Bölüm 5

2628 Words
Yoğun geçen davalarının içinde avukat Hakan, Şevki'yi arayarak boşanma protokolünün hazır olduğunu bir tek imzaların kaldığını haber vermesi üzerine sona gelen evliliklerini bitirmek için avukatlarının ofisine doğru yola çıktı. Tamer yol boyu sessiz kalan Şevki'yi göz hapsine alıp duygularını anlamaya çalışıyor olsa da içindeki patlamaları dışa vurmamakta tecrübeli olan adamda mimik oynaması bile olmuyordu. Ofise geldiklerinde Şevki hazırlanan protokolü dikkatle okumaya başladı. Semiha'nın tüm isteklerinin yerine getirilmesini istemişti. Hakan be Bora titizlikle hazırladıkları ayrıntı atlamadan çalışmışlardı. Semiha'nın istediği malların dökümü sıralanmış ve istediği nakit belirtilmişti. Haddinden fazla bir istek olmasına rağmen Şevki beklemeden imzaladı. Evrakların bir örneğinin çocuklarına gönderilmesini istedi. -Şevki Bey bu istenilen nakdin bir anda verilmesi Levent'in pek hoşuna gitmeyecektir. Ödemeler konusunda ne kadar titiz olduğunu biliyorsunuz. Bu sürpriz ödeme planlarını değiştirmesini gerektirebilir. -Levent'in her zaman bir B planı vardır Hakan. Ben tamam dediysem karşı gelmez. Bir işe başladıysak bir an önce sonuçlandırılmalı, oğlumun da benim gibi olduğunu iyi bilirsin. Basit bir para mevzusu yüzünden ortamın gerilmesini istemiyorum. Hepimizin huzuru için bu gerekli. Ofisten ayrıldıklarında Şevki yine sessizliğine geri döndü. Tamer'i sıkan bu durumda babası bildiği adamın sıkıntısına çare bulma isteği olmasına rağmen ne yapacağını bilemiyordu. -Şevki Bey iyi misiniz? Çok sessizsiniz -Hem iyiyim hem değilim. Üzerimden yük kalkmış gibi hissediyorum fakat bir yandan da boşlukta gibiyim. Yılların alışkanlığı vardı sonuçta. -O kadar mal, mülk, para gidince üzerinden yük kalkar tabii Şevki sırıttı. -O mal, mülk dediklerin zaten Semiha'nın babasından kalan mirastı, para dersen her zaman kazanılır, çok önemli değil. -Özgür bir adam olarak ne yapmak istersin? -Melek'e gidelim. Torunumun enerjisi her zaman iyi geliyor. Tamer, Şevki'nin torunu ile nasıl çocuklaştığına defalarca şahit olmuştu. Küçük kızın gerçekten farklı bir tılsımı vardı. Etrafına enerji saçıp mutluluk dağıtıyordu. Dede torunun çimlerin üzerinde yuvarlanmaları aralarına köpekleri Çika'da katılınca komik görüntüler ortaya çıkarıyordu. Şevki gece çocuklarında kalmak istediğini söyleyip Tamer'in işiyle ilgilenmesini isteyince genç adam kendi şirketine geldi. Bir süredir sadece Şevki ile ilgilendiği için oldukça birikmiş halletmesi gereken işler vardı. Güvenebileceği genel müdürü sayesinde sorun çıkmıyordu. Görüşmelerini yapıp son durum bilgisini aldı, birazda evraklar içinde boğuşarak akşamı etti. Uzun zamandır görüşemediği arkadaşının aradığını görünce beklemeden açtı. -Hayırsız, ne yapıyorsun? -Hadi len! Gece kulübü açtığından beri yarasa gibi yaşayan sensin. Gündüz uyuyup gece çalışıyorsun, ben ise normal insanlar gibi yaşıyorum. -Sen? Normal insan mı? Dur ben yanlış birini aradım galiba İşletme fakültesini beraber okumuş, farklı meslekler ile uğraşsalar bile dostlukları sağlam temellere dayandığı için ayrılmamışlardı. -Akşam gel de bir yüzünü göreyim, özledim ya -Bende özledim kardeşim, tamam uğrarım Son kalan işlerini de halledip içi rahatladıktan sonra yemek yiyip arkadaşının kulübüne gitti. Daha yeni açılmış olan mekâna insanlar yeni yeni gelmeye başlıyordu bu nedenle kalabalık değildi. Sadece üyelik ile misafir kabul eden özel bir kulüptü. Buna rağmen geceleri oldukça kalabalık oluyordu. Henüz işlerin yoğunlaşmamasını fırsat bilerek kapıdaki güvenlikten arkadaşının nerede olduğunu öğrenip hızlı adımlarla yanına gitti. Yaman kendisine doğru gülümseyerek arkadaşını görünce bardan çıkıp kollarını açarak yanına gelmesini bekledi. -Aslanım be! Yine filinta gibisin -Sende fena değilsin. -Eh bende kendimce formumu korumaya çalışıyorum. Nerede senin iki sırık? Onları da getirirsin sanıyordum -Enes ve Çınar mı? -Evet -İşleri vardı, haber vermedim. Şimdi akılları kalırdı -Ulan senin gibi patronum olsaydı hiç bu işlere girmezdim. Sözde elit bir mekan açtım, üyelik sistemi getirdim ama hikaye... istesen cebi para dolu bir sürü züppeyi bir araya toplayamazsın -Herkes aynı değildir be -Ya tabii ki değil, içlerinde çok düzgün insanlar da var ama çoğu bozuk be kardeşim. Özellikle yeni yetme baba parası yiyenler... Şeytan diyor tut enselerinden at denize fakat yapamıyorum. -Ne yazık... Hâlbuki ben tipini beğenmediğim tiplere o muameleyi yapıyorum -Sen yaparsın tabii eşek herif, işin güvenlik, bahanen hazır. Boş ver bu kanı bozukları, ne içiyorsun? -Fark etmez, zaten bir kadeh içip kalkacağım -Peki... Yaman barmene işaret edip içki getirmesini istedi ve tekrar arkadaşına döndü. Onunla sohbet etmeyi özlemiş olduğunu fark edip mekânı iyice kalabalıklaşıncaya kadar özlem gidermeye çalıştı. -Ee yok mu hala kalbini titreten bir hatun? -Yok be Yaman'ın. Etrafım sap dolu zaten -Bu hatunlar salak lan! Senin gibi yakışıklı iş güç sahibi adamı nasıl tavlayamıyorlar, aklım almıyor. -Kalbimi titreten yok oğlum, öbür türlüsü var. Bende rahip hayatı yaşamıyorum. Etraf iyice kalabalıklaşmaya başlayınca Yaman'ın gözü sürekli etrafta dolaşmaya başladı. Titiz bir adamdı ve oluşabilecek herhangi bir sorunu engellemek için harekete geçmeye hazırdı. Arkadaşının düzenli bir hayata olan özlemini dinledi. Gece çalışmak oldukça yorucu ve zordu. Yaşadığı sıkıntılar içinde konuşacak birine ihtiyacı olduğunu anlayarak dinledi. Bir süre sonra garsonlardan biri yanlarına gelip patronlarının kulağına bir şeyler söyledi. Tamer işine bakmasını biraz daha oturup gideceğini ve yakın zamanda tekrar ziyarete geleceğini söyleyerek arkadaşının aklının onda kalmamasını sağladı. Tamer bar taburesinde oturup etrafı izlerken ortamın hareketliliği hoşuna gitti. Mesleğinin getirisi insanları inceleme özelliğini kullanarak, kimin gerçek kimin sahte davranışlarda bulunduğunu analiz etti. Arkadaşının dediği gibi ensesinden tutup silkelenmesi gereken bir çok insan vardı. Para kazanmak adına bu tiplere tahammül etmenin çok zor olduğunu kabul etti. Yeni reşit olmuş daha hayat adına hiçbir fikri olmayan, babalarının zorluklarla kazandıkları paraları aldırmaz bir şekilde harcayan gençlere bakıp iğrendi. Bu kadar kolay olmamalıydı... Bakkal sahibi de olsa büyük bir holdingi de yönetiyor olsa para kazanmak zordu. Dert aynı dertti. Etrafı gözlemlemeye devam ederken uzak localardan birinde tanıdık sima dikkatini çekti. Gözlerini kısıp biraz daha dikkatli bakınca onun Banu olduğuna emin oldu. Banu dizlerinin hemen üzerinde biten yırtmaçlı elbisesi ve vazgeçilmeyeni ince topuklu ayakkabıları ile her zamanki gibiydi. Müziğin ritmi ile salınıp arkadaşları ile sohbet ediyordu. Tamer gitmeden önce merhaba demeyi uygun bularak kalabalığın arasından geçip yanlarına gitti. Yavaşça beline dokunup varlığını belli etti. Banu beline dokunan elin kime ait olduğunu görmek için hızla başını çevirdiğinde Tamer'i görünce yüzünde kocaman bir gülümseme belirdi. -;Tamer? -Ne haber? -İyiyim Tamer'in etrafında birilerini aradı ama bulamadı. -Yalnız mısın? -Evet, burası çok yakın bir arkadaşımın, onu görmek için gelmiştim. Biraz sohbet ettik, giderken seni gördüm merhaba demek istedim. -Hemen gitmen gerekmiyorsa bize katılsana -Bilmem olur mu? Banu "Olur tabii" diyerek onu arkadaşları ile tanıştırdı. Kalabalık olmayan samimi bir arkadaş grubuydu. Diğer insanlardan farkları hemen belli oluyordu. Müzikten duyabildikleri kadar sohbet etmeye çalışıyor arada şarkıya eşlik edip dans ediyorlardı. Tamer, Banu'nun yanına uğrayarak iyi bir karar verdiğini düşündü. Hiç ummadığı bir şekilde eğleniyor, güzel vakit geçiriyordu. Yeni tanışmış olmalarına rağmen her biri sıcakkanlı insanlardı. Belli ki Banu arkadaş seçerken kendisi gibi olanları seçiyordu. Banu tuvalete gitmesi gerektiğini söyleyince Tamer eşlik etmeye başladı. Kalabalıktan korumak adına sıkıca belinden sardığı kadın ile yürürken yandan etrafa göz gezdiriyordu. Fark ettiği gariplik ile bir an durdu ve mekanın tamamını gözleri ile taramaya başladı. Banu "Ne oldu?" deyince "Hızlı yürü" diyerek adımlarını sıklaştırıp tuvaletlerin olduğu daha sakin olan bölüme geçtiler. Banu'yu arkasına alıp bir kez daha çevreyi inceledi. Telefonunu çıkartıp yakın dostu olan komiser Ali'yi aradı ve içeride analiz ettiği durumu hızla anlattı. Hemen ardından Yaman'ı aradı fakat yüksek sesten duymadığını anlayarak küfretti sonra Banu'ya döndü. Banu, Tamer'in ne hızlı hareketlerinden nede telefonda söylediklerinden bir şey anlamadı. Bir sorun olduğu belliydi ama ne? Endişelenmişti -Tamer neler oluyor? -Banu, şimdi sakin olacağız tamam mı? -İyi de... Cümlesine başlarken içeriden gelen bir el silah sesi ile korkarak Tamer'e sarıldı. Tamer kollarındaki kıza güven vermek istercesine sıkıca tuttu. Depo olduğunu tahmin ettiği kapıyı açmaya çalıştı ancak kilitliydi. Cebinden çok fonksiyonlu çakısını çıkartıp el yordamı ile kilidi açmayı başardı. Banu'yu kolundan tutup içeri girdiler. İçerisi karanlık ve yoğun bir küf kokusu ile doluydu. Telefonunun el fenerini açıp etrafta göz gezdirdi. Temizlik malzemeleri, paspaslar ve deterjanların olduğu bir odaydı. Tam karşılarında duvara yaslı gri metal bir dolap vardı. Yere saçılmış malzemelerin üzerinden geçerek dolabın arkasına baktı. Tam tahmin ettiği gibi dolap camın önüne dayanmış duruyordu. Biraz zorlama ile dolabı öne çekip arkasında küçük boş bir alan açtı. Bu sırada Banu köşeye korkuyla sinmiş ne yaptığına bakıyordu. Korku ile titreyen kıza elini uzatıp "Gel güzelim" dedi. -Tamer çok korkuyorum. O silah sesi, çığlıklar... Tamer, Banu'yu yanına çekip dolabın arkasına geçtiler. Çok küçük bir alan olduğu için sıkıca titreyen kıza sarıldı ve telefonunun ışığını kapattı. -İçeride silahlı adamlar gördüm. Az önce komiser arkadaşıma durumu bildirdim. Kısa sürede gelecekler. -Tamer... Tamer, ona güven vermek için başını göğsüne yaslayıp saçlarından öptü. -Ben yanındayım, korkma. Asla sana zarar gelmesine izin vermem. Kapının açıldığı duyulunca Banu belirgin bir şekilde titredi ve vücudu kasıldı. Tamer ses çıkartmaması için bir elini dudaklarına götürdü. Bir an önce buradan kurtulmaları gerekiyordu, Banu'nun güvenliğini sağlamalıydı. Kollarında kuş gibi titreyen ve kendisine sığınmış olan kadını koruma içgüdüsü ile kafasında plan yapmaya başladı. Adamların "Öf burası leş gibi kokuyor" diyerek kapıyı tekrar kapatmaları üzerine rahatlama ile derin bir nefes verdiler. Tamer başını eğip Banu'nun yüzüne baktı "İyi misin?" dedi. Banu başı ile onay vermesine rağmen hala gözlerinde korku vardı ve titriyordu. Baş parmağı ile yanağını okşayıp gülümsedi. -Hadi bakalım Ninja, şimdi buradan kaçalım -Nasıl kaçacağız? Tamer sıkışık alanda arkasını dönüp pencereyi yukarı kaldırarak açtı ve aşağıya baktı. Tahmini bir buçuk katlık bir yükseklikte bulunuyorlardı. -Camdan atlayacağız. Banu, Tamer'in rahatlıkla kurduğu cümleye şaşırıp başını uzatarak aşağıya baktı. -Saçmalama Tamer, ben buradan atlayamam -Banu başka bir çıkış yolumuz yok. Burada kalırsak ya adamlara yakalanırız ya da küf kokusundan zehirleniriz -Çok yüksek -Yüksek değil, buradan bakınca öyle gözüküyor. Dinle beni, önce ben atlayacağım sonra sen benim kucağıma atlayacaksın. Anlaştık mı? Banu'nun kabul etmekten başka şansı yoktu, yüzünü buruşturup kaşlarını düşürdü. Tamer bunun mecburi bir kabulleniş olduğunu biliyordu. Tamer önce ayaklarını pencereden sarkıtıp beklemeden atladı. Banu aşağıya bakıp iyi olduğunu görünce gelen cesaret ile cama çıktı, ayaklarını sarkıttı ancak cesaret buraya kadardı. Başını iki yana sallayınca Tamer ofladı. -Hadi güzelim, bütün gece orada duramazsın, atlayabilirsin -Korkuyorum be adam -Sen bilirsin, benim için sakınca yok. Manzaram gayet göze hitap eder cinsten nasıl olsa Banu elbise giydiğini hatırlayıp hemen bacaklarını kapattı. Tamer ise aşağıda sırıtıyordu. Aslında bir şey gördüğü yoktu sadece Banu'ya tetikleyici olması için söylemişti. Banu önce ayakkabılarını çıkartıp teker teker Tamer'in kafasına attı. Tamer ayakkabılardan kaçarken az sonra üzerine gökten bir Banu düşeceğini anladı. Banu "Allah'ım sen bacaklarımı koru" diyerek kendini aşağıya bıraktı. Gözlerini açtığında yerde Tamer'in üzerinde yatıyordu. Acıyan alnını tuttu sonra altında inleyen adama baktı. -Tamer iyi misin? -Güzelim ben sana kucağıma atla dedim ama sen direk kafamı hedef aldın -Dudağın kanıyor -Kafa atında ondan Banu eğilip dudağına bakmak isterken üzerine çöken kızın ağırlığı ile tekrar acı ile inledi. Sırtını yere çarptığı için canı yanıyor ve aldığı her nefes bıçaklar saplıyordu. -Banu... Nef... Nefes... Alamıyorum. Kalk Banu telaşla üzerinden kalktı. Yardım etmek için elini uzattığında Tamer onu durdurdu. -Dur. Bir kendime geleyim, kalkarım Yavaş hareketlerle yan dönerek kalktı ancak çektiği acıya dayanmak oldukça zordu. -Gel, duvar kenarına oturup bekleyeceğiz -Neden gitmiyoruz? -Muhtemelen içerideki adamların dışarıda devamı vardır. Polis gelene kadar burada güvende oluruz. -Off... -Yine ucuz atlattık Banu, gerçi senin için ucuz olmamış Banu eteğindeki küçük yırtmacın yırtılarak neredeyse kasığına kadar uzanmış olduğunu fark etmemişti. Tamer'in göstermesi ile gördü. -Aman be... En sevdiğim elbisemdi -Ya... Bu da benim en sevdiğim sırtımdı. Ihh... -Çok mu acıyor? İzin ver bakayım, hem dudağın da hala kanıyor -Yok, istemem. Sen otur sadece Banu sırtını duvara yasladığı anda gecenin karanlığında parlayan iki göz gördü. -Ta-Tamer... O... O parlayan... Göz... Tamer, Banu'nun baktığı yöne bakıp gülümsedi. Islık çalarak "Kara, gel oğlum" dedi. Kuzgunu siyah, büyük köpek koşarak geldi. Tamer köpeği severken asaletle yanına oturdu. -Yaman'ın köpeği -Bir köpek tarafından parçalanmamız eksikti ki Allahtan olmadı. Kara, Banu'ya bakıp koklayarak tanımak istedi. Tamer'in üzerinden uzanıp kokladıktan sonra aralarına girdi ve başını yırtılmış yırtmacın üzerine koyup oturdu. Banu şaşkınca köpeğe bakarken Tamer, Kara'nın başını okşayıp "Aferin sana" dedi. Polis sirenleri duyulduktan yaklaşık yirmi dakika sonra gözlerine fener ışığı tutuldu. Kara hırlarken Tamer hemen tasmasını tuttu. -Ooo gençler, rahatsız etmiyorum umarım Komiser Ali ağzında sakızı gülümseyerek bakıyordu. -Ali, köpeğin kıçını ısırması bir komuta bakar, biliyorsun dimi? -Tamercim, yengecim asayiş berkemal, onu haber vereyim dedim. Banu "sonunda" diyerek yerinden kalktı, üzerini silkeledi. Ali hala Tamer'in hareket etmediğini görünce yanında çömeldi. -Neyin var? -Sırtım berbat. Banu camdan üzerime atladı. -Oğlum böyle haşin sevişmeleri bırak artık -Ali güldürme, canım yanıyor. Uzat şu kolunu da kalkmama yardım et ve çaktırma -Gel bakalım sert erkek. Dudağına ne oldu lan? Teşekkür öpücüğü mü? -Ali güldürme dedim. Ahh... Emniyetten içeri girdiklerinde herkes dağılmış olan çifte bakıyordu. Banu'nun yırtılmış yırtmacı da oldukça ilgi çekiciydi. -Banu yeterince açık veriyorsun, bari kırıtma be kızım -Tamer, kırk yılda bir arkadaşlarım ile dışarı çıktım ve şu yaşadıklarıma bak. Sence yırtmaç umurumda mı? -Sen hariç herkesin umurunda ama Banu gözlerini devirip yürümeye devam etti. Komiserin odasına girip oturdular. Kısa süre içinde Yaman'da sinir içinde odaya girdi. Susmadan söyleniyor, başına gelenlerden dolayı silahlı adamlara küfürler savuruyordu. Banu ikram edilen çayından bir yudum alarak sehpaya bıraktı. Yaşadığı korku, sinir yüzünden yeterince gerilmişti, üzerine Yaman'ı dinlemek sabrını iyice zorlamaya başladı. -Yaman Bey, kızgınlığınızı anlaya biliyorum ayrıca geniş küfür dağarcığınızı bizimle paylaşıp ufkumu genişlettiğiniz için de teşekkür ederim. Şimdi artık yerinize otursanız da ifadelerimizi versek ve evlerimize gitsek nasıl olur acaba? Yaman öğretmeninden azar işitmiş çocuk gibi sandalyeye oturdu. Şaşkın ve aptallaşmış bakışları ile Banu'ya bakıyordu. Banu adamın sessiz itaati kaşısın da memnun olarak komisere döndü. Komiser Ali ve Tamer sessizce Yaman'ın haline gülüyorlardı. Banu'nun otoriter ses tonu ile adamı kapı yanında tek ayak üzerinde bile durdurabileceğine inanmışlardı. Sırayla ifadeleri alınınca işleri bitti. -Yaman, aklı kıt kardeşim... Tamer gibi bir arkadaşın varken neden serbest güvenlik ile çalışıyorsun? Eğer Tamer orada olmasa ve durumu fark etmese kim bilir neler olacaktı. Ülkenin sayılı zenginleri, karıları, kızları, çocukları oradaydı. Neyse ki erken haberimiz oldu yoksa yaşanabilecekleri düşünmek bile istemiyorum. -Ali bittim zaten, birde sen üzerime gelme ya... Yok arkadaş bırakıyorum bu işleri, gidip sakin bir sahil kasabasına yerleşeceğim. Yaman'ın söylenmelerine gülerek ve inanmayarak ayaklandılar. Yaman'ın tek bildiği ve sevdiği iş buydu. Her kızdığında neresi olduğu belli olmayan sahil kasabasına gideceğini söylemesi alışılmış bir durumdu. Yorgun, bitap düşmüş halde kapıya yöneldiler. Ali kapıyı açıp "Yengecim" diyerek yol gösterdi. -Banu -Banu yengecim -Sadece Banu Ali, Banu'nun arkasından bakıp Tamer'e eğildi sessizce "Sıfatlarla sorunu mu var?" dedi. -Aliii... -Tamam, benimle uğraşacak halin yok. Doktora git kardeşim, acıdan boncuk boncuk terliyorsun. Tamer başı ile onaylayıp çıktı. İlk anlara göre biraz daha iyiydi. En azından artık nefes aldığında bıçaklar saplanmıyordu. Yine de hareket etmek zulüm gibiydi. Acıya dayanıklı bünyesi sayesinde belli etmeden arabasını kullandı ve Banu'nun evinin önüne kadar geldi. Apartman kapısına kadar eşlik etti. -Tamer sana çok büyük bir teşekkür borçluyum -Önemli değil, kim olsa aynını yapardı. -Saçmalama tabii yapmazdı Banu boynuna sarıldığında acısını belli etmemek için gözlerini sıktı. -Hadi git dinlen. Sonrada şu elbiseyi yok et. -A-aaa neden? Böyle daha seksi oldu Gülerek apartmana girdi. Tamer tutuğu nefesi "ahh" diyerek geri verdi. Arabasına binip doğru Doğan'ın muayenehanesinin önüne geldi. Doğan hastaneden ayrılıp özel muayenehane açmıştı, böylece ailesi ile daha fazla vakit geçirebiliyordu. Tanınmış bir genel cerrah olduğu için işleri yolundaydı. Tamer'in en güvendiği doktorlardan biriydi. Hem yetenekleri hem de ağzının sıkı olması Doğan'ı Tamer ve Arıkan ailesi için özel kılıyordu. Beklemeden Doğan'ı aradı -Tamer? Sorun ne? -Abi, senin muayenehanenin önündeyim, gelebilir misin? Acele etmene gerek yok, beklerim. -Tamam, hemen geliyorum Doğan ok gibi evden fırladıktan yarım saat sonra yanındaydı. Arabanın dışında bekleyen adamı baştan ayağa inceledi. Tamer son nefesini bile veriyor olsa 'acele etme' dediği için ne ile karşılaşacağını merak konusuydu. -Ee vurulmamışsın. Umarım sabahın beşinde, karımın sıcak kollarından kaldırıp buraya gelmem için iyi bir nedenin vardır. -İçeri girsek... Canım acıyor da -Yürü başımın belası. Bir tane değilsiniz ki... Kampanya varmış bütün arızaları bana kakalamışlar. Doğan her zamanki sözlerini sıralarken Tamer sessizce onu takip ediyordu. Hem yorgun hem acısı olduğu için bu defa onunla laf dalaşına girmedi. Yoksa Doğan ile uğraşmak en sevdiği aktivitelerdendi. Muayene masasına oturup Doğan'ın yardımı ile gömleğini çıkarttı. O an dudağındaki şişlik dikkat çekmişti. -Hangi hatun yaptı lan bunu? Oğlum, siz sakin sevişemiyor musunuz? -Abi dalga geçme, düştüm. Sırtım çok acıyor, nefes alırken batıyor gerçi ilk ana göre biraz daha iyi ama ağrım var. Doğan dikkatle sırtını ve kaburgalarını muayene etti, çeşitli hareketler yaptırdı. -Kırık yok ama ezilmiş. Bandaj yapacağım, pomat ve ağrı kesici yazacağım. Bir haftaya geçer. Bu sırada spor ve haşin kadınlardan uzak dur. Tamer hem gülüyor hem de acı ile inliyordu. Doğan bandajı sarıp ilaçları yazdı. Tamer artık ayakta zor tuttuğu bedenini bir an önce yatırmak için eve gitti.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD