Dersimiz Pozisyonlar

1847 Words
( Kiraz ) Bu adamın bana garezi var. Bu ne? Kalk gidiyoruz? Dur! Otur. Ne istiyor ya? Emir vereceği kölesi sandı beni adi köpek. Odaya geldiğinde kıyafetleri deniyordum. Üzerime diz kapak üstü bir elbise giydim. Kolları uzundu ama boynu biraz açıktı. Ben çok beğendim. Bana bu ne diyor? Elbisedir, nedir? Neyse Makbule Anne bizi en yakın dostuyla tanıştıracakmış, bu sinirli budalayı çekemem. Sürekli burnundan duman çıkaran ejderha gibi adam. Arabada sürekli bana sinirli bakışlar atıp durdu. Bahçeli bir evin önünde durdu. Etrafa bakıyordum. - İnmeyi düşünmüyor musun? Ters ters baktım. Ya Sabır Allah'ım. Kapıyı açıp dışarı çıktım. Bahçede sofra kurulmuştu. Ömer arabayı park ediyordu. Kapının önünde beklerken içeriden Makbule Anne beni gördü. - Kızım gell niye kapıda bekliyorsun? Birden etrafımda bir sürü insan belirdi. Makbule Anne beni tanıştırıyordu. Gelinim değil kızım deyince gözünün içine baktım. Beni çok severdi. Her zaman desteğini hissetmiştim, beni kızı gibi gördüğünü her seferinde ifade ederdi ama bu defa başkaydı. Artık beni o doğurmuş, emek vermiş, gerçek annem gibi hissediyordum. Yanlış geliyordu, insanın bir tane annesi olurdu. Yine de onu sevmeye ve güvenmeye engel olamıyordum. Makbule Annemdi o benim. - Maşallah gelinin çok güzelmiş dedi teyzenin biri. Kör galiba yazık. - Öyledir kızım. Ömer de gelince kadınlar bizi hesaba çekmeye başladı. Ömer'i çok seviyorlardı. Bu mendeburun nesini seviyorlar? - Demek evlendin Ömer. Ben sana torunumu verecektim ama. Herkes bana baktı. İstiyorsa versin, çok meraklısı değilim. - Yok ben başıma bir bela aldım. Artık Mert'e ayarlayın. Mert ağzına kaşık dolusu kısır alıyordu tam. Şaşkınca bize baktı. Geldiğimden bu yana tıkınıyordu. - Annneee ben evlenmem haa Herkes gülmeye başladı haline. Gerçekten korkmuştu. - Zamanı gelince sende evleneceksin. - O zaman hiç gelmeyecek. Tekrar tabağına geri döndü. Karşımda oturan Ömere baktım. Demek başına bir bela aldın. Sanki zorla gel benimle evlen dedim. Olaylar biraz zorlamış olabilir ama ben zorladım mı? Asla... - Çocuk düşünmüyor musunuz? Donma sırası bendeydi. Ömer de sanki boğuluyormuş gibi öksürdü ve bana baktı. Allah korusun demek geçti içimden Allah'tan dilimi tuttum. - Kız ayıptır utandırma gençleri diyerek dürttü başka bir teyze. Minnetle baktım. Ömer'de bana bakıyordu. Kıpkırmızı olduğumu hissettim. Elimdeki çaya baktım. Ömerle bir çocuk mu? Aklıma gelen görüntüler hiç de masumca değildi. Utançtan kızarmıştım. - Ben de torun istiyorum ama çocuklar yeni evlendi. Şimdi zorlamak olmaz. Biraz zaman geçsin tepelerinde olacağım dedi Makbule Anne. - Yeğen sevmek benim de hakkım dedi Mert. Ona sert bir bakış attım. Ne var der gibi bakıyordu. Ömere baktım destek almak için o da çok eğleniyordu. - Olur ya ben de çocuk seviyorum zaten dedi. İyi sevmeler sana Ömer Bey. Sırf bana inat olsun diye böyle yapıyordu. Çocuk sevecek biri değildi. Hayatında çocuk sesine bile katlanamazdı eminim. Muhabbet bir türlü bizden uzaklaşmadı. En sonunda ben mutfağı toplamalarına yardım etmek için kalktım. Mert de bana yardım ediyordu. - Yeğen sevmek benim de hakkım diye ağzına ökündüm. - Ortama ayak uydurdum sadece ne deseydim. Benim salak abim karısından kaçıyor, sahteden evlendiler, karısı da karısı gibi değil mi? Gözlerimi devirdim. - Abimin neyi var? - Nasıl yani? - Gözünü senden alamıyor, hayırdır ne yaptın biz yokken adama. - Ne yapabilirim dev gibi adama. Abuk subuk konuşma Mert. - Ben bilmem. Ben bakir ve namuslu bir gencim. Sizin gibi yeni evlilerin işine karışmam. Omzuna bir tane vurdum. Ne oluyordu buna. - Senin dilin fazla uzamış. - Vallahi yalan mı söyleyeyim? Adam seni yemek ister gibi bakıyor. - Parçalayıp haşlamak istiyor evet çünkü benden nefret ediyor. - Bence senden nefret ediyor ama seni arzuluyor. - Sen salak mısın insan sevmediği birini nasıl arzular? - Erkek beyni ve kadın beyni aynı işlemez. - Erkeklerin beyni mi var? Bana su sıçratınca ikimiz de güldük. Söyledikleri kafama takıldı ama. Benden hoşlanmıyor bile ama beni arzuluyor. Çok saçmaydı. Daha önce bir ilişkim olmuştu. İleri gitmedim ama öpüşmek ve biraz oynaşmak çok güzeldi. Geceleri hala onun özlemini çekiyordum. Yine de hiç sevmediğim birini arzuladığım olmamıştı. Mert işte saçmalıyor ya. Ömer kapıda ikimize bakıyordu. Onu görünce sıçradım. - Boş zamanlarında küçük kızları korkutuyor abime bak beee. - Tam bir zevzeksin Mert. - Tamam. İkisine bakıyordum. - Çıkalım. Parmağımla kendimi işaret ettim. - Başka kim olabilir? - Annenle Mert. - Biz gelmiyoruz. Minnoşumla kalacağız dedi Mert. İkimiz evde tek mi kalacaktık yani. Rengim atmıştı. - Çabuk ol dedi ve arkasına bile bakmadan gitti. - Dikkatli ol. Ayazlı havada küçük kızları yiyor abim. Tam vuracakken kaçtı. Ahh Mert ahh. Herkesle selamlaşmak yarım saatimi aldı. Birlikte eve gideceğimiz için gergindim. Üstüne Makbule Anne dolabına bıraktığım geceliklere bak deyince daha çok kızardım. Kapıdan çıkmadan Makbule Annenin ahiretliği bir zarfla geldi. - Düğüne gelmedim ama ben yabancı değilim. Bu size düğün hediyem. Eğer gitmediğinizi duyarsam vallahi çok kırılırım. Gitmediğinizi mi? Zarfı elime sıkıştırdı. - Gerek yok, teşekkür ederim diyerek geri vermeye çalıştım. - Kızım alıp açsana dedi Makbule anne. İstemsizce Ömer'e baktım. O da onay verdi. Zarfı açınca içinden bilet çıktı. Paris'e uçak bileti almıştı. - Sizin için gezi ayarladık. - İşlerim çok yoğun teşekkür ederim ama gidemem minnoşum dedi Ömer. Gayet rahat görünüyordu. Ömer Paris diyor. Benle Mert gidelim. - Aaa olmaz öyle bak senin için sabahtan bu yana uğraşıyoruz. Kızı balayına da çıkarmamışsın. Hep iş hep iş olmaz. Ömer seni yaramaz çocuk. Bunu kabul etmiyorum, birlikte mükemmel bir Paris turu yapmanız lazım. Birbirine itiraz edip duruyorlardı. Konuyu ben böldüm. - Benim pasaportum yok ama. Herkes bana baktı. - Biz bunu niye düşünemedik? Uzun sürer işlemler. - Bak sorun çözüldü. Demek ki gitmiyoruz. - Dur bakalım delikanlı. O zaman gelinimi Antalya'ya tatile götürüyorsun dedi Makbule Anne. - Çok haklı. Benle Mert onlara bakıyorduk. Ömer en sonunda bu hafta sonu ayarlama yapacağını söyledi. - Yaa ben de mi gelsem dedi Mert. Annesi kafasına vurdu. - Balayında ne işin var? - Haa doğru. Yok gelmem zaten. Gülmek ve ağlamak arasında gidip geliyordum. Ben bununla balayına gitmem. Arabaya bindiğimiz zaman ona sinirle bakıyordum. - Çek o koca gözlerini üzerimden. - Neden kabul ettin? Seninle gelmem ben. - Git onu anneme söyle. Ben de seninle gitme meraklısı değilim. - Diretseydim o zaman. Paris işini ben çözdüm onu da sen çözseydin. - Uzatma istersen. Altı üstü birkaç gün. Mertle gitmeye pek meraklısın hem. - Tabi ki de meraklıyım. Mertle çok eğlenirdik. - Eğlendireceğim ben seni dur... - Ne söylediğini duymuyorum, ağzının içinde konuşma. - Araba kullanıyorum biraz susar mısın? - Aaa sanki kendi kendime konuşan benim. Şuna bak. Ne olursa olsun bu adamla o tatile asla gitmeyeceğim. Burada onu çekemiyorum. Şimdi de tatile çıkacaktık, yok artık. Yakında o sevdiği çocuklardan da yaparız. . . . ( Ömer ) Sinirle tavana bakıyordum. Annemler olmadığına göre misafir odasında uyumamak için bir sebep yoktu. En azından bu gece rahatça uyumam lazımdı ama sinirden gözüme uyku girmiyordu. Mert deyince nasıl da gözleri parlıyordu. Bunların arasında olan ilişki hiçbir zaman gözüme böyle batmamıştı. Hayır ben sadece o kızdan kardeşimi koruyorum. Zaten giydiği elbiseler hiç normal değildi. Ortalıkta böyle dolaşamazdı. Sinirle üstümden battaniyeyi çektim. Tek bir gece rahat bırakmıyordu. Onunla karşılaştığımdan bu yana başım hep beladaydı. Şimdi de yatakta uyutmuyordu. Yataktan huzursuz bir şekilde çıkıp mutfağa doğru ilerledim. Işık açıktı. Kahretsin kız uyumamış. Geri dönmek için arkamı döndüm ama burnunu çekme sesi geliyordu. Ağlıyor mu? Seni ilgilendiren bir durum değil. Yatağına geç diye kendime söylenerek mutfağa yöneldim. Belli ki ayaklarım beynimi dinlemiyordu. Mutfağın girişinde baktığımda sandalyeye oturmuş elinde su bardağı gözünü siliyordu. Üzerinde siyah, ipek bir sabahlık vardı. Bu kız niye giyim tarzını değiştirdi. Tabi ki de Annemmm. Kafasını çevirince beni gördü. - Aaaa diyerek çığlık atıp bardağı düşürdü sakar kız. - Sakin ol korkma. - Birden çıkılır mı öyle diyerek adım attı. Ayağını kaldırmasıyla, çıplak ayağını ve kanı gördüm. - Seni aptal kız kal olduğun yerde. Ayağını tutmuş, daha çok ağlıyordu. - Niye hep benim başıma gelir bunlar. Dikkatle yürüyerek gidip Kirazı kucağıma aldım. Hayretle bana bakıyordu. İçeri gidip onu koltuğa bırakacağım zaman sustuğunu fark ettim. Yüzünü baktığımda o da bana bakıyordu. İlk panikle onu kucaklamıştım. Şimdi burnuma dolan gül kokusuyla gözlerimi kapatmamak için büyük savaş veriyordum. Evet ağlamıştı, gözleri kızarmış, ürkek bir ceylan gibi bana bakıyordu. Küçük elleriyle omzuma tutunmuştu. Kucağımdaki ağırlık içimi ısıtıyordu. - Özür dilerim dedi ağlamamak için kendini tutuyordu. Lanet olsun kız ayağını kesmişti. Onu koltuğa bıraktım. Kollarımda bir boşluk vardı. - Ne için? - Yine sana sorun çıkardım, herkese sadece bela oluyorum. Yüzündeki saçları çekmek için dayanılmaz bir istek geziyordu vücudumda. Saçlarına elimi daldırıp o yoğun gül kokusunu içime çekmeliydim. - Ağlamak sorunlarını çözüyor mu? Ellerine bakınca yanlış yaptığımı anladım. Ayağını kendine çekecekken acıyla yüzünü buruşturup çığlık attı. Aptal kız. - Ne yapıyorsun, ayağında cam var. Dikkatli ol hemen geliyorum. Onu tekrar kucağıma alıp geçecek diye teselli vermeden önce oradan ayrılıp ecza dolabını açtım. Gerekli malzemeleri alıp yanına gittim. Ayağına bakmaya çalışıyordu. - Bir dakika rahat duramaz mısın? - Ayağıma bakıyordum diye savunma yaptı. Eşyaları yanına indirdim ayağını kucağıma alıp altına bakıyordum. İpek sabahlık bacağından süzülence gözüm takıldı. Yutkunup kafamı çevirdim. O da hemen eliyle sabitlemişti eteği. Biraz daha ilerleseydi bacağının büyük bölümü açığa çıkacaktı. Ayağına bakınca küçük bir kesik olduğunu ama bardaktaki camın içinde olduğunu gördüm. Batınca öyle kalmıştı, kan akıyordu. - Biraz acıyabilir. - Ben alışkınım sorun yok. Bunu yapmanın nazik bir yanı yoktu. Camı alıp çıkardım ve ayağın altına tampon uyguladım. Kanama çok değildi. Tentürdiyot sürünce omzumu sıkmaya başladı. Gözlerini kapatmıştı. Elimi çabuk tutmak için hemen yarayı temizleyip sardım. - Gözünü açabilirsin bitti. Bana kedi yavrusu gibi bakıyordu ve her böyle baktığında benim başım belaya giriyordu. - Her yer kan oldu. Özür dilerim. - Bir şey olmaz. Ben hallederim şimdi. Ayağını yavaşça koltuğa bıraktım burası da kan olmuştu. - Yok ben sileyim dur. Ayağa kalkmaya çalışırken onu tuttum. Gül kokusu içime işliyordu. Çok yakınımdaydı. - Otur şuraya geliyorum dedim sertçe ve arkamı dönüp gittim. Gitmem gerekiyordu. Neler oluyor bana? Mutfağı ve koltuğun üstündekileri temizledim. Koltuğa damlayan kan kekelerine yapacak birşey yok yarın annemler gelince hallederdi. Kirazı odaya götürmek için tekrar kucağıma almak zulüm gibiydi. Gerek yok falan dedi ama dinlemedim. Yatağa yatırdım. Açılan bacaklarını eliyle tutuyordu. Yatağın yanında duruyordum. Gitmem gerekiyordu ama böyle uyuyamazdım. - Söyle bakalım baş belası niye ağlıyordun? - Bir şey yok. - Olmayan şeylere ağlıyorsun yani. Gözlerini parmaklarına indirdi. Parmaklarıyla oynuyordu. Yatağa oturdum. - Kiraz benimle konuşabilirsin. O adam mı ulaştı sana, bir derdin mi var? - Yok öyle değil. Ben ... yani ben ... ailem beni hiç aramıyordu. Ben annemi aradım bugün. Annesini tanırdım. Sert ve mükemmelliyetçi biriydi. Kız çocuklarını da pek sevmezdi. Yine de kötü düşünmek istemedim. - Dertleştiniz ve ondan mı hüzünlendin. Gözleri doldu yine. Baş parmağımla gelen damlayı sildim. Üstüne eğilmiştim. - Derdini burada bırakıp da gittin dedi. Sanırım haklısın her insana sadece bela oluyorum ben. Bu kadını öldüreceğim. İnsan kızına nasıl böyle davranır? - Annen haklı ama bir yerde yanılıyor. Yüzüme sinirle baktı. - Sen tatlı bir belasın. Gülümsediği zaman ışık saçan biri olabilir mi? Kiraz güzel değildi. Dikkat çeken, seksi ve mükemmel bir kız da değildi ama gülümsediği zaman ışık saçıyordu. Bu bilgiyi keşke öğrenmeseydim. - Ev çok sessiz, korkuyorum. Biraz yanımda kalır mısın? Bu iyi bir fikir değil Kiraz. Senin yanındayken erekte oluyorum. - Ben, uyusam iyi olur. - Film izleriz. Senin dolabında vardı sanki, kilidi açık bırakmıştın ya. Tükürüğüm boğazıma kaçınca öksürmek zorunda kaldım. Porno koleksiyonumdan mı bahsediyor bu kız? Aletim dev boyutlara ulaşırken ona baktım. Ben tüm pozisyonları biliyorum Kiraz...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD