9- Ahlas'ın Sakladıkları

1264 Words
Bazen kendim olmak çok yorucuydu, bazen tüm gerçekleri bildiğim halde cinayetin sorumlusunun ben olmadığımı kendime tekrar etmek zorunda kaldığım zamanlar oldu. Ahlas o zamanlarda neredeydi? Ahlas o zamanlarda neden gelip beni akıl hastanesinde ya da sorguda bir kez bile ziyaret etmemişti? Bu sorunun cevabını ölesiye merak ederken Piç Anıl hapse tıkılalı bir hafta olmuştu. Ahlas giderek sessizliğe gömülmüştü ve ben onunla bir türlü yalnız kalamamıştım. Kahve makinasının başında oyalanırken, asayişten Kemal geldi yine yanıma. "Hiç pas vermiyorsunuz Irmak Hanım, ama sazanları asayişe yollamaya da çekinmiyorsunuz!" dedi eğlenerek. Josh'ın başına gelenler ve yapılan şaka bütün emniyette yayılmıştı. Herkes Leyla amirin kızının arkadaşına yaptığı şakayı konuşuyordu. Ama kimse bundan emin olamamıştı, damada iyi bir ders vermek amaçlı mı yapılmıştı, amirden izinsiz kızı mı yapmıştı, yoksa bizim ekibimizin cesur bir şakası mıydı herkes arasında tartışırken hikayemiz şehir efsanesine dönüşmüştü. Ama herkesi eğlendirmişti görüntüler, herkes açıp arşivden izliyor Enes'in öfkelendiği sahnelerde kahkahalar yükseliyordu. "Sen niye o gün asayişte değildin, eğlenceyi kaçırmışsın." dedim kahvemden bir yudum alırken. "Gezici ekipteydim o gün ya, kaçırmışız." dedi sırıtarak. Benimle konuşmak için kahve masasına doğru dayandı ve bir şeyler anlatmaya hazırlandı ama "Benim kaçmam lazım çok işim var yukarıda." diyerek mutfaktan sıvıştım. Kemal ile uğraşacak ne vaktim vardı ne gücüm. Ofise girdiğimde Ahlas amirimin panjurları indirilmişti, kapısı çok azıcık aralıktı ancak içeride olduğunu anlamıştım. Ben kahve alırken gelmiş olmalıydı. Kapıya sakince yaklaştığımda elindeki zarfı dikkatle okumakla meşguldu, zarf ilk geldiği andaki gibi değildi, defalarca okunmuş gibi duruyordu. Aklımdan bütün olasılıklar hızla geçiyordu. Ahlas ben sorgulanırken orada yoktu... Ahlas ben akıl hastanesindeyken hiç gelmedi... Ahlas Josh yüzünden çekip gitmiş olabilir miydi? İstifa etmiş olabilir miydi o kara günden önce? Ani bir kararla odasına daldım kapıyı kapattım ve kilidini çevirdim. "N'apıyorsun sen Irmak?" dedi kaşlarını çatarak. "Ne mi yapıyorum, neden her şeyi terk edip gitmek istediğini anlamış değilim." dedim kızgınlığımı saklamadan. "Sen her şeyi nasıl bilebiliyorsun böyle, elimdeki zarftan kimsenin haberi yokken sen benim gitme planlarımı nereden biliyorsun? Benim evime de mi kamera yerleştirdin yoksa?" dedi. Sormamıştı, o gün bizim evden çıktığımızda anlatacaktım ama anlatmamıştım. Oysa biliyormuş fark etmiş. Bir de bana zeki diyor, süper gözlemci Ahlas Bey! "Nereye gideceksin? Bak biliyorum senin altında çalışıyorum ama bana güvenmelisin, iki arkadaş gibi düşün. Irmak Yeşilada sırrını kimselere söylemiş değilim şu ana kadar. Başkası olsa bütün katlarda sen konuşuluyor olurdun. Ama ben sana değer veriyorum, ister inan ister inanma senin Irmak ile birlikte olmanı istiyorum." dedim. Şüphe içinde baktı yüzüme, ama doğru söylediğimi biliyordu. "Irmak.. O benimle tanıştığını bile hatırlamıyor, oysa on sene sonra evleneceğim seninle demiştim. Şimdi o zamanki gibi küçük değil, erkek arkadaşı olmasına hazır ve o erkek arkadaş aptal bir yangın yüzünden ben değilim. Josh ile hiç ayrılacak gibi durmuyorlar, benim gitmem gerek, gözümün önünde başka biriyle olmasını kaldıramam." dedi üzüntüyle. "Nereye gitmeyi düşünüyorsun peki?" dedim hüzünle. "Amerika'da yüksek lisans için başvuru yapmıştım. Aslında daha önce birkaç kez yaptım reddedildi. Bu sefer ne olduğunu anlamadım hem cevap çabucak geldi hem de yanında uçak biletim bile gönderilmiş." dedi omuz silkerek. "Uçak bileti mi?" dedim şüpheyle. Yurt dışında bütün eğitim olanaklarını araştırmış biri olarak kimsenin uçak bileti göndermeyeceğini biliyordum. "Ben Irmak'ı o şekilde görmek istemiyorum... Yani Josh ile. Gideceğim ve evlenmezse geri geleceğim. O zaman belki bir şansımız olur. "Aptal mısın sen!" dedim hiddetle, gözlerinden ateş saçarak bana baktı. "Amirim olduğunuzu biliyorum, bunun için özür dilerim, ama şu an bu odada iki arkadaşız. Ve aşkın yüzünden budalanın teki olmuşsun. Birincisi Irmak'ın seni tekrar fark etmesini sağlamalısın, kaçmak çözüm değil. İkincisi hangi üniversite uçak bileti gönderir Allah Aşkına?" dedim. Ateş saçan gözleri utanca yerini bırakmıştı cümlem bittiğinde. Zarfın içinden uçak biletini çıkarıp incelemeye koyuldu. Sonra cep telefonunu kullanarak birini aradı. "Alo Selo Abim nasılsın?.... Ben de iyiyim şükür.... Abi senden bir ricam olacaktı...Ne demek abim ancak rica ederiz... Sana bir uçağın PNR kodunu vereceğim, kim tarafından alınmış, neyle alınmış, nereden alınmış bir bakıver abi. Tamam abi mesaj atıyorum şimdi." dedi ve telefonu kapattı. "Irmak teşekkür ederim, şu benim Irmak aklımdayken kafam hiç çalışmıyor. Diğer söylediğinle ilgili ne yapacağım?" dedi. Karşımda koca adam, o karizmasıyla o heybetiyle bebek gibi duruyordu. Saf ve masum... Zaten en masum hallerinde karşılaşmamış mıydı benimle, o korkunç gecede her şeyi unutmasaydım dünyanın en güzel aşkı yaşanmayacak mıydı? "Hangi diğer kısım?" dedim gülerek. "Şu dikkatini çekme, kendimi fark ettirme olayı. Bütün servis yiyecekmiş gibi bakıyorsunuz ama o beni görmüyor bile." dedi sinirle. "Çünkü ona kesilmeyi bekleyen kurbanlık koyun gibi bakıyorsun. An itibariyle seni resmi olarak erkek arkadaşım ilan ediyorum Ahlas Ateş.” dedim kendim de dediklerim ve cesaretim karşısında şaşırarak. "Özür dilerim mümkün değil ondan başkasını düşünemiyorum." dedi. "Zaten sahte erkek arkadaşım olacaksın, iki üç aylığına, göreceksin annesi evde bizden bahsettikçe, bizi bir arada gördükçe, senin bir koyun değil de tercih edilmiş bir erkek olduğunu fark edecek. Kadınlar böyledir, aşkla bakan gözleri görmezler de aşkla bakılan adamları görürler. Seni fark ettiği an ilk hamleni yaparsın, ona göstere göstere beni terk edersin. Böylece güvenini de kazanırsın." dedim gülümseyerek. "Delirdin mi sen ben hiçbir kadına bu dediklerini yapmam." dedi. "Aman çok üzülürüm, Ahlas komiserim, benim size karşı bir şey hissettiğim yok, kurallarımız açık. Ben sizi sevmiyorum ancak böyle hisseden biri Irmak ile bir araya gelmeniz için size yardım edebilir. Kıskanması lazım." dedim. Düpedüz yalan söylüyordum, on iki sene sonra anladığım aptallığımın canımı yakmasından nefes bile alamıyordum. Bana olan aşkına engel olamazdım, benimle olacaksa buna seve seve yardım da ederdim. Josh gibi bir pisliktense Ahlas gibi bir adamla olduğumu görmek bile mutlu ederdi beni. O beni asla terk etmezdi katil olduğumu düşünerek. Ama aşık olmuştum çoktan ona... O gün o marketten eve giderken, on sene sonra benimle evleneceğine gerçekten inanmak istemiştim. Bir daha karşılaşacağımızı umarak, onu düşleyerek girmiştim yatağıma... Oysa o yataktan kalkmamla onu sonsuza kadar kaybetmiştim. "Tamam, iş yeri kurallarını bozmuyoruz, dışarıda kız arkadaşımsın bundan böyle. Ama öncesinde şu bilet işini araştırıyoruz, ben şimdi daireme geçip diğer cevapları karşılaştırıyorum aynı üniversiteden gelen. Zaten Selo abi de döner bir iki saate. Bu iş ikimizin arasında, Leyla amirime de söylemek yok. Ya da olsun, Leyla amirimin haberi olsun, işin gerçeğini anlatalım üniversite konusunda, sonra da yayalım herkese gideceğimi. Çünkü bu iş ayarlanıyorsa bu kadar kolayca, bizim katlardan birinde laf söz uçuran biri var düşmanımıza. Mesleğine ihanet eden biri var aramızda!" dedi Ahlas. "Bence de ilişkimizin sahte olduğu aramızda, kalan detayları Leyla Amirime anlatmalıyız." dedim. Böylece çıkıp uçak bileti detayını nasıl yakaladığımı fazlaca överek Leyla Amire anlattı Ahlas. "Tamam bakalım izini sürelim. Bu arada dediğim gibi dehasını beğenmene sevindim Irmak'ın ama siz ikiniz arasında bilmediğim gelişmeler mi var?" dedi annem gülerek. Gerçekten annemin karşısında olduğum için en doğalından kızarmam hiç zor olmadı. "Yeni bir şeyler, henüz önümüzü görmek için çok erken amirim ama güzel bir başlangıç." dedi Ahlas gülümseyerek. Nasıl da güzel rol yapıyordu, ama daha da önemlisi bana güvenmesi güzel bir duyguydu. "Çok sevindim, yakışıyorsunuz birbirinize." dedi Leyla amirim samimiyetle gülümseyerek. "Yakışmak demişken, Josh ne yapıyor amirim?" dedim gülerek. "Hiç sorma Irmak onun videosunu izledi hem de bir milyon kez falan. Ben bu salakla mı çıkıyorum, diye de birkaç kez sordu. Bir şey demiyorum artık ama tabii kızımın İngiltere'lerde okumasını istemiyorum şu Josh uğruna. Erkekler konusunda seçimine karışmasam da tek evladımız bizim, yakınımızda isterim doğal olarak. Yaşı daha küçük." dedi annem. O kadar haklıydın ki anne, ama ben bunu çok yeni idrak ediyordum henüz. Keşke zamanında seni daha çok ciddiye alabilseydim, ergenliğin o yorucu yıllarında daha sağlıklı düşünebilseydim. Şu güzel boynundan akan kanları görene kadar idrak edemediğim o kadar çok şey var ki... Ahlas annemden müsaade istedi. "Tatlım hadi sen de gel, birlikte bakalım şu benim diğer zarflara." dedi Ahlas. Kalbim neredeyse yerinden çıkacaktı. Tatlım... Tatlısı... En çilekli olanından, diye düşündüm saçlarımın kırmızısı aklıma gelince... Yalan da olsa hoşuma gitmişti bu kelime, kalbim ateşle kavrulurken Ahlas'ın peşine takıldım.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD