Mihriban ~ Görücü Gelmiş
Aktif olan Yeni kitaplarım:
Ağanın Şehvet Tohumları +21 Mafya ve Berdel
Aşka Gebe +21 Töre ve Aşk
Dreame, arama yerine Asmira yazarak kitaplarımı kolayca bulabilirsiniz.
Yıl: 2025
Ay: Haziran.
Uyandığında ise;
Yıl: 1950
Ay: buğday hasat vakti.
Mihriban, üniversiteyi kazanıp İstanbul’a doğru yola çıktığında kaza geçireceğini bilmiyordu. Daha doğrusu geçmişe döneceğini…
75 Yıl Geriye gidip kuma olmak zorunda kalan Mihriban’in trajikomik hikayesine hoşgeldiniz^^
***
Rüyamda kötü bir kabus görerek uyandım.
Uyandığımda ne otobüs vardı. Ne de kaza geçirmiştim. Sıcacık yatağımdan kalkarken her şey gayet normaldi. Demek ki gördüğüm sadece rüyaydı.
O zaman üniversiteyi kazandığım da bir rüya olmalıydı.
Ama bir tuhaflık vardı… Odam tuhaftı. Yatağım tuhaftı. Ya şu kerpiç duvarlar neyin nesiydi?
Kapı bir anda açıldı. Koluma bir el yapıştı. “Yürü hadi!” diye bağırdı yaşlı bir adam.
Üstümde hep ip askılı penye bir gecelik olurdu ama bu defa uzun kollu kaba kumaşlı bir kıyafet vardı. “Ne! Ne oluyor! Bırakın beni!”
“Mihriban sus! Görücüler geldi! Çabuk git kahve yap!”
“Neyi görecekler ki!”
“Seni!”
Bir anda şok olmuştum. “Ama ben doktor olacaktım…”
“Hay Allah’ım! Yürü kızım! Bu taliplerini kaçırırsan yeminle seni boğazlarım!”
“Kızım mı?”
Adam sinirlenmeye başlamıştı. Öfkeyle gözlerime baktı. Yaşlıydı ama kuvvetliydi.
“Uyanmamışsın belli! Çabuk git önce elini yüzünü yıka, üstünü de güzelce giyin öyle gel.”
“Öyle yapayım, tamam.”
Geldiğim odaya koşarak geri döndüm. “Ne oluyor be! Nerdeyim ben! Ayyy bu kabus mu acaba? Ya da öldüm kesin… Yeniden doğduysam niye eski hayatımı hatırlıyorum ki?”
Ellerimle başımı ovdum, kafamı kerpiç duvara vurdum. Duvarın toprağı dökülünce “Bir bu eksikti! Duvarı kafamla yıktım…” diye söylendim.
O adam yeniden dönmeden odada bulduğum en giyilebilir elbiseyi seçtim. Ama etekleri çok uzundu. Makas buldum. Alıp altını güzelce kestim. Mini etek yaptım. Yakasını da biraz açık bıraktım. Şimdi yaşıma uygun ve modern bir elbise olmuştu.
Dışarı çıkınca yaşlı bir kadın önümü kesti. “Başımıza taş yağacak! Bu ne hal kız!” diye bağırdı yaşlı kadın.
“Ne var halimde? Rüyam değil mi sonuçta, istediğimi yaparım.”
“Başlatma rüyana! Git edebli giyin de gel! Görücüler seni böyle görse geldikleri gibi kaçar giderler,” dedi. “Seni el değmemiş, körpeciksin diye ağaya isterler! Hanım olacan diye şımardın mı nedir!”
“Kesin gelen kişi kurt bakışlı, yakışıklı bir ağadır.”
“Akıl ver şu deli kıza Ya Rabbi!”
“Amin teyzecim.”
“Tövbe! Ateşin mi var acep!” diyerek elini alnıma tuttu. “Varmış. Ondan kafan bulandı herhalde. Anana teyze dediğine göre…”
“Anne mi?” dedim şaşkınlıkla. Benim annem 40 bile yoktu ki. Ben on sekiz annem ise otuz sekiz yaşındaydı. Bu teyze ise nerden baksan elli küsür vardı.
“Aha babanda geldi. O seninle uğraşsın.”
Yaşlı kadın giderken yaşlı adama yaklaştım. “Amca, annem babam olmak için biraz yaşlı değil misiniz?”
“Sen 11. çocuğumuzsun. Anan menapoz olmasa daha devam ederdik.”
“10 kardeşim mi var?”
“Ölenleri saymazsak 10 tane sağ var.”
“Eee nerdeler?”
“Evlenmiş gitmiş hepsi. Bi sen böyle başımıza kaldın.”
“Niye daha yaşım baş kaç, yeni on sekiz oldum.”
“Annen on sekiz yaşındayken ikinciye gebeydi. Evde kaldın da neyse ki bir alıcın çıktı.”
“Sağ olsun.”
“Hadi şu kılığını değişte gel. Deli sanacaklar,” dedi babam olduğunu söyleyen kişi.
Kafam hepten karışık halde odaya döndüm. En güzel elbiseyi heba etmiştim. Dolabımdan sıradan ve tarzım olmayan bir elbise çıkarıp giydim. “Ne zaman uyanırım acaba,” diye homurdandım. “Hiç de eğlenceli bir rüya değil.”
Söylenerek salona girdiğimde bir kalabalıkla karşılaştım. İçlerinde erkek yoktu. “Eee görücüm nerde?”
Arkamdan tok bir erkek sesi geldi. “Burdayım.”
Arkamı döndüğümde ağzım bir karış açıldı. “Taş…”