4-KAFA KARIŞIKLIĞI

1265 Words
X-Günaydın benim güneşim. -Sabah sabah güneşim falan deme çarpılırsın. Valla güneş küser daha açmaz. Valla saçmalıyordum. Sabah sabah normal değil mi? Ben erken kalktım. Ben kalktım, erken. Erken kalktım, ben. Ne kadar olasılık olursa olsun erken kalkmıştım. Keşke erken kalkmakla kalsaydım. Ne mi yapıyoruz? Koşuyoruz. Hem de mendebur suratlı kızla. Bu kız beni iyice kanka belledi ya. Zeynep gelse de kurtulsam. X'den gelecek mesajı beklemek için biraz duraksadım. X-Sende bir hâller var. -Hâlim ortada. Anlık bir foto çekip ona attım. Ne kadar anonim olsa da beni tanıyordu. Fotoğraf atayım da gözü gönlü açılsın. X-Anladım sen erken kalkmışsın. Nasıl oldu bu? Yoksa dünya tersine mi döndü? -Haha çok komik. Sayende gülmekten sıçtım. Mizah seviyene hayranım. X-Kızlar her şeyime hasta. -Tövbe tövbe. X-Fesat! -Sapık! X-İnatçı. -Görünmez. X-Görünmez mi? Görünmez aşık sevdiğine kavuşamayınca kimseye görünmeden ortadan kayboldu. -İğrençsin! Bu nasıl bir mizah anlayışı? Ayakta alkışlıyorum. X-Ne sandın bebeğim? Kimse yapamaz benden başka. -Tamam büyüksün başkanım. X-Başkanım yerine sevgilim demeni tercih ederim. -Çok beklersin anonim. İlk adımı attın ama hâlâ görünmezsin. X-Ben ilk adımı attım ama sen anlamadın Dilan. -Ne demek bu? X-Yakında anlarsın. Burada bu hâlinle bile çok güzelsin. Daha da bir şey yazmadı. Çevrim dışı oldu. Bu gizemli havalar falan. Anonim yine kendinden hiç ödün vermiyor. Ama bana güzelsin demesi çok hoşuma gitmişti. Güzel olduğumu söyleyenler olmuştu fakat anonim söyleyince içim bir hoş olmuştu. Ona alışıyor muydum? Bunun cevabı belliydi. Asel "Dilan koşsana ya! Şu telefonu bir bırakamadın!" diye cırladı. Aldın başına belayı Dilan şimdi çek. Kitaplarda cırladı kelimesini hiçbir zaman anlamazdım. Ne dedi şimdi yazar, derdim fakat şu an çok iyi anlıyordum. Asel bildiğin cırlamıştı. Ah yazarlar arkanızdan çok konuştum affedin. "Asel yeter kızım ya! Sanki ihtiyacımız var. Sabahın köründe kaldırdın neymiş toksinleri atacakmışız. Ben toksinlerimle mutluyum. Hatta toksinlerim ve ben iyi bir ikiliyiz. Gayet güzel anlaşıyoruz, şimdi ben onları vücudumdan atarsam bana kırılırlar." diye saçmaladım. Baya afili salladım. Asel göz devirdi. "Sabah sabah açıldık, ne güzel işte. İyi toksinlerdir o kötü olsa yerinde duramazdın." dediğinde kafamı salladım. Kız laftan anlamıyordu. En iyisi kafayı sallamak. Yoksa cinnet geçireceğim ve gidiyorum ben diye cırlayacağım. Vay be bana da alıştırdı cırlamayı. "Sen her gün koşuyor musun?" diye sordum. Kafasını salladı. "Bak şimdi doğadan olumlu enerjimizi alıyoruz olumsuzları atıyoruz. Bu olumlanma sadece bu saatlerde oluyor. Sen her nefes aldığında doğa seni kutsuyor." dediğinde şaşkınca ona baktım. Ah bu kız mendebur, mal bir de kafadan kontaktı. Ben nereye düşmüştüm? Biz odada iki yabancıyken daha iyiydik ya! "Vay be! Nefes alınca doğa beni kutsuyorsa neden koşuyoruz? Oturalım kutsasın bizi." dediğimde "Olmaz! Doğa ancak seni bu şekilde kutsar." "Kim diyor bunu? Yani ben illa koşarken mi nefes alıyorum?" diye sordum. "Koşarken daha iyi nefes alınıyor." diye açıkladı. Asel'den önemli bilgiler az sonra... "Ünlü olumlama uzmanı Asel az sonra bizlerle. Kendisi bomba bilgilerle bize olumlanmayı anlatacak!" deyip işi espriyi vurdum. O da güldü ama alttan alttan seni gerizekalı bakışları sezmedim değil. Asel omzuma vurdu. "Sen çok komik bir kızsın!" Vuruşu beni sarsınca ben de onun omzuna vurdum. Bu vuruş; öyle vurulmaz bacım böyle vurulur vuruşuydu. Asel az daha ağaca yapışıyordu. "Ay kız sen ağaca yapışsan da doğa seni korur." deyip güldüm. Asel de kahkaha attı. "Evet, nereden bildin? Beni bir kere doğa kurtardı. Beni köpek kovaladı, bir ağaca çıktım ve sonuç ağaç beni kurtardı." Vay be! Kafayı iyice sıyırmış, güzel! "Sen ciddi olamazsın!" diye yalandan bir tepki verdim. Bu tepki sen bu kadar mal olamazsın, tepkisiydi. Asel "İşte doğa ananın yanına sokulanı doğa ana hep kollar. Tıpkı beni koruduğu gibi. Yazık çok da genç ya. Biraz daha koştuktan sonra ben artık tükenmiştim. Ellerim dizimde dinlenirken Asel deli gibi çığlık atmaya başladı. Kafamı kaldırıp "Ne oluyor be?" diye sordum. "Karşıya bak!" İşaret ettiği yere bakınca dallama ve iki arkadaşı buraya doğru geliyordu. Bizim gibi işsizler de varmış demek ki. Sabahın köründe kalkan benim için sadece işsizdir. Asel "Yakışıklı değiller mi?" "Burak'tan mı bahsediyorsun? Dallamanın teki." Asel yeniden cırlayınca yüzümü buruşturdum. "Sen onu tanıyorsun!" Sanki Justin Bieber lan! "Aynı sınıftayız. O da insan biz de ne bu abartı?" Asel bana ciddi misin bakışları attı. "Babası ünlü Avukat Haldun Kardemir." demesiyle omuz silktim. Yani? "İsterse cumhurbaşkanın oğlu olsun dallamanın teki." dedim kesin bir sesle. Asel bana bu kız olmamış bakışı gönderdi. Koray denen sapık yanımızda durdu. Burak'ı kızların yanına davet ettikten sonra onun adı benim gözümde sapıktı. Asel'e göz kırptı. Arkasında da Burak ve tanımadığım bir çocuk vardı. O da dallamanın diğer arkadaşı olmalıydı. Burak beni görünce sırıttı. Göz devirip Asel'e "Hadi gidelim." Yanlarından geçecekken Burak kolumu tuttu. "Bir selam vermeden nereye?" Asel heyecanla bana baktı. Burak'a döndüm. "Selam. İyiyim sen nasılsın? Sen de iyisin. Hadi Asel." Tüm konuşmaları ağzına tıktım. Burak'ın arkadaşları gülmeye başladı. Burak da moron görmüş gibi bana baktı. Asel'in kolundan tutup kampüse ilerlettim. Asel "Allah'ım en yakın arkadaşım resmen Burak Kardemir'i yerle bir etti!" En yakın arkadaş mı dedi o? *** Asel'le kahvaltı yaptıktan sonra ikimiz de fakültelerimize ilerledik. Asel bu zekayla Mimarlık okuyordu. Demek ki zekasında bir problem yoktu. Bu da bir gelişme. Ya da sınavda doğa ana yardım etmişti. Aklıma gelen fikirle kafamda ampül yandı. Belki de bana yazan anonimle aynı sınıftaydı. Olabilirdi. Hocanın gelmesini beklerken telefonumu çıkarttım. -Mimarlık mı okuyorsun? X-Nereden çıktı bu? Ağzını aramak için yalan söylemek zorundasın Dilan! -Mimarlıkta hoş bir çocuk var o olmanı isterdim. Gördü ama bir süre cevap vermedi. X-Mimarlıkta değilim. Mimarlıkta kimseyi tanımıyordum. Yalan söylemiştim. O da sonuçsuz kalmıştı. Hoca içeri girince telefonumu kapatıp masanın üstüne koydum. Hoca ders anlatırken içeri Burak denen dallama girdi. Üzgün gibiydi. Hatta dağılmıştı resmen. Bakışlarım ellerine kaydı. Kızarmıştı. Sanki bir yere yumruk atmış gibiydi. Hoca "Geç Burak." Burak da benim tarafıma hiç bakmadan arkalara geçip oturdu. Neden baksın Dilan? Hocayı dinlerken aklım dallamaydı. Lanet olsun merak etmiştim. Hoca "Dilan sana diyorum kızım." dediğinde daldığım dünyadan çıktım. "Buyrun hocam?" "Proje eşini herkes belirledi. Sen kimle olmak istersin?" "Bu hafta içinde arkadaşım buraya gelecek. Onunla olmak istiyorum." Hoca kafasını salladı. "Herkes eşini seçti. Haftaya eşleri iki iki birleştirip dört kişilik grup yapacağım. Şimdi çıkabilirsiniz." Hoca çıkınca ben de toparlanıp çıktım. Tuvalete gidip elimi yüzümü yıkadım. Burak denen dallama kafamı acayip karıştırmıştı. Ben ne zamandan beri birini düşünür oldum. -Hey neredesin? -Biraz canım sıkkın neredesin? Cevap vermedi. Canım iyice sıkılmıştı. Lavobadan çıkınca ileride Burak ve adını bilmediğim arkadaşını gördüm. Burak sinirliydi. "Başkasını seviyor." dedi hayal kırıklığıyla. Birini seviyordu. Burak "Neden lan neden? Neden beni görmüyor? Anlaması için daha ne yapmam gerek? Ama zaten artık bir anlamı kalmadı." diye bağırdı. Arkadaşı "Ulan bir sakin ol! Yedin kendini." Burak "Sakin olamam! Çok seviyorum diyorum." Kız çok şanslıydı. Demek ki dağılmasının nedeni bir kızdı. Peki neden üzülmüştüm? Yanlarından geçip gidemezdim. Arkamı dönüp gidecekken koridordaki saksıya çarptım. Neden saksı var ki burada? İkisinin de bakışı bana döndü. Burak şaşkındı. Arkadaşı ise iki kat şaşkındı. Ne diyecektim ben? Şirince gülümseyip "Selam." dedim. Burak'ın arkadaşı "Selam." dedi gülerek. Burak "Duydun mu bizi?" diye sordu sinirle. "Duymadım." Burak "Yalan söyleme Dilan!" "Duydum oldu mu?" diye sordum sinirle. Burak "Dinledin yani!" "At gibi bağırıyordun. Aşağı kattan bile duyuluyordur. Hem sen kimsin seni dinleyeceğim be?" diye bağırdım. Bu hakkı ona kim veriyordu? Burak "Doğru ben kimim ki?" diye sordu alayla. "Biliyor musun sevdiğin kızın seni sevmemesi normal. Ego yığının tekisin." Burak'ın yüzü düştü. Arkadaşı da dudağını dişledi. Bana bir bakış atıp gitti. Anca gidersin zaten. Hödük! Pislik! Dallama! Arkadaşı arkasından gitti. Ağır mı konuşmuştum? Arkasından gittim. Pişman olmuştum. Bağırınca sinirlerim zıplamıştı. "Burak!" diye bağırdım. Burak arkasını hışımla döndü. "Bitmedi mi diyeceklerin?" Yanına ilerledim. "Ağır konuştum di mi? Ama sen de bana bağırınca kendimi tutamadım." dedim dudağımı dişledim. Burak söylediklerimi dinledi. Sonra da "Bitti mi?" diye sordu. Arkasını dönüp gitti. "Sen özrü hak etmiyorsun dallama!" diye bağırdım. Burak denen dallama aklımı karıştırmakla kalmamış beni dengesiz biri yapmıştı. Dallama ne olacak?
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD