6- Piç Anıl'ın Sorgusu

1224 Words
Ahlas'ın arkamdan bir süre bana baktığını hissetmiştim. Çok derin düşüncelere daldığında, sanki gözlerinin de rengi koyulaşıyordu onun. Ama bu sefer çok derin düşüncelere dalamazdı, emniyette sorgu için bekleyen Piç Anıl vardı ve henüz gerçekleştirmediği bir cinayet söz konusu olsa bile ben onun annemle babamın katili olduğunu biliyordum artık! Emniyete varana kadar hiçbir şey konuşmadık Ahlas ile. O'nu zorlamanın ne yeri ne zamanıydı. Emniyet müdürlüğünden içeri adımımı attığım anda gözlerim saçlarım kadar alev saçıyordu. "Piç Anıl kaçıncı katta?" dedim Ahlas'la aramızdaki sessizliği bozarak. "Hayırdır tekrar mı bayılacaksın?" dedi alayla. "Hayır sorguyu ilk benim yapmama müsaade eder misin?" dedim. Gözlerime baktı, oradaki o farklı şeyi gördü. Bir an için tedirgin oldu. "Gir bakalım, ama bana da bırak." dedi. Hiç sanmıyordum. İçeride o pisliği boğup bir kenara atabilirdim. Beşinci kata geldiğimizde sorgu odasının önünde durup derin bir nefes aldım. Elleri kelepçeliydi hala Anıl'ın. Karşısında duran sandalyeyi çektim ama oturmadım. O oturacağımı düşünmüştü. Oysa ben onu şaşırtmak istiyordum, atacağım adımları ve sesimin tonunu sürekli değiştirerek onu psikolojik yönden çökertmekti amacım. Babam bir arkadaşına anlatırken duymuştum bu tür sorgu detaylarını. "Kimler gelmiş aramıza Piç ANIL!" dedim gülümseyerek. "Beni neden burada tutuyorsunuz?" dedi korkuyla. "Bil bakalım neden, öncelikle Pusat Yılmaz ve tüm adamlarının topluca öldürülmesi şüphesiyle göz altına alındın. Ne anlatmak istersin, ben sana derdimi anlatmaya başlamadan önce?" dedim. Sanki onun söyleyeceklerine hevesliymişim gibi karşısına geçip oturdum. "Güzel memurum, şimdi senin de dediğin gibi bu bir şüphe, elinde delil olsa çoktan beni savcıya vermiştin. İki gün göz altı sonra deniz kum güneş." dedi sırıtarak. Oturduğum yerden tekrar doğruldum. Elimi omuzlarına koydum arkasına geçip. Sanki masaj yapacakmışım gibi yumuşakça dokundum boynuna. Şaşkınlıktan küçük dilini yutacaktı, kalp atışları hızlandı. Ahlas'ın beni izlediğini biliyordum, yumuşakça dokunduğum boynunu iki elimin arasına alıp sıkmaya başladım ve kulağına eğildim. "Bil bakalım sana sürprizim ne? Irmak Yeşilada, artık o gece olanları hatırlıyor ve aynı gün onu takip ettiğini söyledi, eşgalini verdi. Bunu teyit eden genci de bulduk, ikisi de yangının çıktığı gün senin onu takip ettiğini söylüyor, böylece yangın yerinin değil de aynı gün market ve civarının kameralarını incelemeye aldık. Bil bakalım ne bulduk Anıl piçi." dedim ve boynunu bıraktım. Boğulmak üzereydi. "Oradan tesadüfen geçiyordum ben!" dedi sesi çıkamamıştı. Öksürdü, boğazını temizledi, masada duran suya uzanacakken sürahiyi alıp uzaklaştım. "Hadi Pusat cinayetini de itiraf et. Hadi konuş." dedim bağırarak. "Seni orospu ver o suyu.." dedi bedeni sarsılırcasına, kapı açıldı, Ahlas hızla içeriye girip suratına yumruğu indirdi. Benim hoşuma gitmişti tabii bana söz söyletmemesi. "Ona eğildiğinde ne söyledin?" dedi. "Irmak Yeşilada'nın onu teşhis ettiğini ve o gün kendisini takip ettiğini söyledim." dedim. "Nereden çıkardın bunu?" dedi. "Salladım amirim, şüpheliyim ifade vermem diyordu, kanıt var dedim." dedim. Bir şey hatırlamak için gözlerini kıstı. Sonra gülmeye başladı. "Sen bir dehasın, Leyla amirin dediği kadar varmışsın." dedi gülümseyerek. Ne olmuştu ki şimdi? Ahlas acilen çıktı kapıdan ve nereye gittiğini bilmediğim için Anıl da zaten baygın olduğu için ben de peşinden koşarak uzaklaştım. Aşağıya indiğimde Leyla Amirin odasındaydı Ahlas, yanlarına gittim. "O Piç Anıl mıydı diyorsun?" dedi annem. "Kesinlikle odur diyemiyorum ama istersek deriz, o zaman da Piç Anıl elimizde olur. Tek yapmamız gereken Irmak'a da bir ifade verdirmek." dedi Ahlas. "Bilemiyorum Ahlas, bir travmaya yol açmasından çok korkuyorum." dedi annem. Kıyamam beni düşünüyor bu haliyle bile. "Efendim olayı anlatmak Irmak'a yaşatmak zorunda değilsiniz ki." dedim. "O nasıl olacak?" dedi annem ilgiyle bana dönüp. "Bir emniyet kutlaması olduğunu ve bir kısa film çekildiğini söyleriz, sonra senaryo gereği bu ifadeyi inandırıcı bir şekilde vermesini isteriz. O da gider ifade alan memura istediğimiz gibi anlatır, fotoğrafını gösterdiğimiz adamı da teşhis eder." dedim. Ahlas da annem de bana şaşırmış bir halde bakıyorlardı. "İyi fikir amirim. Dün gerçekten uykuluymuşsun herhalde, bugün adeta bir cevhersin." dedi Ahlas gülerek. "O zaman ben bu akşam Irmak'a fikri sunuyorum. Sever öyle tiyatral şeylere katılmayı. Kabul edince, yarın ikiniz gider senaryo falan anlatırsınız Anıl'ın resmiyle. Böylece iki sene önceki yangından azmettirici olarak tutuklatırız. Bunu iki gün içinde yapmamız gerekiyor ayrıca. Yoksa salmak zorunda kalırsınız Anıl'ı." dedi annem. "Baş üstüne amirim." dedi Ahlas keyiflenmişti. Ben, Ahlas ve Irmak bir araya gelecektik. Hadi bakalım. Kendimle anlaşacağımdan eminim, bu şekilde düşününce insanın gülesi geliyor. Ama Ahlas'ın Irmak'a olan aşkını ne yapacaktık bakalım. Yukarı çıktığımızda Piç Anıl kendisine gelmişti, daha doğrusu memurlardan biri sürahideki suyu olduğu gibi kafasından aşağı boca etmişti. O suyu yine içememişti haliyle. Ahlas bana durmamı işaret etti odanın kapısında ben de camlı bölmeye geçip olan biteni izlemeye koyuldum. "Az önceki memurumuz senden şikayetçi oldu Piç Anıl görev başındaki memura hakaretten de tutuklanacaksın. Ama şimdilik sadece Pusat ve adamlarını neden öldürdüğünü konuşacağız." dedi Ahlas. "Öyle bir şey yok, olayın olduğu gün başka yerdeydim." dedi. "Hangi günmüş olayın olduğu gün?" diye sordu Ahlas, pot kırdığını anlamıştı Piç Anıl, çünkü Pusat ve adamları bir depoda günler sonra bulunmuştu. Tam olarak öldükleri saat tespit edilmişti elbette ama bunu sadece emniyet biliyordu. "İşte ölüm haberini aldığımızda ben bir haftadır çiftlik evinde kalıyordum. O yüzden öldürme şansım yok." dedi Anıl kıvırmak adına. "Hmm o zaman şahidin vardır." dedi Ahlas. "Tüm adamlarım şahit." dedi ağzındaki kanı yere tükürerek. Fena vurmuş Ahlas adama, dişini kırmış anlaşılan. "Senin adamların zaten sana şahit olur, ama biz kabul eder miyiz? Etmeyiz Anıl, ama dersen ki bir sütçü vardı, ne bileyim köyden birileri geldi çiftliğe, yumurta sattık. Bak bunlar olabilirdi. Ama öyle bir haftadır kaldığın çiftlik yalanını ne bana ne savcılara yutturamazsın PİÇ ANIL !" dedi. "Diyelim ki ben öldürdüm hepsini, nasıl ispat edeceksin Komiser, hadi ben aksini ispat edemedim, senin elinde de delil yok." dedi sırıtarak. "Olsun öldürmeye teşebbüsten hali hazırda yatarın var, sen çıkasıya içeriden ben dağılan adamlarını bin kere toplar konuştururum." dedi Ahlas karşı sandalyeye yayılarak oturdu. Keyifli görünüyordu. Piç Anıl gerçek anlamda düşünmeye başlamıştı. Çıkar yol arıyordu kendisine, ama epey köşeye sıkıştırılmıştı. Ah Irmak Ah, daha önce gerçekten bu travmayı atlatıp hatırlasaydın belki annenle baban şimdi hayatta olacaktı. "Ben her türlü çıkarım içeriden Ateş komiser, senin ateşin ancak kızları yakar. Genç kızları mesela." dediğinde Ahlas yerinden kalktı ve onun sandalyesini tekmeledi. "Az önceki güzel şey de bu kızlar arasına dahil galiba, yumruk epey sertti." dedi Anıl, Ahlas belindeki copu çıkarıp vücuduna gelişi güzel birkaç kere savurdu. "Konuş lan it, yoksa geberteceğim seni." dedi sandalyeden yere düşen kelepçeli Anıl'a. Ama Piç Anıl zaten konuşmamak için yapıyordu bunu. Konuşmak yerine dayak yemeyi tercih ediyordu. Ev kundaklama suçu 4 aydan 3 yıla kadar hapis cezası getirirdi. Kızı takip ettiğini falan da katarsak hadi üç yıl ceza aldırırdık. Sonra ne yapacaktık, zaten bir sene yatar denetimli serbestlikten çıkardı sonra. Yine bizim peşimize düşerdi. Bize onun toplu cinayeti işlediğini ispat edecek bir şey lazımdı. Neyse en azından içeride üç ay bile yatsa adamlarını konuşturma şansımız vardı gerçekten. "Herkesin bir fiyatı vardır komiser, söyle sen kaç para istersin." dedi Piç Anıl yerden seslenerek. "Ben senin içeride çürüdüğünü görmek istiyorum, bana ödeyebileceğin bedel bu." dedi Ahlas. "Amirini satın alırız o zaman bizde, neydi Leyla... Ne güzel ismi var, bacakları da çok güzel hatta." dediğinde bir yumruk daha indi Piç Anıl'ın suratına ve yattığı yerde bayıldı. "Elimde kalacaksın geri zekalı." dedi Ahlas yerde yatan adamın üstüne tükürdü. Daha önce onu hiç bu kadar sinirli görmemiştim. Birlikte aşağı kata indiğimizde yumruk attığı eli kızarmıştı. Çay servisi yapan adamdan buz istedi. Annemle babamın katilini hemencecik salarlar mıydı, o geceki gibi beni yatağın altında, dolabın içinde arar mıydı, sonra o silahı elime tutuşturur muydu? Bunun bir yolu da evin her tarafına kamera koymak olmalıydı. Güvenlik amaçlı falan demek için Leyla Amir ile iyice yakınlaşmam gerekirdi ya da diğer Irmak ile.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD