Konak

1001 Words
Kara yazı gibi bağlanmıştı terk edilmem alnıma. Herkes dalga geçer olmuş, herkes arkamdan atıp tutar olmuştu. Kimisi, kim alır bu dilsizi dedi kimisi adam yattı kalktı hevesini aldı şutladı dedi. Erkeğin hiçbir vasfı yoktu ya! Olan kadına oluyor tabi. Erkek hep namuslu, hep aklanır ama kadına yapılınca bir kere o kara leke hep izi kalır. Gözyaşlarım eşliğinde valizimi toparlarken beni kendine misafir eden odama baktım. Bu odada çok hasta oldum, çok kez ağladım ve çok kez ölmek istedim yine de bana yoldaş oldu, sırdaş oldu, arkadaş oldu. Tüm iyi ve kötü anılarım buradaydı ve artık burayla bir bağımın kalmayacağını bilmek tuhaf hissettirdi. Aslında babamdan kurtulacağım için sevinmem gerekliydi ancak ben evliliğe düşman olmuştum. Erkeklerden nefret eder olmuştum. Nasıl başka bir adamın koynuna girecektim ki kalbimde ki yara hala tazeyken? Benden çok şey istiyordu babam. Ben ona annemin emanetiydim hiç mi saygısı yoktu bu emanete? Neye saygısı vardı ki ona olsun! Şeytanın kalfası falan olmalıydı babam başka bir açıklama bulamıyordum. İç çeke çeke eşyalarımı toplayıp odadan dışarı çıkarken tüm bedenim zangır zangır titriyordu. Babam ıslık çalarak yanaklarına krem sürerek lavabodan çıktı ve yanıma gelip sırıtarak alnını öptü. “Aferin, kedi olalı bir fare tuttun.” Dediğinde şaşkınlıkla yüzüne baktım. Bu zamana kadar bırak alnımdan öpmeyi bir kez bile tenime değmemişti şimdi ise para uğruna girdiği şu hallere bak gerçekten yazık... Hastalandığımda bile asla yanıma gelmez beni resmen ölüme terk ederdi. Bense kendi kendime ateşimi düşürmeye çalışırdım. Bana hiçbir güzel duygu yaşatmadığı için ondan çok ama çok nefret ediyordum. Boş boş yüzüne baktığımda kapının önünde bekleyen adama valizlerimizi aldırttı ve yine ıslık çalarak evden çıktı. Gözlerim dolu dolu burnumu çekerek bende evden peşinden çıktım. Şimdi ne yapacaktım? Daha doğrusu bana ne yapacaklardı? Törelerde kadının hükmü yoktu beni yılanın başını ezer gibi ezeceklerdi, biliyorum. Mardin’e gelene kadar ağladım içli içli. Ağlayışlarım babamın umrunda olmadı tabi. Konağın önüne gelirken arabanın içinde sertçe kolumu tuttu. “Bana bak, zorlamayı kes. Asım Ağa iyi bir ağadır yat kalk şükret onun gelini oluyorsun diye. Adam seni sevmez zaten sevilecek bir tipin de yok ya neyse. Kaynanan Zeliha’dan biraz çekeceksin ama umrumda değil. Ne bok yersen ye burda bana laf söz getirtme! Zaten dilin de yok anca çocuk yapmaya yararsın sen.”Bana ettiği hakaretler öyle çok kanıma dokundu ki kalbim deli gibi sıkıştı ama bunu bile belli edemeyecek kadar ifadesizdim. Ben neşe dolu, yeri gelince asi olan bir kızdım ama benden bütün duygularımı çalmışlardı. Sevda konağın önünde indiğimizde kenarında ki Şahin logosuna takıldı gözüm. Şahindağ... Kimlerdi, nasıl biriydiler hiçbir fikrim yok. Biz de buralı olsak da hiçbir bağım olmamıştı. “Şimdi büyük dedenler gelecek, onlara da saygılı davran. ”Dedemler, amcamlar, kuzenlerim hiçbirini tanımıyordum çünkü babam sağ olsun hiç biriyle bağ kurmama izin vermemişti. Onun için her daim utanç kaynağı olmaktan öteye gidememiştim ne yazık ki... Sanki kız doğmak benim suçummuş gibi! Anlaşılan hiç biyoloji dersi almamış. Cinsiyeti belirleyenin erkek olduğunun ya farkında değildi ya da umrunda değildi biyolojik kavramlar. Dolan gözlerimden yaşlarımı akıtmamak için ifadesiz kalmayı başardım ve sadece başımı salladım. Ben bu saatten sonra yaşayan bir ölüydüm artık. O gün o kazada keşke bende ölseydim de bunları görmeseydim! Babamın beni bir mal gibi sattığını, beni düşmanı gibi gördüğünü, benden nefret ettiğini görmeseydim keşke . İç çeke çeke arabadan indiğimde karşı taraftan gelen başka bir araba yanımızda durdu ve arkasından gelen arabalar da aynı şekilde. Resmen bir aşiret gelmişti. Dedemler olmalıydı. Herkes arabadan inerken dedemi gördüm. Sert yüz hatları, sert bakışları ile ben acımasızım diye bağırıyordu adeta. Onun ürkütücü ve acımasız biri olduğunu daha önce kuzenlerim aralarında konulurken duymuştum zaten. Zira babam da ondan çok korkardı. “Babam!” dedi babam koşarak yanıma gidip boynu bükük bir şekilde elini öperken. Ceketini de önünde iliklemişti. Dedem onun sırtına bir iki tane vurdu. “Hoş geldin oğul. Bu iş güzel olacak.” Dedi keyifle. Herkesin tek düşündüğü para pul şöhretti. Sonuçta Mardin’in en zengin ağasına kız veriyorlardı. Onlar için bunlar önemli detaylardı. Detaylar da boğulmak üzereydim. Hayat beni genel olarak boğuyordu. Dedemin elini öpüp amcamlara döndüm ve onların da elini öptüm. Kuzenlerim ile de selamlaştık ama hepsi umursamaz bir şekilde bana bakıyordu. Biri hariç. Adını Havin olarak hatırladığım kuzenim bana öfke ve nefretle bakıyordu. Neden öyle bakıyordu ki anlam vermemiştim. Ona ne yapmıştım ki ben? Neden bana nefretle bakıyordu? Herkes bana acıyarak bakıyordu ben acınacak ne yapmıştım ki? “Seni alacak birini bulduğun için şanslısın.” Diye dalga geçti Havin benimle. “Ama bunu Hazar ile yapmak zorunda mıydın?” Sesi öfke doluydu. Şimdi derdi anlaşılmıştı. Derdi Hazar denilen adamdı. Yani yakında kocam olacak adam. Sertçe yutkundum. “Havin! Bu konuyu konuşmuştuk kızım!” dedi Elif Yengem. Sesi sertti ve bana da sinirle bakıyordu. Sanki bu benim suçumdu? Ben mi evlenmeyi istemiştim sanki? Aksine istememiştim bile ama yine her zaman ki gibi suçlu hep bir kadındı ve suçlayan da aynı şekilde başka bir kadındı. Gerçekten çok yazık ne desem ne düşünsem boştu onlar için. Bende aile diye bir şey olsaydı zaten babam yıllarca beni kafes gibi odaya kapatmazdı. Sadece okul okumama izin vermişti dışarıda arkadaşlarımla buluşmama bile müsaade etmezdi çok nadir sevgilimle takılırdı. Boş bakışlarımı onların üzerine gezdirdim. “Şuna baksana anne! Hazar bunu ne yapsın sanki yaşayan ölü! Bir de dilsiz. Baştan aşağı kusurlu!” “Öyle deme kuzen belki yatakta iyidir.” Diye bu sefer Bedirhan benimle dalga geçti. “Yatakta iyi olsaydı kocası olmak üzere olan adam bunu masada terk eder gider miydi?” Hiçbir şey koymamıştı da bu söylediği ağır koymuştu. Gözlerim hızla dolarken bu sefer dedem araya girdi. “Yeter! Benim yanımda nasıl böyle hadsizce konuşursunuz? Dayağımı özlediniz galiba!” Hepsinin sesi kesildi. İlk kez dedeme minnet duydum çünkü daha fazla onların sesini duymak istemiyordum. “Hadi! Yürüyün içeri. Bizi beklerler.” Dedi dedem ve öne geçip ellerini arkadan birleştirip tesbihini çeke çeke konağın kapısına girdi. O sırada konakta bir bağırış kopmuştu. Gür sesli bir adam bağırdı. “Yeter ana! Dilsiz bir kadını bana karı ettiğin yetmedi bir de beni işimden mi edeceksin? İşlerime karışma benim!” Kim olduğunu kullandığı kelimelerden anlamak mümkündü tabi. Müstakbel kocam ! Anlaşılan, hayatım boyunca hiçbir yerde istenmeyecektim .
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD