Uçak Paris' e indiğinde hala sabahtı. Arzu ne kadar erken dayanmıştı kapıma. Paris, sabahın erken saatlerinde bile her zamanki gibi büyüleyiciydi. Sokaklar sanki tablo gibiydi, her köşe başı romantik bir hikayenin başlangıcı gibi görünüyordu. Arzu ’yla bir kafede kahvaltı yapıyorduk. O kadar neşeliydi ki, enerjisi Paris’ in o sakin sabah havasını bile değiştirebilecek gibiydi. Kafede oturup kahvaltımızı beklerken, Arzu durmadan konuşuyor, anlatıyor ve güldürüyordu. Oyunculuk anılarını anlatıyordu. Masada taze kruvasanlar, kahve ve birkaç çeşit peynir vardı. Kahvaltı Fransız usulüydü; hafif, ama tatmin ediciydi. “Ne kadar güzel bir sabah.” dedim, çevreme bakarak. “Burası sanki başka bir dünya gibi.” Arzu kahvesinden bir yudum alıp gülümsedi. “Paris her zaman böyledir. Ama bu güzellik sad