Bölüm 3

2625 Words
"Şu an iyisin de mi?" Diye konuştu Elif bir bana bir de yarama bakarak. "Elif, ben elli kere aynı cevabı vermekten bıktım ama sen elli kere aynı soruyu sormaktan bıkmadın ya, yeter!" diye çıkıştım. Tamam endişeli ama yeterdi bence. Belki canım şu an konuşmak istemiyor. Belki konuşurken canım acıyor. "Özür dilerim Şilan ama ne yapayım endişeleniyorum senin için." Diye konuşup başını önüne eğmesiyle anında pişman oldum çıkıştığım için. Derin bir nefes alıp yandan sarıldım ona. "Özür dilerim kuşum, biraz yorgun olduğum için çıkıştım sana. Hem valla iyiyim ben asma o güzel yüzünü." Başını kaldırıp bana baktı. "Tamam, peki biz annene ne diyeceğiz?" Demesiyle ayrıldım ondan. "Elif, annemin haberi asla olmayacak tamam mı? Eğer öğrenirse beni burdan gönderir bu yüzden bugün olanlar aramızda." "Merak etme aramızda ama sende bir daha böyle saçma sapan davranmayacaksın." Elif'in konuşmasıyla kaşlarımı çattım. "Saçma sapan mı?" "Kızım bildiğin adama taktik veriyordun! Ya adam sıksaydı kafana boş konuştuğun için." Çatılan kaşlarım daha çok çatıldı. "Ya Elif en iyisi mi sus sen yoksa kimse seni elimden kurtaramaz." Konuşmamla ağzına yalandan fermuar çekti. Göz devirip önüme döndüm ama aklıma gelenle önde oturan ikiliye döndüm. Bize hastaneye kadar eşlik eden timden Kerem ve Samir'di ve şimdi ise eve götürüyorlardı. Samir arabayı sürerken Kerem de yanında oturuyordu. İkisi de sessizdi hiç konuşmalarımıza dahil olmamışlardı. Kendime yakın hissediyordum onları ama onlar sanki bana soğuklardı. Bu fikirleri aklımdan atıp "Masal gerçekten yüzbaşının mı kardeşi?" Diye sordum. Kerem aynadan bana bakıp "Evet kardeşi." diye cevap verdi ve tekrardan bakışlarını benden çekip yola çevirdi. "İkisi birbirine çok zıt. Masal gülen yüzlü, tatlı, cana yakın biri ama abisi öyle değil. İnsan ona bakınca bile korkuyor. Bakışlarındaki o soğukluğu daha önceden kimsede görmedim. Bir baktı mı nedensizce üşümeme neden oluyor." diye konuşup başımı cama çevirdim ve "Acaba sevgilisi var mı?" Diye sordum ama bu soru daha çok kendime sorduğum bir soruydu. "Sevgilisi yoxdur." Samir'in konuşmasıyla iç dudağımı ısırdım. Sesli söylemek istememiştim aslında. Hemen kendimi toparlayıp onlara döndüm ve "İyiki de yokmuş. Onun gibi biri çekilir mi be!" Diye konuştum yanlış anlaşılmamak için. "Valla bence sevdi mi çok güzel sever yüzbaşı." Diye konuştu araya girerek Elif. Kerem ve Samir ise onu onayladı ama ben pek katılamadım ya da belki katılmak istemedim, bilmiyorum. Tek bildiğim çok kaba ve sert biriydi. "Valla Allah gelecekteki karısının yardımcısı olsun. Ona şimdiden bol bol sabır diliyorum." diye konuştum dayanamayarak. Şu an yüzbaşı burda olsa bizi baya azarlardı. Bildiğin oturmuş dedikodusunu yapıyorduk adamın. "Sen onu tanımıyorsun bu yüzden öyle diyorsun ama emin ol tanısan karısı çok şanslı dersin. Düşün yani elimde olsa ben bile evlenirim komutanımla." Konuşmasıyla ağzım açık kaldı. Yav bu adamın ağzi neler diyir böyle? "Kendine gel Kerem, sen erkeksin. Hem valla komutanın duyarsa seni azarlar haberin olsun." Diye konuştum dayanamayarak. İkisini şu an öyle hayal ediyordum da... "Biliyorum erkek olduğumu Şilan. O anlamda demedim zaten eğer kız olsaydım evlenirdim anlamında dedim." Konuşmasıyla gülmemek için zor tuttum kendimi. "Oh özür dilerim." "Bir daha olmasın." Diye konuştu ciddi ifadesiyle Kerem. Kaşlarımı çatıp ona cevap verecekken kahkaha atamasıyla sustum. O kadar güzel gülüyordu ki dayanamayıp bende onunla gülmeye başladım. Çok iyi insanlardı, iyiki tanıştım dediklerimdenlerdi. Gülmemizi telefonun çalması böldü. Kerem telefonu eline alıp baktığında yüzündeki ifade anında silindi. Bir süre ekrana baktıktan sonra aklı başına gelmiş olacak ki hemen telefonu açtı. Bir süre karşıyı dinledikten sonra "çok az kaldı komutanım, bir kaç dakikaya geri döneriz." Diye konuştu Kerem. Yüksek ihtimalle arayan yüzbaşıydı. Araba durunca camdan dışarıya baktım. Eve gelmiştik ve geç olmasına rağmen bizim evin ışıkları yanıyordu. Bu da demek oluyordu ki annem hâlâ uyumamış. Annem endişelenmesin diye ona 'biraz daha eğleneceğiz sonra geliriz eve anne bu yüzden beklemene gerek yok, sen uyu' diye mesaj yazıp attım ama annem mesajı görmesine rağmen uyumamıştı. "Tekrardan teşekkür ederiz." Deyip arabadan indim ama inerken Kerem'in "evet komutanım durumu iyi kurşun sadece sıyırmış" dediğini duydum. Vay be komutan beni mi merak etmiş. Bizim inmemizle beklemeden ayrıldılar. "Çok yakışıklı değiller mi sence?" Diye konuştu Elif arabanın arkasından bakarken. "Elif sen erkekler benden uzak olsun demiyor muydun, hayırdır?" Konuşmamla bana döndü ve baştan aşağı süzdü. "Kendime enişte arıyorum Şilan ve ayriyeten Türk askerinin benden uzak durmasına gerek yok. Sana birini bulduktan sonra ben kendime de bulacağım." Konuşmasını ağzım açık dinledim. Bu kız iyice kafayı yemiş. Eve doğru ilerlerken "Ay Elif mümkünse bana kimseyi bulma, istemiyorum kimseyi. Sana gelecek olursak da ben buldum bile, hem de tam istediğin gibi asker." Diye konuştum. Bizim aramızdaki arkadaşlık ilişkisi de mükemmel! O bana birini ararken ben de ona birini arıyorum. Elif'in kolumdan tutmasıyla durmak zorunda kaldım. "Kim?" diye sordu gözlerini kısarak. "Samir.." dememle gözlerini devirdi. "Öyle gözlerini devirme, ben sizi shipledim. Samir'in sana bakışlarını da fark etmedim sanma." "Ya Şilan yakışıklı evet ama bizden olmaz, hem bence sevgilisi vardır." Doğru öyle yakışıklı bir askerin yüksek ihtimalle sevgilisi vardır. "Bende senle yüzbaşıyı shipledim." Demesiyle tükürüğüm boğazıma kaçtı ve öksürmeye başladım. Pislik gülüp yavaşca sırtıma vurmaya başlayınca "Gülme!" Diye uyardım bir yandan da öksürerek. "Gülmüyorum!" Diye cevap vermesiyle ondan uzaklaştım, sonunda öksürüğüm durmuştu. Derin bir nefes alıp "seni dövmek şart oldu Elif." Diye konuştum. "Neden? Hem sen beni shiplerken iyiydi ama.." diye konuştu kollarını birbirine dolarken. "Çünkü senin dediğin şey çok saçma. Benle o asla olamayız, çok zıttız." Dememle sırıttı. Bu kaşlarımı çatmama neden oldu. "Sırıtma mal burda bir şey anlatıyorum." Benim imtihanım da Elif'ti galiba. "Yalnız Şilan senin bilmediğin bir şey var." anlamaz gözlerle baktım ona. "Zıt kutuplar birbirini çeker." Diye devam etmesiyle gözlerimi devirdim. "Aynen ondan." Deyip eve doğru ilerledim. Elif'i dinleyip de sinirlerimi bozamazdım. "Ben sana bunu çok yakında hatırlatırım doktor hanım." Diye bağırdı arkamdan Elif. Galiba onun bu dünyadaki görevi beni sinirlendirmekti ve gayette başarıyordu. Elimi havaya kaldırarak "tamam hatırlatırsın" diye geçiştirdim onu. Ben ne kadar devam edersem o da o kadar uzatırdı. Elif ile evlerimiz yan yana olduğu için o kendi evine geçti direk ben ise çantamdan anahtarı alıp kapıyı yavaş bir şekilde açtım. Işık açıktı ama annem uyumuş da olabilirdi. "Şilan?" Annemin salondan bağırmasıyla uyumadığını anladım. Ben bu kadına daha ne diyeyim ki o kadar da uyarmıştım uyuması için. "Anne sen daha uyumadın mı?" Diye konuştum kapıyı kapatıp salona geçerek. Annem başını televizyondan çekip bana çevirdi ve hafifçe gülümsedi. "Sensiz gözüme uyku girmedi." Demesiyle gidip ona sarıldım, kokusunu içime çektim ve yine Allah'a binlerce kez şükrettim annem hâlâ yanımda olduğu için. "Anne, bugün birlikte yatalım mı?" Diye sordum ondan ayrılıp yanağından öptükten sonra. Başını aşağı yukarı sallamasıyla birlikte ayağa kalkıp annemin odasına doğru ilerledik. Odaya girdiğimizde ben kendimi direk yatağa attım ama annem kaşlarını çatıp kolumdan tuttu ve beni yatakatan kaldırdı. "Kalk git önce üzerini değiştir." Demesiyle dudak büzerek ayaklarımı yere vura vura odadan çıktım. Annem bu konularda çok hassastı maalesef. Ben tek yatsaydım yüksek ihtimalle üstümü değiştirmeden yatardım. Odama geçip pijamalarımı giydikten sonra annemin odasına geçtim. Beni baştan aşağı süzdükten sonra "böyle hasta olacaksın çavreşamin, git daha kalın bir şey giy." diye konuştu annem. Üzerimde tatlı bir şort pijama takımı vardı ve havalar da akşamları soğumaya başlamıştı burda. Canım annem de bu yüzden endişeleniyordu benim için. "Bir şey olmaz annem ben alışığım. Hadi gel yatalım sabah erkenden işe gitmem gerekiyor." Diye konuştum yatağa geçerek. Annem de yatağa geçtiğinde sonra beklemeden birbirimize sarıldık ve kendimizi uykunun tatlı kollarına bıraktık. ⁠✧ 1 hafta sonra "Şilan." Diye bağırarak yanıma geldi Bade. Yoğun geçen günlerin ardından, burada doktorluk yapmaya başladığım ilk haftam geride kaldı. Hastaların hikayelerini dinlemek, teşhis koymak, tedavilerini yapmak beni hem heyecanlandırıyor hem de zorluyordu ama asla tercihimde pişman olmadım. Sevdiğin, istediğin mesleği yapınca zorlukları bile insanın gözüne güzel gelirmiş, benim hayalimdeki meslek her ne kadar başka bir şey olsa da iyiki seçtim dediğim bir meslek oldu doktorluk benim için. Bade de burda tanıştığım bir meslek arkadaşımdı. Çok tatlı, sevecen ve tam benim kafadandı. Ben arkadaşlık kurmada çok seçici olduğum için bu yaşıma kadar çok arkadaşım olmadı ama arkadaşlık kurmada zorluk çeken biri olmama rağmen Bade'yi ilk gördüğümde kanım ısınmıştı, sevmiştim onu. "Efendim kuşum." Diye cevap verdim hafif yorgun sesimle. Bugün son nöbetimdi, yarın artık eve gidip rahat bir şekilde uyuyabilecektim. "Ben eve gideceğimi haber etmek için geldim ama benden çok senin eve ihtiyacın var gibi gözüküyor." Diye konuşup çenemden tuttu ve başımı kaldırdı. "Baksana yüzün nasıl solmuş, göz altların mosmor, bitik ve yorgun görünüyorsun." Çocuklar gibi dudağımı büzüp başımı aşağı yukarı salladım. "Evet çok yorgunum" dedikten sonra ondan uzaklaşıp başımı dikleştirdim. "Ama yıkılmadım dimdik ayaktayım. Bugünü de atlatacağız evelAllah." Güldü, gülmesiyle bende istemsizce güldüm. "Yalnız Şilan her şeye rağmen bitmeyen enerjine bayılıyorum. Keşke o enerji bende de olsa ama maalesef ben yoruldum mu gelen giden herkesi tersliyorum." Boşuna demiyorum kız benim kafada. "Ya Bade, bende öyleyim özellikle de uykusuz kaldım mı ama ne yapacan konu mesleğim olunca katlanmak zorunda kalıyorum." Diye konuştum sandalyeyi çekip otururken. "Valla Allah yardımcın olsun, neyse ben kaçıyorum daha fazla geç olmadan." Demesiyle başımı aşağı yukarı salladım. Bade'nin yanımdan gitmesinin ardından biraz dinlenmeyi düşünüyordum ama maalesef sadece düşünmekle kaldım. Nerde bende o şans ki dinleneyim değil mi? "Merhaba" diye konuşup sandalyeyi çekti ve karşıma oturdu Ateş. Başımı ona çevirip hafifçe tebessüm edip "merhaba" diye karşılık verdim. Ateş Aksoy, uçaktayken karşılaştığım adamdı ve uzun süredir burda doktorluk yapıyormuş üstelik Şırnak'ta da çok tanınan biriymiş. Buradaki doktorlar, hemşireler dahil tüm kızların gözde doktoruymuş. Allah var yakışıklı biri ama benim tipim değildi. Çok çapkın biriydi özellikle beni görünce 32 diş sırıtması, benimle konuşmak istemesi, işi bittiği an hep yanıma gelmesi, bana günün her saati iltifat etmesi... "Bu güzelliği yalnız bırakmak olmaz diye düşündüm." Diye konuşmasıyla göz devirmemek için zor tuttum kendimi. "Umarım rahatsız etmemişimdir." Hayır rahatsız ediyorsunuz desem beni yalnız bırakacak mısın? "Yok sorun değil Ateş Bey." Diye konuşup önüme döndüm. Adamın gözlerine bakınca beni iten bir şey vardı. Bir türlü kanım ısınmıyordu ona. "Bey mi? Sanki biz bu konuda anlaşmıştık." Konuşmasıyla başımı kaldırıp anlamaz gözlerle baktım ona. Pardon da biz seninle ne konuda anlaşmış olabiliriz? "Yine hatırlamıyorsun.." diye konuştu başını önüne eğip. Modu düşmüştü biraz galiba ama anlamadığım şey ben onunla hatırlamam gereken bir konu mu konuştum? "Ateş Bey, inanın o kadar yorgunum ki konuşacak takatim bile yok. Bu yüzden artık konuşur musunuz neyi hatırlamam gerekiyor." Diye konuştum bıkkınca. Başını kaldırıp gözlerime baktı. "Hani bey kelimesi olmayacaktı artık?" Sorusuyla dank diye o anki konuşmamız geldi aklıma. İlk gündü ve ben fazlasıyla heyecanlı olduğum için kimin ne konuştuğunu algılayamıyordum. Sırf konuşma bitsin de o yanımdan gitsin diye tamam demiştim ama şimdiki ben olsam sınırımı korurdum. Ne diyeceğimi bilemediğim için yavaş bir şekilde sandalyeden kalktım ve "şu an aklıma geldi de benim çok acil bir işim vardı artık başka bir zaman oturup sohbet ederiz" deyip yanından ayrıldım büyük adımlarla. Kimsenin kalbini kırma taraftarı değilim ama sanki ben ona ne söylesem kalbi kırılacakmış gibi duruyordu. Bu yüzden kaçmak en iyisiydi benim için. Acile gitmek için büyük ve hızlı adımlarla yürüyordum ama çarpıştığım bedenle durmak zorunda kaldım. Çarpmanın etkisiyle sendeleyip yere düşecektim ki belimden tutulmamla son anda yere çakılmaktan kurtuldum. Allah razı olsun hem çarptı hem de tuttu. Gözlerimi o kadar sıkı tutmuştum ki korkudan, biraz daha öyle sıksam artık gözümü açamayacaktım ve kör kalacaktım. Belimi tutan eller beni kendisine çekince omzuna tutunmak zorunda kaldım. Bu koku bana bir yerden tanıdık geliyordu ama nerden? Merak ettiğimden gözlerimi açtım ve adamın göğüs kafesiyle göz göze geldim. Üstünde askeri üniforma vardı ve ben beni tutan bu adamın düşündüğüm kişi olmasını istemiyordum. Onunla şu an bu halde olmak en son isteyeceğim bir şey bile değildi. O değildir diye düşünüp başımı kaldırdığım an o soğuk bakışları kendime küfür etmeme neden oldu. Yine soğuk bakıyordu bana yüzbaşı, yine benden iğreniyormuş gibi bakıyordu. Bunu ona sormak istiyordum neden bana öyle bakıyordu, neden yeni tanıdığı birine böyle bakıyordu ki beni daha doğru düzgün bile tanımıyordu. Tam konuşacaktım ki bulunduğumuz konumu fark etmemle kalbim hızlanmaya başladı. Çok ama çok yakındık ve nefesi dudağıma çarpıyordu. Bakışlarım istemsizce dudağına kaydığı an hemen başımı diğer tarafa çevirdim. Ben şu an hiç iyi değildim. Bana bir anda ne oldu böyle. Ben başımı çevirdiğim an o da kendine gelip beni bıraktı ama öyle bir bıraktı ki feleğim şaştı. Hayır tutuyorsun tutuyorsun ne diye o kadar sert bir şekilde bırakıyorsun ki tekrardan. "Biraz kibar olamaz mısın?" Diye konuştum dayanamayarak. "Anladık tuttun ama bu beni öyle sert bir şekilde iteceğin anlamına gelmiyor. Madem böyle iteceksin tutma o zaman." "Sen olduğunu bilseydim tutmazdım zaten." Diye konuştu sesinde biraz olsun bile duygu barındırmayarak. Bir an ortamda bir sessizlik oluştu. Soğuk bakışlarını tekrardan yüzüme çevirdi. "Sen herkese karşı mı böylesin yoksa bir bana mı garezin?" Diye sordum kendimi tutamayarak ve tabii ki anında pişman oldum. Soğuk bakışları ürpermeme neden oluyordu. Bir süre bana baktıktan sonra ters bir bakış atıp yanımdan geçti soruma cevap vermeden. Tabiri caizse mal gibi ortada kaldım. Dayanamayıp ona döndüm ve arkasından bağırmaya başladım. "Sana diyorum yüzbaşı neden bana karşı böylesin?" Bağırmamla adımları durdu. Bir süre o şekil durduktan sonra bana döndü sonunda. Üzerime doğru yürümesiyle yutkundum, korkuyordum açıkçası ama geri adım atmadım. Tam tersi dimdik karşısında durdum. Aramızda bir adımlık mesafe kalırken "Sana nedenini söylememi çok mu istiyorsun?" Diye sordu buz gibi sesiyle. Merakla ve aynı zamanda korkuyla başımı aşağı yukarı salladım. "Benim bu tavırlarım sadece sana doktor, başkalarına karşı öyle değilim." Durdu, beni baştan aşağı süzdükten sonra tekrar gözlerime devam etti konuşmasına. "Sana her baktığımda midem bulanıyor, senden iğreniyorum doktor." Afalladım, böyle konuşmasını beklemiyordum. Evet yüzünde o ifade vardı ama ondan duymayı asla beklemiyordum. Bu nedensizce kalbimin ağrımasına neden olmuştu. "Sana karşı içimde sadece nefret var duyuyor musun beni sadece nefret!" Sonralara doğru sesi hafif yükselmişti. Gözlerimin dolduğunu hissedince gözlerimi sıkıca yumup başımı diğer tarafa çevirdim. Gözlerimi açtığımda doktor hasta fark etmeksizin hepsi bizi izliyordu dikkatli bir şekilde. Bu sinirlenmeme neden olmuştu. Başımı tekrar karşımdaki adama çevirdim. Ellerimi göğsüne koyup sert bir şekilde ittim onu. Bu kadar insanın içinde beni küçük düşürmesi zoruma gidiyordu. "Sen kimsin de benden nefret ediyorsun yüzbaşı? Benim hayatımda yerin bile yokken sence benden nefret etmen umrumda mı?" Sanki hiç konuşmamışım gibi umursamaz bir tavırla arkasını döndü ve yürümeye başladı. Bu canımı daha çok sıkmaya başladı. "Ailen sana terbiye öğretememiş galiba Yüzbaşı, daha kadınlara nasıl davranman, kadınlarla nasıl konuşman gerektiğini bilmiyorsun." Diye arkasından bağırmamla adımları durdu. Sırtı kasılmıştı, bakışlarım ellerine kayınca yumruklarını sıktığını gördüm. O kadar sıkıyordu ki parmak boğumları beyazlamıştı. "Senin annen de bir kadın ama belli ki tam öğretememiş" diye devam ettim kendimi tutamayarak. Kendini o kadar sıkıyordu ki boynundaki damarları belirginleşmişti. Sinirlenmişti ve bu da korkmama neden olmuştu. Bana döndü ve seri adımlarla üzerime doğru yürümeye başladı. Yüzünü o kadar sıkmıştı ki kızarmıştı bildiğin. Bu daha çok korkmama neden olmuştu. Acaba zamanı geri alabiliyor muyuz? Onun üzerime gelmesiyle bende geri adım atmaya çalıştım ama sadece çalışmakla kaldım. Sertçe kolumdan tutmasıyla beni duvara yapıştırması bir oldu. Canım acıdığından ağzımdan bir inilti koptu. Kaşlarını çatmış gözlerindeki öfkeyle bana bakıyordu bir yandan da kolumu sıkarak. Dayanamayıp "C-canım acıyor." Diye konuştum zor da olsa ama bu onu pek de ilgilendirmişe benzemiyordu. Gözleri beni korkuttuğu için başımı diğer tarafa çevirdim ama o diğer elini çeneme koyup kendisine çevirdi yüzümü. "Sakın..." diye konuştu dişlerini sıkarak yüzüme doğru. Yine yakındık biz ve yine konuşunca nefesi dudaklarıma çarpıyordu ama bu sefer kalbim heyecandan değil korkudan atıyordu. "Sakın bir daha ailem hakkında konuşmaya cüret etme." Başımı aşağı yukarı salladım. "Tamam, özür dilerim ama artık bırak şu kolumu canım acıyor." Diye cevap verdim, acıdan gözlerim dolmuştu bile. Şu an ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. "Sen aileme laf edecek son kişi bile değilsin, haddini bil de konuş! Bir daha uyarmam, beni yapmamam gereken şeyleri yapmaya zorlama doktor." Konuşmasını bitirmesiyle gözlerimden bir damla yaş düştü. Kendimi ne kadar sıksam da tutamadım o bir damla yaşı. İsteyerek mi istemeyerek mi bilmiyorum ama kolumu sıkıyordu her konuşmasında ve bu benim canımı aşırı derecede acıtıyordu. Aniden kolumu bırakmasıyla kolumdan tutup duvara daha çok yapıştım. Yüzüne dahi bakamıyordum, ki bakmak da istemiyordum. Şu an sadece onun burdan gitmesini istiyordum. Sanki beni duymuş gibi yanımdan uzaklaşmaya başladı. Onun gitmesiyle dayanamayıp yere çöktüm ve kimseyi umursamadan ağlamaya başladım. Neden yaptığı her şey bu kadar canımı acıtıyordu. Daha 1 hafta öncesine kadar birbirimizi tanımamamıza rağmen neden sözleri kalbimi bu denli acıtıyordu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD