GİRİŞ
Her şey bir hayalle başladı.
Yıllarca kurduğum hayal bana en büyük cehennemi yaşatacağını bilmiyordum.
Evet, ben öyle bir hayalle bu işe kalkmıştım ki böyle olacağını tahmin etmemiştim.
Öyle bir korkunun içine düşmüştüm ki burada olanlardan kimsenin haberi yoktu ve her gün bu sefer ben mi öleceğim diye korkuyla yaşıyorduk.
Şimdi en son olan vagon da ki tuvaletlerin birinde elim ağzım da kapalı bir şekil de ses çıkarmadan saklanmaya çalışıyordum.
Çünkü en korktuğum şey başıma geldi.
Şimdi sıradaki kişi benim.
Ondan saklanmaya çalışıyordum, ne kadar acınası olsa da yaşamak için bunu yapmaya mecburdum.
Çünkü katilin kim olduğunu bir tek ben biliyordum.
Ben sessizce yerim de oturup beklerken bir ses duyduğum da irkildim. Ses daha sonra gıcırdama sesine döndüğün de o ses bile insanı korkutmaktan başka bir şey yapmıyordu.
Yakalanmadım.
Hayır, yakalanmadım. Belki başkasıdır, evet evet başkasıydı. Burada olduğumu bilemezdi değil mi?
Aslında ne kadar kendimi kandırmak istesem de olayın tam tersi olduğunu biliyordum. Hayır eğer kameralara baktıysa burada olduğumu çok rahat bir şekil de bilebilirdi. Ses devam ettikçe ben de korkudan titriyordum.
" Maaaasaaaal ... Maaaasaaaal ... " diye bir ses duyduğum da ellerimi ağzıma daha sıkı kapadım. Evet tam tersini düşünsem de bu ses onun olduğunu kanıtlıyordu.
Ben ölmek istemiyordum ki. Allah' ım ne olur yardım et. Ben yaşamak istiyordum, ben annemi ve babamı istiyordum. Ben arkadaşımı istiyordum.
" Elma dersem çık, armut dersem de çık. Hahaha ah hadi ama beni çok uğraştırdın. Eğer hemen çıkarsan söz veriyorum seni direkt öldüreceğim acı çektirmeden. Ama eğer ben seni bulursam acı çekerek öldüreceğim. Kabul mü? " dediğin de ne yapacağımı bilemedim.
Ama dediğini yapmayacaktım, ne olursa olsun savaşacaktım. Bu kadar kolay pes etmeyecektim. Burada olduğumu anlamazsa gidecekti yani en azından giderdi. Hem hem kapılar da kolay açılacak bir kapı değildi.
Ben sessizce beklerken bir süre sonra hiç ses çıkmaması onun gittiğini düşündürüyordu. İşte bunu düşünmek, onun orada olmamasını düşünmek beni rahatlatıyordu ama yine de dışarıdayken buradaki gibi güvenli olmadığını biliyordum. Bu yüzden dışarıya çıkmayacaktım.
Ben yerimden kıpırdamadan dururken kapıya bir şeyle vurulmasıyla korkuyla çığlık atmamı sağladı. Ellerimi hemen ağzıma kapattığım da kapıya bir şeylerle vurulmaya devam ediyordu.
Anlamıştı, biliyordu ve benimle oyun oynuyordu. Her zaman yaptığı gibi tıpkı öncekiler gibi yapmaya çalışıyordu. Bizlerle oyun oynuyordu.
Ve bu oyun da o çok mutluyken bizler ise ölüyorduk. Bu onun eğlencesiydi bunu çok net anlamıştım. Ve bizler o yok olmadığı sürece ya da bu tren durmadığı sürece asla kurtulamayacaktı.
Kapının ortasını kırdığında onunla göz göze geldim.
Elin de balta, gözleri bile farklıydı ve yüzün de öyle büyük bir korkutucu ifade ile bana sırıtarak, bakarken " SOBE ... Yakalandın. " dediğinde ağzımın üstündeki ellerim yavaşça yere düştüğün de ona bakarken aynı zamanda korkuyla ağlamaya devam ettim.
Ölmek istemiyordum ama sonumun geldiğini anlamıştım. Ben de diğerleri gibi kurtulamayacaktım. İşte o an anladım ki bizim kurtuluşumuz olmayacaktı.
Bu tren belki de tarihin en büyük kıyımın da büyük bir rol oynamıştı. Her yer de cesetler vardı ve tren son geldiği nokta da büyük haberlerle her yer de yayınlanacaktı.
Annem, babam ne olacaktı. Onlara bizlerin cesetleri gittiğin de ne yapacaklardı. Korktukları başına gelmişti ve onların benim acımı yaşamaları da istemiyordum.
Özür dilerim anne ve baba size yaşattığım tüm acılar için özür dilerim.
Kitabın içinde cinayet, gerilimi bol okuyacağız. Yer yer +18 unsurlara da değinilmiştir.