Melek ' in Anlatımıyla
Hayatım boyunca aile de tek kız olmamdan ötürü hep farklı bir şekil de sevildim. Bir abimden sonra ikinci çocuk bendim. Bu yüzden abimin göz bebeğiyiyim. Aynı zaman da babamın da göz bebeğiydim. Şu an da otuz beş yaşın da olsam da hâlâ öyleyim. Benden küçük bir kardeşim vardı o da otuz yaşın da ve evimizin en küçüğüydü.
Ailemden ötürü mesleğimi bile onları hayran hayran izlerken kararlaştırmıştım. Babam Albaydı, en büyük abim Emre Binbaşı, diğer kardeşim Ömer ise astsubaydı.
Hatta ve hatta dedem ve amcalarım da askerlik olarak bilinen o kutsal mesleği gerçekleştiriyorlardı. Ee bu kadar asker içeren mesleklerin için de benim de asker olmam çok abes olmazdı. Bu yüzden bu mesleğe karar verirken çok da kararsız kalıp bir mesleğe yönelme gibi bir şeyim hiç olmadı.
Ailecek asker kökenli olmamız askerliğe kabul açısından daha kolay geçmişti. On beş yaşımdan itibaren bu mesleği hep istedim ve sonun da başardım. Girdiğim Milli Savunma Üniversitesi sınavın da derece girişim olmuştu.
Babamın ve abimin beni çalıştırmasıyla da yetenek ve mülakattan da heyecanım doğrutultusun da tam puan yapamamıştım ama yine de yüksek bir puan ile geçmiştim. Ahh normal de ise onda da resmen birincilikle ile girişim olacaktı ama işte bazı şeyler sanırım olmayınca olmuyordu.
Milli Savunma Üniversitesine girişim özellikle de derece ile girişime babam ve abilerim buna çok sevinmişlerdi, tabii bir tek annem açıkçası bundan pek de memnun değildi. Yani sonuçta buna hak veriyordum da nereden bakarsan bak kadının kocası, çocukları hep askerdi.
Hayır en acısı annemin babası da askerdi be maalesef şehit düşmüştü. Her ne kadar bana asker ile evlenmeyecektim, baban kandırdı beni dese de bazen kaderin ağlarından kurtulamıyorduk. En azından annem de bunu anlamıştım.
Çünkü gerçekten de annem babasının ölümünün ardından bir daha böyle bir şey yaşamak istemediği için babam ile evlenmek hiç istememiş. Ama gelin görün ki görücü usulü başlayan bu buluşma ikisinin de ilk görüşte aşık olmasıyla başlamış.
Hatta babamlar sırf annem vazgeçmesin diye mesleğini bile ilk söylememiş ama tabii her şey gibi bu da sonsuza kadar saklanan bir durum olmamıştı. Her ne kadar annem babamın asker olduğunu duyduğun da istemediğini dile getirse de maalesef aşkı sözlerinden daha da baskın çıkmıştı.
Ve içi acısa da severek evlenmişti. Aklından başka bir şey geçti mi bilmiyorum ama bu konu da anneme üzülmüyor değilim. Resmen kadını kandırmışlar ama bir yandan da babam ilr olmasa sonrası ne olacaktı orası da ayrı bir durum olarak işte kaderin ağlarını bir kez daha ördüğünü anlamıştım. Ve ben bu hikayeyi her zaman çok ama çok severek dinlemiştim hâlâ da dinliyordum.
O günden sonra sanırım annem babama çocuklarının da asker olmasını istemediğini dile getirse de işte kan mı çekiyor bilinmez hepimiz de asker olmuştuk. Ve annem bu durumdan hiç ama hiç memnun değildi.
Annem açıkçası sanırım onun dizlerinin dibin de oturacak birini istiyordu. Hayır diyorum ya kadın sonuna kadar haklı da tüm çocukları asker oldu.
Halbuki küçükken bana ' Sen onlar gibi olma gir bir bölüme oku ama dizimin dibin de oku bak onları çok özlüyorum seni de özlemek istemiyorum. ' derdi.
Ben de nedense tamam anne diye sürekli onu onaylardım fakat gelin görün ki hiç dinledim mi yok. Ben de hep onayladığım annemi on beş yaşın da asker olacağım ben diye şoka uğratmıştım. Babam ve abilerim gibi olacağım diye resmen yüreğine indiriyordum.
Ah benim canım annem sanırım kadının ömründen ömür götürmeyi seviyorduk. Annem de seninle anlaştık, şöyle böyle diyerek beni vazgeçirmeye çalışsa da maalesef başarılı olamadı.
Bizim bu halimize ise babam ve abimi annemin gazabından korktuğu için ne gülebiliyorlardı ne de bir şey diyebiliyorlardı.
Hayır annem yine de babama ' Hep senin yüzünden bu çocuklar böyle oldu. ' diyerek ona çatmıştı fakat bu konulara girmeye gerek yoktu değil mi?
Sonuçta bu bir aile meselesi ve deşmeye, üstüne konuşmaya hatta ve hatta annemin babama yastık fırlatmasını, sürekli ona bağırıp aynı zaman da ağladığını, tansiyonun düştüğünü falan filan değinmeye gerek yoktu canım.
Yani en azından siz bizi akıllı, uslu, birbirine kızmayan bir aile bilin. Yani biz mutlu ve sorunsuz bir ailedik. Bu süreci de gayet seviyeli bir şekil de atlatmıştık.
Her ne kadar öyle bir seviye ile atlatmış olmasak da biz öyle sayalım canım. Biz gayet seviyeli bir şekil de atlattık bu durumu en azından böyle bilinmesi sanırım aile şerefimiz açısından çok daha iyi olacaktı.
Milli Savunma Üniversitesine gittiğim de ben bir şey bilmediğimi o zaman anlamıştım. Tamam abimin ve babam bana bir şeyler elbette öğretmişti fakat bu öğrettiği şeyler ise asla burada gördüğüm kadar ağır da değildi. Sanırım bana kıyamayan ailem olduğunu işte o zaman çok net anlamıştım.
Dedim ya gerçekten de babam ve abilerim bana kıyamayarak oldukça merhametli çalıştırıyorlarmış meğerse buradayken gözümüzün yaşına bile bakılmamıştı. O kadar zorlayıcı o kadar yıpratıcıydı ki bırakanlar bile olmuştu.
Askeriye de gördüğüm eğitim ile ilk başlar da çok zorlandım. Yalan değil herkesin kaldıracağı bir eğitim de değildi. Psikolojik olarak çok yıpratıcı bir süreçti. İlk yılım da o yüzden neredeyse her ay ağlardım.
Ya verdikleri eğitimin zorluğundan ya da aileme olan özlemimden ötürü ağlamalarım hep olurdu. Allah' tan babam Albaydı da beni görmeye geliyordu. Fakat nasıl geliyordu gizli gizli gelerek bana kendini pek göstermiyordu.
Aslında çoğu zaman bir köşe de sadece izlediğini fark etmiştim. O an koşarak ona sarılmak istesem de babam benim fark ettiğimi anladığı gibi yolunu direkt değiştirir arkasını döner giderdi.
Ah be baba ne durumlar da bıraktın beni. Hayır sadece bir sarılma canım çok da büyütecek bir şey yok.
Değil mi?
Ama sanırım babam sırf bu yüzden böyle davranıyordu. İyi de olmuştu çünkü ben babama sarılsaydım eminim oradan bitirmeden çıkacaktım. Daha sonra abilerim de gelmiş ziyaretime fakat sanırım onların saklanması daha kolay olduğu için ben hiç görmemiştim ama bunu duyduğum da çok da sevinmiştim.
Orada çok zorlanmıştım, çok belki de psikolojim alt üst olmuştu fakat yine de kendimi yalnız olmadığımı anladığım da toparlamıştım. Babama yaraşır bir kız, abime yaraşır da bir kız kardeş olmaya çalışmıştım.
Neyse işte böyle böyle bir şekil de bu durumlara alışıyorsunuz. Zorla ya da isteyerek artık farklı bir durumun için de olduğunuzu kavrayıp ona uyum sağlıyorsunuz.
Ben de uyum sağladım ama gelin görün ki o askeriye de olan kadınlar gibi de pek olamadım. Ne yapayım yapım gereği pek sert olduğum söylenmez.
Tamam öyle bir tamamen yumuşaklık içinde de değilim. Sonuçta ne olursa olsun o akademiye giren bir kişinin farklı bir durum da kalması yani ne olursa olsun orada gördüğü askeri disiplini hayata alırdı.
Ciddiliği dahi hayatın da yer edinir ya yüz ifadeleriyle ya da fikir ve davranışlarla bunu çok net bir şekil de gösterirdi. Bu yüzden bende askeri disiplin tabii ki hayatım da yer edinmişti.
Bende de o vardı ve ben de o askeri disiplini almıştım ama diyorum ya yine de pek etkilediği ya da orada diğerleri gibi olmadı. Böyle böyle alışırken ya da alışmaya çalışırken mezun olmayı en azından başarmıştım.
Kadınlar için maalesef o bildiğiniz dağlara çıkma gibi bir durum söz konusu olmadığı için Allah' ın işine bakın ki tam da babama yakın bir yer de görevlendirilmiştim.
İşte bunda babamın parmağı vardı fakat babama kabul ettirememiştim. Ama yine de iyi olmuştu çünkü bu dört yıl için de ailemi çok özlemiştim ve başka bir şehir de görev yapmak istemiyordum. Ailemin yanın da çok da mutlu bir şekil de görevimi yerine getiriyordum. Ondan sonra gayet sakinlikte işimi yapmaya devam ettim.
Ta ki otuz yaşıma kadar bu böyle de devam etti. Günlerim aynı doğrultu da giderken abime hâlâ nazlarımı yapar, gerekirse harçlık isterdim. Aslın da biraz da küçük kardeşlik görevlerimi devam ettirirdim.
Sonuçta küçük kardeş neden vardı tabii ki büyüklerinden harçlık almak için vardı. Ve ben maaşımın olmasına rağmen bilerek abimden para isterdim. Nedense onların vermiş olduğu o paralar her zaman daha tatlı gelirdi.
Birazcık şımarık olduğum doğrudur. Ama insan ailesine şımarık olmayacak da kime olacaktı değil mi? Benim ki de o hesaptı. Aileme karşı şımarıklık bir tek içindeydim.
İşte bazı şeylerin bir son bulma durumu vardı ya benim bu şımarıklığımın son bulması da artık o neşeli cıvıl cıvıl kadından eser kalmaması da otuz yaşıma bağlıydı.
Aslında otuz yaşın da bir suçu yoktu ki o sıra hayatıma aldığım adam da tüm suç vardı. O suçun bence tamamen suçlusu oydu. Beni farklı bir kişiliğe farklı bir insana dönüştürmüştü.
Anlamadınız değil mi?
O zaman anlatayım. Gökhan benim için en büyük yanlışlardan biriydi. Ve onunla ilk başlamamız şöyle olmuştu.
5 Yıl Önce
" Anne bak hayır diyorum. " desem de annem nuh diyor peygamber demiyordu.
Hayır bu kadına ne oldu da böyle oldu anlamadım gitti yahu!
" Yavrum, kızım ne olur bir gitsen ha bak bildiğimiz, ettiğimiz, tanıdığımız insan, hayır elim de büyüdü. " dese de ona bazı şeyleri anlatamıyordum.
" Anne ya ben ona abi diyorum abi ya. Hayır her şeyi geç abimin arkadaşı o da beni kardeşi olarak görüyor. Neden böyle yapıyorsunuz biz birbirimize farklı bir gözle bakmadık ki? " desem de bir şeyi anlatacağımı düşünmüyordum.
" Annem ben doğurmadım ya ne kardeşi siz de hem bir gör nasıl yakışıklı olmuş nasıl? " dediğin de gözlerimi devirdim.
" He dünya da bir yakışıklı o var ya. " diye homurdandım.
" Melek ama beni çok üzüyorsun annem ne olur sanki gitsen hem bak o da istemiş yeminle kız. " dediğin de kaşlarımı çattım.
" Ne yani evimize girip çıkarken bana farklı bir gözle mi bakmış namussuz. " dediğim de kaşlarım çatıktı.
Gerçekten de resmen bana göz koymuş it hayır ben abi dedim sen nasıl farklı bir gözle baktın be adam işte demek ki insanalrı böyle böyle katil ediyorlarmış. İşte bunu çok iyi anlamıştım.
Annem hızla ayağından çıkardığı terlik ilr bacağıma vururken " Sus kız o nasıl konuşma namussuz falan oğlan beğenmiş o demiş annesine zaten sonra abilerinle konuşmuş onların onayını aldıktan sonra annesi bana dedi. Hadi güzel kızım, melek kızım bir görüş ne kaybedersin. " dediğin de ofladım.
" Anne ya ... " desem de fayda eder miydi?
Tabii ki hayır.
" Kızım otuz yaşına geldin bak daha çocuğun olmaz annem. Ben kötülüğünü mü istiyorum sanki. Hem bak bana onca söz vermene rağmen asker oldun bir kere de beni dinlesen ne olur ha güzel kızım. " dediğin de ahh işte yine yapmıştı.
" Anne burada evlilikten bahsediyoruz ya o ha deyince olacak bir şey değil ki ben de tamam diyeyim. " diye sitemle söylendim.
" Kız ben de senin için diyorum ya annem hadi güzel kızım benim prenses kızım. Bak ailesini en azından tanıyoruz senin için daha iyi olur annem. " dediğin de artık sanırım bazı şeyleri ertelemek saçma olurdu.
Zaten bir haftadır sürekli bu konu dönüyordu. Hayır yani anlamıyorum da istemiyorum desem de bir anlam ifade etmiyordu.
" Off anne of tamam ama bak en fazla bir saat daha da fazlası yok. " dedim.
Annem sevinçle bana sarılırken bir yandan da öpmesiyle gülmeye başladım. Ah bu kadının delilikleri hiç bitmeyecekti. Hayır diğerlerini nasıl organize etmişti onu anlamıyordum.
Tamam hadi abim arkadaşı diye güveniyordı ama diğer abilerim bunu nasıl kabul ettiler. Yanım da erkek sinek görmeye dayanamayan adamlar hiçbir şey dememişti.
Tamam Gökhan abiyi tanırdım hatta her kız gibi ben de bir ergenlik dönemin de beğenmiştim fakat o ile sınırlı kalmıştı. Nedense bu beğenim çok da büyümedi. Başka tarafa evrilmedi o sadece abimin arkadaşı olarak kaldı. En azından benim gözüm de öyleydi.
Anlaşılan o ki ben onun gözün de öyle bir konuma sahip değildim. Bana farklı bir gözle bakmış. Bu durum hoşuma gitti mi? Evet, hem hoşuma gitmişti hem de gitmemişti. Sonuçta kim beğenilmekten hoşlanmazdı ki ben de hoşlanmayayım.
Ben de hoşlanmıştım. Ama bir yandan da hoşuma gitmemişti çünkü bu sürekli girip çıktığı ev de olan kızlara farklı bir göz ile bakıp bakmadığını da anlamayarak resmen sapık yapıyordu gözüm de tamam belki ergenlik çağlarım da olan yaşlar da böyle bir teklif gelse dedim ya ben de beğendiğim için balıklama atlardım bu teklifin üzerine fakat otuz yaşın da biri olarak nedense bu durum başka durumları karşıma çıkarttığı için pek de hoşuma gitmemişti.
Odama geçip üstüme güzel bir şeyler geçirdikten sonra annemden adresi alıp buluşma noktasına doğru giderken hayatın bana nasıl bir şey getireceğini bilmiyordum.
Hadi bakalım zaman bize ne gösterecekse en iyisini elbette gösterirdi. En azından şu an da bu umuda tutunmak benim için daha iyi geliyordu.
Günümüz
Sanırım bu beş sene için de tek pişman olmadığım bir şey vardı onun haricin de diğerlerinden oldukça pişmandım.
" Keşke o yere gitmeseydim. " diye hep hayıflandım.
Çünkü ben o yere gittiğim de bana başka konuşan bir adam vardı. Adam demek diğerlerine haksızlık olurdu ama işte her şeyi baştan fikrimi değiştiren her şey o buluşma da olmuştu.
Ve ben ise salak gibi ona kanmıştım ve bu duruma düşmüştüm.