Tanıtım

359 Words
Töreye kurban gitmiş bedenim acıyla sarsıldı.“Seninle sadece yatak arkadaşı olabilirim. Gerçek bir kocalık bekleme benden!” dedi acımasızca. Gözlerimden bir damla yaş aşağı süzüldü. “Benim kalbimle başka bir kadın var. Bu evde sadece yatağımda olabilirsin, kalbimde değil. Evlendik diye sana aşık olacağımı zannetme!” *** Ellerim öyle çok terliyordu ki bunun korkudan olduğunu biliyordum sadece. Karşımda bana pişmiş kelle gibi bakan kişi babamdan başkası değildi. Sanki ben kızı değil de düşmanıydım, neden benden bu kadar nefret ediyordu ki? Sırf anneme benzediğim için mi? Bu benim suçum muydu? “Artık senden kurtulacağım.” Dediğinde kalbim korkuyla kasıldı. Bu ne demek oluyordu? Beni öldürecek miydi? Evde, odamda yıllardır hapis halindeydim. Babam çok zengin bir iş adamı olsa da beni asla çocuğu olarak camiaya tanıtmamıştı. Neymiş, ben bir yüz karasıymışım! Büyük dedelerim aslen Mardinliydi fakat ben doğma büyüme İstanbulluydum. Erkek olmayışım bile onlar için gurur kırıcı bir şeydi. Bir diğer neden ise dilsiz olmamdı. Annemi on yaşımda kaybettiğimden beridir konuşmuyordum. Tıbbi olarak hiçbir açıklaması yoktu. Sağlığım konuşmak için elverişliydi ama dilim bağlanmıştı sanki, kelimeler dudaklarımdan dökülmüyordu. “Şöyle söyleyeyim güzel kızım, evleneceksin.” Gözlerim irice açıldı ve oturduğum sandalyeden fırlayıp kafamı iki yana salladım. Bu tepkim onu daha keyiflendirdi. Yaslandığı kapıdan sırıtarak bana bakmaya devam etti. “Mardin’in en zengin ağasının oğluyla hem de. Bizim şirkete ortak olacaklar. Bana, eğer oğluna hayırlı sessiz sakin bir kız bulursa bizimle ortak olmayı kabul edeceğini söyledi. Oğlu yani Küçük Ağa’nın karısı çocuğu olmadığı için kendini asmış. Oğlu da çıkan dedikodular nedeniyle hiç tanımadığı biriyle sadece evleneceğini söylemiş. Karısı öleli üç ay olmuş daha yeni ikna edebilmişler tekrar evlenmeye. Eh, tek erkek çocuk. Onlara bir erkek evlat verirsin artık değil mi? Hoş, annen bana veremedi ama belki sen verirsin.” Söylediği her cümle etime mızrak gibi saplandı, nefes almakta zorlandım. Kafamı yine şiddetle iki yana salladığımda yüzünde ki gülümseme söndü. “Boşuna kafanı sallama. Al sana kurtuluş bileti. Kıyafetlerini hazırla, hafta sonu tanışma için Mardin’e gidiyoruz.” Gözlerimden yaşlar usul usul süzüldü. Ben Mihrimah Kaya. Hayatım bir kuş gibi kafeste geçti. Şimdi ise beni kurtuluş bileti diye bir Ağa’nın önüne atacaklar ve dilsizliğimle beni ezeceklerdi. Bu bir kurtuluş mu yoksa ölüm müydü?
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD