Puslu Oda

1362 Words
Kenan... Ona bakan herkeste hayranlık oluşturacak kadar yakışıklı yüzü... Kalkan olarak kuşandığı kibirli duruşu ve aşık olduğum büyüleyici bakışları ile kapıda durmuş öylece bana bakıyordu. Güneş gözlüklerimin rahatlığı ile Kenan'ı baştan aşağı süzdüm. Onda da belirgin değişiklikler vardı. Göz altları çökmüştü. Saçları her zamanki gibi özenle taranmış değildi. Dağınık duruyordu. O da beni inceliyordu. Aramızdaki sessizlik fazla uzun sürmüş olacak ki sonunda konuşmaya karar vererek geriye adımladı. -Hoşgeldin İpek. İçeri geç dedi. Adımı ilk defa duyuyor gibi birkaç kez içimden tekrar ettim. İpek ismi, Kenan'dan duymaya alışık olduğum bir hitap değildi. Hatta en son sekiz yıl önce bana böyle seslenmiş bile olabilirdi. Genelde birtanem diye seslenirdi ve o birtanem dediğinde anlarsınız işte kendimi gerçekten onun birtanesi gibi hissederdim ama ... İçeri geçerek kapıyı kapatmasını bekledim. -Eşyalarım nerede ? Diye sordum. Kenan: - Uzun yoldan geldin. Bir şeyler içseydik. Hem biraz da konuşurduk dedi. Sinirle gözlüğümü çıkartıp uzun zaman sonra ilk defa gözlerinin içine baktım. Benim gözlerimde öfke vardı. Onun gözlerinde ise hüzün var gibi duruyordu. Gerçi yansıttığı duyguları tanıyor muydum? Onu bile bilmiyordum. Beni aylarca aldatmıştı ve ben anlamamıştım. -Gerek yok Kenan. Eşyalarımı alıp gideceğim. Neredeler? Diye sorumu yeniledim. Kenan başıyla yukarıyı göstererek: -Sen gittikten sonra Songül eşyalarını bavula koyup çatı katına yerleştirdi dedi. Eşyalarımı bavula koydurmayı akıl etmiş ama bana göndermeyi düşünmemişti. Sinirle merdivenlere yöneldim. -Songül'e söyle yanıma gelsin dedim ve cevap beklemeden hızla merdivenleri çıktım. İlk kata bakmadan hızla çatı katına yöneldim ve küçük odaya girdim. Yan yana dizilmiş dört bavulda gözlerimi gezdirdim. Bu evdeki varlığım bu kadardı. Dört bavuldan ibaretti. Hüzünle ilk bavulu açtım. İçinde kıyafetleri görmemle kenara ittim. İkinci bavulda da kıyafetler vardı. Üçüncü bavulu açtığımda çizdiğim tabloları ve kitaplarımı gördüm. Kitapların arasında hızlıca göz gezdirdiğimde aradığım kutuyu buldum. Kutu kitap şeklinde bir kasaydı ve bu eve geliş sebebim bu kutuydu. Kutuyu hızla çantama atıp son bavulu açtım. Son bavulda gelinliğim ve mücevherler vardı. Mücevher kutusunu açıp kontrol ettim. Sayer ailesinin aldığı tüm mücevherler bu kutudaydı. Mücevher kutusunu elime alıp bavulu kapattım. Bu arada Songül geldi. -İpek hanım hoşgeldiniz. Nasılsınız? Diye sordu. Yüzüme zoraki bir gülümseme yerleştirdim. -İyim Songül teşekkür ederim. Sen nasılsın? -Ben de iyim İpek hanım ama sizin eksikliğiniz hissediliyor. Sizden sonra çiçeklerinizi müştemilata aldım. Kızım Deniz ile birlikte ilgileniyoruz. Diğer eşyalarınızı da eksiksiz bavullara yerleştirmeye çalıştım . -Teşekkür ederim Songül. Çiçekler için de eşyalarım için de ayrı ayrı teşekkür ederim. Bu iki bavulda kıyafetler var. Yanımda götürmeyeceğim. Sana bırakıyorum. Ne yapmak istersen yapabilirsin. Üçüncü bavulda da kitaplar var. Deniz kitaplarımı seviyordu. Hepsini ona götürürsün dedim ve cevap beklemeden son bavul ile birlikte merdivenlere yöneldim. Songül: -Peki ya tablolarınız? Ne kadar uğraştınız hepsi için. Onları ne yapayım diye sordu. Burukça arkamı dönüp omuz silktim. -Bilmiyorum bir önemi yok. Çöpe atabilirsin dedim. Songül hızla yanıma adımlayıp: -Ben bavulu taşımanıza yardım edeyim diyerek bavulun bir köşesinden tuttu. Birlikte bavulu indirirken hiç yapmak istemesem de içimdeki sese engel olamadan gözlerimi koridora çevirdim. Bir odada çalışma vardı. Songül: -Ece hanım o odayı bebek odası yaptı. Bugün de çalışma var. Kendisi de kuaförde dedi. Kendime engel olamadan seslerin geldiği odaya doğru ilerlemeye başladım. Songül'e dönerek: -Bavulu aşağı indirebilir misin? Birde Kenan'ı çağırabilirsen sevinirim dedim. Cevap beklemeden odaya girdiğimde içime büyük bir sıkıntı çöktü. Bu odanın kapısı uzun süredir kapalıydı ben öyle istemiştim. Şimdi ise oda açılmış benim bıraktığım anılar bir bir silinmişti. Hissettiğim duygulara dayanamayarak kendimi hızla merdivenlere attım. Aşağı indiğimde Kenan bavulun yanında durmuş beni bekliyordu. -Sadece bunu mu alıyorsun? Diye sordu. -Evet diğerlerinin bir önemi yok benim için dedim ve mücevher kutusunu Kenan'a uzattım. -Bunlar evliliğimiz boyunca senin ve ailenin bana aldığı mücevherler. Kontrol edebilirsin istersen dedim. Kenan: -İpek saçmalama al bunları. Bunlar senin. Zaten işten de çıktın. Hala da çalışmıyorsun. Nafaka da kabul etmedin. Bari bunları al dedi. Duyduklarım ile kaşlarım çatılırken çantamdan tektaşımı ve alyansımı çıkartıp Kenan'a uzattım. Dediklerine cevap vermeye tenezzül etmeyecektim. -Unutmadan bunlarda eksik kalmasın dedim. Gözlerim kısa bir an tektaşıma takıldı. Bana evlilik teklif ettiği günü anımsadım. Burukça gülümseyerek boş boş suratıma bakan Kenan'a aldırış etmeden onları da mücevher kutusunun üzerine bırakıp bavula uzandım. Kenan: -İpek yapma böyle. Daha güzel ayrılalım dedi. Aldatan erkek yüzsüzlüğü sanırım tam olarak buydu. -Bizim güzel ayrılma ihtimalimiz o gün o otelde bitti Kenan. Şimdi bana saçma sapan zırvalamayı kes. Bu seni son görüşüm. Rica ediyorum sinirlerimi zıplatma dedim. Hızla kapıyı açtım ve kendimi dışarı attım. Bahçe kapısından çıktığımda Ece'nin magazine düşen arabasından indiğini gördüm. Karnı kendini belli edecek hale gelmişti. Çıktığım eve bir daha gelmeyeceğime emin bir şekilde burukça bir gülümseme gönderip beni bekleyen Eylül'e doğru ilerledim. Bavulu bagaja atıp kendimi arabaya attığımda Eylül: -İyi misin diye sordu. Burukça başımı hayır anlamında sallayarak: -Burada değil Eylül. Lütfen biran önce gidelim dedim. Eylül anlayışla arabayı çalıştırdı. Başımı cama yaslayarak düşünmeye başladım. Kenan'ın bana evlilik teklif ettiği gün geldi aklıma. 8 Yıl Önce Evlilik Teklifi Gecesi Oteldeki odamda oturmuş hafta sonu yapılacak davet ile ilgili son detayları gözden geçiriyordum. Kenanların şirketinin kutlama partisi bu otelde yapılacaktı. Geleneksel bir yıl sonu kutlaması olduğundan her detayı ile özenle ilgileniyordum. Telefonumun bugün 1001. Defa çalmasıyla sıkıntıyla telefona uzandım. Muhtemel Firuze hanım arıyordu ve İpekçi'm tatlım masalara inci de ekleyelim hayatım gibi uyduruk bir detayı daha hatırlatacak ardından da partinin öneminden bahsedecekti. Kenan ile sevgili olmamızın üzerinden iki yıl geçmişti ve yıldızımız sevgili annesiyle hiç barışmamıştı. İlk gördüğümüz andan beri birbirimizden hoşlanmamıştık. Eline beni bezdirecek bir fırsat geçmişti ve o da bunu zevkle kullanıyordu. Telefonu bakmadan açtığımda Kenan'ın sesini duymamla gülümsedim. -Birtanem nasılsın? -İyim aşkım ama yorgunum. Sizin parti ile uğraşıyorum dedim. Telefonda kısa bir sessizlik oldu. -Birtanem yorgunsun ama benim de sana çok ihtiyacım var. Evlerden birinin peyzajını halledemedim. Babam yarına hazır olsun istiyor. Konum atsam gelip bakabilir misin? Diye sordu ve ekledi. -Yorgunum diyorsan fotoğrafları da atabilirim ama görmen daha iyi olacak. Beni düşünmesi yüzümde gülümseme oluştururken: -Sen konum at buradaki işlerimi halledip geliyorum hemen dedim. -Tamam birtanem ben hemen konumu gönderiyorum. Görüşürüz dedi ve telefonu kapattı. Asistanımı çağırarak önümdeki dosyaları toparladım. Yapılacakları anlattıktan sonra çalan telefonum ile arayanın Firuze olduğunu gördüm. Asistanım Aslı'ya dönüp: -Aslı Firuze hanımı sana yönlendiriyorum. Parti ile ilgili sana isteklerini belirtecek. Düzenli not edersin. Ben yarın ilgilenirim dedim. Tabi ki ilgilenmeyip kendi bildiğimi yapacaktım. Telefonu yüzümdeki sinsi sırıtış ile açtım. Firuze: -Alo İpekçi'm dedi. Konuşmasına fırsat vermeden: -Firuze hanım çok yoğunum. Parti için size asistanımı atayacağım. O sizinle özel olarak ilgilenecek. Birazdan sizi arar şimdi kapatmam lazım dedim ve cevap beklemeden telefonu kapattım. Aslı sorgular gözlerle bana bakarken önümdeki kağıda numarasını yazarak Aslı'ya uzattım. -Ben çıkıyorum Aslı. Önündeki numarayı hemen ara ve en acil şekilde ilgilen yoksa ikimizde kovulabiliriz dedim ve çantamla montumu alarak kapıya yöneldim. İpek hanım görüşürüz selamları eşliğinde arabaya ulaştığımda Kenan'ın attığı konuma bulup arabayı o alana sürmeye başladım. Geldiğim ev Kenanların evinin iki sokak ilerisinde bir evdi. Arabayı uygun bir yere park ederek bahçe kapısından girdim ve etrafta gözlerimi gezdirdim. Gerçekten de çok soluk bir bahçesi vardı. Buraya iyi bir peyzaj gerekiyordu. Arka bahçeden gelen sesler ile oraya ilerlediğimde buranın ön kısım ile alakası olmadığını gördüm. Etrafta mumlar vardı. Mumlardan bir yol yapılmıştı. Şaşkın ve hayran bakışlarla etrafı inceledim. Bir sürü dilek balonu çember oluşturmuştu. Hava yeni yeni kararmaya başlamış gün batımı etrafa müthiş bir seyir zevki sunuyordu. Mumlardan oluşan yol dilek balonlarının olduğu çembere gelince durdu. Şaşkın bakışlarla etrafa bakarken evin içerisinden elinde bir kutuyla Kenan çıktı. Kenan'ın çıkışı ile birlikte hafif bir müzik sesi kulaklarımı doldurmaya başladı. Kenan yavaş adımlarla yanıma ilerleyip tam karşımda durdu. -Seni ilk gördüğüm anda hayatımdaki yerinin çok özel olacağını hissetmiştim. İki yıldır hayatımdasın ve hayatıma girdiğin andan beri yediğim yemek içtiğim su bile farklı ve daha güzel. Kendimi senin aşkında büyülenmiş hissediyorum. Bir rüyadayım ve uyanmak istemiyorum. Bana doğru bir adım atarak önümde diz çöktü. Kutuyu açtı. -Benimle evlenir misin İpek? Benimle hayatı paylaşır mısın? Dedi. Gözümden akan yaşlarla sadece -Evet diyebildiğimde dilek balonları Kenan ile aynı anda hareketlendi. Balonlar gökyüzüne uçarken Kenan parmağıma yüzüğü yerleştirdi. Alnımı alnına yaslayarak: -Teşekkür ederim dedi ve dudaklarımızı birleştirdi. ... Kafamı arabanın camından çekerek geldiğimiz yere odaklandım. Az önce son kez girdiğim eve ilk girişim evlilik teklifi aldığım gün olmuştu. Eylül: -Geldik işte hadi çantanı al. Odamıza gidelim dedi. Eylül ile beraber kalacaktık. Arabadan inerek bavulu ve çantamı aldım. Eylül de bavulunu aldığında otele doğru adımladık. En son otelden çıkışım pek de normal olmamıştı. Bakalım bu sefer nasıl olacaktı?...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD