Gözlerini uyuduğu koltuğun üzerinde açan Günseli, bütün vücudu tutulmuş halde ayağa kalmak isterken hissettiği ağrı ile inledi. İlk dayak yediğinde bile bedeni bu kadar sızlamamıştı. Üzerine örtülen pikeyi açarken karşı koltukta sarıldığı yastıkla aşk yaşayan Jasmin'i gördü. Bu kız gerçekten çılgındı. Onu tanımasa yastığıyla sevişen bir manyak olduğuna inanabilirdi. Uyuyan arkadaşına bakarken aklına hayal meyal gece yaptıkları geldi. Belini tutarak ayağa kalktığında ise odada bir kişinin eksik olduğunu fark etti, Selen. Ardından da mutfaktan gelen sümkürme sesini işittiği an belini tutarak o yöne gitti.
Önündeki masanın üzerinde küçük bir peçete yığını oluşturan Selen hem ağlıyordu, hem de elindeki telefonu karıştırıyordu. Günseliyi görünce ağlaması daha da şiddetlenerek güçlükle konuştu. "Benim üzümlü kekimn, beni bütün sosyal medya hesaplarından çıkartmış. Hatta çıkartmakla yetinmeyip engellemiş"
Ellerini onun omuzlarına koyarak arkadaşına teselli vermeye çalışan Günseli," Ama sende Ömer'e hayvanlarla çiftleştiğini söyleyerek çok ağır konuşmuşsun bebeğim. " Dedi.
"Ama benim hayvanlar konusundaki hassasiyetimi biliyordu."
Selenin yanındaki sandalyeyi çeken Günseli, "Üzülme, bence sana kırgın olduğu için böyle davranıyor. Eminim seni affedecektir. Kızım siz 2 hafta sonra evlenecektiniz. Bu kadar kolay bitemez ki." Diye devam etti.
Fakat Selen bütün umudunu kaybetmiş gibiydi. "Onu kaybettim, beni asla affetmeyecek." Diyerek başını arkadaşının omuzuna dayadığında Jasmin'in mutfak kapısından gelen sesi duyuldu. "Ne olmuş kaybettiysen? Sanki çükünden şerbet akıyordu. Sana kocamı yok beybisi!"
Duyduklarıyla kendini dahada kaybeden Selen küçük bir çocuk gibi başını iki yana sallayarak kendi kendini sarstı, ağlamaya devam etti. "Ama ben onu istiyorum!"
Günseli ve Jasmin'in her şeyin düzeleceğine dair söyledikleri umut verici sözlerden sonra genç kadın azda olsa rahatlamıştı. O gün işe gitmeyen Selen, Ömer'den af dilemek için onun çalıştığı hastaneye giderken, Günseli de evin yedek anahtarını Jasmine vererek çalıştığı spor tesisine gitmek için evden çıktı.
Selen yol boyunca Ömer'i nasıl ikna edebileceğini düşünse de, aslında kendisini nasıl affettirebileceğiyle ilgili hiçbir fikri yoktu. Hayatına giren ilk ve terk erkeği kaybetmenin acısıyla hastaneye ulaştığında öğleden sonra olmuştu bile. Birkaç dakika Ömer'in odasının kapısında bekleyerek içinden ona söyleyeceklerinin provasını yaptı. Hastanenin sakin olduğuna şükrederek kapıyı çalmak üzereyken içeriden gelen konuşmaya kulak kabarttı. "Demek ayrıldınız." Diyen bir kadın sesiydi.
Ardından da Ömer'in sesi duyuldu. "Yataktaki vasatlığı yüzünden az daha erkekliğimi bitiriyordu. Beni senin gibi doyuramıyordu kedicik."
Nişanlısının söyledikleriyle daha fazla dayanamayarak içeriye dalan Selen, Ömer'in yanındaki hemşireyi görünce nedense şaşırmadı. Çünkü bu kızın bakışlarından daima rahatsızlık duymuştu. "Demek beni bu ucuz fahişeyle aldatıyordun!" diye bağırdı. Aslında küfrü hiç sevmeyen bir kadın olsa da duyduklarıyla kan beynine sıçramıştı.
Ama Ömer onun beklediği tepkiyi vermedi. İnkar etmek yerine "Artık sen olmadığına göre o var. Şimdi muayenehanemden hemen çık!" dedi ve Selen'i kolundan tutarak kapının önüne koydu. Dışarıda bekleyen iki hastanın bakışlarından utanarak hastaneyi terk eden kadın yıkılmıştı.
Günseli ise dersi bitmiş ağırlık çalışmaya başlamıştı. O an yan tarafında kendisi gibi ağırlık çalışan patronu Tuğrul'u fark edince tedirgin oldu. Çünkü bu adamın insanı ürküten karanlık bir yanı vardı. Onun daha önce bir kere bile güldüğünü görmeyen genç kız "Bugünlük bu kadar yeter!" diye geçirdi içinden. Oradan ayrılmak üzereyken de Tuğrul'un çalan telefonunu getiren adamı fark etti. Patronu yüksek sesle öfkeli bir şekilde konuşmaya başladı. "En değerli atımdı o benim! Jokeyi hemen gönderin. Atın durumuna bakarsınız, bu saatten sonra işe yaramayacaksa vurun gitsin!"
Günseli hayatı boyunca hiç kimseden korkmamıştı, ama bu adam istisnaydı. Bir canlının hayatını bu kadar kolay sonlandırabilen adam ne kadar vicdanlı olabilirdi ki. Sonuçta kendisi de pek hayvan canlısı değildi. Özellikle çöp konteynırlarının yakınından geçerken daima temkinli olurdu. Sanki her an birinden bir kedi çıkıp üzerine atlayacakmış gibi hissederdi. Ama bu hayvan katili adam gibi onlardan nefret etmezdi.
Bir an önce başka bir iş bulmayı kafasına koyarak kaçar gibi spor tesisinden ayrılan genç kız yolda Selenin aramasıyla durdu. Telefondaki arkadaşının ağladığını anladığı an evde olup olmadığını sordu. "Evde değilim. Barda içiyorum çünkü Ömer beni aldatıyormuş."
Barın ismini ve adresini öğrenen Günseli hemen bir taksiye binip Selen'in olduğu bara gitti. İçeriye girdiğinde bar taburesinde içki şişesini tepesine dikerek içen genç kadınla karşılaştı. Barmenlerin gülümseyerek Seleni izlemesine sinirlenen Günseli onlara ters ters bakınca hepsi bir yere dağıldı.
Genç kız Selen'in koluna girerek "Hadi tatlım çıkalım buradan." Dedi. Ama Selen cevap vermek yerine sadece içiyor, ara ara da gözyaşlarını siliyordu. "Düşünebiliyor musun Günseli, meğer hemşire kızla fingirdiyormuş." Dedi ağlayarak.
"Tamam tatlım. Hepsi geçecek, hadi eve gidelim. Bunları orada konuşuruz."
Ama Selen'in ikna olmaya hiç niyeti yoktu. O ara yanına yaklaşan tanımadığı bir adam "Bayanı niye zorluyorsun, belki de senin muhabbetinden hoşlanmamıştır." Dedi lakayt bir şekilde.
"Sende kimsin be adam!" diyen Günseli adama kaşlarını çatarak dövecekmiş gibi baktı.
Karşısındaki adamında alkollü olduğu her halinden belliydi, üstelik leş gibi de kokuyordu. "Ne o, dövecen mi beni zilli?"
Son duydukları Günseli için bardağı taşıran son damla olmuştu. Ama onu asıl harekete geçiren adamın daha sonraki tavrı ve söyledikleriydi. Elini cebine atıp tomarla para çıkartan adam "Sizin ederiniz ne? Bu gece grup yapalım mı?" Dedi.
Adam yüzüne gelen yumruğu anlayamadı bile. Tek bildiği yumruğun burnuna isabet ettiği andaki kütürtüydü. "*mına koyduğumun orospusu burnumu kırdı!" diyerek ellerini yüzüne kapattığı an avuçları kanla dolmuştu. O ne olduğunu anlamadan midesinin üstüne inen tekmeyle yere savruldu. Günseli adamın ettiği küfürle hırsını alamayarak yerdeki adamı evire çevire döverken uzaktan onları izleyen iki kişi vardı, Özer ve Alperen.
Günselinin yerdeki adamı tekmelemesini, Selenin de adamı bırakması için sendeleyerek onun kolunu çekiştirmesini izleyen iki arkadaş birbirlerine baktılar. Özer "Ayırsak mı? Adamı öldürecek" dediği an Alperen birkaç metre ileride onlara yaklaşmak üzere olan barın korumalarını işaret etti. "Gerek kalmadı."
Alperen Günseliyi izlerken "Abi kız panter gibi" dediğinde Özer güldü. "Ne o, kaşınıyorsun her halde?"
Elindeki içki bardağından bir yudum alan Alperen, "Yok artık! Sence böyleleriyle işim olur mu?" dedi.
1 saat sonra karakolda ifade veren Günseli ve Selen adamın şikayetçi olmasından dolayı nezarete alındılar. Karakoldan Jasmini arayan Günseli "Tanıdığın avukat var mı? Başımız belada!" dedikten bir saat sonra Jasmin oradaydı. Her zamanki gibi vazgeçemediği yüksek topukluları, üzerindeki mini eteği ve derin göğüs dekolteli bluzuyla karakola girdiği an tüm dikkatleri üzerine çekmişti.
Neler olduğunu öğrenmek için komiserin odasına giden Jasmin, masanın arkasında oturan orta yaşlı komiser ve yine o masanın önünde oturan burnu bandajlı adamı gördü. O içeriye girdiğinde burnu bandajlı adam "Ben bu iki kadından şikayetçiyim abi, birden üzerime atladılar." Dediği an Jasmin Günseli'den bahsettiklerini anladı. Ve konuşmalardan anladığı başka bir şey daha vardı, o da adamın komisere "abi" diye hitap etmesi ve rahatlığı. Demek ki ikisi tanışıyorlardı ya da yakınlıkları vardı.
"Çok özür dilerim memur bey, bu beyefendinin bahsettiği kişi arkadaşlarım olabilir mi?" diye sorduktan sonra Selen ve Günselinin ismini söyledi. Komiser kısaca olanları anlattıktan sonra, yanındaki adam burnunu işaret ederek "Burnumu kırdılar, şikayetçiyim." Diyerek az önceki sözlerini tekrarladı.
Jasmin adamın karşısına oturarak, "Bakın, benim arkadaşlarım iyi kızlardır, mutlaka bir yanlış anlaşılma vardır." Dese de karşısındaki adamın şikayetinden vazgeçmeye niyeti yoktu. Sürekli olarak "Hak ettikleri cezayı çekmelerini istiyorum" diyordu.
Odanın kapısını çalan başka bir polis memuru "Komiserim bir dakika bakabilir misiniz" dediğinde komiser odadan çıktı. Jasmin ve adam odada yalnız kalmıştı. Adamın sürekli olarak bacaklarına baktığını fark eden genç kadın odadan çıkmak için ayağa kalktığında başı dönerek sallanmaya başladı. Sanki birisi onu boğuyormuş gibi göğüslerini daha da açtı. "Fena oluyorum!" dedi.
Tabii bu durumda karşısındaki adamda refleksle hemen ayağa kalkıp düşmemesi için Jasmin'in beline sarıldığı an genç kadın aynı anda çığlık attı. Karşısındaki adam ne olduğunu anlamadan odaya gelen komiser ve yanındaki başka bir memur, burnu yaralı olan adamın jasminin beline sarıldığını gördü. Genç kadın çırpınarak ondan kurtulmaya çalışıyormuş gibi ağlamaya başladı. Komiserin yanına geçen Jasmin, perişan olmuş numarasıyla yaralı adamı işaret etti. "Memur bey ben bu adamdan şikayetçiyim. İçeriye girdiğinizde beni taciz ettiğine sizde şahit oldunuz. Üstelik sadece tacizle kalsa, birde şikayetinden vazgeçmesi karşılığında bana ahlaksız teklifte bulundu."
☆☆☆☆
Bir süre sonra üç arkadaş karakoldan çıktıklarında yaşadıkları yüzünden hala şaşkınlardı. Günseli Jasmine bakarak "Senin avukat o götü nasıl ikna etti?" Diye sordu.
Jasmin ise kendine güvenerek omuzlarını dikleştirdi. "Avukata gerek kalmadı. Kendi yöntemlerimle hallettim."