-Ersin! Hoş geldin kardeşim.
Ufuk göğsünü zorlayan kalbi ile cevap beklerken duyduğu isimle hızla arkasını döndü. Kapıdan giren adam umutlarını yerle bir etmek üzereydi. Tekrar Başak’a baktığında dağıldığını görüyordu. Ne kadar üstünden zaman geçse de yaşadıklarını unutmak kolay olmuyordu. Aklından geçenler heyecanı yerle bir ediyordu. Üzüldüğünü belli etmemeye çabalasa da vücudunu saran gerginlik yine de yansıyordu. Bu kadar bekledikten sonra cesareti bulduğu anda Ersin’in gelmesi bir işaret miydi?
Başak onca zaman sonra kalbini parça parça edip giden adamı görünce haliyle sarsılmıştı. Yoluna devam etmeye çalışmıştı. Yine de bu karşılaşma sardığı yarasını sızlatmıştı.
Ortamda ki herkes de bu dönüşe sevmek isteseler de yaşananlar engel oluyordu. Gözler üçlü arasında dönerken Masal kocasına yanaştı.
-Sanki bir yarışta gibiyiz.
Uğur kardeşini izlerken telaş içindeydi. Karısının söylediği ile yana baktı. “Her şeyi yarışa bağlamasan. Şu an nasıl bir durumun ortasında olduğumuzun farkında mısın?”
Masal kapıda duran adamın gözlerini takip ettiğinde kuzenini izlediğini gördü. Aralarında olan Ufuk’a da baktıktan sonra “Bu hikayede biri fena üzülecek.” dedi. Birinin gerçekleri söylemesi lazımdı.
Uğur da farkında olduğu için daha çok geriliyordu. Tam kardeşi iyi oldu derken eski sevgili gelmesi iyi miydi tam emin olamıyordu. Ersin ile arasında bir şey olmasa da kardeşini bırakıp gitmesi yüzünden kızgındı. Hele söylediklerini öğrendikten sonra daha da sinir olmuştu. Yine de ikisi de birleşmek isterse işler değişirdi. Bir de Ufuk vardı ki daha az önce konuşmuşlardı. Karısının dediği gibi birinin canı fazla yanacaktı.
Ersin uzun zaman sonra arkadaşının davetini kabul etmiş ve İstanbul’a dönmüştü. Kalbine gömdüğü aşkı da artık rahat bırakmıyordu. Ailesi yüzünden onu bırakmış olsa da yapamamıştı. Her gün onu aramış ve geri dönmemek için zor dayanmıştı. Sonunda da kendini burada bulmuştu. Küçüğü büyümüş güzelli yine ışıl ışıldı. Kırdığı kalbi geri kazanmaya gelmişti.
Edric arkadaşının önüne yürüdüğünde “Gel.” dedi. Oğuz ayağa kalktığında Kuzey hemen müdahale etti. Evet kızgındı, ama kızına bırakmak en iyisiydi. Gözleri buluştuğunda “Eda ve Edric için sakin kal.” dedi.
Salih ise kendi torunun doğum günü olsa bile “Bu adamın burada ne işi var? Utanmadan gelmiş mi?” dedi. Başak’ı saçma bir sebeple bıraktıktan sonra görmek bile istemiyordu.
-Salih!
Kuzey ile göz göze geldiğinde uyarı dolu bakışları ile söyleyeceklerini yuttu. Ali de abilerinin yanına geldiğinde “Biz karışmayalım.” dedi.
-Kızımızı üzecek ben karışmayacağım. Yok öyle bir şey.
Salih’in çıkışı normal olsa da Kuzey koluna dokunup kardeşini gösterdi. Oğuz sessice kızını izliyordu. Üzüldüğünü ve sarsıldığını görüyordu. Ufuk ile biraz gülen yüzü şu anda solmuş gibiydi.
Tuğçe de kızını izliyordu. Yanında Mira, Aslı, Ada ve Elif vardı. Güzel başlayan günün bu noktaya geleceğini kimse düşünmemişti.
Eda kocasının yanına yürüdüğünde onun için önemli olan arkadaşını karşılamak istese de gözü bir yandan kuzenin üstündeydi. İkisi arasında kalmış gibi hissediyordu.
Ersin küçük kızı görünce gülümsedi. Eda’ya doğru ellerini uzattığında Özün onun kucağın geçti.
-Edric bu kız aynı sen olmuş. Sarı saçlar, masmavi gözler.
-Babasının kızı.
Edric arkadaşı ile yürürken Başak izlemeyi bırakıp Ufuk’a döndü. Ne kadar saklasa da az önceki bakışların değiştiğini görüyordu. Ersin ile olanları bildiği için saklamayı düşünmüyordu. “Biraz hava almaya ihtiyacım var.”
Ufuk’un attığı adım yerle bir olurken sessizce onayladı. Anlaşılan daha beklemeliydi. Geri çekiliyordu ki “Nereye?” sorusu ile durdu. Merakla bakan gözlerin ne anlatmaya çalıştığını anlayacak durumda değildi. Sanki fazlalık gibiydi ve ortadan yok olmalıydı.
-Seni yalnız bırakayım.
Başak onunda iyi olmadığını görüyordu. Oluşan ortamı konuşmak istese de önce kafasını toplamalıydı. Ufuk’un ona sessizce eşlik edeceğini biliyordu. Daha sonra sakin kafa ile konuşmalıydı. “Benimle gelir misin?” Anında parlayan gözler biraz vicdanını sızlattı. Onu kullanıyor gibi olmak istemiyordu. Yanında iyi hissediyordu, ama onla aynı duygularla değildi. Kalbini uzun süredir kapatmıştı. Onunla iyi arkadaştı.
-Tabi gelirim.
Ufuk sorgulamadan yanına geldiğinde ikisi birlikte ayrıldı. Bu sırada Ersin onları izliyordu. Kucağında Özün ile arkadaşına yaklaştı.
-Başak ile Ufuk ne alaka?
İçini saran korku ve kıskançlık ile cevap beklerken arkadaşının bakışları cevap oldu. Sormaya korksa da “Birlikteler mi?” dedi. Onu geri kazanmak için gelmişti. Kapanmayan bir defterleri vardı. Hem Başak’ın da unuttuğunu sanmıyordu. Onu bırakma sebebini anlatırsa her şey değişebilirdi.
-Yani çok yakınlar, ama bilmiyorum.
Ersin’in telaşı büyürken Özün’ü arkadaşına verip arkalarından gitmeye kalktı. Biraz yürümüştü ki Uğur önünü kesti. Kızgın bakışları anlasa da aklı şu anda başka yerdeydi.
-Sonra konuşsak.
-Bence şimdi konuşmalıyız.
İkiliyi izleyen Kartal ve Sarp yan yanaydı. Olanları heyecanla izlerken Kartal yaklaşan tepsiden bardağı aldığında Eylül önünde durdu. Burada çalışmaya başladıktan sonra tüm aileyi az çok tanımıştı. İkisinin yanına geçip “Ersin bizim patronun eski ortağıymış.” dedi.
-Sadece o mu? Başak’ın da eski sevgilisi.
Eylül şaşkın gözlerle ikisine baktığında “Peki Ufuk?” dedi. Cevap yine Kartal’dan gelirken “İşte işler orada karışıyor.” dedi.
Sarp karşıdaki manzarayı bırakıp yana döndü. Kartal bu kadar konuşmazdı ki ne zaman Eylül ile bir araya gelse çenesi düşüyordu. Dikkatle izlemeye başladı. Görmeyeli bir şey mi kaçırmıştı.
-Ama ben ikisini çok yakıştırıyordum.
Kartal gülerek Eylül’e döndü. “Başak ile Ersin’i bilmiyorsun. Onlarda az değildi.”
-Peki neden ayrıldılar?
Ne zaman bu kızla bir araya gelse konuşmadan duramıyordu. Verdiği komik tepkiler ve her meseleye sanki çok önemliymiş gibi yaklaşması komik geliyordu. Burada çalışmaya başladıktan sonra git gel arkadaş olmuşlardı. Liseden sonra okumayıp çalışmaya başladığını biliyordu. Şu anda yirmi iki yaşınaydı ve ailesine verdiği desteği tebrik ediyordu. Çalışkan bir kızdı. Güler yüzlü, konuşkan ve tam arkadaş canlısıydı. Kartal bu yüzden onunla konuşurken hep gülüyordu. Aralarında bir yaş olsa da kızın hayat tecrübesi çok fazlaydı.
-Orası biraz karışık.
Eylül servise devam etmesi gerektiği için “Bir ara çekirdeğine.” dedi ve ayrıldı. Bu sadece ikisi biliyordu. Kartal onaylayınca ayrıldı.
-Burada ne dönüyor?
Sarp’a döndüğünde sırıttığını gördü. “Anlamadım.” dediğinde daha çok gülmesini izledi.
-Oğlum siz ne yapıyorsunuz? Sen ne ara bu kıza bu kadar yaklaştın?
Eylül’den bahsettiğini anlayınca “Arkadaş olduk ne var bunda?” dedi. Bu kadar abartacak bir durum yoktu.
-Yeme beni. Kızla konuşurken ağzın yırtılacaktı.
Şaşkınla bakarken “Komik olduğu için olabilir mi? Sarp bana sarma. Git kendine uğraş bul.” dedi. Önüne döndüğünde Eylül geçerken göz kırpması ile sanki yakalanmış gibi küçük bir telaş sardı.
-Oğlum bunda ne var? Sen normalde bu kadar konuşmazsın. Kızın yanında dilin açılıyor ve gülüyorsun.
Duydukları ile Eylül’ü izlemeye devam etti. Aslında bunlar doğruydu. İlk aşk acısından sonra kimseye yaklaşmamıştı. İş ve ev arasında koştururken Eylül ile her şey değişmişti. Arkadaşlıkları öyle bir yere gelmişti ki gün içine ne yaşasalar hemen birbirlerine anlatıyorlardı. Ekranında ismini görmediğinde merak ediyordu. Bunlar artık normal değildi. Bakışları değişirken her yere gülücük saçan kızı izledi. Enerji doluydu ki etrafına da saçıyordu. Toparlanırken kardeşine döndü.
-Kızlar ile takılmayı bırakıp aşk doktoru mu olmaya karar verdin?
Sarp kaçtığını bilse de üstünde durmadı. Sonuçta aklına bir şüphe tohumu atmıştı. Kızında ağzını aradığı anda bu işi yapardı. Ondan kaçmazdı. Kardeşi mutlu olsa yeterdi. İçeceğini içtikten sonra “Artık takılmıyorum.” dedi. İlk sevgiliden sonra kimseye aşırı bağlanmadı. Uzun süre de bağlanmak istemiyordu. Şu anda Selin ve Sedef ile aynı ortamda olmaları bunu açıklıyordu. Artık kalbini attıran biri yoktu.
-Ne oldun aşık mı oldun?
Sarp duyduğuna gülerken kardeşine döndü. “Ben değil, ama sen olmuşsun. Farkında bile değilsin.”
Kartal konudan sıkılınca “Bu gece hiç çekilmiyorsun.” diyerek kaçtı. Aklını karıştırıp kıza dengesiz davranmak istemiyordu. Sonra kurdukları arkadaşlıkları da bitecekti. Bunu hiç istemezdi.
Sarp yalnız kalınca hemen etraf da gözlerini gezdirdi. Eylül bardakları almış dönüyordu. Boş bardağını gösterip yanına gelmesini sağladı. Kartal kadar olmasa da onlarında bir arkadaşlığı vardı. Yaklaşınca “Az önce konuşamadık. Nasılsın?” diye sordu. Tabi burada ağzını nasıl arayacağını da düşünüyordu.
-İyiyim Sarp abi. Sen?
Ayağına gelen fırsatı kaçırmayacaktı. “Kartal ile aynı yaştayım, ama bana abi deniliyor. Acaba sebebi ne?” Anında kızaran yüz istediğini vermişti. Bu iş olurdu. Sadece farkında değillerdi ve birinin adım atmasını sağlamalıydı.
Eylül bir an ne cevap vereceğini bilemeyince bardağı alıp kaçmayı seçti. Tepsiye koyduğu anda “Gerçi onunda senden farkı yok.” demesiyle Sarp’a nasıl baktığını bilemedi. Kalbi çoktan heyecanlanmaya başlayınca kendini sakinleştirdi. Arkadaşlık ile başlayan ilişkileri değişmişti. Boşuna hayal kurma dese de Kartal’ı düşünmeden edemiyordu. Beyefendiliği, ağır başlılığı ve duruşu ile hayrandı. Onun yanında kendini mutlu hissediyordu. Herkesten farklı, nasıl olduğu ile gerçekten ilgileniyordu. İşten yorgun düştüğünde bugün yorucu muydu sorusu ile yüzünü güldürüyordu. Yanlış düşünmek istemese de kalbi kapılıp gidiyordu. Çok kafa yormadan devam ederken Sarp onunda aklını karıştırmıştı.
-Ben işime döneyim.
-Tabi, kolay gelsin.
Sarp bu işin olduğuna emindi. Bu saatten sonra ikisi de birbirine eskisi gibi bakamazdı.
Eylül tepsiyi tezgaha bıraktığı gibi “Abi geliyorum.” diyerek arkaya geçti. Mola anlarından çıktıkları arkaya vardığında nefes alacaktı ki Kartal karşısında duruyordu. Nefes genzini yakarken o gözlere bakmak kolay olmuyordu.
Kartal’ın da ondan farkı yoktu. Sarp yüzünden kafası allak bullak olmuştu. Kendini Eylül ile konuştukları yerde bulmuştu. İşin içinden çıkmaya çalışırken de Eylül gelmişti.
İkisi de birbirini izlerken konuştukları anda duygularını belli edeceklerinden korkuyorlardı.