“Sen, benim babamı öldürdün Azad Ağa!”
Babamı adamları tutmuş, önünde diz çöktürmüştü. Ben, onları uzaktan izliyordum. Saklanmıştık. Gözyaşlarım akmaya devam ederken onun burada olması kaderin bir cilvesi miydi? Daha geçen gün beni az daha öpecekken şimdi babamın karşısındaki adam kimdi?
Uzaktan bile siyah gözlerinin katran karasına döndüğünü görmüştüm.
Elinde tuttuğu silahı babama doğrultmuştu. Babamı gözünü kırpmadan öldürecek gibi bakıyordu. Amcam ve dedemi de adamları tutmuştu. Onları da ilk kez bu kadar çaresiz görmüştüm.
“Konuşsana! Neden susuyorsun!” diye bağırdı.
Babam susmaya devam ettikçe o daha da deliriyordu. Sözlerine devam etti.
“Yıllardır bu anı bekliyorum! Önce seni sonra da kız kardeşini bulacağım Azad Sancaktar! Bize yaşattıklarınızı kan bitirecek! Bu kan davası da bu şekilde kapanacak! Ben ve ailem nasıl acı çektiyse siz daha çok acı çekeceksiniz!”
Onun öfkesi yeri, göğü inletiyordu. Bir şey yapmalıydım. Annem beni sıkı sıkı tutarken ondan ayrılmamdan çok korkuyordu. Ben de babam ölecek diye korkuyordum.
“Babanı ben öldürmedim Baran! Bunu amcan çok iyi biliyor! Seni yıllarca yalanlarla büyütmüşler. Gözünü karartmışlar. Hiçbir şey senin bildiğin gibi değil!” dediğinde güldü.
“Kes sesini! O yüzden mi yıllardır köşe bucak kaçıyorsun lan? Yirmi üç yıl lan yirmi üç yıl! Köşe bucak kaçtın! Şimdi gelip bana ben öldürmedim diyemezsin! Öleceksin!”
Ortada bir kan davası vardı ve benim babam da onun en büyük suçlusuydu ama benim babam onun babasını öldürmüş olamazdı.
“Hiçbir şeyden haberin yok!”
“Kes artık! Son duanı yap!” diye tısladı ve tetiği çekti. Annemin kollarından çıkıp tam onun karşısına geçtim. Kaşlarını çattı ve bana baktı. “Efnan,” diye fısıldadı.
Beni burada görmeyi beklemiyordu. Babamın önüne geçtim. “Efnan senin burada ne işin var?” diye sordu tane tane.
“Sana yalvarıyorum, babamı öldürme!”
Dondu kaldı. Amcam ve dedemle göz göze geldim. Onu nereden tanıdığımı sorguluyor olmalıydılar.
“Efnan ne saçmalıyorsun sen? Ne babası? Bu adam senin baban mı?”
Kafamı salladım. “O adam benim babam!” diye fısıldadım.
Elindeki silahı indirecek gibi olsa da indirmedi. Babam “Efnan, çekil kızım,” dediğinde onu dinlemedim.
“Eğer o tetiği çekeceksen önce beni vurman gerek,” dediğimde dişlerini sıktı.
“Çekil dedim Efnan! Kimse bu anı durduramaz!”
Adamlarına işaret verdi. Bana doğru adım atacaklarken ona yalvarır bir şekilde bakmaya devam ettim. “Eğer babam ölürse çok acı çekerim!”
Gözlerimdeki yaşlar akmaya devam ederken korumalar beni babamın önünden aldı. Gözlerimin önünde babamı öldürecek miydi? Bana döndü. “Sen de seyret Efnan! Bizi kandırmanın bedelini öde!”
Beni ajan zannetmişti. Ben de şimdi öğrenmiştim. Ona hayır anlamında kafamı sallasam da gözlerimi bana düşmana bakar gibi baktı. Artık benden nefret ediyordu. Gözlerimin içine bakmaya devam ederken ben hala ona yalvarıyordum.
Gözlerimi sıkıca yumdum. Babamın ölümünü izleyemezdim.
Amcam birden “Dur!” diye bağırınca gözlerimi açtım. Babam ona hayır anlamında bakarken amcam onu dinlemedi. Ne diyeceğini anlamıştı.
Baran’ın bakışları ona döndü. “Bu kan davasının kapanması için bir yol daha var,” dediğinde Baran kafasını iki yana salladı.
“Ölümden başka yol yok! Boşuna nefesini tüketme!”
Amcam öyle bir şey söyledi ki bunun olmasıyla benim daha çok acı çekeceğim ortadaydı.
“Bu kan davası zamanında evlilikle kapandı. Şimdi de evlilikle kapansın.”
Kiminle evlenecekti ki? Baran kaşlarını çattı. “Ne saçmalıyorsun sen?”
Amcamın bakışları bana döndüğünde tam da tahmin ettiğim gibi olmuştu. Beni işaret etti.
Efnan’la evlen!”