ONU BANA BIRAK

2117 Words
“Yemek yapmasını biliyor musun?” diye soran Hale’ye, Ateş oturduğu koltuktan sadece baktı. Hatta gülmemek için kendini tutmak zorunda bile kaldığını itiraf etmeliydi. Tüm bu sorular 4 günlük düğün organizasyonunda sorulacak mıydı? Ne yani düğüne onunla gittiğinde herkes, hangi parfümü kullandığından yapabildiği yemek becerilerine kadar her şeyi Hale’ye soracak mıydı? Bu Ateş’e cidden saçma geliyordu. Onun için alaycı bir sesle “Mutfağını bana teslim etmek istemezsin” dediğinde Hale yutkunarak, “O kadar kötü müsün?” diye sorduğunda Ateş bu sefer hemen arkasındaki koltukta oturan ve gözlerini ondan bir saniye olsun ayırmayan genç kadını daha rahat görebilmek açısından yerinde ona doğru dönerek, gözlerini kıstı ve “Bana göz koyduğunu düşünmeye başlayacağım güzel kız” dedikten sonra elindeki kumandayı ona doğru sallayarak gülümsedi ve “Sanki, hayatına almak istediğin erkek kriterlerini tıklıyormuşsun gibi hissediyorum. Listedeki kaç şartı yerine getiriyorum?” diye sorduğunda Hale ona dil çıkarmamak adına uzun bir uğraş vermek zorunda kalmıştı. 3 gündür aynı evi paylaşıyorlardı. Evini hiçbir zaman bu kadar sıcak hissetmediği gerçeğini görmezden gelemezdi. Fakat bu durum onun uyuzlukta en yüksek mertebede olduğu gerçeğini değiştirmiyordu. “Bir evlilik düşünmüyorum. Fakat, evleneceğim adam için tabi ki önüne birer tik koyacağım listem var” dedi ve genç adam her iki kaşını havaya kaldırarak karşısında aklından listesini geçirdiğine inandığı kadına gözlerini dikti. O güzel kavasının içindeki liste maddelerini cidden merak ediyordu. Onun için, “Listendeki ilk üç maddeyi söyle” dediğinde Hale hiç düşünmeden, “Sadık olacak, çocukları sevecek ve yalan söylemeyecek” diye sıraladığında genç adam neredeyse kahkaha atacaktı. Bu kriterleri yazdığı listesine sanırım eski şerefsiz kocasını tanıdığında hiç bakmamış olmalıydı. Hale, onun bu sırıtmasına karşılık yüzünü buruşturarak “Soruma gelecek olursak kötüsün. Anladım” diyerek verdiği karşılığa Ateş gülümsedi ve koltukta ona daha çok yaklaşarak, “Evet, yemek konusunda kötü olabilirim fakat” dediği anda Hale, elindeki yastığı ona fırlattı ve Ateş kahkaha atarak yastığı daha ona ulaşmadan havada yakalayıp arkasına koyup üzerine yaslandığında Hale, “Eminim onda da kötüsündür” dediğinde kaşlarını uğradığı hakaret karşısında resmen şaşkınlıkla havaya kaldıran Ateş, tam bir şey söyleyeceği esnada hale ondan önce davranarak, “Hatırlamadığım bir gece ile fazla böbürleniyorsun. Eğer hatırlamıyorsam bu sadece kötü olduğunu gösterir” diye söylendiğinde Genç adamın bakışlarındaki karanlığın ve o karanlığın içindeki ateşin tüm bedenini sardığını hissetti. Bir anda oturdu yer alevler içinde kalmış gibiydi ve Hale, neredeyse nefes alamıyordu. Yavaş bir şekilde oturduğu koltuktan kalkıp, Hale’nin bulunduğu koltuğa doğru bir adım attı ve tek kişilik olan koltuğun hemen dibinde durmasına yetti. Eğilip ellerini koltuğun iki yanına yerleştirdiğinde Hale’nin tüm bedeninin titrediğini hissetti. Nefes alışı değişmişti ve tüm bedeni bir beklenti içine çoktan girmişti. Biraz eğildiğinde ise Hale ile dudakları birbirine değecek kadar yakındılar. Tamam, sadece bu kadarcık bir yakınlıkla bile kendini kaybetmesine neden olabiliyorsa, kesinlikle söylediğini geri almalıydı. Ateş, sadece burnunu seksi bir şekilde Hale’nin burnunun üzerinde aşağı yukarı sürttükten hemen sonra gözlerine bakmak istedi ve genç kadının aldığı hazla gözlerini açmakta zorlandığını gördüğünde seksi bir şekilde sırıtmadan edememişti. Hissettiklerinin farkındaydı. Onu istiyordu. Onu şu anda burada öpse tüm benliği ile ona teslim olurdu. Fakat bu durum genç kadının bir ihtiyacıydı. Bazı insanlar cinselliğin sadece erkelerin ihtiyacı olduğunu düşünürdü. Fakat bu gerçekten yanlıştı. Cinsellik kadınında erkeğinde ihtiyacı olan bir durumdu. Hatta erkekler her zaman isterken kadınlar bazı anlarda fazlaca yoğun isterdi. Hale, hamilelik dönemi, boşanma süreci ve yaz dönemi derken fazlasıyla bu açlığını bastırmıştı. Şimdi ise bazı durumlarda kendini kontrol edemiyordu. Bu durum herkeste değil sadece Ateş’in yakınlaşmasında olduğu içinde öfke ile doluyordu. Ateş ise bunu fazlaca iyi kullanıyordu. Hale, hissettiği yoğun duyguda kaybolurken Ateş, “Tekrar söyle” diye mırıldandı. Sesindeki tını Hale’nin tüm bedenini kasarken aynı cümleyi tekrar kurmak yerine, “Unut gitsin” diye söylemeyi tercih etti. Çünkü bu durum pek de güzel bir yere gitmiyordu. Gerçi sonuçlanacağı yeri bir an aklından geçirdi. Aslında pek de kötü olacağını düşünmüyordu. Aksine bir yanı bu adamın kollarında kendini kaybetmek, çılgınlar gibi onunla sevişmek istiyordu. Bunun için utanıyordu fakat diğer bir yanı ise bunun sadece bir oyun olduğunu, oyunun sonunda kaybolup gideceğini fısıldıyordu. Ateş, aldığı cevaba karşılık ukala bir gülüş gönderdikten hemen sonra Hale’den uzaklaştı. Çünkü biraz daha o şekilde durursa genç kadının dudaklarına kendini bırakacağından emindi. Ve kesinlikle kontrolünü kaybedecekti. Bunun için henüz erkendi. Nereye kadar dayanacaklarını ve nerede patlayacaklarını merak etmiyor değildi. Geri çekilirken, “Bende öyle düşünmüştüm” dedi ve yine aynı ses tonu eşliğinde, “Kızların tatbikatı 1 saat sonra geç kalmamamız gerektiğini net bir şekilde söylediler. Dağhan bir ordudan bile tehlikeli olduklarını söylerken sanırım ciddiydi.” Dediğinde Hale, genç adamın üstsüz bir şekilde yürürken sırtından kaslarını süzdü ve Ateş ona hiç bakmadan, “Cinsel içerikli soruların cevabını uygulamalı verebileceğimi de ekle o listeye” dediğinde Hale, kocaman olan bakışları ile yutkundu. Adam cidden iyiydi. Hem görünüş hem zekâ hem edepsizlikte. “Uyuz “diye söylenerek tırnağını kemirmeye başladı ve tamda o anda kapıda beliren Ateş, ona uyarıcı bir bakış göndererek, “Duydum” dediğinde elindeki telefonu ona gösterdi. Bu onun telefonuydu. Bir şifresi yoktu ve sosyal medya hesabını ona gösterdiğini fark ettiğinde gözlerini sıkıca yummuştu. Kadınlar, sevgililerini sosyal medya hesaplarında yayınlardı. Yani, benim bir sevgilim var! Diye bağırmanın bir diğer versiyonu diye düşündü. Fakat Ateş, “Evliliğe doğru gittiğini iddia ettiğin bir sevgilin varsa en azından ailenin bir resim görmeyi beklediğini bilmelisin. Sayfana baktığımda kedi, köpek, kuş, deniz, vapur, çiçek var fakat evleneceğin adamdan bir kare yok. Bu biraz saçma” demişti. Ateş, üzerine giymiş olduğu gömleğin düğmelerini iliklememişti. Kotu ile fazla yakışıklı görünüyordu. Kahve rengi bakışları biraz elaya çalarcasına ona akıyordu ve Hale askılı bir elbise giyiyordu. İkisi de günlük şıklıktaydı fakat Ateş, Calvin Klein katalog çekiminden henüz çıkmış gibi görünüyordu. Bu hiç adil değildi. Makyaj yok, filtre yok, özenme yok. Üzerinde bir kot ve iliklenmemiş bir gömlek ile bu kadar seksi olması gerçekten hiç ama hiç adil değildi. Derin bir nefes alıp yerinden kalktı ve Ateş’in elinde tuttuğu telefonunu alıp hemen Ateş’in önünde durmuştu. Telefonun ön kamerasını açarak, ekrana her ikisini de sığdırdıktan hemen sonra gülümsedi. Ateş ise şaşkınca ona bakıyordu. Birini araştırırken, böyle bir resim görse her ikisinin de arasında bir şey olmadığının anında anlardı. Ya da aralarında bir şey varsa bile bunun aşkla pek ilgisi olmadığına kesin gözüyle bakardı. Akademide her türlü eğitimden geçmişlerdi. Buna fotoğraf çekimlerimde dahildi. Bir anı görüntülemek için video ve fotoğraf çekimlerinde iyi olmaları gerekiyordu. Her türlü fotoğraf makinesini kullanabilirdi. Hatta, bir ara fotoğraf çekmeyi fazlaca hobi haline getirmişti. Kızının birçok şeyi fotoğraflamak ve buna kızının da fotoğraflarını eklemek çok hoşuna gidiyordu. Hale’nin başının üzerinde uzanıp telefonu eline alırken genç kadın, “Heyy!!” diye bağırdığında Ateş sakin bir ses eşliğinde, “Seni seven, sana âşık olan, tutku dolu bir adamı mı ilan edeceksin? Yoksa yine bir odun buldu mu dedirteceksin?” diye sorduğunda Hale, cevap vermek yerine sadece derin bir nefes vermek ile yetindi Ateş ise ona sakin bir sesle, “Bu konuşmayı bir daha yapmayacağız. Onun için iyi dinle. Ben istihbaratta, gizli servisteyim. Çok fazla kimlik değişir, birçok karaktere bürünürüm. Bazen sahte eş olduğum, bazen sahte nişanlı olduğumda olur. Bunların hepsi istihbaratta diğer ekip arkadaşlarımız ile olduğu için rahat davranırız. Aileler, arkadaşlar veya seni araştıracak olan kişilerin ilk bakacağı şey sosyal medyandaki resimlerdir. Senin için önemli olanları oradan anlar ve hamlelerini ona göre yaparlar. “Dedikten hemen sonra ona bir adım yaklaştı ve “Sen, onlara göre ani bir karar ile boşandın ve bir senedir seni görmüyorlar. Bunda abartmıyorum. Tek resmini bile paylaşmamışsın. Bunun nedenlerini ben anlayabilirim fakat onlara bir sevgilin olduğunu söylemişsin. Üstelik tutkulu bir aşk yaşıyorsun. Bunun için bakıldığında hissedilecek şeyler sunman gerekiyor.” dediğinde Genç kadın Ateş’in her kelimesinde ne kadar haklı olduğunu anladı ve “Tamam, fakat sürekli sahte sevgilim olmuyor. Onun için” dedi ve daha sözünü bitirmeden elini ona uzatan Ateş ile donup kaldığında, Ateş belki de duyabileceği en güven verici ses tonu ile “Bana güveniyor musun?” diye sorduğunda Hale, karşısındaki devasa, yakışıklı, seksi adamın gözlerine baktı. Nedenini bilmiyordu fakat bu adamın her dediğine inanırdı. Her dediğini yapardı. Ona hissettirdiği bu duyguya ise güven deniliyordu. Her ne kadar bu duyguyu hayatından çıkarmış olsa da elinde olmadan ona güveniyordu. Onun için elini, kendisine uzatılan bir dal misali büyük elin içine bıraktığında gözlerinin için gülen Ateş, “Güzel” dedikten sonra onu evinin balkonuna doğru sürüklerken “İhtiyacında olmayacak” dediğinde Hale bunu ne için söylediğini algılayamadı. Zaten üstünde de durmadı. Çünkü, Ateş onu bir anda kendine çekmişti ve tüm bedeni kaslı göğsü ile birleşmişti. Saniyeler içinde ise neredeyse aklını kaybedeceği pozlar çekmişti. Bir tanesinde Ateş, onu balkonun korkuluğuna oturtmuştu ve çığlık atarken, düşmemek için ona sarılmışken, hatta bir an aralarında oluşan duygusal akıma kapılmışken birçok fotoğraflarını çekmişti. Sonra Hale, her fotoğrafa tek tek baktı. Her biri mükemmeldi. Birinin sosyal medyasında bu Fotoğraflardan herhangi birini görse aralarındaki aşkı cidden kıskanırdı. Bu adam, fotoğraf çekme işini cidden biliyordu. Fotoğraflardan sonuncusuna geldiğinde ise en mükemmeli, en tutkulusu, en ateşlisinin ve en saf duyguların olduğu fotoğraf diye düşündü. Balkonun korkuluğuna onu oturtan Ateş’in boynuna doladığı kolları ile gülüyordu. Gülüşü o kadar içten, o kadar doğaldı ki en son bu kadar içten ne zaman güldüğünü hatırlamaya çalıştı. Evlenmeden önce annesi ile tatile gittiğinde bu kadar mutlu fotoğraflarının olduğunu biliyordu. Zaten annesini kaybettiğinde hayatının ışığı da kaybolmuştu. Bir umut bebeği olacaktı fakat ondan sonrasında tamamıyla karanlığa boğulmuştu. Bir an aklına gelenler ile anın ışığını bozmamak adına tüm anılarını zihninden uzaklaştırdıktan hemen sonra boynunda hissettiği çene ile duraksadı. Ateş ise sırıtarak ellerini beline yerleştirdi ve bedenini kaslı bedenine çekip, “Bunun içinde alışman gerekecek. Sana her temasımda resmen donup kalıyorsun” dediğinde Hale ona vurmak istedi. İstediğini yapmak için hamlede yaptı faka karşısındaki adam ondan daha hızlıydı. Hale, “Her zaman bana dokunmak zorunda değilsin.” Diye bağırdığında Ateş, “Seni öpmem bile gerekebilir” diye savunmaya geçtiğinde ellerini havaya kaldırmıştı. Hale ise daha bir çemkirerek, “İstihbaratta göreve gitmiyoruz. Sadece bir düğün” dediğinde Ateş kaşlarını havaya kaldırıp, alaycı bir sesle, “Tüm aile üyelerinin önüne evleneceğin adamı çıkaracaksın. Bence bir kere daha düşün” diye sorduğunda Hale sadece oflamak ile yetinmişti. Sonra elindeki telefona baktı ve ekrandaki resme odaklandı. Ateş ise adım adım yanına giderek, resmi hemen onun başının üstünden inceledi. Sonra elinden telefonu aldı ve fotoğrafın doğallığını bozmadan düzenleyerek, Hale’nin sosyal medya hesabında tamda kızlara özel olan bir kalp simgesi eşliğinde paylaştı. Genç kadının diğer resimlerine baktığında her şeyi kalp eşliğinde paylaştığını fark etmişti. Sanırım bir kedi kalbi hak ediyorsa bu resimde hak ederdi. Sonra, mesajlaşma programındaki profil fotoğrafını değiştirdi. Sadece birkaç saniye sonrasında ise beğeni bildirimleri, yorumlar, mesajlar yağmaya başlamıştı. Hale bir anda kafayı yiyen telefonuna baktı. Her bir beğenide veya yorumda gözleri kocaman oluyordu. İlk yorum Serap’tan gelmişti. “Harikasınız!!!!!” sonraki yorum ise “Adanın gün batımında yangın çıkmış diye duyduk?” diye yazan Asena’dan gelmişti. Ardından “Birilerinin dünyası sallanmış? harikasınız.” Diye yazan Nazlı ile Hale’nin yüzünde gülücükler açmaya başlamıştı. Her biri hazır ol şeklinde bekliyor gibiydi. Gerçi onlar sosyal medyayı fazlaca kullananlardandı sonuçta işlerinin tanıtımı birazda bu yolla yapılıyordu. Birçok yorum peşi sıra geliyordu. Hatta kuzeni mesaj programından “Haleeeeee!!” diye avazı çıktığı kadar bağırıyordu. Üstelik yazarak olmayacağını anlayarak hızla aramıştı ve Hale bıkkınlıkla telefonunu “Evet beni seven adam o” diye söylenmişti. Kabul ediyordu. Kuzeni defalarca ondan fotoğraf istemişti fakat Hale her seferinde bunu ertelemişti. Onun için kuzeni “Alp kesinlikle duymasın. Bu adam değil, bu bildiğin meteor canım. Üstelik resmen şu anda İstanbul’a düşmüş gibi etki yarattı. Annem hala ekrandan gözlerini alamıyor. “Dedi. Hale bundan emindi. Kalabalık bir ailesi vardı. Şu anda tüm ailenin elinde telefon ve telefonun ekranında Ateş ile onun fotoğrafı vardı. Uzun bir süre boyunca kuzeni ile konuşan Hale, sonunda telefonu kapattığında uzun zamandır ilk defa kendini huzurlu hissetti. Yalnızlığı yorumlanmamış, mutluluğu sorgulanmamıştı. Ne durumda olduğu, psikolojisi için yorumlarda bulunulmamıştı. İnanılmayan sevgilisi hakkında sorular sorulmamıştı. Geri dönmesi istenmemişti. Bu belki de en mutlu olduğu an olabilirdi. Fakat telefonuna gelen bir mesaj ile tüm anın büyüsü birden bozuldu. Telefonun ekranında, Tolga “Hayatına devam ettiğini gördüğüme sevindim.” Diye yazmıştı. Her ne kadar iyimser bir mesaj olsa da Hale, bu mesajın altında yatan hissi biliyordu. Tolga, tam olarak beni nasıl unuttun? diye soruyordu. Sanki unutulmayacak bir adammış gibi, sanki hayatındaki kabusların tek nedeni o değilmiş gibi, sanki tek acısı pişmanlığı o değilmiş gibi. Mesajı okurken dişlerini öyle sıkmıştı ki dişlerinin kırılacağını hissetmemişti. Ateş, hemen karşısında duruyordu ve onun da bakışları Hale’nin elindeki telefona sabitlenmişti. Hale, bir an gözlerini havaya kaldırdığında Ateş’in karanlık, ürkütücü bakışlarla mesaja baktığını gördü. Sonra bakışları Hale’nin bakışları ile buluştu ve söylediği tek şey, “Onu bana bırak” demek oldu. Hale bununda ne anlama geldiğini biliyordu. Üstelik bu bir savaş ilanıydı. Aslında kaybedeninin kim olduğunu bildiği bir savaşta taraf olmak için düşünmesine bile gerek yoktu. Onun için gülümseyerek “Senindir” dedi ve evin içine doğru yürüdü. Şimdi arkadaşlarının yanına gitmesi gerekiyordu. Bu fazlasıyla büyük bir işkence olacaktı ve arkadaşları kesinlikle hiç ona hiç acımayacaktı…
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD