BAŞ KALDIRIŞ

1511 Words
Yaptığı şeyle büyük bir şok yaşamıştım. Öfke ile ona bakarken o da benim gözlerimin içine bakıyordu. Etek parçasını kenara atmıştı, meydan okur gibi bir hali vardı. "Siz gerçekten de aklınızı yemişsiniz, karşınızda beni çıplak bırakıyorsunuz resmen! "Lale hanım bunu duysa kim bilir ne olur, bunun farkında mısınız?" Öfkeyle sormuştum bu soruyu, ama onun umurunda bile değildi. Karşısında tanga ile duruyordum şu anda, ama buna rağmen bana bakmıyordu. Utanıyor muydum, evet. Peki bunu ona yansıtacak mıydım, kesinlikle hayır! Zaten benim görevim onun koynuna girmekti, bu yüzden görmesinde bir sıkıntı olmamalıydı. "Birincisi benimle doğru düzgün konuşmayı öğreneceksin, ikincisi adam gibi davranacaksın, ve son olarak da Lale'ye ihanet etmişim gibi davranmayı da kes! "Senin gibi ucuz kadınlarla işim olmaz benim, karım bunu öğrense de korkmam!" Sesi bir anlığına titremişti, bu doğru olmadığını belli ediyordu sözlerinin. Lale denen kadını gerçekten de seviyordu bu adam, herkese karşı nefret kusarken bir tek karısına karşı aşk duyuyordu. Ama o da beni koynuna sokmak istiyordu, ve bundan haberi yoktu. Ben bile bu durumdan dolayı üzülürken bu kadın nasıl böyle vicdansızlık yapıyordu kocasına karşı? "Ben mi ucuz kadınım, kusuruma bakmayın ama patronum olmasanız sizin yüzünüze bile bakmam zaten!" Bunu söylediğimde çenesinden bir kas seğirdi, ellerini cebine koyarken yüzüme bile bakmıyordu. "Hadsizliğinin bedelini eve bu tangayla giderek öde, tabi anlaşmayı imzaladıysan o zaman mesai saatlerinde sayılırsın şu an. "Şansına küs ki eve gidemezsin, bir süre böyle dayanman gerekecek, daha sonra ne yaptığın umrumda bile değil!" Bunu söylediğinde öfkem artmıştı, karşısında böyle durmak çok zordu, ama kendimi saklayamazdım onun. "Aytaç bey, size bugün içinde bu yaptığınızdan dolayı pişman olacağınızı net bir şekilde söyleyebilirim. "Gerçekten de sizi çok pişman edeceğim bu terbiyesizliğinizden dolayı, bunu aklınızın bir köşesine yazın, tabii gerçekten aklınız varsa!" Bunu söylediğinde bir anda boğazıma yapışıp beni masaya yatırdı, korkuyla ona bakarken belime değen sert cisimlerden dolayı canım yanmıştı. "Bana bak sürtük, eğer bu laflarına devam edersen o zaman Lale'nin seni gönderdiğini yok sayarak öldürürüm! "Sırf karım için seni işe alıyorum, eğer sınırını zorlarsan hem işinden olursun, hem de canından!" Deliler gibi korkuyordum ondan şu anda, ama bunu ona göstermeyerek tırnaklarımı çıkardım. "Ben sizin sandığınız gibi bir kadın değilim, kolay kolay boyun eğmem kimseye, o yüzden ne yaparsanız yapın bu gerçek değişmeyecek!" Bunu söylediğimde öfkesi daha da artmıştı, bir anda beni bırakıp odadan çıktı hırsla. O odadan çıktığında gözyaşlarımı boğulmuştum, artık İdil rolünden çıkıp Alya olmuştum. Başımı masaya yasladıktan sonra hıçkıra hıçkıra ağladım dakikalarca. Ben ağlayamazdım, tüm duygularımı bastırıp sadece işime odaklanmam gerekiyordu. Aklıma Melike geldiğinde bu iş daha da kolaylaşmıştı, yerimden kalktım hırsla. "Sana gününü göstereceğim Aytaç bey, madem benimle bir savaş vermek istiyorsun, o zaman ben de zırhlarımı kuşanırım!" Bunu söyledikten sonra kapıyı açtım ve etrafta kimsenin olup olmadığını baktım, boştu koridor. Büyük ihtimalle kamera çekecekti yapacağım şeyi, ama gurursuz kadın rolüne bürünmem gerekiyordu. Bu yüzden hiç düşünmeden koridora çıktım ve Aytaç'ın odasına daldım. Kapısı aniden açılınca öfkeyle kapıya döndü, beni gördüğünde öfkesi daha da artmıştı. "Hay siktiğimin karısı! Lan siktir git karşımdan, sürtük!" Öfke ile ayağa kalktı ve üzerime doğru yürümeye başladı. Korktuğumu belli etmemek için ben de onun üzerine yürüdüm öfkeyle. Onu durduran şey sözlerim olmuştu. "Hiç durma, zaten Lale hanımı aradım şimdi, kendisi de geliyor. "Eğer bir saat içinde bana aynı etekten sipariş etmezseniz o zaman Lale hanım bu manzarayı görecek. "Beni ortadan kaldırsanız bile odaya en son sizin girdiğinizi görecek, ve benim odadan tangalı bir şekilde çıktığımı da görecek. "Yani eşinizin sizin hakkında ne düşüneceğini tahmin edin artık, ve buna göre de davranın!" Afallamıştı, evet afallamıştı! Benden böyle bir şey beklemediği belliydi. Ona karşı zafer kazanmıştım, Aytaç Serter'e karşı büyük bir zafer kazanmıştım! "Sen, gerçekten de bir sürtüksün," dediğinde sadece gülümsedim. Madem onu yenmiştim, o zaman şartları biraz daha genişleterek onu zorlayabilirdim. "Sizin için bir önerim var Aytaç bey, benimle iyi geçinmeye bakın, ve eğer beni bu işten çıkarmaya çalışırsanız o zaman Lale hanıma benden etkilendiğinizi söyleyeceğim. "Emin olun ki bunu yaparken sesim bile titremez, zaten yalanda sayılmaz, benim eteğimi kestiğinizi öğrendiği zaman direkt olarak böyle düşünecek. "Şimdi karar sizin Aytaç bey, beni işten atarak evliliğinizi riske atmak mı istiyorsunuz, yoksa asistanınız olarak kabul etmek mi?" Söylediği lafları umursamayacaktım, benim tek umrumda olan şey görevimdi, bunu kız kardeşim için layığıyla yerine getirecektim. "Sen gerçekten de ölmek istiyorsun, benimle oyun oynamak sana göre değil, ve bunu sana göstereceğim küçük sürtük!" "Yalnız bu benim sorumun cevabı değil Aytaç bey, tekrar sormama gerek var mı?" Beni öldürecek gibi bakıyordu, ama şu an sandığından daha dişli bir kadın çıkmıştı karşısına, bu yüzden de hiçbir şey yapamıyordu. "Eğer bana karşı tek bir hatan olursa o zaman sonunu düşünmeden harekete geçerim, şimdilik hiçbir şey yokmuş gibi davranacağım, ama sakın dozunu kaçırma!" Sonunda zafer kazanmıştım ona karşı, bunun verdiği mutlulukla alay eder gibi baktım gözlerinin içine. "O zaman görüp görebileceğiniz en iyi asistan olmak için odama geçeyim ben. Etek içinde..." "Kartımı veririm, sipariş edersin kendine uygun olanı! Bir de senin için etek sipariş edeceğimi mi düşünüyorsun?" Hâlâ aynı şekilde kaba davranıyordu geri zekalı, ama o inatçı ise ben daha inatçıydım! "Ben az önce böyle bir anlaşma yapmadım Aytaç bey, nasıl yırttıysanız öyle de alacaksınız! "İsminizi kullanırsanız daha erken gelmesini sağlarsınız, böyle dolaşamam sonuçta ortalıkta. "Tabii dolaşırsam da bunu yapanın siz olduğunu söylerim, sanırım o zaman da başınız biraz belaya girebilir!" Burnundan soluduğunu fark etsem de oyuna devam ediyordum. Bunu yapmak zorundaydım, ben kendisine karşı çıktıkça o daha da bağlanacaktı bana. Ya da öyle olacağını umut ediyordum sadece, ya da gerçekten başaracaktım sonunda. "Bana bak İdil misin nesin, fazla ileri gitmeye başlıyorsun ve bu hiç hoşuma gitmiyor! "Kendi can sağlığın için..." "Lütfen beni tehdit etmeye çalışmayın Aytaç bey çünkü şu an o seviyede değilsiniz," diyerek sözünü kestim. Beni dikkatlice süzdü korktuğunu göstermemek için tebessüm ettim. Başını olumsuz anlamda tavlayıp telefonuna uzandı. "Nasıl bir etek istediğini bilmiyorum, umurumda da değil. Al şu telefonu, istediğin eteği hemen seç. "Eğer onlara benim ismimi verirsen hızlıca getirirler, şansını daha fazla zorlamasan iyi edersin!" Az da olsa inadına kırabilmiştim en azından, bu da bir başarı sayılırdı. Memnun bir şekilde telefonunu aldım ve koltuğa oturdum ses çıkarmadan. "Bu seferlik sizden sözünüzü dinleyebilirim Aytaç bey, lütfen siz de oturun, benim yüzümden rahatınız kaçmasın!" Rahat bir şekilde oturmam canını sıkmış olmalıydı, öfkeyle baktıktan sonra sabır çekerek yerine oturdu. Bana bakmamaya özen gösteriyordu üzerim müsait olmadığı için, bunu görmezden gelmeye çalıştım. Etek siparişini hızla verdim, yine aynı şekilde kısa etek sipariş etmiştim. Yanında oturmamın onu rahatsız ettiğini biliyordum, yine de bilerek oturmaya devam ettim. Etek geldiği zaman kapı çalmıştı, Aytaç bey bunu anladığı için hızla kapıya ilerledi ve eteği kapının arasından alıp geri kapattı gelen kişinin yüzüne. Bana döndüğünde sadece yüzüme birkaç saniye baktı, ardından eteğin olduğu poşeti üzerime fırlattı. "Al şu lanet eteğini, hemen giyinip defol buradan! "Eğer bir daha böyle bir hadsizlikle karşıma çıkarsan, o zaman ölmek için yalvarırsın bana!" Sözlerini umursamadan eteği poşetten çıkardım ve onun gözleri önünde giyinmeye başladım. İnatla bana bakmamaya devam ediyordu, ne kadar inat ederse etsin bir gün benim istediğimin olacağını biliyordum. Eteği giydikten sonra ona doğru ilerledim, inatla bakmıyordu. Madem o inat edecekti, ben de aynı şekilde davranacaktım. "Teşekkürler, umarım benimle uğraşmamanız gerektiğini anlamışsınızdır, bu ikimiz için de güzel bir ders olmuş olmalı." Elleri cebindeydi, bana doğru birkaç adım attığında gerildim. Yine de sakin kalmaya çalışmıştım, bir anda çenemden tuttuğunda ne yapacağımı şaşırdım. Öpecek miydi, hem de şimdiden? Böyle bir şey asla beklemiyordum, daha çok erken gelmişti oysa ki bana. Adamın henüz hoşuna gitmediğimi biliyordum, buna rağmen gerçekten de öper miydi ki? Korku ve heyecanla karışık bir duygu yaşıyordum, karşı koymadan gözlerinin içine baktım. "Sen benden ne istiyorsun?" Bunu kısık bir sesle sormuştu. Geriliyordum, hem de çok fazla büyük bir gerginlikti bu. "Sizden ne isteyebilirim ki?" Bunu sorduğumda aramızdaki tüm mesafeyi kapatıp belimden kavradı, korkuyla bakıyordum gözlerinin içine. Daha sonra korkak biri olarak görünmek istemediğim için cesur davranmaya çalıştım, aynı cesaretle baktım gözlerine. Birkaç saniye sonra dudaklarıma yaklaşmaya başladı, gözü dudağımdaydı, kalp atışlarım hızlanmaya başlamıştı. Gözlerimi kapattım istemsizce, ne olacaksa olsun, görmek istemiyordum! "Sen gerçekten de ucuz bir kadınsın İdil, o kadar ucuz bir kadınsın ki karım buraya seni iyi niyetiyle gönderirken sen onun kocasını etkilemeye çalışıyorsun. "Bunu isteme sebebinde ortada zaten, sırf metres olmak için yapıyorsun bunu, ama senin gibi bir kadının benim gözümde hiçbir değeri yok! "Eğer bu aşağılık tavırlara devam edersen, o zaman seni gerçekten yok ederim! "Sırf Lale üzülmesin diye bunu saklayacağım ondan, sakın bunu yanlış şeylere yorup farklı heveslere kapılma. "Eğer senin yüzünden Lale üzülürse o zaman gerçekten de çok kötü olur her şey!" Bunu söylediğinde gözlerimi açmıştım, beni bir anda itince dengemi kaybetmiştim. Ona korkuyla bakarken o bana tiksintiyle bakıyordu, bu gururumu paramparça etmişti, ama bu şekilde onun önünde küçük düşemezdim. "Eğer bir daha bana böyle yaklaşmaya çalışırsanız, nasıl o zaman çok kötü şeyler olur! "Ben sizin ezeceğiniz türden bir kadın değilim, bunu aklınıza sokun artık! "Sizi son kez uyarıyorum Aytaç bey, bir daha bana karşı böyle bir muamele yaparsanız o zaman gerçekten başınızı belaya sokarım!" Bunu söyledikten sonra hiç beklemeden odadan çıktım, ardından bana verilen odaya geçtim. Odaya geçtiğimin kapıyı kapattım ve arkasına yaslanıp ağlamaya başladım hıçkırarak. Kendimi iğrenç hissediyordum artık, ve buna rağmen bu oyundan vazgeçemiyordum, çünkü sana da anlaşma elimi kolumu bağlıyordu. "Lütfen şu iş bir an önce olsun Allah'ım, yoksa ben bu acıya dayanamayacağım!"
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD