -Girebilir miyim komutanım? -Girdin zaten Selçuk. -Bir şey söyleyecektim. Belki haberin vardır. -Neyden haberim var? -Merve ile konuştum. Biliyorsun yengenin kuzeniyle arkadaş. -Yani? -Ahu yengenin annesi ve babasını ölüm yıl dönümüymüş. -Haberim yoktu... Çok üzgündür şimdi. Onlarda yemek yediğimiz zaman ki halleri gözümün önüne geliyor. Normal anne baba konusu bile açılınca kötü oluyorlar, kim bilir bugün ne haldeler. -Arayacak mısın? -Müsait midir? -Bilmiyorum. Şansını dene. -Böyle durumlarda ne denir, hiç bilmiyorum. -Ara kardeşim. O sırada kalbinden ne geçiyorsa şöyle. -Sağol Selçuk. -Ben seni yalnız bırakayım. Selçuk 'un çıkmasıyla telefonu elime alıp hemen aradım. Tam kapatacakken açılmıştı. -Alo? -Ahu. -Şey Ahu yok, ben kuzeniyim. -Ahu ile konuşabilir miyim. Müsait mi? -Şu an ağabeyinin yanında. Diğer odadalar. Ben aradığınızı söylerim. -Tamam. Teşekkür ederim, ben daha sonra tekrar ararım. -İyi günler. -İyi günler. Telefonu kapatıp ayaklandım. Keşke şu an yanında olabilseydim. Bir saat... İki saat... Üç saat... Dört saat... Tam tamına Ahu' yu aramamın üstünden dört saat geçmişti. Ama bir dönüş olmamıştı. Acaba kuzeni aradığımı söylemeyi mi unuttu? Yerimde daha fazla duramayıp Selçuk 'un yanına gitmeye karar verdim. Zaten nöbetçiydi, buralarda bir yerlerdeydi. Kapıyı çalmadan direkt açtım. Önündeki kağıda bir şeyler yazıyordu. -Hayırdır rüyanda beni mi gördün koçum. -Saçmalamayı kes. Merve' yi arasana bir, Ahu' nun kuzeniyle konuşmuş mu? -En son öğlen konuştum. Bekle mesaj atayım. Uyumadıysa dönüş yapar. -Tamam. Hadi ara. Selçuk mesaj atmış, hemen ardından telefonu çalmıştı. Selçuk kısaca konuşup telefonu kapatıp karşıma oturdu. -Arkadaşının numarasını atacak. Ben de sana atarım. Kendin sor. Zaten Merve sürekli soruyor, sana söz verdiğim için söylemiyorum ona. -Sağol kardeşim. İyi nöbetler. Odama geçerken telefonuma mesaj gelmişti. Numarayı kaydedip kendimi tanıtıp Ahu' yu sordum. İkisi içinde yorucu ve üzgün geçen bir gün olduğu için annelerinin odalarınında uyuduklarını söylemişti. Teşekkür ederek telefonu kapattım. AHU' DAN İçeriden gelen seslerle gözlerimi açtım. Hava kararmıştı. Ağabeyim hâlâ uyurken başımdaki tülbenti düzelterek ayaklandım. Lavaboya geçip elimi yüzümü yıkadım. Aynadan kendime bakarken gördüğüm rüya aklıma geldi. Annemle babamı görmüştüm. Hem de dördümüzün annemlerin yatağında birbirimize sarılı vaziyetteydik. Babam ağabeyim ve beni gıdıklarken annem de gülerek bizi izliyordu. Babam annemin güldüğünü fark edip onu da yanımıza çekip ona da gıdıklıyordu. Bu sefer de gülen biz oluyorduk. Yarım yamalak zihnimde canlanıyordu. Sanki gerçek gibiydi. Ağabeyim uyandığında ona soracaktım. Yüzündeki gülümsemeyle salona geçtim. Herkes gitmişti. Babaannemler ve anneannemler buradaydılar. Yengem ve Buket yemek masasını hazırlıyorlardı. -Günaydın kızım. -Anneanne yaa, dalga geçme. Kusura bakmayın biz uyuyakalmışız. -Gel buraya kuzum. Aras nerede? -O hâlâ uyuyor. -Çağır da gelsin hep beraber yemek yiyelim. -Yok babaannem uyusun biraz daha. Sonra uyandırırım.... Yenge sen otur kalanları ben hallederim. Zaten ortalığı da toparlamışsınız. -Olur mu kuzum. Dert etme böyle şeyleri. Yengemin oturmasıyla yemekleri doldurup herkesi masaya çağırmıştık. Yemekten sonra Buket de dahil herkesi oturtup masayı toplamıştım. İsteyenlere çay isteyenlere kahve yapmıştım. Onları salon da bırakıp odama geçtim. Yatağa oturduğum gibi odanın kapısı tıklatılmıştı. Gelen Buket' di. O da benim gibi yatağa yanıma oturdu. -Nasılsın kuzum? -İyi diyelim iyi olsun. -Ben aslında sana bir şey diyecektim. Teğmen varya, ha o seni aradı. Sen uyuyordun ben açtım. Birkaç saat sonra Merve' den numarımı almış beni arayıp seni sordu. İstersen bir ara. -Allah Allah niye, aramış ki? -Galiba amcam ve yengemin senei devriyesi olduğunu biliyor. -Nasıl? -Merve dün aradı beni yarın buluşalım mı diye. Ben de yarın amcamların senei devriyesi var dedim. Büyük ihtimalle o nişanlısıyla konuştu. -Anladım. Ben bir arayayım. -Tamam canım. Ben salondayım. -Gel buraya ıslak ıslak öpeceğim. Buket' ı yakaladığım gibi yanağından ıslak bir şekilde öpmüştüm. O söylenerek odadan çıkınca telefonumu alıp teğmeni aradım. Buket'in dediği gibi saatler önce aramıştı. -Alo? -Selamun aleyküm. -Ve aleyküm selam. Aferin koçuma böyle Allah'ın selamına karşılık ver. Adam. -Ahu... -Efendim. -Ses vermeyince kapandı sandım. -Bir an dalmışım.... Şey beni aramışsın, daha yeni Buket söyledi. Haberim yoktu. -Evet... Sen iyi misin? Sesin boğuk ve çatallaşmış çıkıyor. -Immm. Sanırım iyiyim. -Ben bugün Selçuk ile konuşurken öğrendim. Başın sağolsun. -Sağol. -Böyle durumlarda ne denir, nasıl konuşulur bilmiyorum klasikleşmiş tek düze cümlelerde kurmak istemiyorum ama ben hep senin yanındayım. Sen izin verdiğin sürece de yanında olmak isterim. 💣💣💣
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD