Alarmım çalmaya başlayınca telefonumu bulup beş dakika erteledim. Şu alarmı kurduğum saatte ne zaman kalkabileceğim acaba? O saatte kalktığımda Türkiye bile Avrupa Birliğine alınır. Kısaca imkansız bir şeydi.
Beş dakika sanki bir saniye gibiydi. Einstein reisin dediği gibi izafiyet teorisi. Güzel bir kızın yanında olunca bir saat bir dakika gibi gelir ama elini fırına soksan bir dakika bir saat gibi gelir. Ne kadar da doğru. Bunun alarmlı örneğini verseydi daha güzel olabilirdi. Sabah sabah Einstein'ı düşünecek kadar da kafayı sıyırmıştım. Hem benim fiziğim de kötüydü. Aman!
Alarmı kapatıp gözlerimi sonuna kadar açmaya çalıştım. Elime her günkü gibi telefonumu aldım. Whatsapptan mesaj vardı.
Oha X atmış. Bu çocuğun beni rahat bırakacağı yoktu.
X-Günaydın sevgilim. Çok tembelsin biliyorum. Hâlâ uyanmadın. Ama merak etme biz birlikte olduğumuzda sana erken kalkmayı öğreteceğim.
Göz devirdim. Egoist! Biz seninle birlikte bile olsak ben asla erken kalkmam. Zaten birlikte olmamız da imkansızdı ya neyse.
Hiçbir şey yazmadım. Görüldü attım ona. Oh kudur pislik anonim. Bana görüldü atılmasından nefret ederdim. Bence herkes nefret eder.
Yataktan kalkıp elimi yüzümü yıkadım. Yakında buradan kurtuluyordum. Zeynep geleceğine göre artık eve çıkacaktık. Bu mükemmel bir şeydi.
Yurttan iki senedir çekmediğim kalmamıştı. Param bile çalınmıştı. Babama söylemezdim. Zaten adam zorlanıyordu.
Ve o ay resmen aç gezdim. O parayı çalanın Allah evlerine ateşler salsın! Haram zıkkım olsun, boğazına dizilsin.
Her aklıma gelince söylediğim için herhalde şimdiye dek ölüp gitmişti. Mesaj gelince üst çubuktan baktım.
X'ten gelmişti.
X-Bana görüldü atan tek kızsın güzelim. Seni farklı olduğun için sevdim zaten. Şu an bana görüldü atıyorsun ama sonra beni görmek için takla atacaksın.
Hehe gülüm! Sen kim köpek? Sus köpek! Neymiş takla atacakmışım. Hem de ben.
Beden dersinde takla atarken bacağını kırmış kız.
-Takla atmasını bilmem ama dövmeyi çok severim! Sen kimsin be? Senin için takla atacağım!
Oh be içimin yağları eridi. Görüldü attı. Ve cevap vermedi. Ah delinin zoruna bak sen bana görüldü attı. Bana bana Dilan'ına.
Engelle şu pisliği diyen iç sesimin ağzına kürekle vurdum. Sus be! Bana yazmadan engel falan atmam. Hadi yaz artık, anonim.
Benim ona görüldü atmam lazım. Yoksa içim rahat etmez benim. Nasıl olsa yazacaktı.
Sırıttım. Bu sırıtma benim de bir hayranım var sırıtmasıydı. Göğsümü gere gere ortak banyodan çıktım. Odadaki kız bana değişik bakıyordu.
"Senin başka bakışın yok mu?" diye sordum.
Kız göz devirdi. "Ben delilere bu bakışı atıyorum canım." dediğinde kahkaha attım. "Anladım canım senin gözlerin bozuk. Eğer bu bakışı delilere atıyorsan aynaya bakman gerekirdi."
Yee Dilan bir kız sıfır. Valla adını bile bilmiyorum. Tek bildiğim bakışları ve gece horlamaları.
Kız "Ne dedin ki şimdi sen?" dediğinde double göz devirdim. Kız harbi malmış lan! Ay mal hava sahasına girince ben de mallaşıyordum. Demek ki mal gibi düşüncelerim bundandı. Yine zeki ben çözümü buldu.
Kıza resmen deli olan sensin dedim anlamadı. "Diyorum ki kuşlar uçuyor."
Kız bana kötü kötü baktı. Bir şey demeden odayı terk etti. "Yürü anca gidersin!" diye bağırdım, Yıldız Tilbe edasıyla.
Dolabın karşısına geçip bir jean düz bir tişört çıkartıp giydim. Üstüne de kot ceketlerimden birini giydim.
Ayakkabı belliydi. Beyaz spor ayakkabı. Saçlarımı taradım. Valla şanslı olanlardandım. Saçlarım her zaman düzdü.
Rimel ve allık da sürünce hazırdım. Ah tabii ki nude rengi rujumu da sürdüm. Mat renkler sevmezdim. Daha açık tonlar.
Çantamı alıp çıktım. Ulan tüm kızlar bir metre topuklarla yürümeye çalışıyordu. Tamam, giy ama bir metre giyme kardeşim.
Valla yüzlerine yaptıkları badanayla yurdun badanası olurdu. Merdivenleri hızlı hızlı indim. Yurttan çıkınca derin bir nefes aldım.
"Şükürler olsun Ya Rabbim!"
Ulan bir parfüm sıkmışlar ki ozon tabakasını kesin bizim yurt deliyordur. Tamam, ben de otobüslerdeki ter kokanlardan nefret ederdim.
Ama her şeyin bir sınırı var. Kampüse geldiğimde her gün yaptığım gibi tabelaya baktım.
Hukuk Fakültesi.
Valla inek gibi çalışmanın sonucunda hukuk kazanmıştım. Aklıma X geldi. Demek ki o hukuk okumuyordu.
En yakın Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi vardı. Yani ikisinden birinde okuyordu. İçeri girmeden etrafa bir göz gezdirdim.
Kimse de bana bakmıyor ki! Acaba kim?
Mesaj sesiyle ilerideki banka oturdum.
Xten gelmişti.
X-Ben istemediğim sürece beni bulamazsın Dilan. Boşuna sağa sola bakma.
Gözlerimi kocaman açtım. Beni görüyor. Yok, artık. Nasıl olabilir?
-Neredesin? Beni görüyor musun?
Yazıp gönderdim. Gerçekten bu gizem beni fazla sıkmaya başlamıştı. Ama heyecanlandırıyordu da.
X-Görüyorum. Nerede olduğum şu anlık gizli. Daha sonra orada buluşacağız.
Göz devirdim. Artık canıma tak etmişti. Engelle kısmına girdim.
X Engellendi.
Oh be! Ben bu gizemlerle uğraşamazdım. Hışımla banktan kalkıp okula girdim.
Dersliğe girdiğimde önlerde boş bir sıraya geçip oturdum. Acaba biraz daha mı bekleseydim?
Sus be Dilan!
Başımda bir gölge hissettim. Kafamı kaldırdığımda bir erkek gördüm.
Kimdi bu? Valla bilmiyorum. "Sende ders notları var mı?" diye sordu. Bu çocuğu ilk kez görmüştüm.
"Sen bu sınıfta mısın?" diye sordum. Şokla bana baktı. "Evet, Dilan."
Adımı da biliyor vay be! "Gereksiz insanları tanımıyorum pardon." dediğimde kıkırdadı.
Bu taş çocuk cidden bizim sınıfta mıydı? Kumral, kaslı resmen kitaplardan fırlamış gibiydi. Nasıl olurda görmezdim. Bazen bakan kör olabiliyordum.
"Neyse verecek misin?" diye sordu.
Verecek misin falan tövbe tövbe. Çocuk güldü. "Aklına hemen fesat şeyler gelmesin. Ders notlarından bahsediyorum."
Nasıl anladı lan? "Vermeyeceğim."
İbnelik değil mi kimseye vermiyorum. Çocuğun yüzü düştü. "Neden ya?"
"Daha adını bilmiyorum. Sana defterimi asla vermem."
O kadar gülümsedi ki resmen eridim. Namussuz çocuğun dişleri bile düzgündü.
"Adım Burak. 20 yaşındayım. Yarışmaya İstanbul'dan katılıyorum. Arabam var. Evim var." dediğinde kıkırdadım.
Çocuk benim kafadandı lan! Burak gülümseyip "Defter için bu kadarı yeterli mi?"
Nedense vermek istemiştim.
"Yeterli. Bak ilk kez birine defterimi veriyorum. Ona göre davran tek çizikte ben de seni çizerim."
Burak yanıma oturdu. Tek kaşımı kaldırıp ona baktım. "Fotoğraf çekeceğim." dediğine kafamı salladım.
Fotoğrafı çekerken yok bu kötü oldu dediği için sonunda çığlık atacaktım.
Hoca gelince de yanımdan kalkmadı. Pislik. "Sen sırf benim yanıma oturmak için mi yaptın? Ama şansına küs tatlım benim zaten bir hayranım var." dedim sessizce.
Engellediğin hayranın. Burak kocaman gülümseyerek bana baktı. "Ben kimsenin hayranı olmam kızlar benim hayranım olur." dedi göz kırparak.
Ego yığını aptal. Göz devirdim. Hoca dersi anlatırken her dediğini not aldım. Burak denen ego yığını da kafasını sıraya koyup uyudu.
Hocanın acil çıkması gerekince ayağa kalkıp kantine gittim. Kendime kahve aldım. Daha iki dersim vardı.
Açılmalıydım. Bu uykulu kafayla hiçbir şey anlamazdım. Kantinden bir kahve alıp sınıfa geldiğimde Burak yoktu.
Benden uzak Allah'a yakın! Salak şey.
Sıraya oturup kahvemden bir yudum aldım. Ders notlarımı incelerken arasında bir not gördüm.
Engeli kaldırmanı rica ediyorum. -Sevgilin
Bu mal sınıfa kadar gelip benim defterime nasıl not bırakmıştı? İşin garip tarafı ise en sevdiğim oreolu cornetto da notun üstündeydi.
Yeter artık kim bu anonim?