11- Gizli Görev

1446 Words
Sabah elbette ki Ceylin bizi meraklı gözlerle bekliyordu ofiste. "Çabuk anlat, ne oldu." dedi. "Bir şey olmadı işte o benim erkek arkadaşım artık." dedim. "Sana inanmıyorum! Ev arkadaşım Ahlas Ateş'i tavladı. Gerçekten müthişsin kızım." dedi heyecan içinde. "Evet ama bir sorunumuz var." dedim üzgün görünerek. "Ne var?" dedi panikle. "Ahlas yakında yüksek lisans için Amerika'ya gitmeyi düşünüyor, yani ya benim de bir programa başvurup gitmem gerek onunla, ya da ne kadar uzak mesafe ilişkisi sürdürürüz bilmiyorum. Adamlar kabul etmiş hatta üstüne uçak biletine kadar yollamışlar." dedim, nedense sesim çok yüksek çıkıyordu bugün. Bütün bu olan şeyler gizli bir görevin parçasıydı ama ben birçok açıdan uyarılmıştım sanki. Belki rüyanın bir anlamı da, beni buraya getiren güce inanmam gerektiğiydi, ben buraya boşuna getirilmemiştim, kendi ayaklarımla da geçmişe gelip bu bedene girmediğime göre bunu yapan ilahi güce inanmam ve her şeyi sürekli planlamamam gerekiyordu. Her şey yolunu bulacaktı, su akıp yolunu bulacaktı. "Hanımlar katınıza gelmesek yüzünüzü göreceğimiz yok, hanginiz gidiyor bakalım Amerika'ya?" dedi arkamdaki ses. Döndüğümde asayişten Kemal arkamdaydı. "Ahlas amirimiz gidiyor." dedi Ceylin benden önce cevap vererek. "Hayırdır, neden?" dedi merakla. "Yüksek lisans programına kabul edilmiş bir üniversitenin. Belki ben de başvururum." dediğimde gözleri parladı nedense, sonra da bize iyi çalışmalar deyip uzaklaştı. "Ay bu Kemal de çok sıkıyor beni, her yerde karşıma çıkıyor." dedi Ceylin. "Sorma benim de." dedim gözlerimi devirerek. "Sen boşver şimdi Kemal'i ne zaman gidiyor Jön erkeğimiz Amerika'ya?" dedi Ceylin aç bir hevesle. "Kırk gün falan var. Yani bu kırk günde nasıl ilerletiriz bilmiyorum artık ilişkiyi." dedim canım sıkılmış gibi görünerek. "Kırk muhteşem gün ve kırk muhteşem gece... Kızım ben senin yerinde olsam hiç şikâyet etmem, o adamın bir saatine ömrünü verecek olanlarla dolu bu ofis." dedi Ceylin. "Kesinlikle!" dedi az ötedeki Burçin. Aaa hepiniz gerçekten annemin dediği gibi içine düşecekmişsiniz adamın ben olmasam. Sırf Ahlas'ı korumak için bu bedene gelmiş olabilir miydim acaba? Olayların hala rüya olma olasılığı var mıydı ya da ben bir gece önce hayatımın asıl rüyasını mı görmüştüm. Ama şu an yaşadıklarım ne rüya olurdu, uyandığımda, suikastten başına ne geldiği belli olmayan bir Ahlas, ölmüş annemle babam, hiç tanışmadığım ev arkadaşım Ceylin ve kocaman yalnızlığım. Akıl hastanesindeki eşyalarımı karıştırırken bulduğum bir mumla yaktığım ufak kekle kutlanan yalnız bir doğum günü. Koskoca enerjik Irmak Yeşilada'dan geriye bunlar kalıyordu sonunda. Ne sen bulutsun, ne de ben yağmur Ne sen mağrur ne de ben mağrur Hüzünlü bir akşam, susmuşuz durgunuz, hepsi bu Şarkı içimde çalmaya devam ederken pes edemezdim. Bizim bir şarkımız vardı artık, bir gün başka şarkılarımız olacağına da inanmak zorundaydım. Pes etmek yok Irmak! Susmak da yok, şimdi Ahlas'a karşı susuyor olabilirsin ama bir gün belki karşısına geçip ben senin Irmak'ınım deme şansın olur. İkinci bir şans elde ettin bu hayatta, üç....dört...neden olmasın? "Irmak, bu Piç Anıl'ın ifadeleri neredeydi. Savcılıktan bir kopyasını istemişler." dedi birden bir ses. Ahlas karşımdaydı. "Hemen getireyim amirim." dedim gülümseyerek. O da gülümsedi, herkes şimdi bizi izliyordu. Dosyayı alıp geldim ve normalde yaklaşmam gerekenden daha fazla yaklaşıp dosyayı eline tutuşturdum. "Buyrun amirim." dediğimde kızlar bakışlarıyla erimişti bile. Yarım saat sonra Ahlas "Kalk gidiyoruz." dedi. Yine mi aksiyon? İsyan edecektim ama bir ay geçmişti bile, benim cinayet gününe kadar bütün detayları çözmem gerekiyordu. Cinayetten yirmi gün önce Ahlas'ın uçağı da kalkmıştı, ama uçak düştüyse de, Ahlas öldüyse de benim bir bilgim yoktu bundan. "Nereye gidiyoruz amirim?" dedim. "Irmak'ların evinin oraya." dedi. Ama kendi aracımıza geçmedik, onun yerine son model bir spor arabaya bindik ve yolda bir garip bir depoya girdik. "Selam Ozan, ne habersin?" dedi depodaki adama elini uzatarak. Ben de depoyu incelemeye başladım. Devasa bir giyinme odası gibi bir şeydi. Giyinmek için kabinler vardı ve her tarafta kıyafetler vardı. Konularına göre askılar vardı mesela. "Simitçi, ayakkabı boyacısı, midyeci." gibi şeyler yazıyordu bazı askılarda. Falcı kadın askısı duruyordu mesela hemen yanımda. "Irmak burası sivil görevler için kıyafet depomuz. Bak şu arkada normal günlük kıyafetler var, düşün işte, sevgilinle spor araba ile gezmeye kalksan ne giyerdin, git seç." dedi gülerek. "Amirim sana da olacak mı?" dedi Ozan. "Güneş gözlüğüm nerede, şu favorim, onu da ver." dedi gülerek, o bunu söylerken öyle tatlıydı ki, ona bakmaktan kıyafet seçemiyordum. Arka tarafa geçip üstüme uyan bir kot buldum. Askılı bir tişört giydim üstüne ve onun üstüne de siyah bir gömlek giyip düğmelerini açtım. Ahlas güneş gözlüğü seçer de ben seçmez miyim aksesuarların yanına gidip gözlük bakarken, siyah bir bandana buldum. Saçımı açıp bandana ile tutturdum. Kabarıklığı epey bir önlemişti ön tarafta, sadece arkası kabarık olunca da hoş duruyordu. Birden gümüş küpeler dikkatimi çekti, zincirle sarkıyordu ve birinin ucunda ay diğerinde yıldız vardı. Hoşuma gitmişti. Onları da takınca epey değişik durmuştum. Dikkat çekici ve hoş olmuştum hatta. Beylerin yanına döndüğümde, Ahlas mavi bir kargo pantolonu üstüne krem rengi bir sweat giymişti. Güneş gözlüklerini takmış saçlarını da tuhaf bir şekilde dağıtmıştı ve inanılmaz yakışıklı görünüyordu. Ama ben bunu ona söyleyip söylememe konusunda kararsız kalmıştım. "Nasıl görünüyorum bebeğim, harika bir güne hazır mısın?" dedi. "Lambanın altındaki adamı gözlerken mi, hiç sanmıyorum." dedim gülerek. Böylece spor arabamıza geri döndük. Sonra parkın diğer ucunda aracı durdurduk. Bir süre beni aracın kapısına doğru ittirip arkası dönük bir şekilde benimle sohbet etmeye başladı. "Adam orada mı?" Dedim. "Evet." dedi dişlerinin arasından. "Yakınlaşmalıyız." dedim. "Acele etme." dedi fısıltıyla, sonra da alakalıymış gibi kahkha attı. Parkın içine doğru çekti beni elimden tutup. Cebinden bir çakı çıkardı. "Adımızın baş harflerini kazıyacağım, bir ağaç seç" dedi göz kırparak ve yüksek sesle. "Bilemedim şimdi, şu olabilir... dur dur şuradaki olsun, akşam lamba yanınca adımızın baş harfleri de görünür olur." dedim gülerek. Gerçekten de çok mutlu bir çift gibi görünüyorduk. Adamı fark etmemiş gibi yaparak ağacın altında kıkırdamaya başladık. Adamla aramızda en fazla iki metre mesafe vardı. Bizi görmüş ama hiç yerinden kımıldamamıştı, telefon ekranına bakıyor gibi yapıyor sonra tekrar penceremize, kapımıza gözünü dikiyordu. Biz orada kıkırdamaya devam ederken, Irmak birden sokağın başında göründü. Bizi görse tanıyacaktı. "Aşkım seni çok seviyorum." dediğim gibi sarıldım Ahlas’a. Böylece benim yüzüm gizlenmişti o da kulağıma eğilip bir şeyler söylüyormuş gibi yaparak kendi yüzünü kapamıştı. "Yavuz abi, kız eve girdi şimdi. Evet bugün iki dersi boşmuş okulun orada bugün Serkan vardı. Erken geldi abi, Piçe iletirsin sen artık. Beklemeye devam. Bugün acılı adana söyle bana." dedi ve kapattı. Birileri bizi gözetliyor bir de direğin altına yemek siparişi mi veriyordu, geceleri bankta mı uyuyordu bu adam? Yoksa etrafta ona ait bir araç var mıydı, dönüşümlü mü çalışıyorlardı, kafamda bin bir tilkiyle Irmak'ın apartmandan içeri girdiğini gördüğümde bıraktım Ahlas'a sarılmayı. "Şu kazıma işini bitireyim ben." dedi öfkesini kontrol altında tutmaya çalışarak. Son baktığımda kocaman bir B harfi çizmişti, o kimdi acaba? İsimlerimizin baş harfleri bile sahteydi, iz bırakmadan işimizi yapmak zorundaydık. "Bu kimin adı?" diye fısıldadım gülerek. "Burcu aşkım, özeniyorum işte kalıcı olsun." dedi gülerek. "Tamam Gökhan bir şey demedim." dediğimde bir sonraki harfi de belirlemiş oldum, zor harfleri seçiyordu ki uzun sürsün oyalansın. Anlamıştım. O da benim gibi inanılmaz detaycıydı. Ben neden polis olmak istememiştim acaba gayet zevkliymiş. Tabii Kemal'i öpmek zorunda kalsaydım hiç de zevkli gelmeyecekti. Ahlas B harfini kazımayı bitirmiş ve muhteşem eserinde G harfinden devam ediyordu. Adamın bize aldırdığı yoktu. O kadar saçma şeylerden konuşuyorduk ki, iki ergen olduğumuzdan emin olmuştu adam. "İpek gerçekten burun estetiği yaptıracağım diyor, maymun gibi gözükmez mi burnu da kalkarsa?" "Muhittin o kızın nesini beğeniyor hiç anlamıyorum!" dedi Ahlas, gülmeye başladım dayanamayıp, yani İpek ismine karşılık Muhittin mi buldun, ergen isimlerinden hiç mi haberin yok be adam? "Yavuz abi, Leyla Hanım hala gelmedi, Ali bir şey dedi mi takipte miymiş?" Ay anneme kadar takip ediyor bunlar. Çoktan örgütlenmişler. Bu yüzden benim evde olduğumdan emindiler o gece. Bulamayınca gidiyor gibi yapıp pusuya yattılar. "Abi Leyla çıktıysa bürodan yönlendir bizim Kemal'i, bürodan birilerine takılsın, herkes çıkınca da alsın Piç'in dosyasını. Geçen gün de adliyedekileri aldık ikinci kez dosyayı istediler. Emniyettekiler de uçacak ki aynı anda ellerinde bir delil varsa da kalmasın." dedi adam. Telefonumu çıkardım Ahlas'a dönerek. Hemen Ceylin'e mesaj attım dosyayı Leyla amirin odasının çekmecesine kilitleyip anahtarı alması gerektiğini yazdım. Tamam demiş Allah'tan. Sonra da görev tamamlandı yazıp gülücük işareti koymuş. Benim akıllı ev arkadaşım işte. "Baloya ne giyeceksin?" dedi Ahlas bir süre sessiz kalmıştık çünkü. "Mezuniyetten sonra nereye gideceğimize bağlı aşkım." dedim cilveli bir şekilde, hala telefonla mesaj yazıyordum çünkü, Kemal gelirse mesaj at bu mesajı da sil diye. Sonra telefonu cebime koydum. Babam eve gelmişti, neyse ki sokağın diğer tarafından giriş yapmıştı, adam telefonda hemen bildirdi giriş yaptığını. "Bu Leyla karısı nerede ya?" dedi birden yumruğu çakasım geldiyse de "Mor renk nasıl olur sence, böyle simli simli." dedim Ahlas'a. "Ben lacivert giyeceğim, mor güzel olmaz, açık renk seç." dedi bir gözü adamda. Annem sokağın başında aracıyla göründüğünde adam çok sinirlendi. "O Ali'ye söyle adam gibi takip etsin, karı önümden geçti aracıyla, kaçtır buradayım işkillenecek, siz haber vermezseniz enseleniriz burada." dedi sinirle. Bu yakalanmamış halin tabii salak, en azından sen öyle sanıyorsun.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD