HİÇ DEĞİŞMEMİŞSİN

2519 Words
Dünya; Milyarlarca insanı içinde barındıracak ve her birini bir başına bırakacak kadar büyüktü. Milyarlarca insan içinde bir başıma olmak beni her zaman ürkütmüştü. Fakat, her ne kadar ürküyor olsam da güçlü olmak zorundaydım. Ben, Nazlı Güçlü. Her ne kadar soyadım güçlü olsa da bu hayatta bir başına ayakta kalmaya çalışan 26 yaşında, Fransa'da mimarlık diplomasını almaya sadece 3 aylık staj süresi kalan ve staj için Fransa'nın hızla yükselen mimarlık şirketlerinden biri olan TI DESING mimarlık şirketine, okulun tüm öğrencileri başvurmuşken şaşırtıcı bir şekilde başvurmadığım halde kabul edilen bir stajyer mimarım. Firma; 5 yıllık bir geçmişe sahip olmasına karşılık fazlasıyla hızlı ve büyük projelerde yer almıştı. Her bir proje ödüllü olarak sonuçlandırılmıştı. Tüm stajyer mimarların, mezun olmadan burada eğitim almak için can atacağı ve birçok mimarın bünyesinde yer almak isteyeceği disipline başarıya sahip bir firmaydı. Firmanın staj için beni seçtikleri haberi okul tarafından bana verildiğinde çok sevinmiş olsam bile yaptığım araştırmalar sonucunda kurucusunun kim olduğunu öğrenmem, sevincimin öfkeye dönmesine neden olmuştu. Çünkü firmanın sahibi ve kurucusu Taner Ilgaz'dı. Taner Ilgaz; Seni dipsiz bir çukura çeken karanlık ve güvensiz bakışları, karşısındaki kadının aklını kaybetmesini sağlayacak kadar kaslı ve yakışıklı vücudu, her ne kadar soğuk olsa da keskin espri yeteneğine sahip olan bir adamdı. Mükemmel bir dost olabilirdi fakat kalpsiz adamın tekiydi. Onunla ilk karşılaşmam İstanbul'da okulumu tamamlamak için Yılmaz Holding bünyesinde çalışırken gerçekleşmişti. O zamanlar 22 yaşında bile değildim ve hayatımda erkeklere hiç yer olmadığı bir dönemdi. Hayatta kaldığım yalnızlığın içinde hırçınlık, sertlik ve peşin laflı olmamdan dolayı pek sevildiğim söylenemezdi. insanların sevgisine dair tecrübelerim hep sert yoldan deneyimlediğimden benimde insanları sevdiğim pek söylenemezdi. Aslında şimdilerde de pek değiştiğim söylenemezdi. Yalnızlığımın getirdiği psikolojik durumdan dolayı hayatımda olan arkadaşlarıma, hayatıma partner olarak girmek isteyen erkeklere, kısacası insanlara o kadar kolay güvenmemek için elimden geldiğince bahaneler üretirdim. Fakat; Herkes için uyguladığım bu kural Taner Ilgaz'da şaşırtıcı bir şekilde işe yaramamıştı. Bakışlarındaki güvensizlik her ne kadar insanın kalbini ürkütse de bana şaşırtıcı bir şekilde sanki uzansam elini tutacakmışım, kalbinin içine girecek ve yıllardır yaşadığım bu yalnızlığın bitirecekmiş gibi hissettirmişti. Her ne kadar bakışları karanlıkta olsa da o karanlığın, bir ışığa ihtiyacı olduğunu hissetmiştim. Yaşadığım anlık bir şeydi ve hiçbir anını tam dört yıldır zihnimden silememiştim. Hatırlamak istemediğim kadar gurur kırıcı ve unutulamayacak kadar yakıcıydı. Uzun yıllardır erkenden kalkıp bir saat koştuktan sonra güzelce bir duş alır ve okula giderdim. Günlük kahvemi genelde evimin küçük ama şirin olan balkonunda içmeyi tercih eder ve gün içinde gireceğim derslerin konularını gözden geçirirdim. Dersler genelde öğlen biterdi ve bende öğlenden sonrası için bir barda çalışırdım. Banka hesabımda zor durumda kalmayacağımı temin edercesine miktarda param vardı. Bu durum zengin falan olduğumu göstermiyordu. Bu hayatta babamdan kalacak şirketim ve yüklü miktarda mirasım olmadığından bu hayatta her şey ile tek başıma yüzleşmek zorunda kalmıştım. Kontrollü bir hayat sürmek en önemli prensiplerimdendi. Para biriktirmek neredeyse en disiplinli olduğum ayrıntıydı. Yaşadığım ev iki odalı geniş ve ferah salonlu küçük sayılabilecek bir evdi ve konum olarak mükemmel bir yerdeydi. Eski yapı ve birçok tadilata ihtiyacı olmasına karşılık burada yaşamayı seviyordum. Evin sahibi, birkaç kere satmak istemişti fakat alıcısı olmadığından hala kiracısı ben ve ev arkadaşım Kate'ydi. Kate; Güney Afrikalı, hayatı hür ve uç noktada yaşayan, eğlence düşkünü olan bir karakterdi. Fakat dünya üzerinde tek dostum olduğu gerçeği ile neredeyse kardeşim gibiydi. Onun hikayesi Afrika'da evlatlık alındığı ailenin Amerika'ya taşınması ile başlıyordu. Onu evlatlık alan aile, bir kaza geçirmiş ve bu kazada onu evlatlık alan annesini kaybetmişti. Onu evlatlık alan babası ise ikinci evliliğini yapıp bir de ikinci karısı hamile kalınca Kate, istenmeyen bir çocuk olmuştu. Kate burs kazanıp Fransa'ya geldiğinde kendi hikâyesini yazmaya karar vermiş ve bir daha babası ile hiç görüşmeme kararı almıştı. Burada hukuk okuyordu. Geleceğin cengaver avukatlarından olacağı da kesindi. Onun hikayesi oradan oraya savrulmak yerine, daha güçlü olmaktan geçiyordu. Mükemmel bir kadındı. Fakat aynı şeyi kalbi için söylemek imkansızdı. Aşk ve bağlılık kavramlarına oldukça karşıydı. Anne olmak, bir aile kurma hayali olan insanlara verdiği tek cevap, "Evlenmek, aile kurmak, çocuk sahibi olmak bana sanki bedenimin ölümcül bir hastalığa yakalandığını söylemeleri gibi hissettiriyor" demişti. Şu anda benim içinde uzak bir ihtimal olsa da hayatımın belli bir evresinde beni gerçekten seven ve âşık olduğum kişi ile bu adımı atacağımı biliyordum. Tamam, bir gün o karanlık ateşli bakışları unutabilirsem diye de söylendim kalbime. Elimde duran ve gayet sıcak ve ayıltıcı olan sert kahvemden bir yudum aldığım esnada açılan oda kapısının ardından Kate ve gece yanında gelen bilemem kaç milyonuncu sevgilisine dönmedim. Derin bir nefes aldım ve bakışlarımı manzaradan ayırmadım. Sabaha kadar kulaklarımı rahatsız eden ve gerçekten midemi bulandıran seslerini, inlemelerini hatta çığlıklarını duymak ve uyumaya çalışmak sinir bozucu olduğu yetmezmiş gibi sabahta öpüşmelerini dinlemeye maruz kalmak, günümün nereye doğru gittiğini gösteriyordu. Kate, hala uyuyorum havasından henüz çıkmamış ses tonu ile "Günaydın tatlım" dediğinde ise gözlerimi göğe diktim. Onu çok seviyordum. Evet aynı kaderi paylaşıyorduk ve bu hayatta tek dostum olabilirdi. Fakat artık ayrı evlerde yaşama kararı alma vakti gelmişti. Her sabah tanımadığım üçüncü bir kişinin evimde dolanmasını artık onaylamama kararı almam gerekiyordu. Ona dönüp sırtımı balkonun Fransız korkuluklarına yaslayarak, kahvemden bir yudum daha aldım ve tek kaşımı kaldırarak ona tek kelime etmeden baktım. Birkaç saniyelik bakışımın ardından Kate, "Tamam, fazla ses çıkardık sanırım özür dilerim. Bir daha ki sefere dikkat edeceğim" dediğinde derin bir nefes alıp verdim. Kate'nin kötü yanlarından biride hatalarını ve verdiği rahatsızlıkları bir dahakine kesinlikle olmayacak deyip anında unutmasıydı. Onun için "Bir dahaki sefere sen bulduğun erkeklerin evinde kalmayı dene ve bu eve getirme" dediğimde gözleri bir anda açılan Kate, "Başka birinin yatağında uyuma problemin olduğunu biliyorsun" diyerek karşılık verdi. Verdiği cevaba karşılık dik dik bakarak, "Artık ne problemin olduğu ile ilgilenmiyorum. Yan odamda porno film çekilirken uyumam imkânsız ve ben senin hayatını yaşamıyorum. Çalışıyorum ve sabah zinde kalkmam gerekiyor. Garip, garip çıkan zevk sesleri ve orgazm olurken ettiğiniz küfürler gerçekten sinirimi bozuyor ve bu şekilde devam ederse kendime bir ev bakma zamanımın geldiğine inanacağım" dediğim şoka giren Kate "Hey ne kadar zamandır biri ile birlikte olmuyorsun sen? Yada hiç sevgilin olmuş muydu? Çok stresli görünüyorsun ve bu orgazm olmayan kadın stresi" dediğinde elimdeki sıcak kahveyi suratına fırlatma isteği ile dolup taştım. Hayatımda hiç orgazm olmadım ve beni olmadığım bu hissin eşiğine getiren tek adam ile yaklaşık 2 saat sonra toplantım vardı. yaşadığımız sadece on dakikalık bir durum için yıllarca her gece onu rüyamda gördüğüm yetmiyormuş gibi birde bu gün onunla karşılık duracaktım. Gözlerine bakacak ve bana o gece nasıl baktığını hatırlayacaktım. Evet, stresliydim ve bu orgazm olmadığımdan değildi. dişlerimi sıktım ve sakin çıkarmaya çabaladığım sesimle, "Rahatsız oluyorum Kate! Bunun hayatımda biri olmayışıyla ve ya senin gibi cinsellik aktivitelerim olmadığından değil. Bunu sana bir daha söylemeyeceğim ben bakireyim. Hiçbir erkek ile birlikteliği olmadım ve orgazm stresinde falan değilim. Sadece erkek arkadaşların ile sevişme anının her sahnesini bizzat dinlemek zorunda olmak istemiyorum. Onun için buna bir çözüm bulmanı istiyorum" dedikten hemen sonra ona daha sert bakarak, "Her sabah tanımadığım bir adam ile göz göze gelmekte istemiyorum. Bazılarını üstsüz gördüğüm bile oluyor ve bunu hiç istemiyorum" dediğimde yutkunan ve bana korku dolu bakışlar ile bakan Kate, "Anlıyorum. Tamam, tarzlarımızın farklı olduğuna iki senedir alışamadım. Ciddiyim bundan sonrasına dikkat edeceğim" dediği esnada kahvemi eline verdim ve "Eve gerçekten sevdiğin ve birkaç kere daha görüşeceğin biri olmadığı sürece erkek gelmesini istemiyorum Kate. Cinselliğinde bir anlamı olmalı. Sabahında tanımadığın ve bir daha görmeyeceğin biri ile bedenini paylaşmak nasıl bir zevk alma şeklidir?" diye sorduğumda bana sanki başımın üstünde uzaylı antenleri varmış gibi bakmasına anlam veremedim. Bir adamın elleri bedenimde dolanacaksa içimi kıpır kıpır eden biri olmalıydı. Ona aşık olmalıydım yoksa bunun ne anlamı vardı? Kate bir süre bana baktıktan sonra, "Bu bir ihtiyaç" Karşılığını verdi. Derin bir nefes alarak başımı sağa sola salladım. Ona bunu anlatmak ile uğraşacak olursam kesinlikle ilk görüşmeye geç kalacaktım. Onun için "Benim için değil" dedim. Sehpanın üzerinde duran çantamı, dosyamı ve anahtarlarımı alarak Kate baktım, "Bence gerçekten ayrı evleri düşünelim. Ben artık mezun oldum ve düzenli bir ev hayatına ihtiyacım var. Bu şekilde arkadaşlığımız gerçekten zarar görecek ve ben bunu istemiyorum" dediğimde Kate, "Bunu daha uygun bir zamanda konuşmaya ne dersin?" dedi ve üzerimi inceledikten hemen sonra " Ve neden okula gidiyormuş gibi giyinmemişsin?" diye sordu. Bu sorusu ile aslında tüm gerginliğimin ana kaynağını hatırlayıp daha da gerildim. Ardından "Okulun Staj programına başlıyorum, üç ay sonra lisansım ve diplomam elimde olacak. Daha iyi bir iş için son bir adım. "Diyerek açıkladığımda Kate kaşlarını çattı ve bana "Bir sorun var ve bu benim eve getirdiğim erkekler ile alakası olan bir şey değil" dediğinde yıllardır içimde taşıdığım hüznü açıklamak ve rahatlamak istedim. Çok fazla gergindim ve bunu aşmadan karşısına dikilirsem kesinlikle anlayacaktı. Komik olmak istemiyordum. Artık 26 yaşındaydım ve liseli kızlar gibi bir öpücükte saplantılı kaldığımı düşünmesini, onu hala hatırlıyor olduğumu, unutmadığımı düşünmesini gerçekten istemiyordum. Derin bir nefes aldım ve koltuğun üstüne çökerek oturdum. Ters giden bir şeylerin olduğunu anlayan Kate hızla yanıma geldi ve "Sorun ne?" diye sordu. Bir sorun yoktu. Muhtemelen beni hatırlamıyordu bile, belki de hatırlıyor ve küçük ergen bir kız olarak düşünüyordu. Bana yaptığı bir kötülükte yoktu. Aslında tam olarak bir acım yoktu. Sadece gururum kırılmıştı ve bu biraz acı veriyordu. "Firma sahibini Türkiye'den tanıyorum ve gerçekten küçük düşürücü bir anda karşısındaydım. Beni hatırlayıp hatırlamadığını bilmiyorum. Gerçekten uzun bir zaman oldu. Unutmaması için bir neden de yok . Fakat, insan kaynakları yerine onunla görüşecek olmam beni hatırladığını gösteriyor. Onunla yeniden karşı karşıya gelecek olmam gerilmemi sağlıyor ve gerçekten çok gerginim" diyerek açıkladığımda ise Kate bana kahkaha atarak karşılık verdi. Bu çok sinir bozucuydu ve ona gözlerimi dikerek baktım. Biraz daha saygılı olabilirdi. "Komik olan Ne?" diye sordum. Kate ise daha çok kahkaha atarak, "Bunca yıldır neden hayatında biri olmadığını anladım. Senin âşık olduğun adam bu firma sahibi ve sen aşık olduğun adamın karşısına çıkacağın için gerginsin" dediğinde yerimden kalktım ve ona hiç bakmadan "Saçmalama! Sadece gerginim ve o duygusuz adama aşık olacak kadar kafayı yemedim" dediğimde arkamdan sadece kahkaha attığını duyuyordum. Hayır ona aşık değildim. Sadece tüm hücrelerimi titretiyor ve bedenimin yanmasını sağlıyordu. Bakışlarının değdiği her bir yanım cayır, cayır yanıyordu. Kalbim içimde deli gibi atıyor, zihnim kontrolü tamamıyla arzularıma bırakıyordu. Sadece bu kadar ve bunun adı aşk değildi. Başımı sağa sola salladım ve bunu düşünmemeye çabaladım. Daha fazla gerilmemek adına ona bakmamayı ve evden çıkmayı tercih ettim. ............................. 1 saat içinde Paris'in en ünlü caddesinde lüks bir mimari içinde yer alan plazanın devasa kapısından geçerek şirkete adım attım. Her ne kadar kalbim delirmiş gibi atsa da bunu duymamaya çalıştım. Ben o zamanlar Savaş Bey'in asistanıydım ve hatırlanmaya değer bir şeyim yoktu. Adımın Nazlı olduğunu biliyordur belki garip gelmiş olabilirdi fakat artık gözlük kullanıyordum. Sarı saçlarımı koyu kahveye boyatmış ve lens kullanmaya başlamıştım. Bundan dört yıl önce daha çocuksu bir tavrım varken, şimdilerde biraz daha olgun kadın görüntüm vardı. Kesinlikle beni tanımayacaktı. Derin bir nefes aldım ve ilk adımımı girişten içeriye attım. Hızla ilerlerken danışmada duran zarif bayan, "Nasıl yardımcı olabilirim?" diye sorunda ona kim olduğumu ne için geldiğimi söyledim. Birkaç dakikanın ardından yanıma gelen orta yaşlardaki bir kadının bana "Merhaba Nazlı Hanım, bizde sizi bekliyorduk. Hoş geldiniz" diyerek onu takip etmemi istediğinde kalbim daha da heyecanla atmaya başladı. Sadece üç ay zaten onunla çalışmayacağım diye düşünürken kadın, "Taner Bey, işe alımlarda tüm elemanları görmek ister. Buna stajyerlerde dahil. Özellikle stajyerler ile tanışır. Aralarında ışık gördüğü olursa devam etmek için fakat, şu ana kadar bu ışığı gördüğü biri olmadı. " dediğinde kaşlarımı çattım. Bir yandan da rahatladım. Çünkü tanıdığından değil, prensibi olduğu için karşısında olacaktım. Kadın, bana biraz şirince sırıtarak "Çok uzun sürmez genelde görüşme kısa süreli oluyor. Fakat, uyarmadan geçmeyeyim çoğu bu odadan direk çıkışa uğurlanıyor. Senin istisnai durumun Staj olması ve yine belirteyim staj süreni yakından takip edecektir." Dediğinde yutkunmadan edememiştim. İçimden seni hatırlamıyor diye tekrar ederken geldiğimiz odanın önünde durduk. Odanın kapısı modern bir tarzdaydı. Fazlasıyla kaliteli bir meşe ağacından yapıldığı her halinden belli oluyordu. Kahve rengine boyanmış ve hemen ortasındaki kaliteli tabelada ' Yönetim Kurulu Başkanı" yazıyordu. Kalbimin durma noktasına geldiğini hissettim. Nefes almak hiç bu kadar zor olmamıştı. Kadın kapıyı çalıp açtığında bana "Gel sende" diyerek beni peşinde sürükledi. Girdiğim geniş, mükemmel dekore edilmiş aydınlık ve ferah odanın içinde tam karşımda duran Taner Ilgaz'a baka kaldım. Devasa büyüklükteki özel yapım masanın arkasında, MAC bilgisayarın başında gözlükleri ile tüm kadınların kalbini tekletecek görüntüdeydi. Keskin çene hattı ve gözlerini bir an bile bilgisayardan ayırmayışından yoğunluğunu anlayabiliyordum. Şirketinde çalışacak olan personellerin sadece insan kaynakları seçimine bırakmaması onun için önemli olmalıydı. Fakat, şu anda bu durumu düşünemeyecek kadar gergindim. Kadın "Taner Bey N.." daha ismimi tam olarak söyleyemeden Taner, sert ve bir o kadar da net çıkan sesi ile bir anda gözlerini bilgisayarından ayırdı ve "Nazlı Güçlü" diye ismimi tek seferde söyledi. Kadın ise aynı anda susup "Evet efendim." Dediğinde Taner, kadının hemen arkasında duruşuma aldırmadan "Nazlı Hanım, buyurun" diyerek beni ön tarafa doğru çağırdı. Kelimeler ağzından Fransızca değil Türkçe çıkmıştı. Hala göz göze gelmemiştik ve kadına Fransızca olarak, "Tamam, siz çıkabilirsiniz" derken eli ile oturmamı işaret ediyordu. Aynı esnada ise "Sizde oturabilirsiniz ayakta kalmayın" dediğinde aradaki mesafeye şükrettim. Gerginliğim biraz olsun yerini rahatlamaya bırakıyordu. Tavrına bakacak olursam kesinlikle beni tanımamıştı. Onun gibi birinin beni tanımıyor oluşu şaşılacak bir durum değildi. Taner, elindeki dosyama baktı ve kaşlarını çatarak, "Bölümü derece ile bitirmişsin. Üstelik yer aldığın projeler yardımcı olmak için bile olsa harika. Umarım buradaki üç aylık süre içinde de birçok şey öğrenirsin. Senin gibi başarılı öğrencileri bünyemde görmek zevk verir" dediğinde hala konuşamıyordum. Bir şeyler söylemem gerekiyordu onun için kendimi toparladım ve "TI DESING bünyesinde çalışmak istemiyorum. Sadece stajımı bitirmek ve kendi ofisimi açmak istiyorum." Dedim. Bir an olsun duraksadı ve saniyelik bile olsa dudaklarına bir gülümseme yerleştiğine yemin bile edebilirdim. Bakışları bilgisayarından ayırdı ve tek eli ile gözlüğünü çıkarıp, bakışlarını bakışlarıma sabitlediğinde nefes almak adına beynimin komutlar yağdırdığını hissediyordum. Aynı karanlık, aynı güvensizlik orada öylece duruyordu. Fakat, o yakışıklı surat hiçbir şekilde durumu düzeltmeme yardımcı olmuyordu. Bakışmanın yakıcılığını Taner Bey'in "Bunu üç ayın sonunda tekrar konuşalım" demesi bozdu. Konuşmaya devam ederken yerinden kalktı ve yanıma kadar geldi. Bende bu kısacık görüşmenin sonlandığını düşünerek ayağa kalktım. Bana uzattığı eli sıkarken bedenime yayılan umarsız yangının acısında kavruldum. Neredeyse nefes alamıyordum ama yine de kendime hâkim olmaya çalışıyordum. Taner, gözlerini gözlerimden bir an bile ayırmadan, bana saniyelerce baktı ve yüzüne yerleşen gülümsemenin kalbimi tekletmesine izin verirken, "Hiç değişmemişsin prenses" dediğinde gözlerim şaşkınlıkla ona baka kaldı. Elimi, elinin içinde bırakmadan beni kendine çekti ve bakışlarını bakışlarımdan ayırmadan, "Gözlüklerini çıkarmış, saçını boyatmış, kıyafet tarzını değiştirmiş ama iki şeyi değiştirmemişsin. O kalbimin içini gördüğünü düşündüğüm bakışların ve "dedi. Gözlerini kapayıp sakin bir nefes aldı. Ardından boğuk çıkan sesi ile "Kokunu" dediğinde ona sadece baka kaldım. Aman Tanrım beni hatırlıyordu. Lanet olsun beni hatırlıyordu. Ben içimde kurtulma planları yaparak kalbimi susturmaya çabalarken Taner Bey, "Tamamen hatırladığım gibisin" dediğinde kaşlarımı çattım. Bu kadar dalga geçmenin yeterli olacağını düşünüp öfkeyle elimi ellerinin arasından çektim ve ondan biraz uzaklaşarak, "Hatırladığın odadan çıkalı çok oldu "diyerek karşılık verdim. Bakışlarındaki üzüntüyü görmezden gelemedim. Tüm bedenimi saran öfkeye engel olmadığım gibi onun da bunu hissetmesini istiyordum onun için, "Sana dair hatırladığım tek şey, bakire olduğum için dalga geçip o kapıdan çıkıp gidişindi. Değiştim, en azından o geceki kadar saf değilim artık" dediğimde çatılan kaşlarına öfke dolu bakışlarım ile karşılık veriyordum. Pes eden ben olmayacaktım. Bu sefer yenilen ben olmayacaktım. Bu üç ay gerçekten çok acımasız geçecekti. Bunu tüm ruhumla hissediyordum fakat, bu sefer onun o karanlık bakışlarının cazibesine kapılmayacaktım...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD