3-DONDURMA

1032 Words
Cornettoyu yerken içeri Burak denen dallama girdi. Valla gıcık olmuştum ona. Yakışıklıya dallama dediğimi duysalar kesin beni kınarlardı. Aman kınarsa kınasınlar. Hepsi maldı. Benim o mal hava sahasına girmem an meselesiydi. Bir erkek malsa yakışıklı bulamazdım. Bu bir prensip meselesiydi. Bana baktı sonra da bakışlarını kaçırdı. Egoist. Kızlara bakıp kur yapıyor sonra da kendini ulaşılmaz olarak tanıtıyordu. Ulaşılmaz kişiyse neden ulaşmaya çalışıyorlar ki? Yine saçma espriler ve Dilan. Kendini aynaya bakarak alkışlayan bir insan varsa o da benim. Dondurmam bitince paketi çöpe attım. Sırf dondurmadan sebep bile engeli kaldırabilirdim. Dondurma seviyorum, ne yapayım? Telefonumu elime aldım. Engeli kaldırdım. Ah Dilan sen de mal hava sahasına girmek üzeresin! -Dondurma için teşekkürler. Yazıp yolladım. En sevdiğim dondurma için resmen üç yüz atmış beş dönmüştüm. Ama çok güzel napayım? Dilan sen var ya kızım. Çok geçmeden bildirim geldi. Galiba telefonun başında yaşıyordu. Hakan Altun gibi "Telefonun başında çaresiz bekliyorum, bekliyorum ama çalmayacak biliyorum!" diye şarkı söylediğine eminim ama ispatlayamam işte. X-Rica ederim, güzelim. Engeli kaldıracağını biliyordum. Bu konuşacağımız anlamına mı geliyor? Çok ısrar etti ya! Valla egomu tatmin ediyor bu çocuk. Hadi be Dilan kırma çocuğu diyen iç sesimle sırıttım. İnsanın içinde iç ses varsa demek ki iki kişiliğimiz var! Norveçli bilim adamları bunu da açıklasın! -Çok ısrar ettin ya! Egom sayende Everest. X yazıyor. Etrafıma bakındım. Burak denen dallama ortalıkta yoktu. Ben neden taktım bu çocuğa? Ego yığını çünkü. Ve hep beraber; mal! X-Sen iste ben Everest'e çıplak ayak çıkarım güzelim. Kıkırdadım. Tam o anda başımda bir gölge hissettim. Kafamı kaldırdığımda Burak dallamasıydı. "Yine ne var?" diye sordum sinirle. Çok olmuştu artık! Burak "Notlar için gelmiştim." Defteri kaldırıp eline verdim. "Sakın benim yanımda fotoğraf falan çekme. Bu sefer cinnet geçiririm." diye tısladım. Burak kahkaha attı. "Güzellik az önce telefonda ne güzel sırıtıyordun. Şimdi ne oldu?" "Çünkü sen gelince sinirlerim tavan yaptı. Anladın mı?" diye sordum. Burak biraz bozulsa da hemen kendini düzeltti. "Valla bozuldum. Sınıfta tek not verdiğin kişi olduğum için kendimi özel hissetmiştim." Ay bu çocuk beni cidden güldürüyor. "Sadece güldüm. Az sonra o notları kaybetmek istemiyorsan susarsın!" Burak elini ağzına götürüp hayali bir fermuar çekti. "Sustum." "Burak oğlum gelsene." diye bağırdı sarışın bir çocuk. Defteri önüme koydu. "Notları ben senden alacağım. Şimdi gitmeliyim." Sarışın çocuk yanımıza kadar geldi. "Oğlum hadisene. Hoca yok, dışarı çıkacağız." Hoca yokmuymuş. Şu an sevinçten havalara uçabilirim. Burak "Sen de gelsene Dilan." dediğinde şaşkınca ona baktım. Arkadaşı da şaşırmıştı. Burak bana beklentiyle bakarken kafamı olumsuz anlamda salladım. "Olmaz. İşim var." Burak'ın yüzü asıldı. "Pekâlâ sen bilirsin. Hadi gidelim Koray." Yok bu çocukta vardı bir şeyler. Neden bana yaklaşıyordu? Ulaşılmaza ulaşmak isteyen zengin bebenin teki işte. Giydiği ayakkabıdan tut tişörte kadar zenginlik akıyordu. Koray denen çocukla çıktıklarında ben de toparlanıp çıktım. Önümdeydiler. Koray "Gülaylara gidiyoruz ha. Orada ne taş kızlar vardır." Midem bulanmıştı resmen. Klasik erkekler dememek için kendimi zor tuttum. Burak "İşin gücün kız lan! Gelmiyorum ben." deyip hızlı hızlı gitti. Koray "Oğlum sana ne oluyor lan?" diye bağırdı. Fakülteden çıkınca Burak'ı son model arabasına binerken gördüm. Audi şaşırdık mı? Hayır. Yurda doğru yürüdüm. Yurt kampüsün içindeydi. Yurda gelince kendimi yatağıma attım. X mesaj atmamıştı. Artık mesaj atmasını bekler olmuştum. Ne değişmişti dünden beri? -Hey, neredesin? Diye yazıp yolladım. İlk kez ona mesaj attım ya ben. Gülümsedim. Galiba alışıyordum. X-Sen bana mesaj mı attın? -Evet, atamaz mıyım? X-At tabii ki. Klavyede bana yazan ellerini yerim. -Eben. Nagut mu lan bu? X-Hahaha. Dilan gülümseme sebebimsin. Birinin gülümseme sebebi olmak. Güzel bir şeydi vesselam. Bir de kim olduğunu bilsem ne güzel olurdu. Belki kalbimi hızlandıran kişi olurdu. -Kim olduğunu bilmiyorum lakin kafa çocuksun. X-Öyle derler. -Hemen de şımar. X-Şımartanlar utansın. -Hemen utanıyorum. Hatta utanmakla kalmıyorum seni ayakta alkışlıyorum egondan dolayı. X-Hahaha. Gönlünde yer yoksa ben ayakta da giderim demek mi bu? -Bundan bunu çıkartan anca sen olurdun zaten. X-Varsa bir şekliniz bize de bekleriz. -Gökyüzünde bir yıldız olsaydım ilk sana kayardım. X-Öyle bir sihirbazsın ki beni bile kaybettin gülüm. -Evlat fazla bıdı bıdı yapma baba yorgun. X-Sana gelmediğim gün, sanayiye gittiğim gündür gülüm… -Ay yeter! Biz cidden bunu yaptık mı? X-Sayende kamyoncu da olduk güzelim. -Sen başlattın! X-Sen de baya kendini kaptırdın. Odaya o menduber suratlı kız girince göz devirdim. -Tüm keyfim buhar olup uçtu. Yakında yağmur yağar. X-Senin tatlı canını sıkanı söyle bana. -Oda arkadaşım. Mendebur suratlı bir kız. Bir bakışı var kelebek görse 3 günlük ömrünün ilk günü ölmeyi seçer. Bileklerini keser. X-Dilan okurken sırıtmamak elde değil. Mendebur ne ya? Hahahahahaj. -Cidden öyle ama. Sana neden anlatıyorsam. İşlerim var sonra konuşalım anonimciğim. Whatsapptan çıktım. Yanımdaki kız mal gibi bana bakıyordu. Of yine mal hava sahası! Olsun be Dilan sen alıştın. "Ne oldu be?" diye sordum. Artık yeter be! Burnuma kadar geldi. Ama saçlarıma ulaşması biraz zaman alabilir. Kız bir anda ağlamaya başladı. Ne oldu lan bu kıza? Ağlaması normal ağlama değildi. Bildiğin hönküre hönküre ağlıyordu. Tövbe sanki annesini şey yapmışlar. Emrah koş ananı şey ediyorlar diye bağırasım gelmişti. "Hayırdır kardeş ne oldu?" diye sordum. Kız burnunu çekip "Sevgilim beni en yakın arkadaşımla aldattı!" dedi. Yalnız baya baya burnunu çekti. Midem bulanmıştı ama mevzu derindi. O yüzden ona odaklandım. Vay ibne. Vay kaşar. Ne insanlar var ya? "Vay şerefsiz. Vay sürtük. Ağlama lan! O döl israfları için ağlamaya değmez." Kız daha çok ağlamaya başladı. "En yakın arkadaşımdı ya." Göz devirdim. "Bana bak lan! Demek ki değilmiş. Öyle arkadaş mı olurmuş? Sus kız!" diye bağırdım. Kız şaşkınca bana baktı. "Ağla yarın gözlerin şişsin at sineği gibi. O sürtüğe de gün doğsun! Sonra desin ki senin eskin olan şerefsiz bu kız zaten çok çirkinmiş iyi ki arkadaşını seçtim. Sen yarın o kadar güzel olmalısın ki o pişman olmalı ve sana dönmek için çırpınmalı ama sen ona yüz vermeyeceksin yoksa senin midenden şüphe ederim." Kız kafasını salladı. "Haklısın." deyip gözyaşlarını sildi. Ne kadar güzel bir konuşma yaptıysam kız ciddi ciddi ağlamayı bıraktı. "Bak bana. Ne demiş ünlü Dilan Şensoy atasözü Stay Strong." Kız şaşkınca bana baktı. "Aa o senin sözün müydü?" Yok, bu kız da normal değildi. Yatağıma gelip oturdu. "Sen artık benim best friendimsin." dediğinde gözlerimi belerttim. "Höst!" Kız bozulunca ağlamaması için "Türkçe konuş diyecektim ağlama." Ne yapayım çok çirkin ağlıyordu. Gözlerimin kanamasından iyidir. Bana sarıldı. "Adın ne senin?" Geri çekilip "İki senedir aynı odadayız. Adım Asel." Asel "Ee yarın ne yapıyoruz kanka?" Ben başıma çok büyük bir bela almıştım.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD