9.BÖLÜM BEKLEME

1392 Words
Selamun aleyküm Keyifli okumalar... Daha önce hiç fark etmemiştim. Üç yıldır buraya gel git yapıyordum ama ilk defa görüyordum. Nasıl gözümden kaçmıştı... Gözlerimi dikmiş mavişe bakarken sanki ona baktığımı fark etmiş gibi başını kaldırmıştı. Başını kaldırmasıyla göz göze geldim. Hey kalbim yavaş at , kendine gel. Zaten bu emrim ile de kalbim hemen yerine getirdi... Mavişin bana doğru gelmesi ile çantamın sapını sıkıca tuttum. Geldiğini umursamıyormuş gibi yapıp telefonla uğraşıyormuş gibi yapmaya başladım. ☆☆ -Namaz kılıp, kılmaması senin için çok mu önemli? -Namaz, her temiz kişinin Allah’a yaklaşmasıdır, demiş Hz.Ali, namaz kılan kişinin niyeti kötü olmaz ki. Gün de beş kez Allah 'ın huzuruna çıkan kişiyi İslam' a bağlayan en kuvvetli bağ namazdır... Düşünsenize sevdiğim kişi bundan bi haber... Sonra dedim ki; Namaz kılmayan yardan kork! O namaz ile ilgili sözler Allah’ı terk etmiş, seni mi terk etmeyecek... ☆☆ -Selam. -Ve aleyküm selam. -Nasılsın? -İyiyim, sen nasılsın? -İyilik... Eee devamı nerede? Tabi ki yok. İkimizde ne konuşacağımızı bilmez halde birbirimize bakıyorduk. Bu kadar mı yani? Aklıma ders notları gelince sesimin normal çıkmasına özen göstererek konuşmaya başladım. ☆☆ -Heyecandan olur öyle şeyler. -Yok bizim ki heyecandan da öteydi... Ben konuşmayı resmen unuttum. O benden de beterdi. Sanki hayatımızda ilk defa insan görmüş gibiydik. İki acemi balık, yanyana durmuş konuşmaya çalışıyorduk. -Ahahaa... Sonra ne oldu, konuşabildiniz mı? -Tabi ki... Hatta istediği ders notlarını unutmuştu resmen. Hatırlatmasam aklına bile gelmeyecek. İnsan bahane bulur ama bahanesi unutmamalı ama... ☆☆ -Şey ders notları yanımda istersen verebilirim. -Hı? -Dün akşam not istedin ya. Hani arkadaşın seninkine çay dökmüş falan. -E. Evet. Ben bir an unuttum kusura bakma. -Önemli değil. Elimde tuttuğum dosyanın içinden iki dersin notlarını çıkararak Asaf' a uzattım. -İki dersin notları da tam. Haftalara göre ayırdım. -Zahmet etmeseydim bu kadar. -Yok, yani ben zaten haftalık ders çalışırım o yüzden haftalara göre ayrılmış durumda. -Anladım... Şey öyleyse sen ne zaman çıkarsın, ben kırtasiyeye geçeyim, fotokopi çekip geri vereyim sana. -Şimdi derse gireceğim, büyük ihtimalle blok işlenir. Yani saat dört gibi çıkarım. -Tamam öyleyse, ben dört gibi mesaj atarım ya da ararım. -Tamam. -Tekrar teşekkür ederim. Notlarını sağ sağlim getiriririm. -Güveniyorum. Gülümseyerek başını salladığında ben de gülümsedim. Canım atmosferi bozan arkadan ona seslenen arkadaşı oldu. -Asaf... Sanırım Asaf' ın Elif' i de bu çocuktu. Evet evet ortak derslere rağmen bilmiyordum o çocuğun adını. Gerçi Asaf' ın adını da çok sonradan öğrendim. O yüzden bu çocuğun adını bilmemem gayet normaldi. -Geliyorum Ufuk. Arkasını dönüp adının Ufuk olduğunu öğrendiğim arkadaşına cevap verdikten sonra tekrar bana doğru dönmüştü. -Kusura bakma. Gitmem gerek. Görüşürüz. -Görüşürüz. Başımı sallayıp arkadaşının yanına gitti. Uzak da olmalarına rağmen hâlâ görüyordum onları. Kankası olan Ufuk gülerek konuşuyordu, maviş ise gülümseyerek onu dinliyordu ama gözleri ders notlarındaydı.... Ders notları, benim olanlardan. Acaba arkadaşına değil de benim çivi gibi yazıma mı gülüyordu? Yok yapmaz değil mi? Benim mavişim gülmez iğrenç yazıma. Yani inşallah. Mal gibi koridorda beklediğimi fark edince merdivenlere yöneldim. Her zaman ki gibi asansörün önü ana baba günüydü. Asansöre binene kadar dersliğe giderdim zaten... Elif' in yanındaki boşluğa oturup elimdeki sudan içtim. Bugün ki üçüncü su şişesiydi. Şeytan diyo ki al hepsini eve görür ev ahalisine göster. Gerçi annem deli falan sanar. Geçen gün ki mavişin şisesini çöpe atacağını sırada engel olmuştum. Nedenini sorduğunda ödevlerde lazım olur atma demiştim. İşte o zaman bir daha bu bölümü okuduğum için kendime teşekkür ettim. Okul öncesi ve ya çocuk gelişimi okuyorsanız atık şeyleri değerlendirmek de üstümüze yoktur. Sırf bu yüzden "çöpcü " diye seslenenlerde oluyordu. Bu durum canımı sıkmıyordu aksine mutlu ediyordu. Elimdekini bir şekilde geri dönüşüm de kullaranarak kullanılabilir hâle getiriyordum.... Konu hangi ara buraya geldi, en son üç şişe su içtiğini söylüyordum. Sanırım yine kaptırdım kendimi. Arada olur öyle şeyler. .... Saat neredeyse dört olmak üzereydi ama Emre hoca geç geldiği için derse geç başlamıştık. Bu yüzden ders geç bitecekti. Bugün niye böyle oldu ki, ne güzel maviş ile birkaç dakika daha konuşacaktık. Aradan geçen yarım saate sürekli telefona bakmıştım. Kısaca elimde telefon çaresiz bekliyorum. Maviş mesaj atacak mı diye ama mesaj falan yoktu. Acaba gelmediğimi düşünüp gitti mi? Yapmasın öyle şeyler. Oturup ağlarım. Yine telefonu elime alıp saate baktığım da maviş mesaj attı . {Selam... Kafedeyim ama seni göremedim. Neredesin yanına gelip, notları vereyim.} 《Ders geç başladı. Daha çıkmadım. Çıkınca mesaj atarım. Kusura bakma seni de bekletiyorum. 》 İstemeye istemeye ikinci mesajı da attım. Kim bilir ne zamandan beri bekliyor. 《İşin varsa Harun abiye bırakabilirsin. Genel de kasanın orada olur.》 {Anladım. Ben burada bekliyorum. } {Notları senden aldım, sana vereceğim. Bekliyorum. } Oley be. İyi ki itiraz etti. Yaşa be maviş. Cansın can... Ahh yine çocuğa cevap vermeyi unuttum. Gerçi böyle bir mesaja ne cevap verebilirim ki. Cevap vermeden yanlış anlar mı? 《Tamam...》 Yazıp yolladım. Tamam nedir Zeynep. Başka diyecek birşey mi yok. Odunluk konusunda hergün kendimi aşıyordum. İlerleyen günlerde olur da tekrar mesajlaşırsak falan çocuğa "aynn, tmm , ok " gibi mesajlarda atarım artık. Sanırım Elif' den mesajlaşma ya da telefonda konuşma üzerine birkaç tüyo veya ders almam gerekiyor.... Saat beşi on geçiyordu ve biz ancak dersten çıkmıştık.Cinnet geçirmeme az kalmıştı. Bir taraftan evdekiler sıraya girmiş gibi arıyorlardı, bir taraftan da mesaj atıyorlardı. Ben mi benim kafam da başka alemdeydi, Neredeyse iki saate yakın beni bekleyen bir mavişi düşünüyordum. Resmen bir araya gelemiyorduk.... Kafeye doğru giderken annemden başlayarak sırayla babam ve ikizleri arayıp geç çıktığımı ve birazdan otobüse bineceğimi söylemiştim. Herkesle tek tek konuştuktan sonra mavişe mesaj attım. 《Dersim bitti. Hâlâ kafedeysen oraya geliyorum. 》 Elinde telefon ile bekliyormuş gibi hemen cevap yazmıştı. {Kafedeyim. } 《5 dakikaya oradayım. 》 Gülümseyerek telefonu cebime koydum. -Sıradaki şarkı benden Leylaya , ahh pardon Zeynep' e gelsin. Aşıksın ... Aşıksın sen arkadaş. -Uğraşma benimle. -Allah Allah. Seninle uğraşmayayım da kiminle uğraşacağım. Bütün gün yanımda mal mal sırıtan bir arkadaş ile dolaştım. Sabahtan beri en az yirmi defa dün akşamdan beri olanları anlattın. Yetmiyormuş gibi sürekli onun attığı mesajlara bakıyorsun. Gören de aşkını itiraf etmiş ona bakıyorsun sanacak. Altı üstü o nerede olduğunu sormuş. -Sen ne anlarsın be. Hem bana diyorsun da kaç yıl olmasına rağmen Gurur ile konuşurken ya da mesajlaşırken sen benim gibisin, hatta daha fazlasını yapıyorsun. -Öyleyim dimi. Koridorun boş olması ile ikimizde kahkaha atmıştık. Deli kız. Bana diyor ama o Gurur ile ilk konuşmaya başladığı zaman daha fenaydı. Kampüsten çıkmış kafeye doğru yürürken Elif' e döndüm. -Nasılım, şalım düzgün mu? Saçlarım görünmüyor değil mi? Çantam sol omzumda mı olsun, sağ omzumda mı? -İyisin iyi. -Saçım görünüyor mu? -Hayır... Hadi git artık. Çocuk seni beklerken kök saldı, biraz daha oyalanırsan meyve verecek. -Sen de gel. -Olmaz git sen. Ben buradayım. -Lütfennn. -Off, geliyorum ama çabuk ol. Ağabeylerim bize gelecekler, annem erken gel diye sıkı sıkı tembihledi. Gerçi Emre hoca durumu sarpa sardırdı. -Tamam, tamam. Yan yana içeriye girdiğimizde Asaf ve adını bugün öğrendiğim Ufuk' u gördüm. Sanırım yanlarında dolaşan kız da Ufuk'un kız arkadaşıydı. İkiz gibi sürekli bir aradaydılar.... Oturdukları masanın önüne gelince Asaf başını kaldırıp gülümsedi ve ben eridim. -Hoşgeldiniz. -Hoşbulduk... Kusura bakma, saatlerdir bekletiyorum sizleri. Hoca geç geldi, hâl böyle olunca da ders de uzadı. -Önemli değil tatlım. İyi oluyor bu öküzlere. Sabah beni beklerken çok konuşuyorlar. Bırak da bu beklemeler ilerisi için onlara alıştırma olsun. -Hı? -Ah kusura bakma, konuya direkt daldım. Ben Umay, Ufuk' un ablası. -Ne ablası be, altı üstü iki dakika önce doğmuşsun. -Sus be... Tatlım sen bakma bu öküze. Ha diğer konuya gelecek olursak her sabah bu ikisinin çenesini çekiyorum. Hadi gel artık, ağaç olduk falan diyorlar. Ben aslında onlara iyilik yapıyorum , bilmiyorlar ki ileride eşleri daha çok bekletecek bunları. Hadi ben ağaç falan yapıyorum bunları ama bizzat eminim ki eşleri bunları bekleterek meyve verdirtecekler. Umay 'ın konuşmasıyla yanımdaki maviş öksürerek onu uyarmaya çalıştı ama ne fayda. Gerçi ben de şaşkındım. Kızı Ufuk' un sevgilisi sanmıştım. İkizi çıkmıştı. -A. Anladım. -Zeynep, sen ikizimin kusuruna bakma. Çok konuşur, boş konuşur. -Ah bilmez miyim.... Yani şey öyle demek istemedim. Bizim ailede de ikiz var. Yani kardeşlerim. Saçma sapan araya girmem ile ikizler gülmüştü. Sinir şeyler... Asaf boğazını temizleyerek konuşmaya başladı. -Sen onların kusuruna bakma. Hep böyleler. -Önemli değil. Şu an burada biraz daha kalsam şu ikisinin kafasını birbirine tokuşturacaktım. -Neyse, ben ders notları alsam artık. -Aa, tabi.... Çok teşekkür ederim. -Rica ederim. İyi günler.... Tanıştığıma memnun oldum. -Biz de. İkisinin aynı anda konuşması ile sinirden güldüm... Zaten mavişin yanındayım diye heyecanlıyım bir de onun yanında saçmalamıştım. Daha fazla durmayarak Elif ile kafeden çıktık.... Tam turnikelerden çıkacakken arkamızdan ismimi seslenen maviş ile durduk. -Zeynep!! ?? "07.08.2023"
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD