BÖLÜM 3

2323 Words
Yazarın Anlatımıyla Oğlu doğmuştu ve ev de doğduğu için ambulans gelene kadar onlar ev de ikisi de birilerinin obları kurtarmasını bekliyorlardı. Melek ' in elin de telefon ile son bir kez aramaya başladığı da açılan telefon ile derin bir nefes aldı. Sonun da açılmıştı bu telefon. Elin de telefon ile aradığı kocası ile tam konuşacakken başka birisiyle sevişme seslerini dinlemeye başlamıştı ve Melek ise duyduğu sesler ile şok için de kalarak kucağın da bebeği ile olanları dinliyordu. " Ahh evet evet orası patron ahh biraz yavaşla patron çok sertsin. " diye duyduğu sesi önce anlamaya çalışıyordu. " Sus Birce sikeyim çok güzel kavrıyorsun. Ah be kadın ah be kadın iki senedir hâlâ ilk gün ki gibi darsın öyle kavrıyorsun ki oğlumu bitiriyorsun, beni bitiriyorsun bebeğim. " diye öpüşme sesi geldiğin de gözlerinden akan yaşlar ile dinliyordu. Birce, Gökhan ' ın en yakın arkadaşı Murat ' ın kız kardeşiydi. Gökhan ' ın yanın da işe başlamıştı iki buçuk sene önce ve o Birce ' yi severdi. Tatlı bir kızdı, enerjikti, sevecendi, eğlenmeyi severdi. Sevgilisi vardı ve onlarla bir kere karşılaşmıştı ve genç adamın gerçekten de Birce ' yi sevdiğini anlamıştı. Nasıl hem kendisinin sevgilisi varken aynı zaman da evli bir adamla beraber olmuştu bunu algılayamıyordu. Özellikle de abi dediği biri ile bunu nasıl yapabilmişti. " Gökhan ahh hızlan. " diye sesi duyduğun da resmen midesi bulanmıştı. " Sevgilim de bana hadi yavrum aşkım de öyle sert sikeceğim ki seni. " dediğin de karşıdan aldığı sevgilim ve aşkım sözü ile onların seslerini çok net duyuyordu. " Bir daha duyamayacaksın bu sözleri yakışıklı malum benim sevgilim var senin de karın unutma yatakta beceriklisin diye seninle beraberim bebeğim neyse benim yıkanıp çıkmam lazım. " diye birbirine kondurduğu öpücük seslerini çok net duymuştu. Birce ' nin önce çığlığını sonra da kahkahasını duymuştu. " Bak bakalım seni o salağa bırakıyor muyum bir he desen zaten bana neler olacak neler neyse şimdi seninle banyo keyfi yapacağız ve o salakla buluşmayacaksın bugün sabaha kadar benim altım da istersen de üstüm de olacaksın yavrum. " diye duyduğu ses ile onlara daha fazla dayanamayarak telefonu kapattı. Melek ' in Anlatımıyla Daha fazla dinlemeye dayanamayarak kapattığı telefon ile ağlıyordu. Kucağın da bebeği ile az önce duyduğu şeyleri sindirmeye çalışıyordu. Aldatıyordu beni ve daha da o kadının konuşmalarından bu kötü günden itibaren aldattığını anlamıştım. Resmen ilişkileri başladıktan sonra bana değişmişti. Hem aldatmış hem de öyle davranıştı şerefsiz. İşte o sıra her şeyi yok saydım. Gökhan' ı yok saydım. Ambulans geldiğin de hastaneye giderken annemi aradım. Tabii bizimkiler hemen yanıma gelmişti. Hem de herkes işte o sıra herkes Gökhan' ın nerede olduğunu sorduğun da onlara gerçeği anlattım. Her şeyi başından sonuna anlattığım da annem ağlıyordu, babam ve abilerim ise öfkeden kuduruyorlardı. İşte o sıra odayı terk ettiklerin de nereye gittiklerini biliyordum ama hiçbir şeye karışmamıştım. Babam da kızmıştı bana neden söylemedim neden bu süreci tek başıma atlattığımı söylese de onlara gerçeği söyledim. Babam sinir ile bir sağa bir sola giderken bir yandan da söyleniyordu ve o şerefsize küfür ediyordu. Ben gerçekten de ne diye dayanmıştım. Evliliğimi kurtarmak istermiş ve öyle saçma bir duruma düşmüştüm ki anlatamıyordum. Aldatılmıştım hem de yakın dediğim benden ondan kaç yaş küçük biriyle olmuştu. Evet resmen bana yaptığı gibi bir arkadaşının kız kardeşine daha göz koymuştu. İşte insan huyundan vazgeçmiyordu bunu da çok iyi anlamıştım. İşte bir gün sonra oğlumla hastaneden taburcu olduğumuz da babamlara doğru yola çıkmıştık. Artık ben de o ev de yaşamak istemiyordum. En azından bu bilgisizliğimin karşısın da annem bana destek olurdu. Bakmayın böyle durmama aslında ben yıkılırdım fakat bana ihtiyacı olan bebeğim vardı ve yıkılma gibi bir durum da olamazdım. Ve ben oğluma kendimi resmen adadım. O ağladığın da ben de ağladım. O güldüğün de ben de güldüm. Zaten neşeli bir bebekti ve herkes onu çok seviyordu. Dayıları, dedesi ve babaannesi bile görmeden asla günlerini geçirmiyorlardı. Sonra biz Gökhan ile boşandık. Çocuğunu bile görmeye gelmemişti hatta ailesi de öyle torunlarını ziyaret bile etmemişlerdi. Zaten abimin ve kardeşimin o gün gidip Gökhan' ı hastanelik ettiklerin de işte o sıra onlar da resmen bize düşman olmuşlardı. Böyle böyle zaman geçmeye ve biz birlikte tek olmaya alışmıştık. Tek üzüntüm oğlumun baba sevgisi yaşamaması oluyordu fakat dayıları, babam asla ilgisini eksik etmiyordu. Aslında yaramazlık bile yapmıyordu bebeğim sanki biliyordu. Bazı şeyleri anlıyor gibiydi. O kadar usluydu ki ben açıkçası onun yaramaz olmasına sevinirdim. Böyle sanki seni anladığını gösteriyordu. Böyle böyle o büyürken ben de işime devan etmiştim. Artık Kıdemli Yüzbaşıydım. Ve hâlâ da annemlerin yanında kalıyordum. Aslında nöbet tuttuğum da ve tabii ki işe gittiğim için annemle olması içimi rahatlatıyordu. En azından gözüm arka da kalmıyordu. Oğlum iyiydi ve güvendeydi. İşte bu durum içimi rahatlatıyordu. Anne olunca bazı şeyleri daha iyi anlamıştım. Mesela annemin neden bu mesleği istemediğini artık biliyordum. Alparslan yani oğlumun vücudun da en ufak bir çizik bile olsa benim kalbim yanıyordu. Şimdi annem ise bu korkuyla hep yaşıyordu. Çok zordu gerçekten de çok zor bir şeye katlanmış. Ve biz resmen kadının kalbine indirmek için uğraşmıştık. Anne olunca dedim ya bazı şeyleri anlamıştım. Şimdi her şeyden daha değerli oğlum için uğraşıyordum. O mutsuz olmasın yeter ki ben her şeye o zaman katlanabilirdim. " Anniiiii ... " diye gülerek gelen alttan iki diş çıkmış bir şekil de hızla bana emekleyen oğlumla gülümsedim. Elim de ki torbaları hemen yere bırakıp kollarımı açarak " Oğlum. Bebeğim. Annem. " diyerek hemen onu yerden alıp ilk önce o mis gibi kokusunu içime çekip boynundan öptüm. Onu öptükçe attığı kahkahalar ile bir kere şükür ettim. İyi ki ama iyi ki doğurmuştum. İyi ki ona sahip olmuştum. Annem gülerek yanımıza gelip konuşmaya başladı. " Kızım bu hangi ara kaçtı anlamadım camdan bakıyorduk birden anni anni diyerek kendini yere atıp nasıl hızlı geldi. Ahh ahh dayın ve annen başaramadı ama sen anneanneyi kalp götüreceksin öyle mi paşam. " diyerek yumruk yaptığı elini ağzından çıkartıp öptü annem. " Öyle mi bebeğim sen anneanneye ne yaptın bakalım? " dediğim de bıcır bir şeyler söylemesiyle kahkaha attık. Salona geçip hem konuşup hem de oyun oynadığım oğlum ile yarım saatin ardından ev normal bir şekil de devam eden cümbüş haline geri dönmüştü. O sıra kapı tekrardan açıldığın da babam odaya girer girmez " Aslanım nerede getirin aslanımı bakalım dedesine. " diyerek içeriye giren babamla gülümseyerek yerden oğlumu alıp ayağa kalktım. Babama doğru giderken dedesini gören aslan hemen elleri kollarını çırpmaya başladı. Aramızda kalsın ama bu çocuk dedesine aşıktı sanırım. Ee sonuçta adını bile babam koymuştu. Güçlü, kuvvetli komutan ve padişah olan Alparslan gibi olsun diye sanırım bu nokta da bir başka şekil de birbirlerine düşkündüler. Alparslan ' ı babamın kucağına verip ben de üstümü çıkartmak için odama geçtim. Aslında banyo yapmam daha iyi olacaktı. Bu yüzden hızla duş alıp çıktığım da rahatlamıştım. Hızlıca üstümü giyinip aşağıya indiğim de duyduğum sesler ile gülmeye başladım. Bizimkiler gelmişti ve yine anlaşılan paylaşılmayan bir oğlum vardı. " Yaa baba versene bize yiğenimizi biz de sevelim zaten hep senin kucağın da birazcık da bize ver. " dediğin de gülümsedim. " Höst ulan vermem torunumu, siz de yapın kendinize bırakın benim aslanımı. " dediğin de kahkaha atmamak için zor tuttum. " Baba ayıp oluyor ama sanki kız var da biz sana bir torun yapmadık. " dediğin de Emre abime güldüm. " Hee var da siz görmüyorsunuz körsünüz ulan kaç milyar kız biri de olmaz sap geldiniz sap gidiyorsunuz. " dediğin de daha fazla dayanmayıp kahkaha atarak hızla babamın yanına gidip kucağından oğlumu alıp Emre abime verirken ben de hemen onun kucağına yerleştim. " Beni de sev hep torunun olmuyor böyle kızarım bak ona. " dediğim de dalga geçtiğimi biliyordu. Biraz homurdansa da hemen beni kucağın da başımı göğsüne yaslamış bir şekil de saçlarımı okşuyordu. Çok seviyordum babamın göğsüne başımı koymayı. Gerçekten de sanki çocukmuşum gibi hissettiriyordu. Ben öylece onlara dalmışken dayıların da kahkaha ile gülen oğlum artık mızmızlanmaya başlamıştı. Anlaşılan hem uykusu hem de emme saati gelmişti. Babamın kucağından kalkıp " Uykusu geldi abi ben yatırayım. " diyerek abimin elinden aldığım da başını hemen boynuma saklayan oğlum ile gülümsedim. Ne olursa anne kokusu farklıydı ve ne kadar huzursuz olursa olsun kokumun onu sakinleştirmesi çok hoşuma gidiyordu. Odama geçtiğim de hızla bluzumun altından sütyenimi çıkartıp ağzına yaklaştırdım gibi o kadar iştahla içiyordu ki bebeğim bu haline şaşırmıştım. Ek gıdaya geçmiştik çünkü artık neredeyse bir yaşındaydı ve doymuyordu ama yine de emzirmeyi ihmal etmiyordu. Sağ elimi yüzüne götürüp saçlarını okşayarak onu rahatlatan küçüklüğünden beri söylediğim ninnisini söylemeye başladım. Sessiz bir şekil de sadece ikimizin duyacağı şekil de söylediğim ninni ile yavaş yavaş uykuya dalarak artık ağzından mememi çıkartmıştı. Üstümü düzeltip onu yatağa yatırdığım da ben de hemen yanına uzandım. Ve ninniyi söylemeye devam ettim. O uyurken ben de onun o güzelliğiyle mest olmuştum. Birisinin saçlarımı okşanması ile hafifçe kıpırdandığım da kulağıma dolan seslerden ötürü gözlerimi açmaya cesaret edemedim. " Yanlış yaptık hem de çok yanlış yaptık. Oğlanlar da söylemiyorlar ama kardeşlerine bakarlarken hep mahçup bakıyorlar. Yiğenlerinin babasız olduğunu hissetmesin bunu gidermek için her gün yorgun da gelseler onun yanına geliyorlar. Hele ben çok pişmanım kızım evlenmek istemediğini dile getirdiğin de ailesi bize uygun, çocuk elim de büyüdü diyerek resmen kızımın ağzına laflarını tıktım. Benim yüzüm şu an da kızım eski kızım değil torunum da babasız. Ben nasıl anneyim söylesene Bey ben nasıl anneyim ki çocuğunu bu hale nasıl sokabildim? " diyen annem ile ağlamamak için çok zor tuttum. " Kendini suçlama o şerefsiz ve ailesi için nasibimiz buymuş. Ama biliyor musun aslan parçası iyi ki var diyorum. Onun o anni diye peşin de dolaşması bana dede demesi ne zaman büyüdü diye kendime sorsam da iyi ki var diyorum. Evet kızımız değişti çünkü olgunlaştı. Bakma bu haline ben kızımı tanımaz mıyım? Eğer aslan parçası olmasaydı o zaman toparlanması zor olurdu. O çok güçlü bir kadın oldu. O kadar sağlam ki kimse onu yıkamaz ki artık yıkılmasına bile izin vermem. Ben küçük prensesim artık çok güçlü bir kraliçeye döndü. Hadi artık çıkalım kızı uyandıracağız yoksa hem oğlanlarla ben konuşurum merak etme. " diyen babam ile annem odadan çıktıkların da gözlerimden süzülen yaşlarla ağlamaya başladım. Haklıydılar ama ben en çok bana bu yaşatılanlara değil oğlumun mahrum olduğu durumdan ve abilerime üzülmüştüm. Onların bir suçu yoktu ki neden böyle davranıyorlardı. Zaten Aysel abla ile en büyük olan Emre abim ayrılmışlardı. Bunun için hep kendimi suçlamıştım. Aysel abla Gökhan ablasıydı bizden sonra onlar da evlenmişlerdi fakat bu durum ortaya çıktığın da Aysel abla ve abim arasında çatırdamalar başlamıştı. En sonun da Ömer ile Emre abimin Gökhan' ı dövdüğünü öğrendiğin de büyük bir kavga etmişlerdi ve sonrası da aynı bizim gibi olmuştu. Onların çocukları yoktu sanırım tek sevindiğim kısım da bu olmuştu. Çocuk olsaydı ne olurdu kim bilir? Ama yine de ben hep bu durumdan üzüntü duymuştum. Şimdi onların bu durum da olduklarını bilmek beni daha da kötü etkilemişti. Oğlum eline öpücük kondurup yanından kalktığım da üzerin de olan pikeyi düzeltip aşağıya indim. Babam ve annem abilerimi karşılarına almış konuşurlarken benim asıl konuşmam gerektiğini biliyordum. Beni gören ailem konuşmayı kestiklerin de ben de direkt boş koltuğa geçtim. " Kapatmayın konuyu ben ne konuştuğunuzu zaten biliyorum. Beni dinleyin ve bu konu da artık her iki taraf olarak da rahatlayalım. " dediğim de derin bir nefes alıp konuşmaya başladım. " Biliyorum hepiniz benim ile olan durumdan kötü hissediyorsunuz fakat bunları bana yaşatan siz değilsiniz ki? Ben zaten sırf siz üzülmeyin diye susmuşken şimdi siz kendinizi nasıl üzebiliyorsunuz söyler misiniz? İnanın bana sizin bir suçunuz yok. Ne anne sen de ne de sizler de evet abilerim o sizin arkadaşınızdı ama böyle biri olduğunu bilmiyordunuz ki bilseniz zaten buna müsade etmezdiniz. Aynı şekil de ben bile anlamdım ki beş yıl dilek olay ben bile bunu fark etmediysem siz nasıl yapacaktınız söyler misiniz? Anne evet bazı şeyler de sen kendini sorumlu hissedebilirsin fakat bilmiyordun ki anneciğim ona bakarsan ben de ailesini iyi biliyordum. Bazen gerçek yüzlerle karşılaşmadan bazı şeyleri anlayamazdık ki bu da öyle bir şey artık üzme kendini, yıpratma, hastalanmadan çok korkuyorum. Merak etme kızınız sizleri çok ama çom seviyor. Üzmeyin artık kendinizi sizler de hayatlarınıza bakın ben iyim iyi ki oğlum oldu ben onun için zaten ayaktayım. Bir şerefsize takılıp hayatımı mahvetmeyeceğim. Oğlumun sizler gibi dayısı, dedesi ve anneannesi olduğu için çok şanslı çünkü asla yalnız olmayacak. Arkasın da hep birileri olduğunu bilecek. O yüzden sadece onun yanında olun her koşul da başka hiçbir şey istemiyorum sizden. " diyerek hemen yanlarına gidip önce anneme, babama sonra da abilerime öpücük bırakıp onlara sarıldım. Bu konuşma da en azından hem ben hem de onlar rahatlamıştı. Daha sonra annem ile hazırladığımız akşam sofrasın da gülerek yemeklerimizi yerken içeriden gelen ağlama sesi ile oğlumu odadan çıkartıp bu sefer dedesine teslim ettim. Oğlum dedesi ile gülerek oynarken ben de abilerimin birbirine takılmasını annemin sürekli maşallah demesini falan hep gülerek izlemiştim. Bu durumu özlemiştim. Aslında yaşadığım şeylerden ötürü farkına varmadığım gerçeklerin farkına vardığım da gerçekten de nasıl özlediğimi anlamıştım. Ben hem kendimi hem de ailemi de büyük bir şekil de ihmal etmiştim. En büyük yanlışım bu olmuştu. Gerçekten de ben bir şerefsizin bana yaptığın da takılı kalmıştım başka bir şey değildi. Hayır yani en başından bazı şeyleri yapsaydım bunlar olmazdı. Bazen bazı şeylere geç kalmışlık insanı yaralıyordu fakat bir nokta da oğlumun bana katılması işte o şükür sebebim oluyordu. O benim en büyük mucizemdi ve ben bu şeylere sırf o mucize için katlanmışım bunu da çok iyi anlamıştım. Ah be hayat bazen çok acımasız olsan da acımasız olduğun kişilere bir nokta da iyiliğin de dokunuyordu ya bu çok güzeldi. Evet, belki çok yaralandım ama yaralarımı o kadar güzel sarılıyordu ki bazen aldığımız yaraların bir önemi kalmıyordu. Benim hayatım da bundan ibaretti. Hayatım oğlumun gelişi ailemin sevgisiyle kapanıyordu. Evet belki asla aynı olmayacak o deri belki izi kalacaktı ama zaten en güzeli de bu değil miydi? Yaşanmışlıklar, dersler her zaman insana güzel bir şey kazandırırdı. Ve bu olay da ne olursa olsun bana güzel bir şey kazandırmıştı. Hem de en güzelinden, en özelinden ve en iyisinden. Oğlum benim hazinemdi ve ben o hazinemi en güzel şekil de yetiştirmek için çabalayacaktım. Ona babasız olduğunu hissettirmeyecektim. O asla ama asla eksik olduğunu bilmeyecekti. Ne olursa olsun o hep diğer çocuklar gibi olması için elimden ne geliyorsa yapacaktım.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD