1.BÖLÜM

5000 Words
Selamun aleyküm Keyifli okumalar... 2 YIL ÖNCE -Anne benim ne işim tanımadığım birinin düğününde. -Ne demek tanımadığım. Kızım kaç yıllık kapı komşumuz. Çocukluğunuz beraber geçti Sıla ile. Sen kalkmış tanımadığım de. -Off anne of. Yahu benim finallerim var. Onlara çalışmam gerek. -Gelince çalışırsın. Hadi kalk hazırlan. -Sonuçlarım kötü gelirse sorumlusu sensin. -Kardelen delirtme beni kızım. Bir saate hazır ol. Ağabeyin bizi götürecek. Annemin odadan çıkması ile söylene söylene ayaklanıp dolabın kapağını açtım. -Ne giyeceğim ya? Of anne offff. Dolaptan elime geçen ilk elbiseyi alarak üstüme geçirdim. Takacağım çantayı da ayarlayınca telefonumu da alarak odadan çıkarak salona geçtim. Annemle babam hazırlanmış beni bekliyorlardı. Babam geldiğimi görünce ayaklanmıştı. -Batuhan 'a söyleyin çocuk gelmesin. Üçümüz gideriz. Çocuğun bir pazarı var, onu da düğün köşelerinde geçirmesin. -Dur ben arayayım. Annem telefonunu alıp ağabeyimi arayıp konuşarak gelmemesini söyleyip kapatmıştı. -Şuraya bak , ağabeyimin bir pazarı var gelmesin diyorsunuz beni arkanızdan sürüklüyorsunuz. Nerede adalet Doğan ailesi. Ben de gelmiyorum. -Kardelen!!! Annemin gözlerini belertmesi ile oflayarak dolaptan elbiseme uygun bulduğum babetleri alarak evin kapısını açarak dış tarafa koyup ayağıma geçirdim. Annemlerde aynı şekilde ayakkabılarını giyince hep beraber arabaya yönelmiştik. Arka koltuktaki yerimi alınca annem ve babamda yerlerine oturmuşlardı. Babam arabayı çalıştırıp düğün salonuna doğru sürmeye başlayınca annemin sesi ile ona baktım. -Kardeşine mesaj at, dersaneden sonra ağabeyimler geçsin. Biz eve geçene kadar orada kalsın. Alt kata da tek başına inmesin. -Tamam anne. Annemin söylediklerini anlatan bir mesaj Mine'ye atarak sırtımı koltuğa yasladım. Dakikalar sonra evimize çok az uzak olmayan düğün salonuna geldiğimizde yan yana salona geçmiştik. Girişte gelin, damadın anneleri ve babalarının karşılamaları ile boş masalardan birine geçip oturmuştuk. Annem gelen misafirler hakkında yorum yaparken babamda etrafı izliyordu. Ben de boş boş telefonda takılıyordum. .... Saatler birbirini kovalarken halaylar çekilmiş, pasta kesilmiş, sıra da takı töreni vardı. -Hadi kızım bizde takımızı takıp gidelim. -Anne, babamla gidin. Ben buradayım. -Geldiğinden beri yüzün bir gülmedi be kızım. Gel dediğime pişman ettin beni. -Ben kapıdayım. Bizim aracın önüne gidiyorum. Annem söylene söylene babamın koluna girip gelin ve damadın yanına giderken ben de daha fazla oturmayıp çantamı alıp salondan çıkarak babamın aracımızı park ettiği noktaya gittim. Arabanın anahtarını almayı unuttuğum için mecburen aracın önünde beklemeye başladım. Dakikalar birbirini beklerken annemler hâlâ gelmemişlerdi. Onları beklerken dilim damağın kurulduğundan ileride gördüğüm büfeden kendime soğuk birşeyler almaya karar vermiştim. Bufenin önüne geldiğim de önümde birkaç kişi olduğundan sıramın gelmesini beklerken bir yandan da çantamdan cüzdanını çıkardım. -Lan oğlum bekleyin iki dakika. Sigara alıp geliyorum. Arkamdan böğüren şahıs ile irkilmiştim. -Kusura bakmayın sizi de korkuttum. Bana yönelik söylenen cümle ile mecburen arkamı dönmüştüm. -Önemli değil. Tekrar önüme döndüğüm de sıradan bir kişi eksilmişti. -Siz de mi düğünden çıktınız? Çevrede başka düğün salonu olmadığından aynı düğünden bahsediyordu. Arkamı dönmeden kafamı salladım. -Kız tarafı mı erkek tarafı mı? Konuşmaya ne meraklı çıkmıştı bu adam. Göz devirip arkama dönmüştüm. -Kız tarafı. Yüzündeki sırıtış dişleri görünecek şekilde büyümüştü. -Ben de kız tarafıyım ama çıkaramadım sizi. -Sıla ile aynı mahallede oturuyoruz. Komşuyuz. -Yaa... Önümdeki adamın da gitmesi ile büfedeki adama dönmüştüm. -Soğuk bir içecek alabilir miyim. -Hemen getiriyorum. Adam sol tarafındaki dolaptan soğuk bir çay getirip önüme bırakınca ödemeyi yapmıştım. -Teşekkür ederim, iyi günler. Kolay gelsin. Kenara kaldığında arkamdaki şahıs da kenara kaymıştı. -Bir problem mı var beyefendi? Elini ensesine atıp okşadığında yüzüme bakmıştı. -Tanışmadık. Ben Çağlar. Sıla'nın kuzeniyim. Gözüm karşımdaki adamın arkasına takıldığında annem ve babamı görmüştüm. -Memnun oldum, iyi günler. Kenardaki boşluktan sıyrılıp geçtiğim de yine o adamın sesini duymuştum. -Eee sen adını söylemedin? Duymamazlıktan gelip karşıya geçeceğim sırada caddeyi annemin sesi doldurmuştu. -KARDELEN KIZIM BU TARAFDAYIZ. Annemin bağırması ile adımı söylememe hayalim suya batmıştı. Ahh anne şimdi yaptığın iş miydi. -Tanıştığıma memnun oldum Kardelen... Kardelen çiçeği... Arkamdan duyduğum ses ile ne kadar kendime arkamı dönmemeyi tembihlesem de başaramamış arkamı dönmüştüm. Döndüğümde adamın yüzündeki gülümsemenin daha da büyüdüğünü görmüştüm. Yanağında ölüm çukuru mu vardı yoksa bana mı öyle gelmişti? Hızlıca önüme dönüp karşıya geçmiştim. İki dakika içinde arabadaki yerimi alınca babam da arabayı çalıştırmıştı. Susuzluğumu gidermek için aldığım soğuk aklıma gelince ağzını açıp hemen yudumladım. İçeceğimi içerken arabanın u dönüşü kapıp karşı şeride geçmesi ile gamzemi adam ile göz göz gelmişti. Boştaki eli ile el sallayınca içtiğim içecek boğazımda kalmıştı. Kısa öksürük krizinden sonra kendime gelmiştim. .... Eve geldiğimizde yengem hazırda yemeğinin olduğunu söyleyince üçümüz de üst kata çıkmıştık. Annemle babam salona gerçekten yengem ve Mine ile salondaki masayı hazırlamıştık. Yengem çorba tenceresini alıp salona geçince biz de son eksikleri alıp hemen arkasından salona geçmiştik. Yengemin çorbaları doldurması ile bizimkilerde masadaki yerlerini almış, yemeğimizi yemeye başlamıştık. Mine' nin dershanesi, gittiğimiz düğün derken konudan konuya atlayarak yemeğimizi yemiştik. Yengemle beraber masayı toplayıp, kirlileri halletmiştik. Ağabeyim çay içelim, öyle alt kata inin dese de finallerimi bahane ederek bizimkileri de zorla kaldırmıştım. Hayır yani biraz daha burada kalsak ev alev alacaktı. Ağabeyim sürekli eşine göz kırpıp kulağına birşeyler söylüyordu. En son yengem boşalan sürahiye şu doldurmak için gittiğinde ağabeyimde arkasından gitmişti. Birkaç dakika sonra ikili geri salona döndüğünde kıpkırmızı olan yengemle karşılaşmıştık. Kim bilir mutfakda ne yaramazlık yapmıştı da karısı domatese dönmüştü. -Sanane Kardelen sanane. Evli değiller mi istediklerini yaparlar. Aklıma gelen düşünceleri itip dolaptan temiz kıyafetler çıkararak hemen duşa girmiştim. Kısa bir duş alarak başıma dolarıyım havlu ile odaya geçerek bugün başladığım derslerimin başına geçtim. Ağabeyimin özel hayatını düşüneceğime ders çalışmam daha yararıma olacaktı. .... Saat gece üçe gelirken oturduğum yerden kalktım. Ders çalışmaktan her tarafım tutulmuştu. Sessiz olmaya çalışarak odadan çıkıp lavaboya geçtim. İşimi halledip geri odaya döndüğüm de bu sefer direkt yatağıma geçmiştim. Finallere çalışayım derken hasta edecektim kendimi. 1 AY SONRA Nihayet stajım bitmişti. Bizim kızlar gün sonunda bir yerde oturup yemek yiyelim dediklerinde günlerdir bir bahane bulup gitmiyordum ama bugün mecburen kabul etmiştim. Hep beraber kızlarla hastaneden çıkıp hastaneye yakın bir cafeye giderek siparişlerimizi vermiştik. Dakikalar sonra siparişlerimizin gelmesi ile görmemişler gibi yemeklerimizi yemeye başlamıştık. Garsonun gelip boş tabakalarımızı götürmesi ile kızlar tatlı, çay siparişi verirken ben sadece çay istemiştim. Herkes bir telden konuşurken adımı duymamla kafamı kaldırdığım da Sıla 'yı görmüştüm. -Merhaba Kardelen. Ayıp olmasın diye yerimden kalkıp sarılmıştım. -Merhaba... Nasılsın? Neler yapıyorsun? -İyiyim, bizde kuzenlerle buluşalım dedik. Sen ne yapıyorsun? Eliyle ilerdeki masayı gösterdiğinde Sıla'nın düğününde tanıştığımız gamzeliyi görmüştüm içlerinden. Masadaki herkes kendi halindeyken o pür dikkat buraya bakıyordu. Hatta onların olduğu masaya baktığımda gülümseyip göz kırpmıştı. Vay anasını sayın seyirciler gömün beni gamzelinin çukurlarına... ❄ -Kardelen, iyi misin? Daldın gittin. -İyiyim. Sanırım stajda bugün biraz fazla yoruldum. -Staj mı? Son senen mi? -Yok, üçüncü sınıfa geçtim. Klinik yaz stajı uygulamamız var. -Hmm, anladım... Ee şey biz buradan annemlere geçecektik. Kalkacaksan sen de gelsene. İki araba gideceğiz, araçlarda yer var. -Teşekkür ederim ama biraz daha oturayım, öyle geçerim eve. Cümlemin bitmesiyle bizim kızlardan biri araya girmişti. -Biz de birazdan kalkarız, sen git istersen. Hem sürekli ne zaman kalkarız diye bizi darlıyordun. Al sana eve gitmenin fırsatı. Başımı Melek 'e çevirip gözlerimi belirttim. Gitmek istemiyorum diye böyle söylüyordum ama hanımefendi beni bozuyordu. -Toparlan öyleyse Kardelenciğim. Bİz de toparlayalım. Kapıda görüşürüz. -Rahatsızlık vermek istemem. Siz gidin, taksi veya otobüse binerek eve geçerim. -Ayy ne rahatsızlığı. Hadi bekliyorum. Sıla'nın gitmesi ile yetime oturdum. -Yahu onlarla gitmek istemediğim için oturacağız diyorum beni niye bozuyorsun. -Niye be? -Sonra anlatırım... Madem kalkacağız dedin hadi siz de kalkın. İyice yalancı konumuna düşmeyelim. -Tamam. Ama daha sonra bize gerçek nedenini anlatacaksın. Unutturacağı sanma. -İyi, tamam be. Hesabı isteyip Alman usulü ödememizi yapınca hep beraber ayaklanarak dışarıya çıkmıştık. Kızlarla vedalaşıp Sıla ve kız kardeşinin yanına gitmiştik. Ayaküstü sohbet ederken drkeklerin arabaları getirmeye gittiklerini söylemişti. Dibimizden gelen korna sesi ile irkilmiştim. Kafamı kaldırıp baktığımda Sıla'nın eşini ve gamzeli şahsi görmüştüm. Sıla'nın eşi sürücü koltuğundayken o şahıs da yanındaki koltuktaki yerini almıştı. Sıla sürücü koltuğunun arkasındaki boşluğa oturunca kardeşi ortaya oturmuş ve diğer cam kenarı da bana kalmıştı. Gamzeli şahsın tam arkasına oturacaktım. Ahh be Melek uygun bir zamanda o çeneni tutamadığım için saçını başını yolmaz mıyım ben senin. Ben de istemeye istemeye arabadaki yerimi alınca yola koyulmuştuk. Sıla'nın kız kardeşi sosyal medya da paylaşmak için çektiği fotoğraflar arasından seçim yaparken öndeki ikili kendi aralarında sohbet ediyordu. Sıla da arada onlara katılsa da yorgunluktan sesimi bile çıkarmıyordum. -Kardelen , sen sosyal medya kullanıyor musun? -Evet. -Yengen falan ben de ekli de senin adını bulamadım. -Staj, okul vs. derken beni engellemesinler diye hesaplarını dondurdum. Uzun bir süre kullanmama kararı kaldım. -Zor olmadı mı? -Hayır, zaten pek kullanmıyordum. Ara sıra vakit geçişin diye bakınıyordum. Bu sefer konuşmamızı adının Serdar olduğunu sonradan hatırladığım damat bölmüştü. -Boşverin i********:ı falan, gittiğimiz cafeye yakın bir yer de mı staj yapıyorsun Kardelen? -Evet, cadde üzerindeki özel hastenede stajımı yapıyorum. -Tatil boyunca mı gideceksin? Nasıl oluyor sizin staj işleri? -Ha... -Ayy yeter be kızı sorguya resmen çektiniz karı, koca. Kardelen abla bizimle geldiğine pişman oldu. -Sus kız. Sıla'nın konuşması ile eş zamanlı olarak Derya'nın çığlığı arabada yankılanmıştı. -Ya ne yapıyorsun? Kopardın etimi. Sıla cevabını eğilip Derya'nın kulağına söylemiş ve Derya başka konu açmıştı. Konu bu sefer gamzeli beydi. Onun üniversite hayatı, stajı falan konuşulmaya başlanılmıştı. ..... Aracın mahalleye girmesi ile rahat bir nefes almıştım. Birkaç dakika içinde evime, yatağıma kavuşacaktım. Aracın Deryaların kapısının önünde durması ile beklemeden indim araçtan. Diğerlerin de inmesi ile Sıla ve eşine yönelik teşekkürlerimi ileterek daha fazla oyalanmadan evimin yolunu tuttum. .... Eve girdiğim gibi uyumayı düşünsem de annemin zoruyla duş alıp, birşeyler atıştırarak ancak yatağıma geçebilmiştim. Sanırım staj bitene kadar ben de bitecektim. -Kendine gel Kardelen. Daha yolun basında böyleysen ileride mesleğini nasıl yapacaksın acaba... Toparlan kendine gel. .... -Sen git yemeğe. Ben de Ali hocaya yardımcı olup geliyorum. Büşra hemşire yönünü yemekhaneye çevirirken daha fazla ayakta dikilmeyip müşaade odasına geçtim. Ali hocayı görmeyi beklerken sedyede yarı uzanmış halde duran gamzeli beyi görmüştüm. Ben neyi kaçırmıştım? Gamzeli beyin burada ne işi vardı? -Siz? -Merhaba Kardelen. Kapının açılması ile Ali hoca gelmiş ve ben de tepki verememiştim. Ali hoca kenardaki küçük lavaboda elini yıkayıp eldivenleri eline geçirince ben de aynı işlemleri gerçekleştirip gerekli malzemeleri hazırlamıştım. -Geçmiş olsun. Görünene göre yaranız yeni olmuş. En fazla yirmi dört saatlik bir yara. -Evet, dün bu saatlerde olmuştu. Ufak bir iş kazası. -İlk hafta dikişlerinizi çok zorlamasanız gerekiyor. Yoksa bugün ki gibi dikişleriniz yine patlar... Bir hafta boyunca sağ elinizi hiç kullanmamaya çalışın... -Anladım. Dikkat ederim. -İki haftanın sonunda evinize yakın bir hastaneye gidip duruma göre dikişlerinizi aldırabilirsiniz. -Ağrı olduğunda gelebilirim değil mi? -Elbette. -Hmm, şey sanırım dikişler payladığından ağrım çok, serum falan takılır mı acaba? -Benim işim bittiğinde 500mg serum Kardelen hemşire takar. .... Ali hocanın dediği gibi olmuş, gamzeli beyin eline onüç dikiş atarak odadan çıkınca ben de eldivenlerimi değiştirip serum takmak için damar yolunu bulmaya çalışıyordum. Tabi benim gibi biri için tam bir faciaydı. Adamın kolunu kevgire çevirmiştim. Kolunun acısı elinin acısının önüne geçmişti. Serum istediğine çoktan pişman olmuştu bile. Sırf kötü birşey söylememek için sol elini sıkmış, dişlerini ise sıkıyordu. -Ben çok özür dilerim. Canınızı çok yaktım. Ama yani ben ne yapayım. Toplasan yirmi kişinin damar yolunu açmadım. Yanında görev aldığım hemşire hamile. Biz de tam yemeğe gidecektik. Ali hoca yanına bir hemşire çağırınca Büşra hemşire yemeğini yesin diye ben giderim dedim. -Önemli değil... Zaten buraya öğrenmek için geldin. Zamanla sen de işinin ehli olacaksın. -Yine de özür dilerim. Serum istediğinize pişman oldunuz sanırım. Bir yandan konuşurken bir yan da damar yolunu bulmaya çalışıyordum. -Buldum... Buldummmm. Damar yolunu bulmakla kendimden beklenmeyecek şekilde tepki vermiştim. -Pa. Pardon. Kaptırdım sanırım. Gülümseyerek önemli değil der gibi omzunu silkeleyince utanarak başımı önüme eğdim. Zor da olsa serumu takınca ayakkabında ayaklandım. Sterilize edilecek ürünleri kutulara koyup eldivenlerimi çıkartırken aklıma geçen gün ki konuşma gelince burada ne işi olduğunu sormaya karar verdim. -Geçen gün, yani sizinle kafede karşılaştığımızda Avrupa yakasında bir mimarlık ofisinde staj yaptığınızı söylemiştiniz.... Yani şey iş günü içerisinde burada olmanız. Kısa bir afallamadan sonra boğazını temizleyip lafa girmişti. -Bugün boş günüm. Arkadaşlarla buluşmaya gidecekken trafiğe kaldım. Önümdeki araçdaki şerefsiz makas atınca sinirlenip direksiyona biraz sert basınca dikişlerim açıldı. -Anladım. Daha dikkatli olmamız gerekiyor. Ali hoca dikiş atarken gördüm, sinirlinize çok yakın yerlerde dikişleriniz var. İleride işinizi yapmak istiyorsanız elleriniz konusunda çok dikkatli olmamız gerekiyor. -Sen söyledin ya, daha dikkat ederim. Eldivenlerimi çıkarıp ellerimi yıkamıştım. Serumla baktığımda neredeyse yarılandığını görünce gidip gitmeme arasında kararsız kalmıştım. Bir şekilde tanışıklığımız vardı. Burada bırakıp gitsem ayıp olabilirdi. Ee kalmaya kalksam ne diye kalacaktım. Zaten her gelen tanıdığının yanında ağzı kulaklarında kalıyordun di mi Kardelen hanım? Beni beni iç sesini kaldırabileceği düşünüyorsun çok büyük yanılıyorsun çakma hemşire. Büyük bir ikilemin sonunda gamzelinin yanında kalmaya karar vermiştim. Tabi bunu belli etmemek için tıbbi aletlerin olduğu dolabı düzeltmeye karar vermiştim. Gerçi gayet düzgün olan dolabı düzeltmem ne kadar dikkat çekiciydi. Salaksın Kardelen salak. Adam da sırada onun için durduğunu anlamadı zaten. -Daha yeni ağrım olduğunda hastaneye gidebilir miyim diye sordum da, düşününce çok saçma buldum. Ağrı ile sağlık çalışanlarını boşuna mevsim etmek vatandaşlık görevlerine aykırı. Ne söyleyeceğimi merak ediyorsun. Bu yüzden devam et der gibi başımı sallamıştım. -Diyorum ki ağrım falan olduğunda hastaneye gitmek yerine sen bana yardımcı olsanız? Ağrım olduğunda seni arasam, sen bana ne yapacağımı söylesen? Ee tabi önce bana telefon numaranı vermen gerekir. ❄ -Abla hadi artık. Bak vallahi bir sonrakine annem gelecek. Ve annemin gelişi benim ki gibi sakin olmaz. Bir gelir, pir gelir. -Geliyorum dedim ya. Ne laftan anlamıyorsun. Şu mesajı atayım, geliyorum. -Ne halin varsa gör. Kapıyı çarpıp odadan çıkmıştı. -Salak. -Duydum seni. Anneme söyleyeceğim. Kapının ardından sesi gelse de oralı olmayıp elimdeki telefona odaklandım. Gamzeli hastanede dolaylı yoldan telefon numaramı isteyince anlık gaflet ile numaramı vermiştim. Ufak at da civcivler yesin. Kimi kandırıyorsun Kardelen? Resmen ağzın kulaklarında verdin numaranı. İç sesimi susturmaya çalışıp günlerdir olduğu gibi mesaj atan gamzeliyi cevap yazdım. 《Hergün soruyorsunuz ama dediğim gibi doktora gitseniz daha iyi olur. Sizi yanlış yönlendirmek istemem. Doktora gitmenizde fayda var.》 {Kendini hafife alma. Alanında gayet başarılısın. Geçen gün ki taktığın serumu unutmam mümkün değil.} 《O gün için tekrar özür dilerim. Ama dediklerimi dikkate alıp doktora gidin. 》 { Şu sizi, bizi ortadan kaldıralım artık. Ne dersin? Gereksiz resmiyeti hiç sevmem. } 《Resmiyeti severim. 》 《Size iyi günler. Ağrınız vs. olduğundan hastaneye gidebilirsiniz. 》 {Yarın hastane de görüşürüz Kardelen hemşire.} Göz devirip elimdeki telefonu yatağa atıp ayaklandım. Beş gündür gündüz hastaneye geliyor, akşamına da eli için mesaj atıyordu. Eli bahaneydi. Dikişler kapanmak üzereydi. Elini araç olarak kullanıyordu. Bunu hareketleri ve söylemleri belli ediyordu. Hoşlanıyordu... Ama fazlası yoktu. Birkaç güne unutup kendi yoluna bakacağı belliydi ve böyle biri için kendimi kaptırmayacaktım. Kaptırsam sonradan üzülen ben olacaktım. Bu yüzden en baştan araya çizgi çizmem en doğrusuydu. -KARDELEN!!! Annemin sesi ile hızlıca odadan çıkıp mutfağa geçtim. -Nerdesin sen? Kaçtır çağırtmıyor muyum seni? -Hastanedeki hemşirelerden biri dün ki hastalardan biri hakkında bilgi istedi. Ben de yardımcı olunca geç kaldım. -Hadi geç otur. Zaten hanımefendi gelene kadar bitti. Kalanını sen yapıyorsun, Mine sen de bize kahve yapıp salona getir. Ablan kalan sarmaları bitirip yanımıza gelecek. Annem ellerini yıkayıp mutfaktan çıkarken Mine de dil çıkararak yerinden kalkmıştı. -Bana bak küçük hanım delirtme beni. O saçını yolup eline veririm. -Kolaydı zaten. Benim elim de armut topluyor zaten... Ayrıca asıl delirtme beni ablacığım. Yoksa anneme yalan söylediğini söylerim. -N. Ne? Saçmalama yalan falan söylemiyorum. Uydurma kafandan saçma sapan şeyler. -He canım ondan. Kaç gündür fark etmedim mi sanıyorsun... Ayrıca telefonuna bakarken ağzın kulaklarında, biraz daha böyle devam edersen annem de farkına varacak. İşte o zaman ayıkla pirincin taşını... Neyse sana kolay gelsin. Konuşurken bir yandan da kahvelerini pişirdiğinden elinde tepsi ile mutfaktan çıkacakken kapı ağzında durmuştu. -Ne var? -Akşama artık bir trileçe yaparsın. Ağzımız tatlansın ablacığım. -Delirtme beni. Yapmıyorum tatlı falan. Bas git. Düsen yüzü ile mutfaktan çıkarken oflayarak iç harcı yaprağın üstüne koyarak sardım. Salak. Ortada hiç birşey yoktu. Boşuna yalandan tehditlerine kanmayacaktım. Korktuğum birşey yoktu. Olur da anneme söylese bile umrumda değildi. Çünkü kendimi biliyordum. ..... -Kardelen senin ki yine geldi acil de. Hasta kayıt açtırmasına izin vermedim. -Boşver onu. -Seni bekliyor. -Beklesin. Bu durumdan çok sıkıldım. Baksana diğer stajyerler farkında olmadığımı sanıp konuşuyorlar. -Boşversene başkasının ne dediğini. Hadi git. -Hayır. Her canı istediğinde buraya gelemez. Boş boş beklesin ki bunu anlasın. .... Üç saat sonra Melek tekrar yanıma geldiğinde Çağlar'ın gittiğini söylemişti. Beklettiğim için pişman olsam da artık buraya gelmemesi için böyle olması gerekiyordu. Elimdeki raporlara bakarken diğer stajyer Melis yanıma gelip oturmuştu. -Baş hemşire seni çağırıyor. -Niye? -Bilmiyorum. Ama biraz sinirli gibiydi. -Allah Allah. Ben bi gidip bakayım. Bilmeden yanlış birşey mi yaptım acaba. Melis 'i yalnız bırakıp baş hemşirenin odasına gittim. Kapıyı çalıp içeriden gelen ses ile odaya girmiştim. -Gel Kardelen. Şuraya otur. Gösterdiği sandalyeye geçip oturmuştum. -Şey, beni çağırmışsınız. Birşey mi oldu? -Doğru... Sence Kardelen sen bu hastaneye ne için geldin? -Staj için... De bunun için mi çağırdınız? -Peki neden staja geliyorsun? -Sizlerden birşeyler öğrenmek için. -Peki buraya geliş amacını doğru anlamışsın ama eksiklikler var. -Daha açık konuşur musunuz? Ne demek istediğinizi anlamıyorum. -Şöyle söyleyeyim. Daha doğrusu abla tavsiyesi olarak söyleyeceklerimi iyi dinle. -Öğle arasında yemeğini yerken kulağıma birşeyler çalındı. Sevgilin hergün hastaneye türlü bahanelerle geliyor... Yanlış anlama sevgiline birşey dediğim yok ama bu durum kordinatörünün kulağına gitmesin. -Sevgilim yok benim. -Kardelen özel hayatına karışmak gibi bir niyetim yok. Seni uyarmalı asıl nedeni işini aksattığını düşünüp okul hayatını olumsuz etki etmesinden söylüyorum... Staja geldiğim günlerde daha dikkatli olmanı istiyorum. Çünkü bir dahakine uyarmam. Bu durumu direkt rapor ederim. -Anladım. Bir daha böyle birşey olmayacak. -Görev yerine gidebilirsin. Başka birşey söylemeden odadan çıkmıştım. Daha bugün Melek 'e söylemiştim başkaları konudur diye aradan birkaç saat geçmeden baş hemşirenin odasında bulmuştum kendimi. Adımın böyle birseyde anılması beni rahatsız etmişti. Başkalarının dedidoku, sohbet konusu olmuştum. Gözümden akan yaşı silip hemşirelere ayrılan odaya geçtim. Bana ayrılan dolaptan çantamı alıp içinden telefonumu çıkararak rehberden Çağlar'ın adını bularak aradım. Sonuna kadar çalmasına rağmen açmamıştı. Bir kez daha aramaya karar verip yeşil tuşa tekrar basmıştım. Ama telefon yine açılmamıştı. Sinirden bu sefer rehberden Sıla'nın adını bularak onu aradım. Sıla kuzeni gibi değil birkaç çalışta açmıştı telefonumu. -Merhaba Kardelen. -Merhaba... -İyi misin? Senin pek iyi gibi gelmedi de. Sorusu ile baş hemşirenin söyledikleri aklıma gelince sinirle konuşmaya başladım. -İyi falan değilim. O kuzenine söyle mesaj atmasın. Hastaneye gelmesin. Rahat bıraksın beni. Uzak dursun benden. -Anlamadım? Ne oldu ki? -Birşey olduğu yok. Karşısında aptal yok. Ne niyetle yaklaştığının farkındayım ama benim öyle bir niyetim yok... -Bunu sen söylesen daha iyi olmaz mı? -Olmaz. Kuzeni değil misin, sen söyle. Etrafımda dolanmasını istemiyorum. Rahatsız oluyorum, uzak dursun benden. -Anladım. Ben Çağlar ile konuşurum. Sıla ile birkaç saniye daha konuşup beni çağırdıklarını söyleyip telefonu kapatmıştım. Telefonu eski yerine koyup odadan çıkarak kan alma ünitesine geçmiştim. Baş hemşirenin söylediklerini unutmaya çalışıp işime odaklanmaya çalıştım. ..... Mesai bitimine yakın ağabeyimin buraya yakın olduğunu söyleyip almaya geleceğini söylemesi ile teklifini kabul etmiştim. Şimdi de kıyafetlerimi değiştirmiş bahçe de ağabeyimin gelmesini bekliyordum. Bir an önce eve gidip bugün yaşanan herşeyi unutmak için uyumak istiyordum. Önünde çalan korna ile irkildigimde düşüncelerimden sıyrılmıştım. -Hadi Kardelen. Ağabeyimin sesi ile hızlı adımlarla ön koltuktaki yerimi almıştım. Ağabeyimin yanağından öpüp emniyet kemerimi takmıştım. -Merhaba. -Hoşgeldin güzelim. Ağabeyimin arabayı çalıştırması ile yola koyulmuştuk. .... Eve vardığımızda annem bu akşam hep beraber yemek yiyelim deyince ağabeyim kıyafetlerini değiştirip bize inmişti. Biz masayı hazırlayana kadar yengem de işten gelince hep beraber masadaki yerimizi almıştık. ... Güzel bir gecenin ardından ağabeyim onlar kendi evlerine çıkarken biz de ortalığı toparlayıp odalarımıza geçmiştik. Pijamalarımı giyinip yatağındaki yerimi alınca telefonumu hemen elime aldım. Gündüz Sıla ile konuştuğumdan beri elime almaya fırsatım olmamıştı. Şifreyi girip kilidi açtığım da ekranda önce cevapsız çağrıyı görmüştüm. Girip baktığımda Çağlar'ın aradığını görmüştüm. Görmezden gelip uygulamaya girdiğim de dört farklı kişiden mesaj geldiğini görmüştüm. Arkadaşlarımın mesajlarına sonra bakmaya karar verip Çağlar'ın attığı mesajlara bakmaya karar vermiştim. {Seni rahatsız ettiğini bilmiyordum. } {Keşke bunu Sıla 'ya söylemek yerine bana söyleseydin.} {Sanırım yüzüme söylemeyecek kadar rahatsız ettim. Neyse, bir daha bilerek karşına çıkmayacağıma söz veriyorum. 16:09} {Hayatında birinin olduğunu bilseydim asla sana yaklaşmazdım. Çok özür dilerim. } {Numaranı siliyorum. Bir daha rahatsız etmeyeceğim... İyi günler hemşire hanım. 17:50} ❄ Ne söylediğini anlamıştım ama düzeltmeyecektim. Muhtemelen ağabeyim ile sarılırken görmüştü ama umrumda değildi. Bu yanlış anlama sayesinde benden uzak dururdu. Sırf bir daha görmemek için profil fotoğrafımı ağabeyim ile olan bir fotoğraf ile değiştirdim hemen. Attığı mesajlara cevap vermeden uygulamadan çıkarak telefonu kenara koyup gözlerimi kapattım. 2 HAFTA SONRA -Üfff geldim dedim ya. -Bin defa ses veriyoruz ancak geliyorsun. Bir sonrakinde sana yapacağımı biliyorum. Ağabeyim ve Mine birbirleri ile didisirken oralı olmadan yengeme yardım etmeye devam ettim. Tepsinin üstündeki abur cubur tabaklarını bahçe masasının üstüne yerleştirip gerisin geriye mutfağa geçtim. Annem ve babam dayımlara oturmaya gitmişlerdi. Biz de evde yalnız kalınca ağabeyimlerle beraber bahçe de önce akşam yemeğimizi yemiştik. Hava güzel güzel esmeye devam edince çaylarımızı da bahçe de içmeye karar vermiştik. Ağabeyimin siniri ise tam burada başlamıştı. Mine yemeğin ortasında gelen telefon ile odasına çekilmiş, defalarca çağırmamıza rağmen gelmemişti. En son ağabeyim sesini normalin bir tık üstünde yükseltince gelmişti. Yengemin de çaydanlığı getirmesi masanın etrafında toplanmıştık. Üçü sohbet ederken gözüm sokağın başındaki eve takılmıştı. Sılaların evine... Gamzelinin kuzeninin evine... İki hafta önce attığı mesajları görüldü yapıp bırakmıştım. Ertesi sabah uyanıp telefonu elime aldığımda dediği gibi numaramı sildiğini görmüştüm. Daha doğrusu profili vs. ben de görünmüyordu. Bu da demek oluyor ki numarasını silmişti. Bir önce ki akşam numaramı sileceğini söylese de ihtimal vermemiştim hatta hem mesaj atmaya devam edeceğini hem de hastaneye gelmesini beklemiştim. Ama o gece mesajlarında dediği herhangi bir şekilde ne karşıma çıkmış ne de mesaj atmıştı. -Çay içtikten sonra sahile inelim mi? Size dondurma ısmarlarım. -Bana uyar. -Bana da uyar. Havalar soğuduğunda annem dondurma yememe izin vermez. O yüzden şimdi ne kadar yersem o kadar kâr. -Annem keyfinden mı kızıyor sanki. Bademciklerin şişiyor diye kadın korkuyor. Ama görünen o ki yine de yaranamıyor. Teklif ağabeyimden gelmişti. Yengem ve Mine kabul ederken mızıkçılık yapmamak adına çoğunluğa uyup ben de kabul etmiştim. Sahile içeceğimiz için çay faslını hızlıca kapatıp odalarımda geçerek daha düzgün kıyafetler giyerek bahçe de tekrar toplanmıştık. Son olarak yengemin de gelmesi ile araba ile gitmek yerine yürümeyi tercih etmiştik. Ağabeyim ve yengem arkamızdan sarmaş dolaş yürürken Mine ile kol kola girmiş önlerinden yürüyorduk. -Abla, neyin var? Günlerdir durgunsun... Bana kendin anlatırsın diye üstelemedim ama senin anlayacağın yok... Problem ne? Niye üzgünsün? -Eve gidince konuşalım mı? Ayaküstü konuşulacak bir konu değil ve ağabeyim onlar arkamızda yürürken rahatça anlatamam. -Tamam. Ama birşey soracağım. Sonra konuyu eve gidene kadar açmayacağım. -Sor bakalım. -Geçenlerde telefona bakıp bakıp sırıtmanla mı ilgili? Doğruyu tahmin etmesine şaşırmıştım. Bu kadar mı belli ediyordum. -Evet. -Tahmin etmiştim. -Nasıl? -Sürekli gözün telefonda. Uyuyorsan bile duyduğun herhangi bir telefon sesinde bile uyanıp telefonuna bakıyorsun. Belli birinden arama ya da mesaj bekliyorsun. -Çok mu belli oluyor? -Hem de fena. Hatta telefonun diğer ucundaki kişiyi de az çok tahmin ediyorum. -Yok artık daha neler. Abartma Melek. -İyi öyleyse ben de aklımdaki kişiyi söylemeyeyim. Merak etmiştim. Kim bilir yine kafasında kiminle yakıştırmışti beni. -Kimmiş bakalım mesaj beklediğim kişi? -Derya'nın kuzeni. -N. Ne? Se. Sen nasıl? -Ya geçen dersaneden gelirken Sıla ablayı, Derya'yı falan gördüm. Yanlarında senin yaşlarında genç bir oğlan vardı. Böyle uzun boylu, esmer, gamzeli biriydi. Ayaküstü hâl hatır sorup konuşurken "Kardelen'in kardeşi" dedi Sıla abla. Derya da "İlerideki baldızın" diyecekken Sıla abla lafı ağzına tıktı ama ben anlayacağımı anladım. Gerçi o sırada enişte aday adayım da gülmesini zar zor bastırmıştı. Baldız? Türk Dil Kurumuna göre:erkeğe göre karısının kız kardeşi. Eee Mine'nin de benden başka ablası ya da kız kardeşi olmadığına göre burada özne yani "eş" ben oluyordum. Kocaman aferin sana Kardelen. Günlük dil bilgisi ve Türkçe dersimizi de verdiğine göre mal gibi bakmayı kesip asıl konuya odaklan. -Sen ne zaman gördün onları? Geçen gün derken hangi günden bahsediyorsun? -Ne bileyim Perşembe falandı. -Tarih ver Melek. Bu Perşembe mi yoksa bir önce ki Perşembe mi? -Önceki Perşembe olması gerek. Niye sordun? Günün ne önemi var? İki hafta önceydi. Mine' nin konuşması ile bir an heyecanlanıp geçtiğimiz hafta sanmıştım ama değildi. Gamzeli sözünde duruyordu. Yakınımda, yöremde görmüyordum onu. -Abla? Sorduğuma pişman oldum. Off keşke açmasaydım çenemi. -Senlik birşey yok Mine. Sadece iki hafta önce olması bazı kişilerin sözünde durduğuna dair bir ispat oldu o kadar. Mine birşey söylemeden önüne dönerken biz de sahile yaklaşmıştık. Sahile inene kadar ikimizden de ses çıkmamıştı. Dondurma yemek için evden çıksak da sahilde çay satan bir çocuktan kendimize çay ve çekirdek alarak çimenlik alana geçip yere oturmuştuk. Başımı arkamdaki ağaca yaslayıp gözlerimi kapattım. Hem uzak dursun istiyordum hem de yanımda olsun istiyordum. Bu ne yaman çelişki Kardelen hanım? Araf... Arafda kaldın Kardelen. Kalbin ve aklın arasında arafda kaldın. Aklın uzak dur, sana zararı olacak dese de kalbin yaşamadan, denemeden bilemezsin diyor. Unutma Kardelen dünyaya bir defa geliyorsun. Pişman olacağın kararlar verme. Bazı pişmanlıklar yıllar geçse de hep "keşke" olarak kalır. Keşke dememek için doğru kararı ver. Nasıl çıkacaktım bu durumun içinden. Aşağı tükürsen bıyık, yukarı tükürsen sakal misaliydi. -Oooo kimleri görüyorum. Duyduğum ses ile gözlerimi actigim da karşımda gamzeliyi görmüştüm. Hayal görüyordum. Bu benim gamzeli değildi. Gözlerimi kapattım. Gözlerimi actigim da hayal görmeyi umut ettim. Gözlerimi sorar açtığım da elleri pantolonun cebinde birkaç adım gerimizde ayak da duran gamzeli görmüştüm. Hayal değildi. Buradaydı. Gerçekti. -Havalar soğumadan ağabeyim onlarla sahilde dolanalım dedik. Ee siz ne de mi dolaşmaya çıktınız? -Teyzemler bize oturmaya geldiler. Biz de sıkıcı ortamdan kurtulmak adına Çağlar ağabey ve Burcu ile termosumuza çay doldurarak evden kaçtık. Mine gamzelinin baldızı oluyorsa Burcu da benim görümcem mi oluyordu? Salak, salak konuşma... Ortada fol yok yumurta yok. Kalkmış baldız, görümce tanımı yapıyorsun. Unuttun mu akıllım sen adama uzak dur benden dedin. Adam senden uzak dururken kardeşleriniz nasıl "baldız, görümce " sıfatını alacak acaba? Elindeki orta boy termosu sallayıp güldüğünde istemsiz bir şekilde gülmüştüm. -Bize eşlik edebilirsiniz. Hem çekirdeğimiz de var. Lafa geldiğinden beri sessizce bizi geriden dinleyen gamzeli karışmıştı. -Rahatsızlık vermeyelim. Hadi Derya. Bu sefer ağabeyim konuşmaya dahil olup oturmalarına ikna etmişti. Sanırım şu an tek erkek olduğundan yanında hemcinsini görmek onu mutlu etmişti. Gamzeli ağabeyimin yanına geçip korurken kızlarda bizim yanımıza gelmişti. Kısa tanışma faslından sonra sohbet etmeye başlamıştık. Burcu, Mine ile yaşıttı. Tam kafa dengi bir kız çıkmıştı. Kafa dengi görümcen olacak hemşire hanım. Daha ne istiyorsun Allah'tan? Belanı mı? ..... Saatin onbire gelmesi ile hep beraber ayaklanıp mahallenin yolunu tutmuştuk. Ağabeyim ve biricik eşi bu sefer önden gitmeyi tercih ederken biz kızlarla ortadan gidiyorduk. Gamzeli şahıs da sona kalmıştı. Ağabeyim onlar aramızdaki mesafeyi biraz açtıklarında yan tarafıma gelen şahıs ile kafamı çevitmemek için kendi için de savaş vermeye başladım. -O gece neden ağabeyin olduğunu söylemedin? Yanlış anlamayı neden düzeltmedin? Benden uzak dur diye. Sen uzak durdun ama ben beceremedim. Sen uzak dursan da aklım hep sendeydi. -Elini rahat kullanıyorsun ama rengin solmuş. Yarın hastaneye gelirsen bi serum ısmarlarım. ❄ -Şey yani serum takarım demek istemiştim. -Anladım. Peki seruma çok mu ihtiyacım var? -Bilmem. Yani bana öyle geldi. Gerçi istersen başka hastaneye git. Sen bilirsin yani. -Hastaneye gelmemi istemiyordun en son. Ne değişti? -Baş hemşireden uyarı almıştım. -Ne? Benim yüzümden mi? O yüzden mi gelmemi istemedin? Birşey dememiştim. Onun gelip gitmelerinden uyarı almıştım. -Tabi benim yüzümden. O yüzden bir an da hastaneye gelmemi istemedin.... Baş hemşire ne dedi? -Gelmelerini yanlış yorumlayan insanlar olmuş. O da uyardı. -Ben özür dilerim. Seni zor durumda bırakmak istemezdim. Aptal gibi düşünemedim. Çok özür dilerim. Yine sessiz kalmayı tercih etmiştim. Özür dileme tarzı bir cümle kurmayacaktım çünkü o gün baş hemşirenin karşısında gerçekten kötü bir durumda kalmıştım. -Serum yerine normal insanlar gibi istersen kahve veya çay içebiliriz. -Hı? Hadi yine iyisin Kardelen beleşe kahve teklifi aldın . Ben olsam giderdim. Yanına da cheesecake istedin mi ohhh mis. -Ben mi? -Evet... Gelmez misin? -Geleyim mi? -Yani sen bilirsin. Bana sorarsan gel tabi. -Cheesecake de ısmarlar mısın? -Sen istersen elbette... -Geleyim öyleyse. Nazlanarak söylediğim cümlelerim ile devekuşu misali kafamı toprağa gömmek istiyordum şu an. "Giliyim mi?... Giliyim iyliysi " Ergen misin kızım sen? Bu ne biçim konuşma şekli. Normal insanlar gibi evet ya da hayır desene. -Yarın staj sonunda geleyim öyleyse. Karşılaştığımız cafeye gideriz. Uygun mu? -Hı hı. -Serum ısmarlama sözünü unutma ama bir dahakine bi serumunu yemeye gelirim. Gülerek kurduğu cümle sinirlerimi bozmuştu. -Gelirsin hemşir arkadaşlardan biri iğne yapar. Neresine iğne yapılmasını istersin Kardelen? Müsaait bir yeri uygun mu? Uygun. -Sinirlenme şaka yapmak istemiştim. -Yapma şaka falan... Sen gitsene. -Giderim ama. Gülerek konuşmaya devam etmesi gerçekten sinirlerimi bozmuştu ben ben de onun gibi sessizce gülmeye başlamıştım. -Hayırlı akşamlar. Ağabeyimin sesini duymamla kafamı kaldırdığım da Deryaların evinin önüne geldiğimizi fark etmiştim. -İyi akşamlar. Kızlarla vedalaştığımızda ağabeyim ve gamzeli de tokalaştığında biz evimize doğru yürümeye başlamıştık. Bir ara arkamı dönüp baktığımda gamzelinin el salladığını görmüştüm. Gülümseyip önüme döndüğüm de Melek koluma girmişti. -Keyfin yerine geldi bakıyorum da. -Geldi. -Müstakbel enişte diyebilir miyim artık? -Abartma. .... Eve girdiğimiz gibi Mine ile ufak bir kavganın ardından banyoya önce girerek güzelce duşumu almıştım. Duştan çıktığımda annemlerin geldiğini görmüştüm. Saat geç olduğu için annemler direkt yatmaya giderken bu sefer Mine duşa girmişti. Mine duş alana kadar bende bize çay deneyip yanına araştırmalık hazırlayarak odamıza götürmüştüm. Birkaç dakika sonra Mine başında havlu ile gelmişti. Yere çöküp elindeki havlu ile saçının suyunu alırken ben de çaylarımızı doldurmuştum. -Anlat bakalım. Kaç saat oldu. Biraz daha anlatmazsan şuracağa bayılacağım. -Tamam be. Ben konuşurken kesersen anlatmayı bırakırım. Göz devirip Sıla'nın düğünden itibaren yaşanan herşeyi eksiksiz anlatmıştım. -O kadar şey yaşadın ve bana anlatmadın. Kazara öğrenmeseydim hiç birşeyden haberim olmayacaktı. -Ortada birşey olmadığından olabilir mi zeki kardeşim? -He çok zeki ablacığım bu yüzden depresyona girdin resmen. -Sus da. Yarın ne yapacağım bana akıl ver? -Gördüğüm kadarı ile iyi birine benziyor. Eee Deryaların da kuzeni. Açıkçası senden hoşlanmış, gördüğüm kadarı ile sende hoşlanmışsın. Bence bir şans ver. Denemeden, yaşamadan ne olacağını bilemezsin. İleri de keşke dememek için en azından bir şans verirsin. Çünkü yarın ki buluşmanız ile bazı kararlar alacaksınız ve bu hayatınızı her anlam da etkileyecek. -Haklısın ama... -Ne aması? Hoşlanmıyor musun yoksa güvenmiyor musun? -Bilmiyorum. Yani bazı şeylerden emin değilim. Ya gelip geçici birşey de? Ya sadece ufak bir toplantıdan ibaretse duyguları? -Yaşamadan bilemezsin ki... Sana hemen git evlen demiyorum ki. Sadece dene. Baktın kendinden ya da ondan emin değilsin ikinizde kendi yolunuza bakarsınız. -Haklısın. Ya ben ne dileyim daha önce hayatımda kimse olmadı. Nasıl davranacağımı ne yapacağımı bilmiyorum o yüzden korkuyorum da. -Birşey olmaz. Akışına bırak. Tadını çıkar. Bardağın dibini görünce yeniden doldurmuştum bardağımı. -Yarın ne giyeyim? Stajdan sonra buluşacağız. Kaçtır denk geldiğimizde hep üstümde scburs vardı. Yarın farklı birşey giymek istiyorum. -Bilmem ki. Normal kıyafetlerinden giyin işte. Akışına bırak. Keyifli geçsin görüşmeniz. ❄ -Buraya asıl gelme nedenimizi konuşalım mı Çağlar? -Elbette... Ben başlayayım öyleyse. Aklında soru işareti kalsın istemem ve sana karşı duygularım var. Eğer sen de tamam dersen beraber bir yola çıkalım. Yeni bir başlangıç yapalım. "27.05.2023"
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD