2

1535 Words
"Allah'ım ne olur sırayla ver boyumda kısa kaldıramıyorum ben bu kadar şeyi üst üste." Polis arabalarının arasından sıyrılıp söylene söylene Taksim sokaklarına daldım. Neredeydi abi bu otel? Yön bilgimi de kaybetmiştim oh, ne güzel. Kafamı önce sağa sonra sola çevirdim. "Tamam aklımdakini bulamıyorsam yenisini ararım bende." Çantamı boynumdan geçirip çapraz taktım. İnsanlar akın akın geliyordu üstüme resmen. Kendimi savaşa hazırlanır gibi hissetsem de cadde üzerinde otel olduğunu düşünüyordum. Birkaç kişinin omzuna çarparak yürürken akşam akşam insanların burada ne aradığını merak ediyordum. Gerçi bende ne arıyordum ki burada ah pardon iş. Neyse ki bu akşamki paramı da almıştım arada. Polisler mekanı basıp kavga çıkaranları gözaltına aldığından ortamda bir anda kargaşa çıkmıştı. Ben de o ara paramı alıp kaçmıştım ki bu gece bu kadar yeterdi. "Merhaba bir oda istiyorum ben." "Hoş geldiniz kimliğinizi alabilir miyim?" Cüzdanımdan kimliğimi ve istediği ücreti uzattım. Bana kimlik ve bir anahtar verince gülümseyerek teşekkür ettim. Asansörün köşesinde ben ve bavullarım yerimizi alırken kapı son anda tutulunca hemen tuşa basıp geri çekildim. Bir çift hemen önümde yerlerini almıştı. Bakışlarımı etrafta gezdirirken 18.kattaki odayı bana veren görevliye önümde resmen birbirlerinden elini çekmeyen çifte sövmeye başlamıştım. Tövbe bismillah! Ay çocuğum çek elini kızın bacağından. Çoluk çocuk va- pardon burada benden başka kimse yok. Galiba beni de görmüyorlar. Ay ben bu kadar mı kısayım? Yok ya değilimdir. Değilimdir değil mi? Kız çocuğun ensesine elini atıp dudaklarına yumulunca gözlerim kocaman açıldı. "Çüş ama!" İkisi de şok içinde bana döndüğünde asansör melodi eşliğinde kapılarını açtı. "Gidin odanızda ne halt yiyorsanız yiyin kardeşim halk içinde yapılacak işler mi bunlar!" Valizlerimi itip saçlarımı havalı bir şekilde savurup çıktım asansörden. Ama çıkmadan önce kızın şok olmuş halini ve adamın açık kalan ağzını görmüştüm. E ama ayıptı. Oda tutsunlar kendilerine canım ben görmek zorunda mıyım birbirlerine yaptıkları boğaz ameliyatını. Öğğğk! Peşimden onlarında indiğini duyunca arkama bakmadan koştura koştura odama ilerledim. 312 numaralı odaya kartı okutup valizleri içeri sürüklerken sırtımdan akan teri hissediyordum. Yemin ediyorum ömrümün yarısını bugün harcamıştım galiba ben. Telefonumu şarja takıp bilgisayarımı büyük beyaz yatağın üstüne bıraktım. Valizi açıp kendime şort ve atletten oluşan saten pijama takımımı ve iç çamaşırlarımı çıkardım. Jakuzi olan banyoya girdiğimde gülümsedim. Sonunda günün en güzel kısmı bu otel odasıydı sanırım. Yatak çift kişilikti, banyoda jakuzi vardı neden güzel olmasın ki? Kenardaki kokulardan en sevdiklerimi açtığım suya döktüm. Telefonumu da mecbur yanıma alacaktım. Canım keyif yapmak istiyordu. Eve sonrada bakabilirdim. Burada maksimum iki gün kalabilirdim gecelik fiyatı çok pahalı olmadığından aklımdaki paraya iki gece kalabiliyordum ve otel lükstü baya. Şans işte hep terse dönecek değil ya bir kerede yüzüme gülsün. Güzel bir şarkı açıp suyun içine girdim. Parmaklarımı köpüklerin arasından geçirirken gülüp Benan cadısından kurtulduğum için bunu hak ettiğime inandırdım kendime. Şu an babam ve azarlarını düşünmek istemiyordum. Elbet yurttan atıldığımı öğrenecekti. Ama bu bugün olmamalıydı. Kısa bornozu üstüme geçirip saçlarıma da havlu sardım. Pijamalarımı giyip odaya geçtiğimde telefonum tekrar şarjdaki yerini almıştı. Bilgisayarı açıp kiralık evlere bakmak için bir siteye girdim. "Acıktım da ben aslında biraz." İpin ucunu kaçırmak istemiyordum. Mini bardan kendime tahıllı çikolatalardan aldım. Yarın bakkaldan alıp yerine koyardım zaten. Bir de dolap parası ödeyemezdim burada. Ah baba be beni şu günlere düşürdün ya ben daha bir şey demiyorum. Resmen zenginlik içinde fakirdim. Baya sokakta kalmıştım bir de. Cidden Allah belamı vermiş olabilirdi. Yani başıma daha ne gelebilirdi ki? Yan odadan gelen gürültüyle kaşlarım çatılırken bunların hepsinin komple bir mesaj olabileceğini düşünmek istemiyordum. Yok gerçekten en kötüsü bugün yaşadığım durum olmalıydı çünkü. Daha fazlasını kaldıramazdım ben yeterdi canım aaa. "Merhaba rahatsız ediyorum ama kiralık ev için aramıştım ben." "Kiralandı o ev." Aldığım cevapla yüzümü buruşturup teşekkür ettim. "Madem kiralandı ne hala ilanlarda duruyor ya!" Bir diğer ilanı aradım. Ev görünüşü güzeldi baya gidip kontrol etmemde lazımdı. Ayrıca eşyam yoktu gibi bir şey. Anneme diyecektim evin altına koyduğu eşyaları gönderecekti artık. Onların bir gün kullanılacağını biliyordum ben zaten. Hatta şimdi demeliydim. Kısa bir mesaj atsam iyi olurdu. "Merhaba Azra ben kiralık ev için aramıştım." "Merhaba Azra hanım ev 3 oda bir salon. Salonla birleşik bir balkon var. Odaların içinde ebeveyn banyosu da vardır." "Kira hariç bir ücret istemiyorsanız ben evi tutmak istiyorum ama gelip bakmam da lazım yarın." "Üç aylık kirayı önceden almam lazım maddi durumum dolaysıyla ama üç ay boyunca sizden bir talebim olmaz ondan sonrada banka hesabıma her ay belirlediğimiz bir günde yatırırsınız. Evi de yarın görebilirsiniz aramanız yeterli." "Tamam teşekkür ederim iyi akşamlar." Gülümseyip kapattım. Sevinç çığlıkları atmak istiyorum şu an. Balkonu çok şirindi ve manzarası ormanlık alana bakıyordu. Ben o balkona neler neler yapardım var ya. Okula da yakındı hem. Yani çok olmasa da yakındı. Evin her köşesi de beyazdı. Beyaz demek temizlik demekti. Ve ben evimde düzene temizliğe önem verirdim. Annemden kalmıştı bana da. Kadında tam bir Rus donanmasına sahip düzen vardı. Babam desen askerdi zaten. Kravatları tek tek yerleştirilirdi askılara. Çocukluğumdan beri böyle yetiştirilmiştim. Bilgisayarımı kapamadan önce adresi not ettim. Çikolata kağıdımı çöpe atıp odanın ışığını kaparken yarın buradan gidebileceğim için mutluydum. Anneme mesaj attım. Eşyaları göndermesi için. Lütfen babamdan gizli yapabilsin bunu lütfen! Yolun başında yakalanmak istemiyordum. Sabah üstüme beyaz üstünde siyah yıldızlar olan bir elbise giydim. Ne kısa ne uzundu. Ayağıma da siyah ince bantlı sandaletlerimi giyerek valizlerimi kapattım. Odayı tamamen toplamıştım. Zaten onları burada bırakacaktım mecbur. Çantamı ve telefonumu alıp odadan çıktım. Kapıya rahatsız etmeyin yazısını takarken gülümsedim. Ben gelene kadar bakmazlardı umarım. Asansörlere yönelirken dün akşamki çiftin erkek olanı odadan çıkmıştı. Yüzümü buruşturup adımlarımı hızlandırdım. Cidden bunu görmek zorunda mıydım? Allahım! Dün geceki garip sesler onlardan mı geliyordu yoksa? Ya iğrenç ama. Ben bütün gece o sesleri dinlemiştim. Çaldıkları uykumun hesabını vermelilerdi ama dua etsinler işim vardı. Bugün dersimin olmaması öyle bir şanstı ki tüm şansımı burada kullanmış gibiydim. Otelin dışındaki atmlerden paramı çekip otobüs durağına yürümeye başladım. Ne yazık ki taksiye verecek param yoktu. "Anne eşyaları göndermen lazım eşyasız ne yapacağım?" "Tamam sabah verdim kamyona. Akşama doğru orada olurlar." "Emin misin?" Bir gazete alıp yoluma devam ederken onunla konuşuyordum. Eğer öyleyse otele dönüp valizlerimi alabilirdim. Ki bu baya mantıklıydı. Çok fazla gitmediğim için hızla otele döndüm. Eşyalarımı alıp kaydımı sildirirken ücreti ödemiştim bile. Şimdi artık ben, bavullarım ve gazetem buradan gidebilirdik. Tek seferde gidecektim aslında taksiye mi binseydim? Düşünürken otobüs durağına kadar geldiğimden dudağımı büzüp gelen otobüse bindim hemen. Ayakta duracaktım ama yapacak bir şey yoktu. "Halil bey ben evin oraya geldim. Görebilir miyim mümkünse?" "Azra hanım eşimi gönderiyorum yanınıza onunla halledebilirsiniz." "Tamam teşekkür ederim." Binanın merdivenlerine otururken valizlerimi iyice kendime çektim. Gazeteyi açıp magazin kısmını açarken her haberde biraz daha fazla gülüyordum. "Ay yazık ama! Hazırlıksız yakalıyorlar adamları hep." Bir sayfa daha çevirirken kocaman açıldı gözlerim. E bu benim hayran olduğum oyuncu değil miydi? "Ya sen evlen bizde kurtulalım koca budalası." Son haberi de okurken duyduğum topuk sesleriyle kafamı kaldırdım. "Azra hanım?" Kadın fazla şirin gülümsemesiyle benden onay beklerken kafamı salladım. "Buyurun size evi gezdireyim." Anahtarla kapıyı açınca asansörün ilanda yazdığı gibi olmasıyla mutlu oldum. Cidden buna ihtiyacım vardı. Eşyalarımı ve kendimi çıkaramazdım beşinci kata. Kadın kapıyı açınca burnumu tuttum hemen. Ev havasız ve dehşet tozluydu. "Uzun zamandır kullanılmıyor." Orası belliydi canım. Camların yüzüne bakılmıyordu resmen. Odaları tek tek gezerken elimi ağzım ve burnumdan çekemiyordum. Şimdi öleceğim ramak kaldı yani. "Tamam ben size üç aylık kirayı veriyorum. Sözleşme yanınızda mı?" Kadın anında aydınlanma yaşadı. "Ben onu Halil halleder diye getirmedim. Biz anlaştıysak gider getiririm dükkan yakın zaten." "Tamam bende o sırada bir market bulup deterjan falan alayım olur mu?" Kadın beni onaylayınca valizlerimi arka odaya taşıyıp camı açarak evden onunla birlikte çıktım. Yakınlardaki bir markete girip cüzdanımdaki paraya baktım. Pekala 582 lira param vardı. 2 lira nereden gelmişti bilmiyordum da neyse. Evin suyu ve elektriği bağlı olduğu için sıkıntım yoktu, kombim de vardı. Böyle şeylerle uğraşmayacaktım hiç değilse. Market arabasına üç şişe çamaşır suyu koyarak işe başladım. Anca yeterdi. Cam silmek için birkaç bez, sünger falan aldım o mutfağı kırklamak lazımdı be nasıl temizleyecektim bilmiyordum. En sonunda televizyonda izlediğim temizlik hastaları gibi olacaktım. Televizyon demişken olmayan televizyonum geldi aklıma. Attım kendimi ortalığa yurdunuzu başınıza çalın diye al bir televizyonum bile yok şimdi. Ama huzurum var artık. Kendi evimdeyim. Kimse karışamaz. Kendime sandviç ekmeği ve birkaç yiyecek aldım. Ocağım yoktu şimdilik sandviç yiyecektim mecbur. Bir büyük şişede su alırken marketten çıktım. Apartmana geldiğimde kadın kapıda beni bekliyordu. "Eşimde gelmiş hadi çıkalım yukarı sözleşme onda." "Ben paranızı da vereyim size üstümden gitsin." Zarfın içindeki parayı kadına uzattım. Cebine koyarken teşekkür etmişti. Ah ne demek sizin sayenizde evim oldu. "Tamam tutuyorum. Buyurun bu da üç aylık kira." Duyduğum sesle kapıyı açarken hızlıca karşımda gördüğüm adamlar kaşlarını çatmıştı. "Halil ne yapıyorsunuz?" "Bu beyefendi evi tuttu Şüheda. Sözleşme imzalayacaktık." Gözlerim açılırken karşımdaki adamdan zar zor çektim bakışları. "Evi ben tuttum zaten!" "Ama siz haber vermediniz bende.." adam kem küm ederken şansıma tüküresim gelmişti. Ya karşımdaki adam otelde yan odamda kalan sapık herifti. "Halil bey sizi biraz bekleteceğiz." Kolumdan tutulup koridor boyunca sürüklenirken çığlık atmamak için zor duruyordum. Canımı yaktığından değil bana sormadığından çığlık atasım vardı. "Sen kimsin ya! Çık git evimden." "Olmaz" Ellerini cebine sokup duvara yaslanırken kapıyı kapatmıştı. "Nasıl olmaz. Bak bu eve ihtiyacım var birimiz gitmeliyiz ve ben gitmiyorum." "Bende gidemem." "E ne olacak peki?" Elimi belime koydum. "Valla gitmiyorsan evi paylaşacağız." "Yok artık! Ben hayatta seninle aynı evde kalmam." Sinirden saçımı başımı yolacaktım resmen. "Bende kalmazdım ama buna mecburum ayrıca biraz sakin olur musun?" Ya da bir dakika neden onun saçını başını yolmuyordum ki?
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD