Dudağımın kenarı, yediğim tokatla patladı bir anda. İnanamayarak babam diye bildiğim, şimdi bana çok yabancı gelen o adama bakıyordum.
Fena halde sızlayan dudağımın kenarına dokunduğumda, parmak uçlarıma parlak ve sıcak bir kırmızlık bulaştı. Kanıyordum.. ve ben hemofiliydim... Şimdi, belki de dakikalarca dudağım kanamaya devam edecekti.
“Senin o inadını sikerim evlat gibi. Ben ne dediysem o. Evleneceksin! Okuyorum martavallarını dinleyecek zamanım yok benim! Yat, kalk seni isteyene şükret!”
Bu adam gerçekten benim babam olabilir miydi? Evleneceksin demekte ne oluyordu? Hem kimmiş ki böyle beni yatıp kalktığıma şükrettirecek kadar önemli olan bu adam?
“Kaç yaşında?”
Bunu sorduğuma inanamadım ama o düşünce çoktan soru cümlesine bürünüp, titreyen ve sızlamaya devam eden dudaklarımdan kaçmıştı.
“Çok mu önemli kaç yaşında olduğu? Koca bir aşiretin ağası işte yetmez mi?” diye nerdeyse tüm öfkesiyle yüzüme haykırdı bir anda..
“Kaç yaşında babaaa bu ağa, kaç yaşındaaa?”
Ona bağırarak sorduğum bu soru karşısında resmen kendisini kaybetti. Üstüme yürümesiyle, ard arda yüzüme tokat atması bir oldu ama sadece o iki tokatla da kalmadı.
“Anasını bellediğimin kızıı! Bana diklenirsin haa? A..na koyayım ben bu dünyanın.. lan boşuna demezler, kızını dövmeyen dizini döver diye! Sikerim senin geçmişini şimdi kız gibi!”
Hayatımda ilk defa babamdan küfür işitiyordum ve yetmezmiş gibi birde dayak üstüne dayak yiyordum. Son attığı tokatla yere savruldum. Zoruma gidiyor, hemde çok zoruma gidiyor böylesi bir muamele ile karşı karşıya kalmak. Dizlerimin üstünde doğrulurken, babama karşı yüreğim ilk kez nefret doluydu. Dönüp ona baktığımda o nefret, gözlerimden gözlerine bir sel gibi aktı.
“Ölürümde evlenmem.. evlenmem işte.. öldür burda beni ama bilmediğim, tanımadığım bir adamla evlendirme babaaa! Yapma, ziyan etme beni, kıyma n’olur bana baba.. kıyma n’olur!..”
Dinlemedi ki beni! Duymadı ki sağır olmuş kulakları, görmedi ki para hırsıyla kör olmuş o şeytani bakan gözleri.. belli ki satmıştı beni.. halime şükredecekmişim ya ben.. öyle dedi ya az önce bana.. ama onlar neymiş ki sonradan öğrendiklerimin yanında?.. ve son öldürücü darbesiyle dünyam başıma yıkıldı..
“Ulan benim kamışımdan düşmedin ki sen! Bugüne kadar sustuysam ahanda bir ay önce ölen o ananın yüzünden sustum. Küçük bebeydin lan sen ananı kendime imam nikâhıyla karı yaptığımda... Beni boynuzlayan orospunun önde gideni karımı öldürmenin derdine düşmüştümde, ananı engel olsun diye Allah çıkardı karşıma... Sığınmıştı bir otobüs durağına karlı bir gecede..ananda baban olacak manyak bir herifle evliymiş, paso dayak atan ayyaş kumarbazın biriymiş. Satacakmış kadını, onun hesabını yapar olmuş işte ama anan senin gibi aptal değilmiş, anlamış sıranın kendisine geldiğini. Ananı çok sevdim kız ben.. deli gibi sevdim ve sırf onun hatrına sustum, sana babalık ettim.. ama öküz öldü, ortaklık bitti.. aslında seni sevmedim, hemde hiç sevmedim. Neden biliyor musun? Baban olacak puşt bizi buldu ve anandan seni almak istedi ama işte anan bırakmadı seni. Az kalsın senin yüzünden ölecektik. Anlaşma yaptık o baban olacak ibneyle.. çünkü o da kumar borcu olan herifle anlaşma yapmış. Senin kimliğin yok, yani var da yok fark etmedin mi hiç a salak kız? Senin gerçek kimliğin o babanın borcu olan ibnede.. yani evleneceğin herifte.. defolup gideceksin. Neyin var neyin yok pılını pırtını topla.. iki saate kadar ağanın adamları gelip alacak seni.. senin yüzünden ölmeye hiç niyetim yok anladın mı beni, anladın mııı?”
Ruhunu ele geçiren o nefretiyle yüzüme kustuğu zehir gibi sözlerin, her biri bin tonluk kaya oldu da çullandı üstüme.. kalakaldım onca sözün altında, hiç acımadan ezdi de ezdi beni. Neye uğradığımı şaşırdım kaldım.
Hiç susmaksızın anlattıkları karşısında nefessizdim artık. Nefes almak neydi ki? Sahi az önce dinlemek zorunda kaldıklarım gerçek olabilir mi yoksa hastalıklı bir aklın uydurduğu şeyler mi?
Sadece aklım değildi ki dumura uğrayan.. kalbim yıllarca susacakmış gibi vuruşlarını durdurdu.. ruhum dondu.. buza döndü ve söylediği şeyler içinde en acımasızı sen benim kızım değilsin ki cümlesi oldu, ucu bucağı görünmeyen bir hançer oldu o sözler, ruhumun ruhuna indirdi darbeyi.. buz kesen ruhum ruhundan koptu, tuz buz oldu, döküldü ayaklarımın dibine cam kırıkları gibi ve ben, hiçbir şey diyemeden bastım o binlerce parçaya bölünmüş ruhumun üstüne, kanadı ruhum, kanattı benliğimi, yok etti kimliğimi, viran eyledi kişiliğimi.. öldürdü beni!..
Artık yıldız değilim ben... Bir karadeliğim ve and olsun ki, öldüğüm bugünden sonra, yanımda yamacımda kim varsa onlarıda kendi karanlığımda öldüreceğim. Bana yaşam hakkı tanımayana, bende nefes alma hakkı tanımayacağım..
* * *