Gece sabaha döndü. Şehir yeniden güneşin ışıklarına selam verirken odada üzerini değiştiren Andrew tekli koltuğu yatağın yanına çekmiş ve oturmuştu. Öylece kızıl saçları beyaz hastane yastığına dağılan kızı izliyordu. Soluk duran beyaz teni, ince yay gibi kaşları, yününe göre minicik burnu, rengi hala tam yerine gelmese de kiraz kırmızılığında dudakları. Bir an o dudaklara ilk dokunduğu an canlandı gözleri önünde. Arabasında öylece ona bakarken kendi dudaklarına değen dudaklar. Tadını anımsıyordu. İçki tadı ağırlıkla olsa da başka bir tat daha vardı. Ne olduğunu çözemiyor ama aklında kalan bir tat. O an ne düşündüğünü fark etti. Kafasının sağa sola sallarken gözleri kızın bedeninde dolandı. Saatlerdir bakmaktan usanmadığı yerde bebeklerinin can bulduğu karında durdu. Hala inanmakta güçlü