Ben İpek.
İpek Metar.
32 yaşındayım. Mutlu giden muhteşem bir evliliğim, bana aşkla bakan bir kocam var. Üstelik çalıştığım otelde de genel müdür oldum... pardon olmuştum. Bir zamanlar...
Peki şimdi ne mi yapıyorum? Annem ve babamın çiçekçisinde bir koltuğa tünemiş, işsiz, aldatılmış bir dul olarak günlerimin geçmesini bekliyorum.
Hayatınız hiç tepetaklak oldu mu? Yaşadığınız her şeyin tersine dönüşünü izlediniz mi? Ben izledim. Daha doğrusu izlemek zorunda kaldım.
Her şey genel müdürü olduğum otelde bana sözde aşkla bakan mutlu bir evliliğim olduğunu düşündüğüm kocamı bir odada basmamla başladı. Peki sonra ne mi oldu? Sevgili kocamı ve metresini resepsiyondan söyledikleri şampanya şişesi ile kovalayıp tüm otelin altını üstüne getirdikten sonra işimden oldum. Üstelik özgeçmiş dosyamı da kirletmiştim.
Karaktersiz, kocana ne oldu derseniz? Biz boşanalı 2 ay oldu. Onları otelde bastığım günün üstünden 3 ay geçti. Metresi ise 6 aylık hamile ve gelecek ay düğünleri var.
Aşık olduğunuzu sandığınız ve sevildiğinizi düşündüğünüz bir insandan böyle bir darbe yediğiniz zaman haliyle depresyona giriyorsunuz. Sizin depresyonunuzun ilk evresi ne oldu?
Benim, belime kadar gelen aşık olduğum saçlarımı omzuma kadar kestirmek oldu. Sanki saçlarım giderse dertlerim de gidecek diye düşünmüştüm ama bu akşam İzmir'den, İstanbul'a karaktersiz eski kocamın evine eşyalarımı almaya gidecektim ve bu durum üç aydır sadece depresyonda olan bana aşırı ağır geliyordu.
Neyse ki bana psikoloğum eşlik ediyordu. Bu hayattaki en büyük şansım en yakın arkadaşımın psikolog olması olabilirdi. Onun dediği gibi yapıp elimdeki stres topunu sıkarak oturduğum koltuktan kalkıp çiçekçinin içinde adımlamaya başladım. Üzerimde biriken nefret ve öfke olduğum yerde sabit durmama dahi izin vermiyordu.
İstanbul'da bir gece kalacaktık. Bir gece için küçük bir el çantası hazırlamıştım. Bu çanta bana yeter de artardı. En son aldığım habere göre metresi ile benim terk ettiğim evde yaşıyorlardı. İki gün önce eşyalarımı almam için bana bir mesaj atmıştı. Tabi ki o eşyaların hiçbirine ihtiyacım yoktu. Zaten alıp çöpe atacaktım. O eve sadece huzur bozmaya gidiyordum.
Dışardan gelen korna sesi ile el çantamı alarak kendimi seranın dışına attım. Eylül, arabadan inmiş anne ve babamın elini öpüyordu. Yanlarına giderek çantamı arabanın bagajına koydum. Annem İstanbul'a gitmeye karar verdiğim zamandan beri tekrarladığı kelimeleri tekrarlayarak:
-Kızım gitmek istediğinden emin misin? Diye sordu. Bezgin bakışlarla:
-Çok eminim anne. Hem o eve o günden beri hiç gitmedim. Ya önemli bir şeyim kaldıysa ve o iki karaktersiz ona da bir şey yaparsa dedim. Babam annemden önce söze atlayarak:
-O karaktersiz benim biricik gözbebeğime zarar verdi. O evde senden daha önemli ne olacak kızım. Bir bildiğin vardır diye ses etmiyorum ama dikkatli ol dedi. Vedalaşma faslından sonra arabaya bindik. Tabi ki arabayı ben kullanmıyordum. Eylül ile kısa sohbetimizin ardından koltuğumu geriye çekerek rahat bir pozisyon aldım ve radyoyu açtım. Radyoda tüm kanalları gezdikten sonra sevdiğim bir şarkıya denk gelememenin hüznü ile öylesine bir kanalda durdum. Telefonumu elime alarak her gün yaptığım gibi burukça sosyal medyaya girdim. Eylül olayların ilk günden buraya gelebileceğini tahmin etmiş olacak ki sosyal medya kullanmamam konusunda bana çok ısrarcı olmuştu ama yakın arkadaşlığın şanındandır onu elbette ki dinlememiştim. Kendi hesaplarımı mecbur, sebeplerden dolayı kapatmış olmak zorunda kalsam da fake hesaplarım ile sahalardaydım. Eylül ne yaptığımı anlamış olacak ki:
-Yine mi sosyal medyaya gireceksin. Kendine bunu yapma İpek. Her seferinde üzülen sen oluyorsun dedi. Elbette ki fazlasıyla haklıydı ama bu onu dinleyeceğim anlamına gelmiyordu. Ona küçük bir gülümseme gönderip telefonuma döndüm. Twitter'a girerek İpek Metar yazdım. Karşıma koca bir hiçlik çıktı. Eylül'e dönerek:
-Neyse ki kimse beni bu soyadımla tanımıyor. Çok şanslıyım diyebilir miyiz? Eylül dediğim şey ile gözlerini devirdi. Arama kısmına İpek Sayer yazdım ve bingo. Karşıma o geceye ve Kenan ile çekilmiş daha öncesine ait bir sürü fotoğraf ve yorum çıktı. Ünlü iş insanı Kenan Sayer'den büyük skandal yazılı habere dokundum. Haberin yüklenmesi ile fotoğraflara bakarak detayları okumaya başladım.
"Son zamanların başarılı iş insanı Kenan Sayer dün gece sahibi olduğu otelde ilginç anlar yaşadı. Sekiz yıldır evli olduğu İpek Sayer'i aldatan Kenan Sayer dün gece otelde eşine yakalandı. Otelde kalanlar tarafından görüntülenen çiftin o anları videoya alındı."
Hızla videoya dokundum ve belki 1001. kez tekrar izledim. Üzerimdeki kırmızı elbise ile Kenan'ı ve sevgili eşi Ece'yi kovalıyordum. O geceden sonra bir daha hiç kırmızı elbise giymedim. Videodan çıkıp Instagrama girdim. Ece Tüzel yazıp hesabına dokundum. Kenan ile çekilmiş bir sürü fotoğrafları vardı. Sıradan fotoğraflarından birine girerek yorumlara tıkladım. Bu arada Ece'nin manken olduğunu söylemiş miydim?
"Çok yakışıyorsunuz bebeklerim."
"Hep mutlu olun."
"Olan İpek'e oldu."
"İpek ile daha çok yakışıyorlardı."
"İpek'i aldatan seni de aldatır Ece. Mutluluğun uzun değil."
"İpek çok üzülmüştür."
ve içerisinde İpek geçen tonlarca yorum. Sinirle i********:ı kapatıp Eylül'e döndüm. Eylül bir şey söylememe fırsat vermeden:
-Kendini bu şekilde yıpratınca eline ne geçiyor? diye sordu. Kendince haklıydı ama beni anlayamıyordu.
-Anlamıyorsun İpek ben hala çok kızgınım. Kızgınlığım Kenan'a ya da bir başkasına değil. Kızgınlığım kendime. Sürekli kendimi suçluyorum. Kenan'ı nasıl sevebildim? Nasıl bu kadar kör olabildim? Neden fark etmedim? Ona nasıl güvendim? Bunun gibi birçok soru var kafamda biliyorsun. Eylül sıkıntı ile bir nefes verdi.
-Biliyorum güzelim ama bu durum hep böyle devam etmeyecek geçecek biliyorsun değil mi?
-İnsanlar beni hala Kenan Sayer'ın aldattığı eşi olarak parmakla gösterirken mi geçecek?
-Kenan'ın tanınırlığı bu işi zorlaştırıyor. Sen de haklısın dedi ve derin bir nefes alıp arabaya bindiğimizden beri sormasını beklediğim soruyu sordu.
-Bugün uzun süre sonra onu tekrar göreceksin. Onu görmeye hazır mısın? Derin bir nefes aldım.
-Hazır değilim Eylül. Şu halime bak. Ondan sonra öyle çok dağıldım ki beni böyle görmesini bile istemiyorum ama mecburum o evden almam gerekenler var. Eylül söylediklerimin ardından sessizleşti. O günden sonra o eve hiç gitmemiştim. Dediğim gibi huzur bozmaya da gitmiyordum. O evde benim için çok önemli bir şey vardı.
Arabanın içerisi sessizleşirken radyoda magazin haberleri sunulmaya başladı. Birkaç haberin ardından duyduğum tanıdık isimle radyonun sesini açtım.
"Sosyetenin tanınan isimlerinden Firuze Sayer aldığı arabalar ile gündemde." Diğer sunucu konuşmaya başladı.
"İki yeni son model araba aldığı söyleniyor."
"Arabaların fiyatları ise dudak uçuklatan cinsten. Ayrıca arabalardan bir tanesini de yeni gelini Ece hanıma hediye ettiği aldığımız bilgiler arasında."
"Firuze hanım favori gelinini buldu diyebilir miyiz? İpek hiç böyle şeyler görmemişti." İtici kahkaha sesleri arabada yankılandı. Ardından diğer sunucu:
"Firuze hanıma mutluluklar diyelim o zaman. İpek üzülme hayatım. Ece bu aileye bir torun verdi sonuçta"
Duyduğum seviyesiz muhabbet karşısında gözlerim dolarken Eylül benden önce davranarak radyoyu kapattı. Bir süre duyduklarım karşısında ağlayarak güldüm. O evreyi bilirsiniz. Ağlamak istersiniz olmaz. Gülmek istersiniz olmaz. Arada sıkışıp kalınca ikisini birden yaparsınız. Hayat bu şekilde acımasızlıklarla doldur ve rüya sandığınız hayatınızı hiç umulmadık şekilde birden bu noktaya gelebilir.
Yolculuğun geri kalanı başından çok da farklı geçmedi. Araba tanıdık sokağa girdiğinde sıkıntıyla dikleştim. Gözüme güneş gözlüğümü takıp Eylül'ün seninle gelebilirim ısrarlarını dinlemeden kendimi arabadan attım.
Tanıdık bahçenin girişinden adım attığımda sekiz yıl önceki İpek'i düşündüm. Sekiz yıl önce bu kapıdan ilk adım attığımda bu kadar kötü şeyi yaşayacağımı düşünsem yine de o ilk adımı atabilir miydim? Hiç sanmıyordum. Bahçede gözlerimi gezdirdim. Ben bu evde yaşarken bu bahçe rengarenk olurdu. Ailemin mesleğini bahçeye yansıtmıştım. Çiçekler ile düzenli ilgileniyordum. Bu bahçe benim sessiz terapimdi. Şimdi ise bahçe yapay botanik çiçekler ile doluydu. Kapıya gittiğimde girişe taktırdığım aynadan kendime baktım. Gördüğüm İpek daha önce bu aynada gördüğüm İpek'ten çok farklıydı. Derin bir nefes alarak kapıyı çaldım.
Kapıyı Kenan açtı...