9-Gizli Dosyaların Kulak Misafiri

1029 Words
Akşam babam geç gelecekti, tekrar emniyete döndü amcam gittikten sonra ve biz de Ahlas ile film falan izledik, sonra annem eve geldi ve ben onlara mutfakta kek yaparken hararetli bir şekilde konuşmaya başladılar aralarında. Hala kabarık kızıl saçlı bir polis memuru olsam şu an bende aralarında bu dosyayı tartışıyor olacaktım. Ama kek pişesiye koridorda durup onları gizlice dinleme dürtüme engel olamadım. “Neden öldürmüş Şeyhlerini bu Sinsi? Dosyayı inceledin mi?” dedi annem. Daha ilk cümlede heyecanım artmıştı. Ahlas’ı kaçarken vuran adamın adıydı Sinsi Kadir. Demek ki bir şeyhi öldürmüştü, bir tarikatın liderinin öldürüldüğünü söylüyordu geçen gün haberler demek ki o haber tam da bizimkilerin konusuydu. “Amirim ben Sinsinin bir akrabasını aldım sorguya çok çelişkili ifadeler verdi kadın hani sanki hem şeyhinin tarafında yer almak istiyor, hem de ölen akrabasına ihanet etmek istemiyor gibi bir hali vardı. O kadın kesin bir şeyler saklıyor. Karısı ise yeni taşınmış, mernis adresinde değil, bir şekilde buldurup adresine gitmeyi düşünüyorum sorgu için.” “Şeyhin oğlunu sorguya aldılar mı?” dedi annem. “Hayır amirim, inzivaya mı ne çekilmiş, beş gün daha kimseyle görüşemezmiş.” dedi Ahlas. “O ne demek öyle, gidelim alalım neredeyse!” dedi annem kızgınlıkla. “Mesele de o zaten, yerini tespit edemedik ki henüz. Adam yer yarıldı içine girdi sanki.” dedi Ahlas. “Şeyhin yerine oğlu mu geçecek?” “Evet öyle oluyormuş tarikatlarında, padişahlık sistemi gibi sistem kurmuşlar adamlar kendi içlerinde.” “Tarikatı araştırdınız mı hiç, ben daha önce hiç duymamıştım isimlerini.” dedi annem merakla. “Uygar yaptı araştırmayı amirim, hatta içlerine girip çıktı kılık değiştirerek.” “Sahi Uygar görevlendirilmişti değil mi, ben şu iş adamı cinayetiyle ilgilenirken kaçırdım hep o detayları, e malum öncesi de Irmak’ın vurulması filan.” “Uygar’ın dediğine göre, aslında eskiden gayet makul bir toplulukmuş, dualar ederlermiş, ibadet ederlermiş, gelene kapılarını açar, çocuklara dini eğitim veren yurtlar açarlarmış. Sonra bu şeyhin babası ölünce işler değişmiş. Yurtlar toplantı evlerine dönmüş, dini amaçlar geri plana atılmış, birlikte örgütlenen bir çeteden farksız hale gelmişler. Din sadece insanları oraya çekmek için kullandıkları bir araç haline gelmiş amirim.” diye açıkladı Ahlas. Ah be, kesinlikle içlerinde olmalıydım! “İşte iyi olan kötüye kötü olan iyiye dönebiliyor bir anda. Amaç din olunca güzel ama araç din olunca dünyanın en kötü sömürüsü. Bu şeyh epey hırslı biriymiş anlaşılan.” dedi annem. “Aslında çok tartışılmış babası ölünce babadan oğula geçmesi çünkü oğlunu hiç sevmezmiş adam, hep zararlı işler yapıyor diye kızarmış. Hatta şeyh ilan edilince bu Murat Efendi, birçokları ayrılmış tarikattan.” dedi Ahlas. Kekin kokusu iyiden iyiye yayılmıştı mutfağa dönüp kekleri ve dumanı tüten çayı servis ettim. Ben salona gidince konu kapandı tabii. Ben artık mahalle oyunlarındaki fındık fıstık sayıldığım için bu konuları dinlememe izin yoktu. Oysa ne kadar heyecanlanmıştım bir anda. Murat Bahrigil isimli tarikat liderinin hazin sonu haberi kafamın içinde tekrar tekrar oynatılıyordu bu arada. Adamın şeyhe benzer bir hali yok diye düşünmüştüm haberdeki fotoğrafta, demek ki adam dedelerinden yadigar kalan bu ortamı kendi çıkarları doğrultusunda kullanmış hayat boyu ve o arada Sinsi Kadir lakaplı adama ne yaptıysa adam eline geçen ruhsatsız silahla yedi kurşun sıkmıştı gelişigüzel şeyhine. Kaçarken de kalan kurşunları Ahlas ve Yasin’e sıkmayı ihmal etmemişti. Sonrasında babamın da toplantısı bitip yanımıza gelince, konu tamamen başka bir boyuta taşınmıştı, artık Türkiye’deki bütün tarikatların karıştıkları olaylar genel olarak konuşulmaya başlanmıştı. Tarikat dediysem hepsi İslami tarikatlar da değil, meğer ülkemizde hristiyan ve yahudilerin kurduğu ne gizli örgütler varmış. Bunun dışında sürüsüyle reenkarnasyon dernekleri, vejetaryenliğin çakralarını açtığını iddia eden garip birlikler, astral seyahat ederek boyut atlayan entellektüel olduklarını sanan tipler, Mevlana adına kurulmuş düzinelerce sahte tarikat. Ağzım açık babamın anlattıklarını dinlerken annemin beni izlemeye başladığını fark ettim. “Bu kıza kesin bir şeyler oldu Hakkı.” “Neden ki?” dedi babam hemen bana dönerek panikle. “Eskiden dosyalardan bahsettik mi bir bahaneyle odasına kaçardı, şimdi baksana ilgiyle izliyor.” dedi annem imalı bir tonda. “O bence Ahlas burada diye kaçmamıştır.” dedi babam sitemle. “Yok gerçekten ilgimi çekti. Demek ki artık ilgimi çekiyor ki polis olmaya karar verdim hem.” dedim aceleyle. “Şu sıktıkları kurşunu bir inceletelim ya, okunmuş falan olmasın.” dedi babam, annemle Ahlas kahkahayı bastı. “Şeyh öldürülmeden hemen önce okumuş üflemiş.” dedim sırf cevap yapıştırmak adına. “Yahu onu da mı dinledin sen?” dedi annem iyice şaşırarak. “Amirim bence artık yanımızda götürelim bir kaç vakaya, aksiyon zamanı gelmiş Irmak’ın.” dedi Ahlas annemlerden tarafa cephe alarak. Bir anda laf dalaşına girdik hepimiz ama inanılmaz keyifli bir ortamdı. Ahlas bir bilseydi dileği nasıl da gerçek oluyordu, şu ortama dışarıdan bakan biri, Ahlas mı onların gerçek oğlu, ben miyim öz kızları asla ayırt edemezdi. Selo abi kimliğini açıklasa ne iyi olacaktı, benim kimsesiz büyümüş sevgilimin hayatında daha çok kimsesi olacaktı. Ya kızarsa söylemediği için bugüne kadar, ya üzülürse öğrendiklerinden sonra? Bu içimdeki sevgiyi hiç bir yere sığdıramıyordum, ödüm kopuyordu ona bir zarar gelecek diye. Aşk mıydı bu, sevgi miydi? İçimde hep bir yerlerde gizliden gizliye bir özlem duygusu olduğunu hatırlıyorum, Josh ile görüşüyorduk ama ben hep bir şey eksikmiş yarımmış gibi hissediyordum. Aşk mıydı bana bunu hissettiren, kaderim miydi ayaklarımı geri geri sürüyen? Her neyse, artık karşımdaydı, yanımdaydı ama yetmiyordu, tenim tenine, ruhum ruhuna çekilirken artık ufak tefek öpücükler bile yetmiyordu bana. O’nunla evlensek şu anki gibi her gece bir arada olsak, olabilsek, bir yandan evliliği bir yandan akademiyi yürütebilirdim pekala. “Sanki kazandın sınavı da evliliğin eksik kaldı.” dedi kafamın içindeki ses. Doğru söylüyordu maalesef, spor salonuna devam etmeliydim artık, sınava bir şey kalmamıştı. Sonraki günlerde de ilk yaptığım şey bu oldu. Ben spor salonunda saatlerimi harcarken, Ahlas ile annemin çevirdiği işlere de kulak misafiri olmak için can atıyordum. Sonunda Ahlas’ın yaraları da iyileşince kendi evine döndü ve benim ona olan özlemim hiç olmadığı kadar arttı. Bir de bu tarikat cinayeti gündemlerini iyice meşgul edince Ahlas’ı neredeyse göremeyecek konuma geldim. “Bugün de gelmedin!” dedim sitemle, akademi sınavına üç gün kala. “Aşkım biliyorum gelemedim; bu gün tarikat olayında vurulan şeyhin oğlu çıktı piyasaya onun sorgusundaydık.” dedi çaresizce. “Aaa ne olmuş, neymiş öğrendiniz mi?” dedim heyecanla. “Hala sorgusu devam ediyor. Ben de başlarındayım, kapatmam lazım aşkım, seni seviyorum!” Aceleyle söylenmiş, aşk cümleleri artık yetmiyordu bana!
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD