Masal' ın Anlatımıyla
" Anne ya ne konuşmuştuk. Ben üniversiteye gidip, mezun olduktan sonra hayalimi gerçekleştirecektim. İşte mezun oluyorum lütfen artık gitmek istiyorum. Bak o panoya hayalim asılı işte lütfen ama lütfen engel olma.
Zaten bir ay olacak ve ondan sonra eve geleceğim. Hatta şirketimiz de çalışacağım ama şimdilik biraz tatile ihtiyacım var ne olur anla beni ve bana destek ol. Senin gönlün olmadan bir yere gidemem.
Lütfen aklım sizde kalmasın, yoksa gitsem bile zevkini, tadını çıkartamayacağım. Baba sen de bir şey desen. Bunu çok önceden belirleyip konuşmuştuk. " diyerek babama kendimi sevimli gösterecek bakışlarımı attım.
Çünkü biliyordum ki babam benim bu bakışlarıma dayanamaz ve istediğimi hemen yapardı. O yüzden ilk işim babama oynamaktı. Babam da dayanamayarak anneme dönüp konuşmaya başladı.
" Hatun kız doğru söylüyor. Liseden beri en büyük hayali onun kursağın da bırakmayalım. Hem biliyorsun ki sırf senin için o zaman gitmedi ve çok çalışıp güzel bir okul kazandı, sonra okulunu ikinci olarak tamamladı. Bak sırf senin için gecesini gündüzüne takıp çok çalıştı. Ee şimdi de mezun oldu bari tatil yapsın, zaten bir ay sonra da şirkette çalışacak. Hem biz de o yokken ikinci bir balayına mı çıksak? " diye gülümseyerek sordu.
Onların bu hallerine gülmeden edemedim. Annem de sanki biraz daha yumuşamış gibiydi. Ama babamın son cümlesiyle kaşlarını çattı.
" Ne diyorsun sen kızın yanında ayıp ayıp bu yaştan sonra ... " dediğin de babam da sana sonra sorarım diyerek bana başını salladı.
" Ah ama yapma güzelim ne varmış yaşım da 50 yaşındayım daha çok gencim istesek bu kıza kardeş bile yaparız. " diye anneme yaklaştığın da gülmemek için dudaklarımı dişliyordum.
" Aa sen iyice kudurdun tövbe tövbe ... "
Babam kesinlikle bilerek yapıyordu. Çünkü aslında annemin dikkatini bir şeylere yoğunlaştırıp bu işten onay almaya çalışıyorduk. Ve bu daima da işleyen bir şeydi. Ne zaman babam böyle yapsa annem hemen evet derdi. Ah bu adam kesinlikle işini çok iyi yapıyordu.
" Aslında bu konuyu seninle daha sonra konuşalım tamam mı? Hem kızımız yalnız da olmayacak. Bak Enes de onunla gidecek. Gönlün rahat olsun. " dediğin de ofladım.
Ah be babacım Enes' i katmak durumunda mıydın? Zaten biliyorsun ki annem onu sevmiyor tam izin verecek neden son dakika golü kendi kalemize atıyorsun.
" Asıl siz anlamıyorsunuz. İçim de kötü bir his var. Gitmesin ne olacak sanki dünyanın sonu mu? Tamam, madem o kadar çok tatil istiyor yazlığa gitsin. Ayrıca o Enes' e güvenmiyorum. O çocuk da başka bir şey var. " dediğin de ben de ofladım.
Evet, annem Enes ile en başından beri anlaşamamıştı. Neden olduğunu bilmesem de bende ilk başlar da uzak durdum. Ta ki bir taciz olayında karşılaşınca kadar ...
Üniversitenin ilk yılının ikinci dönemin de ders bittikten sonra kantine giderken işte o sıra bir el kaçama değdi. İlk başta yanlışlıkla dedim ama daha sonra bir daha olunca arkama bir döndüm ki neyle karşılaşayım arkam da ki o pislik pişmiş kelle gibi gülüyordu.
İşte o an anladım taciz edildiğimi ve ben de ilk defa böyle bir şeyle karşılaştığım için donup kalmıştım. Daha sonra o geri zekâlıya bağırdığım da işte bu sefer Enes imdadıma yetişti.
Onu bir güzel benzetti. Ondan sonra daha da yakın olduk. Ve anneme bu durumu anlattığım da sevmese de bir şey demedi. Ve dört yıl boyunca hiç ayrılmadık. Birçok şeyi birlikte yaptık.
Çok güzel ve eğlenceli yıllar geçirmiştik. Ve kesinlikle de insanın ağzına takacağı şarkıları da vardı. Çok komik biriydi ve sürekli şarkılar söyleyip insanları güldürüyordu. Sanırım en zorunu da o başarıyordu. Bir insanı güldürmek çok zordur ve oda bunu çok güzel başarıyordu.
Enes' i hemen tanıtayım sizlere.
Enes Kaya zengin bir ailenin tek çocuğuydu. 24 yaşında kızların da hayran olacağı gülümsemesinin yanında kesinlikle yakışıklı bir suratı ve zehir gibi çalışan bir zekası vardı.
Bazen nasıl olduğunu anlamsam da birçok psikolojik ve polisiye dizilerde direkt suçluları buluyordu. Hayır sadece bu da değil o kadar iyiydi ki onun zekasıyla ben gurur duyuyordum.
Enes aynı zaman da okuduğu birçok kitap da bir sürü mantık hatasını bulması beni şaşırtmıyor desem yalan söylemiş olurdum. Ve kesinlikle ona da hayran olduğum özelliği de buydu.
Ama her ne kadar zeki, yakışıklı biri olsa da günü birlik kız arkadaşlarından ziyade benim gibi devamlı bir arkadaşı yoktu. Bunu ona sorduğum da birkaç kere erkekler tarafından fiziksel şiddet gördüğü için bir daha arkadaş yapmamış.
Tabii ki de bu ben ile arkadaş olana kadardı. Bu durumla ilgili ona sürekli ben özelim işte diyerek onunla dalga geçerdim. Ne olursa olsun onun da bana karşı kardeşlikten başka bir şey düşünmediğini biliyordum.
İkimiz de birbirimize çok değer veriyorduk ve o değerlerin en büyüğünü hak ediyordu. Seviyordum keratayı ne yapalım işte o yüzden onun da her şeyine katlanıyordum. Sanırım bu işin dalgasıydı.
Onun bir arkadaşı olmaması, zengin olduğundan ötürü sürekli ona menfaat için onunla yakınlık kurulması ya da yakışıklı diye dayak yemesi sanırım beni çok etkilemişti. Sonuçta ben hiç böyle bir şeyle karşılaşmadım ve onunla ilişkimi bu yüzden kesmiyordum.
Yani ben ona olan bu şeyleri duyduğum da onun için çok üzülmüştüm. Annesi Semra teyzeyle konuştuklarımız da eklenince onu hiç tek başına bırakmıyordum. Semra teyze de bu konuda suçluluk duyuyordu. Çünkü o zamanlar da ' eğer bunları daha önce bilseydim engel olurdum. ' diyerek kendini çok suçluyordu.
Her ne kadar kendini suçlamaması gerektiğini onun da bu durumu bilse karşı geleceğini söylesem de pek etki ettiği söylenemezdi. Beni de bu yüzden sürekli yanında tutmaya Enes ile bir şeyler paylaşmamı çok istiyordu.
Enes en iyi liseye gönderilmişti, biraz pasif olduğu için okuldaki birçok zorbadan fiziksel ve psikolojik birçok şiddet görmüştü. Ve bu durum onda etkisi çok fazlaydı. En başın da kesinlikle arkadaş olayına karşıydı.
Benimle bile zor arkadaşlık kurmuştu. Sanırım ondan faydalanmayacağımı, ona bir zarara vermeyeceğimi gördüğü için benimle arkadaş olmuştu. Evet, çok tezat değil mi? Kimse ile arkadaş olmuyor ama herkes konuşup onlarla da güldürüyor.
Bu durum ilk başlar da bana da tuhaf geldi ama daha sonra alıştım. Sanırım aslında böyle yaparak bir nevi eski günlerini unutmaya çalışıyordu. Ama işte ailecek tanışsak da annem bir türlü ısınamamıştı.
Ben de onların arasında kalmamak için bir şey demiyordum. Sanırım en doğru yaptığım şey buydu. Böylece iki sevdiğim insanla da bir tartışma içine girmiyordum.
Babam açısından ele alacak olursak o bence Enes' i sevmişti. Ama ailesi ile bir ortak işe de girmemişti. Babam bu şeyleri hep tehlikeli bulur. Bir şey olsa aramız bozulsa ortaklık birçok açıdan sorun çıkaracağını düşünürdü.
Tabii bundaki en büyük etken amcam ve babamım ortak bir şekilde yürüttüğü dedemizin holdinginde bir tartışma sonucu bozulmasıyla böyle bir kendince önlem almıştı. Yaptıkları o kavgayla şirketten babam ayrılmıştı.
Fakat babam kendi hissesini amcama satmış ve bunun karşılığında da bugünkü şirketimizi açmıştı. Ama o şirkette sadece babamın değil bizim de payımız vardı. Ve annem onlara dokunmamış sadece her yıl kar payı alırdık.
Annem bütün yetkiyi amcama devretmiş ama bunun sonucunda da kar payı almaya devam etmişti. Benim de şu anda o şirketten gelen bir kar payım vardı. Ve banka hesabına bu düzenli bir şekilde yatardı.
Ve oradaki para da başka bir bankaya yatırılırdı. Bunların hepsi babam tarafından yapılmış otomatik bir işlemdi. Sağ olsun ilerde o holdinge bir şey olursa en azından bizim paramıza dokunulmaması için yapmıştı.
Ama bu durum babamın tamamen bize önlem açısından aldığı bir karardı. Yoksa bizim paramıza elini bile sürmezdi. Tabii ben hatırlamıyorum ama ben bir iki yaşlarındayken o şirketten ayrılıp kendi şirketini kurduğu zaman ilk önceleri çok zorlanmış. Para sıkıntısı olduğu dönem annem kendi payından para teklif etse de babam kabul etmemiş.
Böyledir benim ponçik babam. Zaten kısa sürede de şirketi büyütmüş ve güzel işlere imza atmış. Şimdi en az diğer şirketimiz gibi tanınmış bir şirket olması için çok çabalamış babam ve sonunda istediğini elde etmiş.
O şirkette babamdan bana kalacak. Ah eski günler aklıma geldi, ben babamın koltuğuna oturup onun gibi olabilmek için hayaller kurardım. Ve sonun da aldığım eğitimlerle beraber babamla birlikte o şirkette çalışacağım. Gün geldiğin de o şirketi ben yöneteceğim.
Yani anlayacağınız karşınızda baya zengin biri var. Tabii bu işin dalgası ama istesem kendi şirketimi bile açabilirim. Ama ben açmıyordum, çünkü hali hazır da bir şirketimiz varken başkasını neden açayım değil mi?
Bu arada her ay belli miktarlarda da kendi hesabıma atılan paralarla da yardım yapıyordum. Ama bu tabii ki kimse tarafında bilinmiyordu. Ve bilinmesini de istemiyordum. Zaten ne annem ne de babam hesaplarımı incelemez, incelese bile bana sormazlardı.
Canım ailem benim.
Annem ve babamdan başka kimse yoktu. Abim ve ablam olmasını hep çok isterdim. Okuldaki kızların abisi ya da ablasıyla anlattığı şeyleri dinledikçe onlara çok özenirdim. Zaten onlara kim özenmezdi ki ...
Ama annem beni doğurduktan sonra başka bir çocuk daha doğurmamış. Aslında annemin ilk doğan çocuğu ben değilim. Bir abim varmış ama o doğduktan sonra bir sürü hastalıkla boğuşmuş.
Tabii ki o küçük bedeni yapılan tedaviyi bir süre sonra kaldıramayarak ölmüş. Annem de onun acısını çok çekmiş. Ama bir gün hiç akılarda yokken ben olmuşum. Yani tamamen bir kaza kurşunu diyebiliriz.
İlk başlar da annem ve babam da çok korkmuş bir evladımızı daha kaybederiz diye. Hatta annem hiç yataktan kalkmazdım, organik beslenirdim, ilaçlarımı tam alırdım vs. derdi. Ve en sonun da ben doğmuşum ve oldukça güçlüymüşüm.
Benden sonra da bir daha doğurmadı annem, sanırım korkusundan. Babam yani anneme yeni çocuk dese de bilirdim ki babam da aslında korkuyordu. Çocukken anlamazdım ama sürekli babam beni kontrol ederdi.
Bunun nedeni dediğim gibi sonradan anladım. Bir şey olmasın diye öyle davranırdı. Ve aslında ne olursa olsun hala da yüreğin de bir korku olduğunu da biliyorum. Çünkü o bir evlat acısını daha kaldıramazdı. Bu yüzden annem de babam da aslında çok korkarlardı. Sanırım ben de evlat acısını bilsem bende korkardım.
Ama artık bunlar geçmişte kaldı. Her ne kadar onları anlasam da benim de en büyük hayalim olan şey kesinlikle buydu. Hayal Ekspresinde yolculuk etmek.
Hayal ekspresi bir ay boyunca gezmediğin yer kalmazdı. Fakat şöyle bir özelliği vardı.
Tren kesinlikle bir yerde durmazdı. Ve aslında keşfedilmemiş bir sürü yerlerin içinden geçirdi. Bazı yerlerde kesinlikle o şirket tarafından hazırlanırdı. Ama 7 / 24 saat hizmetin yanında kesinlikle büyük bir konfor sağlanırdı.
Tabii ki de bu işin kötü bir yanı da vardı ki telefon falan çekmiyordu, hatta telefonları alıyorlar. Telefonları almalarının en büyük nedeni gizlilik içindi. Zaten bunu yapmalarının en büyük nedeni de insanların bu gördükleri güzelliklerin tadı damaklarında kalsın ve tekrardan gelsinler.
Bunun yanında birde insanların teknolojiden uzak güzel şeyleri göstermenin yanında huzurlu bir ortam da sağlıyordu. O yüzden kimse nerelere gittiği ya da neler görüldüğü halinde bir fotoğrafa sahip değil.
Tabii ki bir giden bir daha gitmesi biraz zor oluyordu. Çünkü bu ekspresin alıcısı çoktu. Ben bile bizim için gün alırken iki yıl sonra için almıştım. Düşünün artık siz gidilen kişilerin ne kadar çok olduğunu, kesinlikle rağbetlerin en fazla olduğu bir ekspresti.
Ama anlatılanlara göre çok güzelmiş, hatta daha önceden bir kişi gizlice fotoğraf çekip sosyal medyaya yüklemişlerdi. Aslında dakikalar içinde fotoğraflar kaldırılsa da kesinlikle ama kesinlikle bende onları gördükten sonra gitme kararı almıştım.
İşte bunu gördüğüm de lisedeydim ve şimdi üniversite mezun olmuştum ve birkaç gün içinde gidecektik ama annem izin vermiyordu. İstesem giderdim ama ben annemin gönlü varken ona razıyken gitmek istiyordum. Çünkü biliyordum ki ben rızasız gittiğim de kesinlikle aklımda burada kalacak ve o güzelliklere odaklanamayacaktım.
Bu hayal ekspresinin en büyük özelliği sayılı insanlardan oluşmasıydı. Toplam da 30 kişi ve bunlar da kesinlikle zengin kişilerdi. Sanırım bu orta gelirli ve fakir insanlar için en kötü özelliğiydi. Ama işte böyle bir güzellik için çok para ödemeliydi.
Ben ve Enes de zengin olduğumuz için bu parayı kolaylıkla ödemiştik. Ama diğer insanlar için bu konu da üzülüyordum. Aslında bunları onlarda görmeyi hak ediyorlardı ama işte para koşulu onlarında en büyük sorunuydu.
Aslında bunun için imkanların olmasını çok isterdim ama bu paralarda bağışla pek toplanacak gibi de değil, hatta bu gezi için pek bağış yapılacağını da sanmıyorum. Sanırım bazı şeyler bazı kesimler için olması daha doğruydu. Ama yine de umarım onlarda böyle bir güzelliği görmeyi elde ederler.
Ah bu arada size kendimi tanıtmadım değil mi?
Ben Masal.
Masal Öztürk. Uzun kahve saçlı, 1.70 cm boyunda, kahverengi gözlü, hiperaktif, samimi, zeki, başarılı, ailemin biricik kızı ve azıcık da şımarığım. 24 yaşında Mimarlık Fakültesi okul ikincisi olarak yeni mezunum. Ve artık Öztürk Holdingin de bir çalışanıyım.
Bu arada hikayeme hoş geldiniz. Bakalım bundan sonra bizi ne maceralar bekliyor hep birlikte görmek için kemerlerinizi bağlayıp arkanıza yaslanın güzel bir yolculuk bizi bekliyor.