4.BÖLÜM SU

1236 Words
Selamun aleyküm Keyifli okumalar... -Küsüm ben oğlunla. -Niye, ne oldu? Niye delirttin oğlumu? -Ağabey! Zaten oğluna kıl oluyorum, dün telefon da konuşurken sınıfa yeni kız geldiğini artık onu seveceğini söylemişti. Artık yeni aşkı oymuş falan. Küsüm ben oğlunla . -Zeyno, çocukla çocuk oluyorsun. Dört yaşındaki çocuk ne bilsin. -Banane. -Mert' ten hiçbir farkın yok. -Öyle mi? Gelmiyorum ben. Akşama eve tek git de bak bakalım, sonra neler oluyor. -Hadi be, Zeyno. -Üf, tamam. -Dersin bittiğinde ara beni. - Hı hı. Caner ağabeyin gitmesiyle Elif' i arayıp yanlarına gittim. Yine aynı masa da oturuyorlardı. Elimdekileri masaya koyup konuşmaya başladım. -Bir şey istiyor musunuz? -Sağol, canım birşey istemiyorum. -Bana bir filtre kahve alabilirsin. Çantamdan cüzdanımı alarak kasaya doğru gittim. Self servis olması bazen insanı sinir ediyordu. Kendime tost ve çay alıp Büşra' nın kahvesini alıp tekrar masaya geçtim... Onlar sohbet ederken ben de önümdekileri yiyordum. -Zeyno, Caner hoca ne diyordu? -Akşam onunla gideceğim. Mert bey beni istiyormuş. Kayınvalideceğim demiş ki bir araya gelip barışsınlar falan. -Hayırdır siz küs müydünüz? -Evet, dün akşam telefonda konuşurken ufak bir tartışma yaşadık. Bu akşam azıcık burnundan getireceğim aşkımın. Biz böyle konuşurken arka masadaki sandalye yere düşmüştü. Kızlarla aynı an da kafamızı çevirdiğimiz de yine mavişi görmüştüm. Sanırım bugün tersinden kalkmıştı. Caner ağabey ile konuşurken de yanımızdan sinirle geçmişti, şimdi de artık neye sinirlendiyse sandalyeyi devirmişti. ☆☆ -Kıskandı sanki Asaf? -O zamanlar tersinden kalktığını düşünsem de sizin de dediğiniz gibi kıskandığını çok sonradan öğrendim. Resmen bu yanlış anlaşılma sonucu bana atım attı. -Yaa... Sonra ne oldu? ☆☆ Nihayet günü bitirmiştik. Annemi arayıp Caner ağabey ile gideceğimi söyledikten sonra Caner ağabeyi aramıştım. Yarım saatlik işi olduğunu söyleyince ben de kampüsteki çardaklardan birine geçtim. Mayıs ayının son günleriydi, havalar yavaş yavaş ısınmaya başlamıştı. Sevmiyordum sıcak havaları. Ben kışcı bir insandım. Ne kadar üşüsem de kışı seviyordum. Caner ağabeyi bekleyene kadar çantamdaki kitabı çıkararak okumaya başladım.... Telefonum çalınca açtım. Caner ağabey otoparkta beni bekliyordu. Hızlı adımlarla otoparka gidip arabanın yanında bekleyen Caner ağabeyin yanına gittim. -Abi, yarım saat dedin neredeyse bir saattir bekletiyorsun. Bir an vazgeçip eve gidecektim. -Sus kız. Sanki keyfimden beklettim. Hadi gidelim, yengen sabahtan beri arıyor, nerde kaldınız diye. -Tamam, tamam. Arabaya binince Caner ağabey hemen arabayı çalıştırıp otoparktan çıktı. Yarım saat sonunda nihayet evlerine vardığımız da rahat nefes almıştım. Caner ağabey arabayı park ederken ben de direkt apartmana girdim. Asansörün düğmesine basıp gelmesini beklerken Caner ağabey de gelmişti. Asansör gelince hemen binmiştik. Asansörden indikten sonra daireye adımladığımda Mert' in kapıda beklediğini gördüm. O tatlı görüntüsünü görünce hemen yanına gidip, kollarımı açtım. Kollarımı açmamla sarılmıştı. -Zeynom, hoş geldin. -Hoşbuldum ufaklık. -Ya ben ufaklık değilim. Baksana artık kapıyı açabiliyorum. Kocaman oldum. -Koca adam, hadi içeriye geçelim. Bak ablan da kapıda kaldı. -Baba. Kaç defa söyleyeceğim o benim ablam değil. Ben onunla evlenecegim. -Ayyh. Yeter, geçin içeriye artık. Kızı rahat bırakın. Nihal ablanın söylenmesiyle baba, oğul usulca içeriye geçmişlerdi. Çantamı falan fortmantoya bırakıp lavaboya geçtim. Elimi yüzümü yıkayıp çıktığım da Nihal abla elinde tülbent ile beni bekliyordu. -Zeyno, çıkar kafandaki şalı. Tülbenti tak. Rahat ol. -Tamam abla. Teşekkür ederim. Tülbenti alarak tekrar lavaboya girdim. Şalımı açıp, bonemi çıkardım. Hemen ardından tülbenti başıma dolayarak lavabodan çıktım. Salona geçtiğim de Caner ağabey de üstünü değiştirmiş Mert ile oyun oynuyordu. Onları yalnız bırakarak mutfağa Nihal ablanın yanına gittim. Salata yapıyordu. -Abla, yardımlık bir şey var mı? Ben de yardım edeyim. -Sen masayı kur. Salata bitti mi, masaya geçeriz. -Tamam abla. -Her şeyin yerini biliyorsun zaten. Başımı sallayarak çekmeceden çatal kaşıkları çıkardım. Onları tepsiye koyarak tabakları çıkardım. Masa örtüsünü alıp salona geçerek masayı hazırladım. Hazır olan salatayı da alarak masaya bıraktım. Tekrar mutfağa geçerek dolu servis tabaklarını alıp salona geçtim. Servisleri masanın ortasına koyarken Nihal abla da çorbaları dolduruyordu. Masa hazır olunca, geldiğimizden beri oyun oynayan ikili ellerini yıkayarak masaya oturmuşlardı... Mert' in konuşmalarıyla eğlenceli ve bol sohbetli bir akşam yemeği yemiştik. Mert tatlı diliyle yine gönlümü almıştı. Bugün o kız Mert' in en sevdiği arabayı alınca artık onu sevmediğini söylemişti. Üzgün üzgün yaşananları anlatınca dayanamayıp barışmıştım ex aşkımla... Eve gitmek için ayaklandığım da eve gitmeme izin vermeyip, bizimkilere burada kalacağıma dair izin istemişti Nihal abla. Başta kıyafetim yok, yarın ki ders notlarım yok desem de Elif' in sabah bize geçip notlarımı alabileceğimi söylemişlerdi. Kendi kıyafetlerini verebileceğini söyleyince başka bahanem kalmadığı için mecbur kabul etmiştim. Saat geç olduğu için Caner ağabey Mert' i uyutmaya gitmişti. Ben lavabo da Nihal ablanın verdiği pijamaları giyerek salona geri döndüm... Nihal abla ile biraz sohbet ettikten sonra o odasına geçmişti, ben daha geç olmadan hemen yatağa girdim... Yatağa girdim girmesine de ama aklıma bugün ki mavişin o halleri gelmişti. Neye sinirlenmişti acaba. Onunla konuşmam olmamasına rağmen sakin, naif bir yapısı olduğunu görüyordum. Bugün ise çok farklıydı, sabah cafede sakin sakin oturmuş telefonu ile ilgilenirken sonradan gördüğüm de sinirliydi. Keşke ne oldu diye sorabilsem... Sanırım imkansız olanı istiyordum. Ben ve o bir araya gelip konuşacaktık, belki de özelini anlatacaktı... Zeyno yine uçtun kızım. Yat uyu. Belki bu dediklerin rüyanda gerçekleşirdi. .... Okunan ezan sesiyle gözlerimi açtım, ama bugünlerde namaz kılmadığım için yatak da oturarak ezanı dinledim. Ezan bittikten sonra yatağa tekrar uzandım. Uykum olmadığı için ev halkı uyanana kadar yatak da durmak en iyisiydi... Sabah yedi gibi içeriden sesler gelince doğrulup yerimden. Kalkıp yatağı toplayarak, Nihal ablanın dün bana bugün giymem için verdiği kıyafetleri alarak lavaboya geçtim. Rutin işlerimi halledip, üstümü değiştirip lavabodan çıktığım da Nihal ablayı gördüm. -Günaydın abla. -Günaydın Zeyno. Elindekileri banyoya bırak da mutfağa gel. Kahvaltı etmeden çıkma. Aç aç, derse gitme. -Tamam anneciğim . -Zeynep! Gülerek banyoya geri döndüm. Elimdekileri kirli sepetine bırakıp ellerimi yıkayarak mutfağa geçtim... Kahvaltıdan sonra hep beraber ayaklanmıştık. Ben Caner ağabey ile gidecekken, Nihal ablada Mert' i anaokuluna bırakıp, işe geçecekti. Kendisi sınıf öğretmeniydi, Mert de onun çalıştığı okulun yanındaki anaokuluna gidiyordu... .... Caner ağabey arabayı park edince arabadan inerek beraber kampüse doğru yürümeye başladık. Kızlar bahçede olduklarına dair mesaj atmışlardı. -Ağabey, kızlar bahçedeymiş. Ben de onların yanına geçiyorum. -Tamam ama akşam dersin kaçta bitiyor. -Dört gibi. -Bekle beni ben bırakırım eve seni. -Teşekkür ederim ağabey ama zahmet etme hem benim işlerim var. -Anladım, hadi görüşürüz. Allah'a emanet ol Zeyno. -Sen de ağabey. Vedalaşıp kızların yanına doğru yürümeye başladım. Birkaç dakika sonra bizimkileri görünce hemen yanlarına gittim. Biraz onlarla sohbet ettikten yavaş yavaş toparlanıp cafeye geçmiştik. Bugün ki dersleri pek sevmiyordum. Devamsızlık sınırını geçmediğim için rahattım. Zaten finallere ne kalmıştı şunun şurasında. Büşra bizlere çay alıp gelmişti. Bol sohbetli, arada dedikodununda olduğunu iki saatten sonra diğer ders saatine kadar oturmuştuk. Kızlar önden giderken bugün çok su içmediğimi fark etmiştim. Kendime su alıp geleceğimi söyleyerek kantine gitmiştim. Suyu alıp kasaya geçtiğimde çantamdan üniversite kartımı çıkardım. Şöyle ki kantinde para alışverişi olmuyordu, girişte bulunan otomattan üniversite kartımıza para atıyorduk. Kartı alan çalışan sadece ürün kodunu giriyordu. Özel üniversite olduğu için herşeyi tuhaftı. Elimdeki karti çalışana vermiştim. ☆☆ -Bizim üniversite de de öyleydi. Çok sinir olurdum. Bazen içinde para olduğunu unutup tekrar yükleme yapardım. -Ayyy, benim de çok başıma geldi. Unutup unutup yükleme yapardım, sonra elime fişi alınca ufak bir cinnetten sonra normale dönerdim. Hatta bir keresinde üniversite de kartımı kaybetmiştim, içinde tam elli tl vardı. Çok üzülmüştüm. Öğrenciye bir tl bile fazlaydı. Tamam özelde falan okuyorduk ama para saçmıyorduk etrafa. -İlahi Zeynep... -Siz gülün gülün. Sanki siz de öğrenci olmadınız... Hem en heyecanlı yerinde kestiniz, devamını da anlatayım. -Upss... Sendeyim. ☆☆ -İçinde yeterli miktarda para yok hanımefendi. İsterseniz yükleme yapın. -Ahh, kusura bakmayın. Farkında değilim. Ben hemen geliyorum. Görevlinin uzattığı kartımı alacağım sırada yanımda ne zamandır durduğunu bilmediğim maviş konuşmaya başladı. -İzin verirseniz, benim kartımdan alsın. ??? "04.08.2023"
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD