29-Tuhaf Bir Gece

1124 Words
Akşam yemeği çok keyifli geçmişti, kendimi yıllar öncesinde annemle babamla sofrada akşam yemeği yiyormuşum gibi hissetmiştim, çıkışta Ahlas kendi evine giderken ben de kendi evime gittim. Ceylin şaşırmıştı beni gördüğüne. "Son zamanlarda hiç uğramıyordun, neler yaptın anlatsana." dedi televizyon izlemek için oturduğu koltukta yana kayarak ve oturmam için işaret ederek. "Amirin evinde yemekteydik." dedim. "Vay be Leyla Amirim seni evine çağıracak kadar seviyor demek ki." dedi gülümseyerek. "O değil, kızı Irmak davet etti. Ahlas ile beni." dedim gözlerini devirdi. "Ay yoksa küçük sakızın Ahlas'a yapıştığını söyleme." dedi. "Sakız mı, kıza niye sakız dedin ki şimdi?" dedim. "Ne bileyim esnekmiş ya jimnastik falan yapıyormuş. Sakız gibi mübarek, senin Ahlas'a benim Uygar'a yapışmasın, sıkıntı yok." dedi gülerek. "Benim Uygar demeye başlamış birileri." dedim merakla, böylece gecenin geri kalanında Uygar Ceylin hikayesini dinledim, ama dinledikçe hafızam tazelendi. Ceylin daha önce önemsediğim biri olmadığı için hiç hatırlamıyordum ama adını duymuştum. Babam takım elbisesini giymişti doğum günümden bir gece önceydi. Kravatıyla ilgili yarım saat sorun yaşadıktan sonra bir kenara fırlatıp çekmeceden bir papyon çıkarmıştı. "Irmak sen hazır mısın kızım?" diye seslendi annem babamı izlemekten fenalık geçirmiş bir halde. "Ben gelmesem olmaz mı, Josh ile konuşacaktık görüntülü bu gece." dedim somurtarak. "Oradan ararsın Josh'ı, hem Türk düğünleri nasıl olur görmüş olur, biraz geleneklerimizi öğrensin madem ciddi bir ilişki içindesiniz." dedi annem imalı bir şekilde. "Ciddiyiz diyen olmadı." dedim sinirle. "Ciddi olmadığın bir ilişki için herhalde aileni yalnız bırakmazsın. Madem o kadar ciddi değilsiniz, ben bizimle gelmen konusunda çok ciddiyim." dedi annem. Gidip dudaklarıma güzel bir ruj sürdüm. "Yahu bunlar ne ara flört etti, görüştü, nişanlandı evlendi biraz fazla acele etmiyorlar mı?" dedi babam hazırlanmış bir halde nihayet. "Sorma, ben de kenara çekip sordum Ceylin'i. Utana sıkıla hamile olduğunu söyledi. Flört kısmını fazla hızlı geçmişler anlaşılan." dedi annem kıkırdayarak. "Ahlas'tan haber aldın mı hiç?" diye sordu babam aniden. "Yok kimseyi aramamış, tuhaf bir şeyler var ama bakalım çıkar kokusu yakında. Haftaya da aramalara dönmezse, bir şeyler yapacağım onunla ilgili de." dedi annem. "Belki birine duyduğu aşk yüzünden falan gitti ya da ailesinin peşine falan mı düştü acaba, iyi bir delikanlıydı." dedi babam. "Hadi gidelim, bak yine oturmuş salona, Irmak haydi." Anılar gözümün önünden akıp giderken kafamı kaldırıp Ceylin'e baktım. "Birlikte oldunuz mu?" dedim. "Şey evet çok mu belli oluyor?" dedi. "Korundunuz mu peki?" diyecektim ama tuttum dilimi, biraz zaman geçsin üzerinden diye düşündüm. "Aşkla anlatıyorsun her şeyi, fazlasıyla değerli olmuş aniden bu Uygar aniden, bu yüzden şüphelendim." dedim kısaca, kızaran yüzüyle gülümsedi. "O ne düşünüyor bilmiyorum tabii." dedi. "Merak etme sorumluluklarını bilen biridir Uygar, seninle böyle bir şey yaşadıysa niyeti ciddidir." dedim. Ah Ceylin Ah, bir ölçün ayarın en başından beri yoktu, Ahlas hakkında verdiğin tavsiyeler de böyle ölçüsüzdü demek sonunda kendi başına iş açtın. Kendi kendime gülmeye başladım. Ama bu Ceylin veya Ahlas ile bir hesaplaşma değildi, belki Piç Anıl ile ilgili bile değildi, bugün çok iyi anlamıştım ki, bu benim kendimle hesaplaşmamdı. Her şey çok farklı olabilirdi, ben ailemin istemediği biri olmak uğruna inatlaşmasaydım mesela, polis akademisine hazırlanıyor olurdum. Josh ile yürümezdi bu durumda, belki Ahlas'ı bir müdahale olmaksızın fark etmem nasip olurdu. Keşkelerle tüketiyordum zamanımı, çok yorgun hissediyordum kendimi gözlerimi kapadım ve kendimi derin bir uykuya teslim ettim. "Ahlas!" Karşımda ufak bir erkek çocuğu duruyordu ve evet gerçekten de Ahlas'a benziyordu. "Kiminle konuşuyorsun." dedim kızgın bir şekilde, ben kimdim onu bile bilmiyordum ama yazılmış bir senaryoyu oynar gibi konuşuyordum. "Çok güzel bir hikaye yazacağım, onu konuşuyordum nineyle?" "Orada nine falan yok çocuk içeri gel üşüteceksin, hem seni görmek isteyen birileri var burada." "Kim ki onlar?" dedi çocuk. Ne kadar da tatlı görünüyordu. Penceredeki yansımama baktım, siyah saçlarını topuz yapmış orta yaşlı bir kadındım, yine mi beden değiştirmiştim, yine mi başka bir zamana gitmiştim? Çocuk Ahlas yerdeki oyuncak arabayı dünyanın en değerli hazinesiymiş gibi yerden aldı ve beni takip etmeye koyuldu. Çok emin olduğum bir yolu takip ediyordum sanki, merdivenlerden aşağıya indim, yolda bulduğum bir oyuncak ayıyı söylenerek elime aldım ve aşağı kattaki ofis görünümünde olan odama girdim. Evet, burası benim odamdı bir şekilde biliyordum. On iki senedir görevini sabırla, itina ile yapan Yetimhane müdürü Esin Açıkgöz'düm ben. Ne ara bu bedene girmiştim ne ara kendimi Ahlas'ın çocukluğunda buluvermiştim? Ve neden Ahlas görünmeyen biriyle konuşuyordu yukarıda. Bunları şimdi düşünemezdim, odamda beni evli bir çift bekliyordu, altı senedir çocukları olmamıştı, genç yaşlarında evlenmişlerdi gerçi, akademideyken tanışıp aşık olmuşlardı. Karı koca polis memuruydular. Masama geçip oturup kafamı kaldırdım.. ANNE! BABA! kendimi zor tuttum haykırmamak için. Annemle babamın ne işi vardı burada. Ahlas ürkek adımlarla kapının girişinde duruyordu. "Gelsene oğlum içeri." "Merhaba Ahlas benim adım Leyla, tanışalım mı seninle?" dedi annem. "Gerek yok." dedi Ahlas küskün bir halde. "Neden üzgünsün sen?" diye sordu babam. "Çünkü siz beni almayacaksınız." dedi Ahlas tüm dürüstlüğü ile. "Nereden biliyorsun Ahlas? Belki çok seveceksiniz birbirinizi?" dedim. "Sevmek değil ki mesele, yine sevebiliriz." dedi çocuk. Bu çocuklar bazen çok tuhaf oluyordu ama bu Ahlas da başka bir şey vardı. Söyledikleri de çıkıyordu bir bir. "Biz seni tanımak için buraya geldik." dedi babam. Sonra avucunda bir sürü çikolata uzattı küçük küçük oğlana. Ahlas ceplerini kontrol etti, doluydu. Ama çikolatalardan da vazgeçemedi. Bir an düşündü ve sağ cebinden minik minik pasta mumları çıkardı. Onları diğer cebindeki boş kısma koydu sonra çikolatalara uzanıp sağ cebine koydu. "Doğum günün müydü senin, o mumlar ne?" dedi annem. Çocuk sustu. "Doğum günü kutlamayız biz burada hepsine ayrı ayrı. Birinin belli birinin değil, yılbaşı kutlaması yaparız çocuklara doğum gününüz deriz işte." dedim. Kim uğraşacaktı ki bunlarla, o kadar zor işin üstesinden gelirken her gün parti yapacak halimiz yoktu ya! Şaşırdım düşündüğüm şeylere, bir çocuğu mutlu etmek için bile neleri göze alabilirdim. Birden ışıklar söndü. Korkmaya başladım. Işıklar tekrar yandığında dışarıda gündüz olmuştu. Sabahın erken saatleriydi, çocuklar uyuyordu. Odamdaki herkes kaybolmuştu. Ahlas da.. Çıkıp onu aramayı düşünüyordum ki kapım çaldı. "Merhaba Leyla Hanım hoş geldiniz." dedim ciddiyetle. "Yani biz hoş geldik de işler biraz karıştı." dedi kadın telaşla. "Buyurun oturun lütfen, hayırdır?" dedim sahte bir gülümseme ile. Bu Irmak'ın bedenine girmek gibi değildi, bedenin içindeydim ama olan biteni kontrol edemiyordum. "Ben hamile olduğumu öğrendim Esin Hanım. Yani Ahlas'a sahip çıkmayı çok isterdim ama zaten çok zor çocuk sahibi oldum. Bir de Ahlas ile ilgilenecek bir süreç değil bu. Belki başka bir aile almak ister biz engel olmayalım." dedi annem. Elini heyecanla karnına götürmüştü, yine var olduğum bir zamanın içinde yolculuktu bu demek ki, ana rahminde olduğum bir zamana. Kan ter içinde uyandım uykumdan. "Bu sefer kesin rüyaydı." dedim dolabımın aynasında yüzüme bakarak. Ama gerçekleri rüya sandığım gibi pekala rüyalar da gerçek olabilirdi. Her şey birbirine karışmamış mıydı zaten şu garip hayatımda? Tuhaf... Çok tuhaf şeyler yaşıyorum, kendime açıklayamadığım, bildiğim hiçbir gerçeklikle bağdaşmayan şeyler. Lütfen artık kendim olayım... Ahlas ile birlikte olan onun sevgisini kazanmış olan Irmak olayım, annesiyle babası hala yaşayan, kızlarının üstüne titreyen Irmak... Bunu hali hazırda olmuş bir Irmak vardı zaten, ben kaybeden Irmak'tım.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD