Küçük bir el çantası hazırlamış, erkenden kalkıp karnımı doyurmuş Tanju’nun gelmesini bekliyordum. Yiyeceklerin hepsini hazır alacağız demişti ama ben yine de ne olur ne olmaz diye poğaça, kurabiye falan yapmıştım. Çadır, uyku tulumu işine karışmamıştım çünkü hiç anlamazdım onları Tanju halledecekti.
Annemlerle dün akşam konuşmuş arkadaşlarla gezmeye gideceğimizi söylemiştim çünkü telefonun çekip çekmeyeceğini bilmiyordum. Gerçi iş yerinden arkadaşlar demiştim ama olsun.
Kapının zili çaldığında gidip açtım. “Günaydın Gülüm.” dediğinde, “Günaydın.” dedim.
“Hazırsan gidelim.”
Başımla onaylayıp küçük çantamı aldım. Ayakkabılarımı giyerken çantamı elimden almıştı.
Apartmanın önündeki arabasına bindiğimizde yola çıktık. “Gelecek olanlar kimler?” diye sordum.
“Bizim dışımızda üç çift var; Cem ile Merve, Ercan ile Sena, Serhat ile Büşra. Hepsinin ailelerinin genel olarak ya otelleri var ya fabrikaları var içlerinde tek değişik işle ilgilenen Büşra’nın ailesi. Birkaç farklı ilde lunapark sahibi.”
“Lunapark iyiymiş.” dedim. “Üçü de sevgili mi?”
“Evet, Cem ile Merve geçen yaz nişan yaptı ama evlilik için okulun bitmesini bekliyorlar.”
Arabayı belli bir noktada durdurduğunda telefonla görüşme yaptı. Bir süre sonra arkamızda üç araba belirdi ve tekrar yola çıktık.
Şehirden ayrılmadan önce birkaç yerde daha durmuş bazı malzemeler almıştık.
Telefonumu arabanın müzik çalarına bağladığımda neşeli bir müzik açıp arkama yaslandım.
Elimi tuttuğunda gülerek geri çektim. “Elimi değil direksiyonu tut.”
“Diğer elimle de onu tutuyorum zaten.” Uzanıp elimi tekrar tutunca bu defa engel olmadım.
Yol dört saat sürmüştü ve sonunda gelmiştik. Köyden sonra yaylaya gelen yol çok bozuktu ama manzara harikaydı. Tamamen yeşile bürünmüş, el değmemiş bir ormanın içindeydik. Bir taraftan da gürül gürül akan dere vardı.
“Şu manzaraya baktığın hayranlıkla bir kez bana bakmadın.” diyen Tanju’ya gülmüştüm.
“Aynı şey mi?” dedim.
Arabadan indiğimde diğerleri de iniyordu. Bir araya toparlanınca Tanju hepsiyle tek tek tanıştırdı. Kızlar tatlıydı erkeklerde içtendi. Hepsini sevmiştim. Tabi zenginliklerinin verdiği hava kendini belli ediyordu özellikle kızlar boyalı saçlar, özenle yapılmış makyaj ve buraya hiç uygun olmayan topuklu ayakkabılarla manken gibiydiler.
“Ne yapalım?” dedi Cem. “Önce çadırları kuralım mı?”
Sena, “İyi olur.” deyince herkes arabadan çadırları çıkarmaya başladı.
Tanju’ya yardım ederken çıkardığı çadırla yüzüne baktım. “Bir tane mi?” diye sordum.
Diğerlerinin duyamayacağı şekilde konuştu. “Herkes sevgilisiyle aynı çadırda yatarken ben ayrı çadırda yatmayacağım.”
“Keşke bana da sorsaydın.” Biraz sitem etmiştim.
“Gülüm seni çok seviyorum.” Yanağımdan öpüp çadırı açmaya başladı.
Acaba yapmayı becerebilecekler mi diye merak ediyordum ki hepsinin kolay açılır çadır aldığını fark ettim. Çantasından çıkardıkları gibi hop diye kurmuşlardı. Zengin bebeleri ne olacaktı işte!
“Acıktım.” diyen Büşra’ya sevgilisi Serhat cevap vermişti.
“Hazırlarız şimdi bir tanem.”
Tanju’nun açtığı kamp sandalyesini dere kenarına koyup oturdum. Hallerini izlemek çok komikti. Mangal yapmak için ateş yakmışlardı sonra eti ateşin köz olmasını beklemeden ateşin üzerine koymaya çalışınca etleri yakmışlardı. Neyse ki pişecek etlerin hepsi onlar değildi.
“Hayatım, sen bu kadar beceriksiz miydin?” dediğimde Tanju yanıma geldi.
“Hayır tabiki ama çocuklar biz yapalım dedikleri için karışmıyorum.”
“Bence karışmalısın yoksa aç kalacağız.”
Arkadaşlarının elinden etleri alıp mangal ateşinin başına geçtiğinde etler kurtulmuştu da bu defa kızların elindeki salata malzemeleri can çekişmeye başlamıştı.
Daha fazla dayanamayıp yanlarına gittim. Sena’nın elinden salatalığı aldım. Kabuğunu soyacağım diye yarısını çöp etmişti. “Kızlar salatayı ben yapayım siz gidin biraz gezin.” dediğimde Merve cevap verdi.
“Emin misin?”
“Evet.” dedim.
Üçünü de yolladığımda hızlıca salatayı yaptım hatta zengin yemeklerinin dışına çıksınlar diye kuru soğanı ince ince doğrayıp limon, tuz ve biraz baharatla güzelce ovdum. Etin yanına güzel giderdi.
Tanju etleri pişirdiğinde yere serdiğimiz örtünün etrafında oturmuştuk da kızlar nasıl oturacaklarını şaşırmıştı. Hallerine içten içe gülüp duruyordum.
Büşra soğan dolu tabağa baktı. “Soğan mı yiyeceğiz?”
“Etle birlikte dene sonra yorum yap.” dedim.
Ercan çatalını soğana daldırdı. “Ben denerim.”
“Gece git başka yerde uyu.” dedi sevgilisi Sena. “Ağzın kokacak.”
“Sen de ye o zaman kokmayız.” diyen Ercan bu defa soğandan ona uzattı.
Tanju’da onlara uyup yemişti. “Sevgilimin elinden zehir olsa yerim soğan da neymiş.”
“Çok tatlısın.” dediğimde dudaklarıma uzattığı etten bir ısırık aldım.
Büşra yaptığım poğaçadan yiyordu. “Yalnız bu çok iyi olmuş.”
Cem eliyle kurabiyeyi gösterdi. “Bu da çok güzel eline sağlık.”
“Afiyet olsun.” dedim.
Serhat bana bakıyordu. “Bizler üniversitede tanıştık ama sen bizim okulda değilsin Tanju ile nasıl tanıştınız?”
“Biraz çapkınlık yaptım.” dedi Tanju gülerek. “Bir kafede gördüm baktım yalnız oturuyor bu güzelliği eller alana kadar benim olsun dedim.” söylediğine istemsizce gülmüştüm.
“Hangi okulda okuyorsun.” diye soran Merve'ydi.
“Okumuyorum.” dedim ve işimi anlattım.
“Vay be bu yaşta iş hayatı büyük sorumluluk.” dedi Ercan.
“Ben mutluyum.” dediğimde tebessüm etmiştim.
Karnımızı doyurduğumuzda yıkanacak birkaç parça bulaşığı akan derede yıkamış sonrasında yine dere kenarındaki büyük taşın üzerine oturmuş çevreyi seyredalmıştım.
Yanıma oturanın kolu omzuma sarılınca başımı koluna dayadım. “Umarım arkadaşların hep zengin kalırlar.” dedim.
“Neden?”
“Çünkü benim standartlarımda yaşamak zorunda kalırlarsa açlıktan ölürler. Bir salatalığı bile soyamıyorlar.”
Söylediğime gülmüştü. “Haklısın.”
Başımı çevirip yüzüne baktım. “Hayatın, yaşam biçimin bazen korkutuyor ama her şeye rağmen seni seviyorum.”
“Ben de seni çok seviyorum.”
Dudaklarımı bulduğunda istekle karşılık verdim. Sıcaktı, arzu doluydu ve işini iyi biliyordu. Öpmesi bu kadar iyiyse seks yaparken nasıldı acaba? Onun karakterinde birinin bu konuda ilki olamazdım birçok kadınla beraber olduğuna emindim de neden benden önceki tanımadığım insanları kıskanmaya başlamıştım? Ama Yüsra’yı tanıyordum ve onunla birlikte olduğuna adım gibi emindim.
Öpmeyi bırakıp dudaklarımın arasında konuştu. “Ne oldu soğanı fazla mı yemişim?”
Aklımdaki düşünceler öpmeme yansımış olmalıydı ama söylediği güldürmüştü. “Hayır ben de yediğim için fark etmedim.”
“Kendini geri çekiyordun neden?”
“Yok bir şey.” dedim ama peşini bırakmadı. Sebebini söyle deyip duruyordu. O kadar ısrarcıydı ki en sonunda dayanamayıp söyledim. “Yüsra aklıma geldi yani onunla sevişip sevişmediğiniz ki seviştiğinize eminim ve bunu neden düşündüğümü de bilmiyorum aslında biliyorum ama bunu sana söylemeyeceğim.”
“Gülüm iki dakika yavaşla hızına yetişemedim. Yüsra ne alaka, durduk yere onu neden düşünüyorsun?”
“Boş ver kapatalım bu konuyu.” dediğimde iki elimi de tutarak yüzüme baktı.
“Aklında benimle ilgili şüphe mi var?”
“Hayır.” Derin bir nefes alıp doğruyu söyledim. “Öpmen çok güzel olunca aklıma nasıl sevişiyor olabileceğin geldi sonra daha önce birlikte olduğun tanımadığım o kadınları kıskandım bu kıskançlıktan sonra Yüsra’yı da kıskandığımı fark ettim.”
O endişeli hali silinmiş yerine gülmeye başlamıştı. “Evlenene kadar bekleyelim diyen sendin şimdi nasıl sevişiyor olacağımı mı merak ediyorsun?”
Ayağına tekme attım. “Dalga geçme valla atarım seni şu dereye kış günü donarak ölürsün.”
Bacağını bacağımın üzerine attı. “Fikrin değişirse ben her daim hazırım.”
Ayağını iterek geri indirdim. “Hiç şansın yok istiyorsan beklemeyi bileceksin.”
“Gönlümün gül bahçesi ben seni bir ömür tenin teninime değmeden severim.”
Pis çapkın serseri durup durup öyle bir laf söylüyordu ki beni benden alıyordu. “Nasıl seversin biraz daha anlatsana.” dedim.
“Böyle ela gözlerine dalmışken o derinlikte kaybolurum yolumu bulmak için ruhunda bir gezintiye çıkarım. Sağa yürüyeyim sola yürüyeyim derken kalbine açılan kapıyı bulurum. Kapıdan geçip kalbine girdiğimde de o güzel manzarada oturur bir ömür sevgimle beslediğim bir gül bahçesi yetiştiririm.”
Off bildiğin erimiştim. Kucağına doğru eğilip başımı göğsüne dayadım. “Ben bir kendime geleyim sonra sana cevap vereceğim.” dedim.
Gülerek saçlarımı okşadı ve başımın üzerinden öptü. “Sana hissettiğim aşkı tam olarak kelimelere döksem duyanın kalbi dayanmaz bu yüzden çok minik bir kısmını söylüyorum.”
Başımı geri kaldırdığımda doğrudan dudaklarına uzandım. Elimle boynunu tutmuştum. Belimi kavradığında kendine çekerek kucağına oturttu. Öpmesi şiddetliydi ben de aynı şekilde karşılık veriyordum. Yine de ne olursa olsun öpmekten öte tek bir hareketi olmadı.
Öpmeyi bıraktığımızda kollarımı boynuna dolayıp sıkıca sarıldım. Tanju sevdiğim, aşık olduğum ilk adamdı ve son da olacaktı. Ondan başkasına bu duyguları hissedemezdim asla olmazdı.