9.BÖLÜM

1105 Words
Selamun aleyküm Keyifli okumalar... -Abla... -Hadi tatlını ye. Mine önüne dönerken çaprazımızda kalan masaya bakmaya devam ettim. Biri Çağlar'ın yanında olmak üzere masa da iki kadın vardı. Hastanede duyduğum telefon görüşmesinden çıkardığıma göre buraya iş yemeğine gelmişti. İş yemeğine göre Çağlar'ın yanındaki kadın fazla samimiydi. Utanmasa adamın içine girecekti resmen. Belki de telefon konuşmasında adı geçen Özlem bu kadındı. Belki yıllardır bu günü beklediği kadındı. Sabah trafik kazası atlatmasına rağmen yemeği iptal ettirmeme nedeni belki de bu kadındı. Aklıma gelen ihtimallerle oturduğum yerden kalktım. -Hadi gidiyoruz. Tatlıya evde devam edersin. Evin oradaki cafeden ne almak istersen al ama şu geceyi bir an önce bitirmek istiyorum. -Tamam abla. Çantamdan kartımı çıkarıp Mine'ye uzattım. -Şifresini biliyorsun. Sen hesabı öde. Ben dışarıda bekliyorum. -Tamam. Başka bir şey söylemeden girişe yönelmiştim. Kapıdan çıkmadan önce o masaya son kez bakmıştım. Ama keşke bakmaz olaydım. Çünkü Çağlar ile göz göze gelmiştim. Gayriihtiyari dönüp bakmış olabileceğinden hızlıca dışarıya atmıştım kendimi. Hızlı adımlarla restorantın önünde bekleyen taksilere yöneldiğimde arkamda kalan kapının açılma sesi ile Mine'nin geldiğini düşünüp arkamı döndüğüm de Çağlar'ın görmüştüm. O geldiğim yönün tam tersine baktığı için önümdeki taksiye hızlıca atmıştım kendimi. Kapıyı kapattığım gibi restorantın önüne baktığımda bu tarafa doğru geldiğini görmüştüm. Birkaç adım daha atarak gerisin geri restoranta girmişti. -Abla nereye gideceksin? Duyduğum ses ile irkilerek aracın ön tarafındaki taksiciye bakmıştım. -Biraz bekleyelim. Kardeşim de gelecek. Adam başını sallayınca camı açarak önüne döndüm. Birkaç dakikalık beklemeden sonra Mine'nin telefon etmesi ile takside beklediğimi söyleyerek kapatmıştım. Saniyeler sonra Mine de yanımdaki boşluğa oturunca taksiciye evin adresini vermiştik. -Onunla karşılaştınız mı? -Hayır... Restoranttan çıktığın gibi Çağlar ağabeyin de arkandan çıktığını görünce biraz daha oyalandım. Karşılaşmamak adına masasına gelip oturmasını bekledim. Biraz sonra gelip oturunca hemen mekandan çıktım. -O adama bir daha ağabey deme! Elin adamı nereden senin ağabeyin oluyor? Bir adam kimseye ağabey deneyeceksin! Anlaşıldı mı? -Of abla. Dört yıl sonra karşılaştınız, sence tek sorunumuz Çağlar ağabeye, ağabey demem mi? -Tamam Mine. Kapat konuyu. Çantasından kartımı çıkarıp uzatmıştı. -Yanımdaki paradan ödedim. Eksiği karttan tamamladım. Bir şey söylemeden kartı alıp çantamın içine attım. Yol akıp giderken olanları düşünmemek adına camı açarak yüzüme rüzgar vurmasını sağladım. Yüzüne rüzgar vurduğu için gözlerimi kapatıp derin derin nefes alıp vermeye başladım. .... -Abla geldik. Mine'nin sesi ona dönmüştüm. -Ne dedin? Dalmışım duymadım. -Geldik. Hadi inelim. -Tamam. Çantamdan cüzdanını çıkaracakken Mine ödemeyi yaptığını söyleyince taksiden inmiştim. Mine'nin de taksiden inmesi ile taksici hızla yanımızdan uzaklaşmıştı. Beraber oturduğumuz kata çıkınca Mine çantasındaki anahtarı çıkarıp kapıyı açmıştı. Ayakkabılarımı çıkarıp elime alarak içeriye girdiğim de Mine de aynı hareketleri yapmıştı. Mine'nin de içeriye girmesi ile kapıyı hem üstten hem de alttan kilitleyip odama yönelmiştim. -Abla çay suyu koyuyorum. Pijamalarını giyinip gel. -Mine yorgunum uyuyacağım. -Abla yarin izinlisin. Sonra uyursun, hadi seni bekliyorum. Hatta söyle yapayım. Çay suyu koyayım sen bak. Ben de kumbaradan para alıp şu sokağın başındaki kafeden tatlı alıp geleyim. -Boşver çıkma şimdi evden. Dolaptaki çikolatalar yeter. -Tamam hadi git pijamalarını giyin. Ben de üstümü değiştireyim, on dakika sonra salonda buluşuruz. Başımı sallayıp odama geçerek pijama takımımı giyinip üstüme de bir hırka giyinerek çıkardığım kıyafetleri alıp odadan çıkmıştım. Kirli kıyafetleri banyodaki sepete atarak elimi yıkayıp mutfağa geçtiğim de Mine'nin çay suyu koyduğunu görmüştüm. Ben de abur çubukları çıkarıp çay bardaklarını hazırlayıp salona götürüp orta sehpanın üstüne bırakarak koltuğa attım kendimi. Dakikalar birbirini kovalarken Mine çaydanlıklarla gelip karşımdaki koltuğa oturmuştu. -Demledim ama demini almadı. Biraz daha bekleyelim. -Bekleyelim. Suratıma atılan çikolata ile Mine'ye sinirle bakarak yerimde doğruldum. -Bakma öyle. Biraz çikolata ye ki rahatla. -Rahatım zaten. -Emin misin? Bana pek öyle gelmedi. Bir şey söylemeden çikolata paketini açıp kocaman ısırık aldım. -Abla... Lütfen içine atma. Bak dört yıl sonra gördün. Onu görünce ne hissettin? -Nefret dışında bir şey hissetmedim. -Nefret mi yoksa özlem mi? -Ne hissettiğimi ben bilirim. O adam dört yıl önce hayatımdan çıktı. -Abla evet çıktı ama adamın kendini anlatmasına izin bile vermedin. Bak sen haksızsın demiyorum ama dinlemedin bile. -Ben dinlemedim ama o da konuşmak için ısrar etmedi. Hemen pes edip Amerika'ya geri döndü. -O da senin gibi sinirle bir karar aldı belki. Sen onu dinlemedin diye kendince gurur yapmış olamaz mı ya da seni zorlamamak adını gitmiş olamaz mı? -Sevseydi gitmezdi. Der di ki bu kız sinirli. Sonra yine konuşmaya gelirdi. -Abla insan sevmediği birine niye evlilik teklifinde bulunsun? Ayrıca adam daha ülkeye ayak basmadan aldığı çöpe varana kadar kardeşine verip gönderdin. Her yerden engelledin. Kusura bakma ama sen kafanda bitirmiştin. Çağlar ağabey günlerce kapıda da bekleseydi sen yine fikrini değiştiremezdin. -Ne yapsaydım sen söyle öyleyse? Beni kandıran o şahsa karşı ne yapsaydım? -Gerçekten sevseydin dinlerdin. Belki sana öyle bir açıklama yapacaktı ki onu geç dinlediğin için hatta kafanda kurduğun senaryolardan dolayı ondan özür bile dileyecektin. -Ben onun yüksek lisans yapacağını bile o gün orada annesinden duydum. Asıl o beni sevseydi bana her şeyini anlatırdı. -Bak işte bu konuda haklısın. Bir insan niye anlatmaz ki? Unuttu desem unutulacak küçük bir konu da değil.... İkinizinde kaçırdığı noktalar var. -Nasıl? -Hani babam der ya; Neden kulağımız iki tane de dilimiz bir, sanırım çok dinleyip az konuşmak için. Siz bence birbirinizi yeterince dinleyip, anlamadığınız için bu hâldesiniz. -Doğru olan buydu bizim için. Doğru bir karar verdim. -Geçen gün okuduğum romanda söyle bir söz vardı; Bir yanı dinlemeden karar veren doğru karar vermiş olsa bile adaletsizlik etmiş sayılır. -Hah! Konuştu avukat hanım. Ben mi ona haksızlık ettim? O gitmeye dünden meraklıydı. Benim bitti demem işini kolaylaştırdı. Adamın keyfi gayette yerinde. Sanki bilmiyorsun neticelerde gezip tozduğunu. -Abla belki o da senin gibi stolkuyordu. Sen üzgün olduğunda bile hesabından paylaşım yapıyordun. Mutlu görünüyordun. O da senin gördüğü bilerek aynı senin gibi yaptıysa? Sırf sen göreceksin diye öyle paylaşımlar yapmış olabilir? -Hesabı gizli bir kere. Nasıl stolklayacağım? -Sen yine hesabına girip mi bakıyorsun? -Hayır tabi ki. Bugün hastane de gördüm onu. -NE? ÇAĞLAR AĞABEY SENİ GÖRDÜ MÜ? -Bağırma kulağımın dininde. Şu adama da ağabey deme. Ve beni gitmedi, ben onu gördüm. Bindiği taksi kaza yapmış. O da şoför ile hastaneye gelmiş. Adamın eşyaları meğer onun yanındaymış. Almaya gittiğimde arkası dönük bir hâlde telefonda ağabeyi ile konuşuyordu. Sesinden tanıyınca hemen saklandım. O beni görmeden önümden geçip gidince Esra'ya söyledim adamın kaydını yapsın diye. Esra tabi anladı bir şey olduğunu ben de teyzesi komşunuz falan diye geçiştirdim. Esra işte gidip geldi. Sonra yakışıklının adını soyadını sordu. Ben de yakışıklının adını soyadını söyleyince sosyal medyadan aratım buldu. Hesabını gördüm, gizlideydi. -Abla hani sen unuttuğunu söylüyorsun ya, eee öyleyse Esra ablanın yakışıklı demesine sinirlendin? Yoksa nefret sandığın o duygu hâlâ sevgi mi? ❄❄❄ Yeni bölüm yayında. Keyifli okumalar. Kardelen? Kardelen nefret ve sevgi arasındaki o ince çizgide sallanıp duruyor. Çağlar hastane de görmedi ama restorantta gördü. Gerçi o zaman da Kardelen kaçtı. Mine'nin düşünceleri hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce haklı mı? Allah'a emanet olun. "15.06.2023"
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD