6. BAŞKA PLANLAR

1859 Words
"Mü... Müstakbel neyim?" "Müstakbel karıcığım..." Kelimenin üzerine bastırarak, anlamak ister gibi sorguladım. "Karıcığın..." "Hı hı... Karıcığım." Başını aşağı yukarı onaylar anlamda sallayıp hâlâ benimle dalga geçer gibi konuşuyordu. "Dalga mı geçiyorsun benimle? Ne karıcığımı ya?" Bu alaylı tavırlarından da artık hoşlanmamaya başlamıştım. Ayrıca ne saçmalıyordu şimdi bu ? Bu adamın bir anı bir anını tutmuyordu. "Dalga geçer gibi bir halim mi var?" "Evet." Bir de soruyordu. "Tamam... Şu an bu durumdan birazcık keyif almış olabilirim ama kesinlikle dalga geçmiyorum. Çok ciddiyim." Akla zarardı bu adam. Kollarımı bağlayıp yüzüme gelen saçımı küçük bir baş hareketiyle arkaya atarken "Tam olarak seni keyiflendiren şey nedir acaba?" diye sordum. Bir sır verir gibi yüzüme yaklaşmış, sinir katsayımı arttıracak sözlerini fısıldamıştı. "Aklını başından alıyor olmam..." Bu yakınlık ona yetmezmiş gibi biraz daha sokulmuş erkeksi sesiyle onun dediği gibi aklımı başımdan almıştı. "Çok eğleneceğiz Karıcığım..." Bu kadar yakınımda olması zavallı kalbim için hiç iyi değildi. Bir de söyledikleriyle kalbim hızlı hızlı atıyorken sekteye uğruyor kasılıyordu. Bu yakınlık beni gittikçe deli ediyor, sinir damarlarıma kadar ulaşıyordu. İki elimi göğsüne koyup itmeye çalıştım. Güçlü bedeni yüzünden tek seferde başaramamış birkaç denemeden sonra geri adım attırabilmiştim. "Bipolar mısın sen? Daha yarım saat olmamıştır yukarıda bir öldürmediğin kalmıştı beni şimdi ise şu saçmalıklarına bir bak." "Farklı bir yol izlemeye karar verdim. Kızım için bu kadarını yapabilirim dedim." biraz duraksamış sonra devam etmişti. "Peki ya sen teyzesi... Sen ne kadarını yapabilirsin." Derin bir yutkunmak istemiş, yutkunamamıştım. Boğazım düğümlenmişti. Ne kadarını yapabilirim diye ben de kendime sordum. Mesela Kardeşimin eski kocasıyla yatıp bir çocuk yapmak.... Bu kadarını yapabilir miydim? "Güneşi gerçekten sevdiğine bir an için inanmıştım... Ama görüyorum ki öyle değilmiş." "Ben daha kararımı vermedim." diye sinirle konuştum. Zaten gergindim bir de saçma sapan konuşuyordu. Bu sorunun cevabını ilk defa düşünmüyordum. Ama günlerdir beynimi kurcalayıp duran bu sorunun cevabını bir türlü veremezken şu an verebilmiştim. "Evlenelim!'' dedim. Hemen ardından ''Güneşi bırakmayacağım söz vermiştim ben kendime anne sevgisini ona arattırmayacağım diye. Bir kez daha terk edilmeyecek!" ''Umarım. Umarım öyle olur. '' İfadesi gerçekten böyle olmasını istiyor gibiydi ama aksi olursa da tehditkardı. İçimden bir ses ateşle oynadığımı, arkama bakmadan bu adamdan kaçmam gerektiğini söylüyordu. ''Babamla aranda ne oldu ne yaşandı bilmiyorum ama babam bu evliliği onaylamayacak.'' Karşımda ellerini pantolonunun ceplerine yerleştirmiş rahat bir şekilde beni dinliyordu. Umursamaz bir ifadeyle ''Başka planları varsa demekki.'' dediğinde anında göz devirdim. ''Yok senle konuşulmuyor belli.'' deyip başımı çevirdim. Ormanın atmosferi beni tekrar irkiltti çok ıssızdı. Başımı tekrar ona çevirdiğimde '' Sen var ya kesin benim buraya gelmeme bilerek ses etmedin. Senle evlenmeyi kabul etmeseydim kesin beni burada öldürüp bir yerlere gömerdin.'' dedim. Şen bir kahkaha attı. Gülüşü kulaklarıma dolduğunda kesinlikle daha çok gülmeli diye düşündüm. Bu görsel şölen kısa sürmüş, ciddiyetini koruduğunda ise ''Ölüm kolay olurdu. Benim aklımda daha iç açıcı şeyler var.'' dedi. Dudaklarım aralanmış ağzım o şeklini almıştı. İçimdeki ses yine kaç diyordu. ''Eminim iç açıcıdırlar. Buna hiç şüphem yok da...'' son heceyi uzatmış, ikna kabiliyetimi kullanmak adına başımı hafif yana eğip alttan alttan ona hafif gülümseyerek '' Acaba bizim bu evlilik meselesini bir daha gözden geçirsek mi?'' diye bütün şirinliklerimi göstererek konuştum. Hiç istifini bozmadan garip garip bana bakan Asafla pekte şirin olmadığımı anladığımda ifademi bozmuş ''Aman iyi be.'' diyede ufak bir çıkışmıştım. ''Ben de öyle düşünmüştüm.'' deyip ellerini ceplerinden çıkartmış arkasını dönerken ''Düş önüme dönüyoruz.'' dedi. O öyle diyince gözlerim Güneşi aramış bulamamıştı. Arkasına dahi bakmadan sert adımlarla ilerleyen adama doğru ''Güneş nerede ?'' diye seslendim. Ona yetişmeye çalışırken '' Onlar döndüler.'' demişti. Nasıl dönmüşlerdi. Gerçekten bir köpeğe mi emanet etmişti Güneşi. '' Güneşi bir köpeğemi emanet ettin gerçekten?'' derken yanına varmış şaşkın bakışlarımı da üzerinde tutmuştum. Bana yandan bir bakış atarak '' Birincisi o köpek senden akıllıdır. İkincisi ise hayır koruma vardı yanında.'' dedi. '' Şimdi sen laf soktuğunu mu sandın?'' dedim. '' Laf soktum mu bilmem de yakında başka bir şey sokacağım kesin!'' '' Se... Sen iğrençsin ya! Pis sapık!'' dedim yüzümü buruştururken. '' Şimdiden söyleyeyim seni biraz yoracağım.'' demiş beni şöyle bir süzdükten sonra da ''Biraz yemek ye elimde kalırsın sen benim.'' diye de benim şekilden şikele giren suratımı hiç dikkate almadan devam etmişti. Artık morarma derecesindeydim. ''Sus artık Allah'ın Cezası sus!'' dedim utançtan patlıcan rengine dönen suratımla. Ellerini teslim olur gibi havaya kaldırarak alayla '' Canım ben uyarımı yapayım da sonra söylemedi olmasın.'' dedi. Onunla konuşulamayacağını geçte olsa anlamıştım. Bu yüzden onunla hiç münakaşaya girmemiş susmuştum. Ormanlık alandan çıkmış bahçeye ulaşmıştık. Asaf oturma gruplarına ilerlemiş oturduğunda onu karşılayan hizmetliye o bariton sesiyle ''Bir kahve getir buraya'' demişti. Hizmetli Asafı onaylamış eve doğru ilerleyecekken '' Güneş nerede ?'' diye sordum. Sesimle bana dönen çalışan '' Güneş uyudu efendim.'' dedi. Küçük bir baş hareketiyle çalışanı onaylarken ''Anladım.'' dedim. Burada daha fazla kalmanın anlamı olmadığından eve dönmeye karar verdim. Telefonuyla ilgilenen Asafa bakıp eve döneceğimi söyleyecekken vazgeçmiştim. Çünkü az önce yaşananlardan sebep gerekli olmadıkça onunla konuşmama kararı almıştım. Arkamı dönmüş kapıya doğru ilerlemiştim. Bahçeden tam çıkacakken Asaf seslenmiş arkamı dönmüştüm. ''Müstakbel karıcığım nikah tarihimizi sormadan nereye gidiyorsun.'' ''Tabi... Tabi ya nikah tarihimiz ben bunu nasıl unuturum?'' Bu duruma çok mahcup olmuş gibi davranıyordum. Ama beni hiç takmayan Asaf '' İki gün sonra.'' demiş ayarlarımla hep oynamıştı. ''Şaka... Şaka değil mi?'' ''Beni bu kadar istediğini belli etme.'' Sigarasını yakmış içine bir nefes çekmişti dumanını ise bana bakarak üflüyordu. O sırada çalışan kahvesini Asafa getirmişti. Bu konuşmadan sonrası her an bel altı olabileceğinden dilime bir kilit vurmuş dilime kadar gelip de söyleyemediklerimi yutmuştum. Oradan ayrılmış evimin yolunu tutmuştum. *** Eve gelmiş güzel bir duş almıştım. Kimseye ne babamın kızını pazarlama konusunu ne de bu evlilik olayını açmamış sessizliğimi korumuştum. Ama elbet bu pazarlama meselesini soracaktım. Akşam yemeği için hazırlık yapan anneme yardım etmek adına mutfağa geçtim. Babam halen yoktu evde. ''Annem yardım edeyim.'' ''Tabakları masaya yerleştir sen kızım.'' Annemi onaylamış tabakları masaya yerleştirmeye başlamıştım. O sırada dış kapıdan ses gelmişti babam olmalıydı. Annem '' Faysal sen mi geldin?'' diye seslendi mutfağın kapısından. ''Başka kim gelecek acaba kadının sorduğu soruya bak!'' Babam yine aynı babam. Her seferinde şu soruyu soruyorum gerçekten annem bu adamda ne buldu ya! Aşıktım diyordu annem. Babama olan aşkı gözünü kör etmiş. Ne zaman babama olan sevgisi azalmış işte o zaman kusurlarını görür olmuş. Babam gerçekten çok yakışıklı karizma bir adamdır. Ama içide bir o kadar boştu işte. Üzerini değiştirip masaya oturdu. O sırada servisleri de yapmıştım. Babam ''Hüma sen ne zaman işe gideceksin.'' diye sordu. ''Belli değil yıllık iznimi de kullanmayı düşünüyorum.'' ''Ben patronunla görüştüm. Çok iyi çocuk evladım gibi severim onu.'' Babamın söylediklerine şaşırmıştım. Tanışmışlıkları vardı Gökhan Beyle ama böyle bir sevgi beslediğini şimdi öğrenmiş oldum. Ayrıca benim patronumla ne konuşabilirlerdi. ''Anlayamadım baba sen patronumla ne konuşmuş olabilirsin?'' ''Öyle sohbet ettik Yarın akşam için de yemeğe davet ettim.'' Annem '' Yemeğe mi davet ettin ? Nereden çıktı bu şimdi?''diye benim aklımdaki sorulara tercüman olmuştu. ''Amma abarttınız. Kızımın patronu benim de takdir ettiğim, sevdiğim biri.'' Bu işte bir bit yeniği vardı ama amacını asla kestiremiyordum. Annem ''Bu aralar gerçekten ayrı bir garipsin Faysal.'' dediğinde babam sinirle kaşığı masaya fırlatmış '' Anlaşıldı huzurla yemek yiyemeyeceğiz bu evde.'' diye de bağırmıştı. Masadan sertçe kalkmış mutfağı terk etmişti. Bizde de iştah bırakmayan babam yüzünden bizde kalkmıştık. Anneme yine yardım etmiş mutfak işini beraber halletmiştik. Salona geçtiğimde babam televizyon izliyordu. Az önce sinirlenen o değilmiş gibi keyfi yerindeydi. Onlara Asafla evlilik kararımızı açıklamam gerekiyordu ama babamın tepkisinden ve yapabileceklerinden ciddi anlamda korkuyordum. İnceldiği yerden kopsun diye düşünerek dudaklarımı araladım. "Ben Asafla evleniyorum!" Sesim salonda yankılanmış ailemde şok etkisi yaratmıştı. Televizyona dönük olan babamın başı aniden yön değistirmiş dehşet verici bakışlarının odağı olmuştum. Zavvalı annem ise öylece bakakalmıştı. "Ne dedin sen!" Babamın sert kalın sesi ile irkildim. Hızla oturduğu yerden kalkıp üzerime yürürken "Sana ne dedin sen dedim!!" dedi. Korkudan kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu. Dibimde biten babam kolumdan tutup bütün gücüyle sıkarken "Asafla evleneceğim mi dedin sen?" deyip benden cevap beklemişti. Sinirinden ne yaptığını bilmediğinden kolumu çok güçlü sıkıyordu acıdan gözlerim dolmuştu. "he! " diye kolumdan beni sarsarak yüzüme tısladı. Konuşamamış korkuyla sadece başımla onaylamıştım. Annem "Faysal ne yapıyorsun bırak kızı HEMEN!" derken babamın kolumu sıktığı elini çekiştiriyordu. Babam sıktığı kolumu sertçe bıraktı. Acıyla kolumu tuttum çok sızlıyordu. Morardığına emindim. Bu sırada babam bana bakmaya katlanamadığından olsa gerek arkasını dönmüş sertçe ensesini ovalıyordu. Aniden arkasını dönüp '' Sen kime sordun bu kararı alırken he! Bana sordun mu!'' diye hesap sordu. ''Baba biliyorsun durumu Güneş Kan...'' ''KES! Kes sesini.'' Kükreyen sesiyle irkilip bir adım geri attım. İşaret parmağını tehdit eder gibi yüzüme sallarken '' Evlilik falan olmayacak! Şimdi elimde kalmadan çık git odana.'' demiş öldürücü bakışlarını atmıştı. '' Babaa...'' konuşmama izin vermemiş kesin bir ses tonuyla beni bölmüştü. ''HÜMA!! Konu kapandı. Odana çık!'' ''Faysal sakin ol lütfen. Kızı bir dinlemedin bile.'' ''Neyini dinleyeceğim ben bunun. Konu kapandı. Sakın! bana bu konu hakkında tek kelime dahi etmeyin. Bu olayı yaşanmamış varsayıyorum.'' İkimizi de tek tek uyarmış devam etmişti. ''Anlaşıldı mı?'' Tanıyordum babamı asla şu an karşı çıkamazdım ona. ''Anlaşıldı.'' diye mırıldanmış arkamı dönüp hızla çıkmıştım salondan. Hızlı hızlı merdivenleri tırmanıp odama ulaştım. Yatağıma yığılmam da bir olmuştu. Stresten başıma ağrı girmişti. Zonkluyordu çok fena. Elimle başımı ovalarken telefonumun zil sesi kulağıma ulaştı. Çıkan ses çok rahatsız ettiğinden yüzümü buruşturmuş hızlıca yataktan doğrulup komodinin üzerinde olan telefonu elime almıştım. Azra arıyordu. En yakın arkadaşım, dostum kardeşimdi. Telefonu çok bekletmeden hemen açtım. ''Efendim bebeğim.'' ''Bebeğimmiş seni var ya mahvedeceğim iki gündür telefonlarımı açmıyorsun. Mesajda atmıyorsun. Neredesin kızım sen ?'' ''Dur be kızım ben şu an ne yaşıyorum gerçekten onu bile bilmiyorum.'' ''Anlat dinliyorum. Bunun hesabını soracağım ama hiç merak etme.'' ''Allahım gerçekten hayatıma hep mi böyle insanları çekerim.'' Babam bir numaraydı Asafı söylemiyorum bile şimdide Azra... ''Hep çok sevdiğimden.'' alayla konuşuyordu bir de. Azraya her şeyi baştan itibaren anlatmış, onun ise her zamanki gibi mükemmel tavsiyeleri olmuştu. ''Başına talih kuşu konmuş sen ben ne yapacağım diyorsun. Evleneceksin kızım. Adamı da kendine aşık edeceksin gül gibi yaşayıp gideceksin.'' '' Adamı kendime aşık edeceğim ?'' diye sorguladım. ''Evet... He birde yatakta biraz cesur ol öyle bütün gece heykel gibi durma.'' ''Azra!'' ''Ne ya!'' ''Kapatıyorum. Sen saçmalamaya başladın.'' '' Ne zaman istersen anlatırım bak! Biliyorsun zirvedeyim bu ko...'' Cümlesini tamamlatmadan suratına kapattım telefonu. Azra gerçekten çok çapkın bir kızdı. Her hafta farklı erkeklerle görüyordum kendisini. Hayatı biraz hızlı yaşayanlardandı. Başıma giren zonklamayla biran önce ilaç almam gerektiğini anladım. Babamla karşılaşmamayı umarak odamdan çıkıp alt kata inmeye başladım. İlaçlar mutfaktaydı. O yüzden oraya attım adımlarımı. Mutfağın kapısını tam açacakken babamın sesini duymuş bundan vazgeçmiştim. Telefonda biriyle görüşüyordu sanırım. Babamla karşılaşmak istemediğimden Arkamı dönmüş gidecekken babamın sesini daha net duymuş söylediği isimle istemeden dikkat kesilmiştim konuşmalarına. ''Gökhan sen anladın mı beni oğlum.'' Patronumla mı görüşüyordu? ''Güzel... Yarın akşam o nikah kıyılacak!'' Bir şeyleri anlamlandırmaya çalışıyor anlamlandıramıyordum. Neyden bahsediyordu babam. 'Yarın akşam o nikah kıyılacak!' sözleri beynimde dönüp dönüp duruyordu. Aniden aklıma üşüşen kesitlerle sarsıldım. Asafın söyledikleri kulağımda çınlıyor beni yıkımın eşiğine getiriyordu. -O pezevenk baban, bana bir kızını daha pazarlayamayacak. -Senin baban para için her şeyi yapar. Tıpkı kızını kendi elleriyle yatağıma soktuğu gibi. +Babamla aranda ne oldu ne yaşandı bilmiyorum ama babam bu evliliği onaylamayacak. - Başka planları varsa demekki. Ayakta duracak gücü bulamıyordum kendimde, bir elimle duvardan destek almış öylece üzerime toprak atılmasını bekliyordum. Babam beni yarın akşam zorla bir başkasıyla nikahlayacaktı. Elimde sıkı sıkı tuttuğum telefonum titremiş mesaj gelmişti. Ekrana düşen mesajı okumuş karmaşık duygular içerisine girmiştim. -Sadece benimsin.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD