1
Ayağındaki topuklunun artık canını acıtmasını umursamamaya çalışarak yürümeye devam eden Merve yaya geçidinin önünde durdu. Saat henüz sabahın yedisiydi ve haftanın ilk günüydü. Genç kadın derin bir nefesle karşıya geçerken çok severek aldığı ama şu anda canına okuyan pembe ayakkabılarına küfrederek kaldırma çıktığında hafif serin olan hava içini titretince olduğu yerde silkindi. İlk baharın yeni yeni başladığı bu zamanda sabahın erken saatleri hâlâ serin olabiliyordu. Şimdi ofisinde rahat rahat oturmak varken pek sevgili patronunun istediği ve özellikle adres vererek oradan almasını rica! ettiği atıştırmalıklar için biraz daha hızlandı. Çünkü geç kalırsa birde yiyeceği azar vardı.
Neredeyse iki yıldır yanında çalıştığı Hande Hanımın çikolata ve tatlı düşkünlüğü her zaman için Mervenin işlerini yarım bırakıp oraya buraya koşturmasına neden oluyordu. Sanırım işinin en zor kısmı Merve için buydu. Ve bu sabah da Hande hanım yeni bir yer keşfettiği haberi ile ofise girdiğinde merve çoktan başına gelecekleri anlamıştı. Keşfettiği kafede satılan tadımlıklara bayılmış olduğu için Merve apar topar ofisten çıkmış sevgili patronunun siparişlerini almak için yürümeye başlamıştı. Hande hanımın tarif ettiği kafe, taksi ile gidilmeyecek kadar yakın , ayağındaki pembe topuklular ile yürüyemeyeceği kadar uzaktı . Ama Merve yürümeyi tercih etmişti.
Sonunda önünde durduğu kafenin ismine bakarak yeri doğruladıktan sonra tabelasında ' Alfabe Cafe 'yazan yere girdi.
Kapıyı arkasından kapatırken bu saatte bile yarısı dolu olan kafeye şaşkınlıkla bakakaldı. İçi gerçekten de çok güzel dekore edilmişti ve masada oturanların önleri tabaklarla doluydu. Burasının yiyecekleri de çok güzel olmalıydı. Hızlı bir şekilde çeşit çeşit yiyeceklerin olduğu kısma doğru ilerdedi. Önünde durduğu camlı standın ardındaki yiyeceklere bakarken patronunun verdiği resimdeki küçük çikolata toplarını aramaya koyuldu.
" Hoş geldiniz ?"
Standın ardında beliren genç garsona gözlerini kaldırdığında derin bir nefes çekmek zorunda kalan Merve bir kaç saniye ne diyeceğini bilemedi. Zira ona gülümseyerek bakan adam çok hatta fazla çok yakışıklıydı ve Siyah kısa saçlarının altında parlayan mavi gözleri ile onu inceliyordu.
" Aa şey ben bir şey arıyordum . Ama göremedim. "
Adam aynı gülümseme ile " Nasıl bir şeydi ?" diye sorduğunda Merve çantasındaki telefonu çıkararak patronunun gönderdiği fotoğrafı açtı ve garsona gösterdi. Adam öne doğru eğildiğinde gözlerinin koyuluğu daha da belli oldu. Merve kendini o ana odaklamaya çalışırken genç adam telefondaki resme bakar bakmaz yakışıklı yüzünü ekşiterek tekrar gözlerini ona çevirince merve buraya kadar boşuna yürüdüğünü düşünmeye başladı.
" Malesef. O topları dışarıdan alıyoruz ve bu günkü siparişlerimiz henüz gelmedi. Elimizde de yok. "
Merve buraya kadar yürümenin verdiği acı ve eli boş döndüğünde patronundan yiyeceği suratı hesaba katarak yüzünü acınası bir hâle getirip konuşmayı denedi.
" Hiç mi yok acaba. Bir kaç tane falan. Dünden kalma. Elim boş dönersem patronum beni kesin kovar. Hande hanım çikolata hastasıdır. Lütfen ."
Yakışıklı garson şaşkınlıkla cafeye girdiğinden beri dikkatini çeken pembe ayakkabılı kadına baktıktan sonra onun haline acımış gibi kısa bir an düşündü. Sonunda " Pekala . Kendimiz için ayırdığımız bir tabak vardı. Onu vereceğim. " dediğinde Merve neredeyse ağzı kulaklarına varana kadar gülümsedi. Adam da ona gülümseyip arkasını dönerek sadece personellerin girdiği belli olan kapıdan girdi ve gözden kayboldu. Onun gidişi ile Merve içi rahat bir şekilde standa arkasını dönerek kafenin içindeki insanları incelemeye başladı.
Köşedeki masada bir grup lise öğrencisi vardı. Üzerlerindeki üniformaya ve ilerleyen saate bakılırsa okulu kırmış olmalıydılar. İki kız iki erkek olan grupta birbirine kaçamak bakışlar atan iki kişi vardı. Galiba yeni sevgiliydiler yada sevgili olmak üzereydiler. Merveninde okul döneminde böyle küçük ilişkileri olmuştu tabi. Saf ve temiz duygularla dolu flörtleşmeler. Galiba gözlerinin dolmasının nedeni o dönemlerin üzerinden geçen yıllarda yaşadığı hayal kırıklıklarıydı. Şimdi 28 yaşındaydı ama yine o 17-18 yaşındaki zamanlar çok geride kalmış gibiydi.
Merve küçük bir yutkunma ile gözlerini hemen yan tarafındaki masaya çevirdi. Orda da iki kişi oturuyordu. Yan yana oturmaları ve sürekli el ele durmaları sevgili olduklarını ele veriyordu. Mervenin gözlerini devirerek bir sonraki masaya bakması için geçerli bir cıvıklıkları vardı.
Sonraki masada ise tek başına oturan bir adam vardı. Yandan gördüğü kadarı ile yakışıklı birine benziyordu. Hafif kemerli burnu ve sert çehresi hemen dikkat çekiyordu. İnce deri ceketini çekiştirip hafif çıkmış sakalını kaşıdı. Sıkılmış gibi bir hali vardı. Sürekli elindeki telefona bakıp ofluyor mervenin yaptığı gibi etrafını izliyordu. Bacağının birini titretmesinden birazda sinirli olduğu belliydi.
Diğer masa da ise tuhaf bir şekilde oturan bir adam vardı. Sanki akşamdan kalma gibiydi. Oturduğu yerde sallanıyor ayılmaya çalışıyor gibiydi. Önündeki türk kahvesi de bunu destekler gibiydi.
" Şey "
Merve arkasında duyduğu ses ile hemen o tarafa döndü. Az önce ki yakışıklı garson mahcup bir ifade ile ona bakıyordu.
" Kusura bakmayın. Var demiştim ama bizim çocuklar içeride tabağı görünce -"
Garsonun ağzından çıkanlar ile mervenin yüzü düşmeye başlayınca adam hemen hızlı hızlı konuşmaya devam etti.
" Ama pastane ile konuştum. Yarım saate kadar tazeleri gelecek. Eğer burda beklerseniz .."
Adam yüzündeki umutla karşısındaki kadına bakınca Merve terddüt ile eline telefonunu aldı.
" Ben bir patronum ile konuşayım. "
Merve bir kaç adım uzaklaşarak Hande hanımın numarasını tuşlarken içinde biraz daha burda kalmak için büyük bir istek olduğunu hissetti. Telefon görüşmesinin sonunda da patronundan aldığı cevapla tatmin olmuş bir şekilde görüşmesini sonlandırdığında ise mutlu bir şekilde arkasını döndü. Yakışıklı garson hâlâ bıraktığı yerde duruyor ve merakla yüzüne bakıyordu. Galiba o da merveden etkilenmişti ve bu genç kadının içini daha da kıpır kıpır ettiriyordu.
" Sanırım biraz daha buradayım. "
" Sevindim "
Merve duyduğu kelime ile şaşkınlıkla baktığında adam da ne söylediğini fark edip hemen konuyu değiştirmek için " Boş masalardan birine geçebililirsiniz. " diyerek onu yönlendirdi. Merve gösterilen tarafta bir masaya geçerek çantasını yanındaki sandalyeye yerleştirdi ve tekrar etrafı incelemeye başladı. Az önce gördüğü kahve içen ve alnını parmakları ile ovan adamın yanındaki masaya oturmuştu.
Diğer uçta oturan masaya gözleri takıldığında tartışan üç kişiyi gördü. Masa da iki erkek ve bir bayan vardı . Ama masadaki gerginlik uzaktan bile belli oluyordu. Gözlerini onlardan çekip başka bir masaya baktı. İki kız karşılıklı oturmuş poğaça ve çay içiyorlardı. Gayri ihtiyari başka bir masaya baktığında yine tek başına oturan bir kız gördü. Mervenin dikkatini çeken şey kızın ilk bakışta fark edilmeyen güzelliğiydi. Üzerinde görebildiği kadarı ile mavi bir elbise vardı. Yüzündeki gözlüğü çıkarıp masanın üzerine koyduğunda merve de bakışlarını başka bir masaya çevirdi. Bir grup genç hem bir şeyler yiyor hem de kahkahalar eşliğinde sohbet ediyorlardı.
Bakışlarını başka yere çevirdiğinde ise elindeki servis tepsisine gereğinden fazla bardak koymuş genç garsonu gördü. Kızcağızın yüz ifadesinden elindeki tepsinin ağır olduğu belli oluyordu. Garson kız ağır ağır mervenin olduğu tarafa yürürken birden her şey sanki ağır çekime alındı. Garson kız tam mervenin masasına yaklaştığında yandaki masada oturan ve kahvesini içmesine rağmen olduğu yerde sallanmaya devam eden sarhoş adam ayağa kalktı. Merve neler olacağını tahmin etmiş gibi sandalyesinden kalkmaya yeltense de yeterince hızlı olamadı ve o adamın garson kıza çarpması ile elindeki servis tepsisindeki bütün içeceklerin mervenin masasına dökülmesi bir oldu. Bu saniyeden sonra zaman tekrar eski hızına döndü ve etrafı önce büyük bir gürültü ve hemen arkasından da bir sessizlik kapladı sonra da garson kızın küçük çığlığı. Merve masasına çarpıp kırılan bardaklara ve yarısının yere yarısının üzerine döküldüğü meyve sularına boş bir şaşkınlıkla bakarken garson kızdan yeni bir çığlık daha duydu.
" Ayy Çetin abi dur. "
Merve olayın şoku ve yüzündeki boş bakışlar ile başını çevirdiğinde az önceki yakışıklı garsonun sarhoş adamı yakalarından kavradığını, diğer garson kızın da korku ile onun koluna yapıştığını gördü. Etraftaki sessizliğin sona erdiği ve yavaş yavaş uğultuların kulağına ulaşmaya başladığı sırada tam yanında yaşanan kavgada söylenen sözleri de işitmeye başladı.
" Lan şerefsiz. Naptın sen lan. "
" Yanlışlıkla oldu lan. Bırak "
" Siktir git lan buradan. Yemin ederim elimden bir kaza çıkacak. "
" Bırak kardeş sarhoş adam boşver.
" Çetin abi sakin ol ya. "
" Hanım efendi iyi misiniz ?"
Merve diğer tarafında duyduğu yeni ses ile gözlerini kavgadan ayırıp başını çevirdi. Başka bir kız merakla ona bakıyordu.
" İyi misiniz ?"
" E Evet "
Mervenin durgunluğu kadını endişelendirmiş gibi olunca Merve bir şey anlamadan oturmaya devam etti.
" Abla. Sen hanım efendiyi arkaya götür. Bende ecza dolabından bir şeyler alıp geliyorum. "
Garson kız adının Çetin olduğunu öğrendiği adamı onaylayıp merveyi ayağa kaldırınca genç kadın itiraz etmeden ona uydu. Burda ne döndüğünü anlamıyordu ama onu yönlendirmelerine izin vermişti.
Biraz sonra da kendini geniş bir odada buldu. Odanın içinde bir yatak iki koltuk ve küçük bir masa vardı. Sanırım çalışanların dinlenme odası gibi bir yerdeydi.
Garson kadın onu geniş koltuklardan birine oturttuğunda hızla açılan kapıdan eli kolu pansuman malzemeleri ile dolu olan yakışıklısı girdi. Adı Çetin olan yakışıklı garson.
" Nasıl ? "
" Çok boş bakıyor . Hastaneye mi götürseydik ?"
" Şoktandır. Sen çiğdeme bak. Çok korktu. "
" Tamam. "
İkisinin arasındaki konuşma ile yeni yeni aklı yerine gelen Merve alnındaki sızlama ile yüzünü buruşturdu. Elini kaldırıp alnına götürdüğünde parmaklarına bulaşan sıvının kan olduğunu idrak edince birden içinde yükselen korku yanı başında duyduğu " Merhaba " sesi ile geriye çekildi. Çetin tam önüne bir tabure çekmiş ve pansuman malzemelerini kucağına koymuş ona bakıyordu.
" İyi misin ?"
" Evet. "
" Güzel . En azından konuşmaya başladın. "
" Ne ?"
" Şoktan çıkıyorsun sanırım. İsmin ne ?"
" Merve. "
Adam eline aldığı gazlı beze bir şeyler döküp alnına sürerken " Bende Çetin " diye konuşmaya devam etti.
Merve çok yakınında olan adamın kokusunu çıkarmaya çalışırken cevap olarak " Biliyorum " dediğinde Çetinin eli kısa bir an durakladı. Merve bunu fark edince anında konuşarak " Yani siz adamı döverken diğer kız size öyle seslendi. " diye toparlamaya çalıştı. Çetin ise bu cevaba gülerek " O sırada şoktasın sanıyordum. " dedi.
Merve ise yeni aklına gelmiş gibi " Sahi ne oldu o adama ? " diye sorunca Çetin geri çekilerek sinirli bir ifade ile hem konuşmaya hem de kucağındaki malzemeleri kurcalamaya devam etti.
" Kovdum tabiki. Zaten hiç gözüm tutmamıştı. Ama yine de izin verdim girmesine. "
Merve onun sinirle tekrar kendisine doğru eğilmesine içi giderek tekrar sordu.
" Peki bana ne oldu ? Ben başımı vurduğumu hatırlamıyorum "
Çetin şaşkınlıkla geri çekilip " Gerçekten mi ?" diye sorunca sadece başını iki yana salladı.
" Şey o adam Çiğdeme çarpınca elindeki tepsi tamamen senin masana döküldü. Bardaklardan biri de alnına geldi ama kanaman masaya düşüp parçalanan bardaklardan sıçrayan bir cam parçası yüzünden. Ve onu da şimdi alıyorum. "
Çetin eline aldığı bir cımbızla alnına eğilip hızla bir şey yaptığında küçük bir sızı hissetti. Çetin ise zaferle cımbızın ucundaki cam parçasını ona sallamaya başlayınca Merve kendini gülmekten alamadı. Çetin ise kendisine gülümseyen kadına kısa bir yutkunma ile bakıp hemen işine geri döndü.
" Ee patronun hep böyle midir ?"
" Nasıl ?"
" Çikolata canavarı. "
" Ah kesinlikle. Kendi işimden çok onun isteğiyle pastane , cafe geziyorum sürekli. "
Merve, sözleri üzerine kendisine gülümseyen adamın koyu mavi gözlerine gizlemeye çalıştığı bir hayranlıkla bakarken Çetinin de aynı şekilde ona baktığının ama onun bu hayranlığı gizlemeye gerek görmediğinin farkında değildi. Bir kaç talihsiz ilişki yaşadığı için kendini aşka kapatmış falan değildi elbette. O yüzden tam da önünde oturan bu adama tatlı bir şekilde gülümsemeden kendini alamıyordu bir türlü.
Çetin ise cafeye girdiğinden beri gözlerini alamadığı bu kadının karşısında oturmaktan, ona bu kadar yakın olmaktan çok memnundu. Üstelik de kadın ona böyle tatlı tatlı gülümserken.
Merve, son bir şey daha yaptıktan sonra geri çekilip " Bitti " diyen adama başını sallayıp elini alnına götürdü. Parmağına gelen küçük bandaja dokunup ellerini geri indirdi.
" Teşekkür ederim. "
" Önemli değil. Aslında biz özür dilemeliyiz. "
" Neden ?"
" O adamı içeri hiç almamalıydık. Baştan beri bir sıkıntı çıkaracağı belliydi. "
" Bilemezdiniz. Hem önemli bir şey olmadı ki. Küçük bir sıyrık. "
Çetinin gözleri kısa bir an temizlediği yaraya kayıp tekrar merveye baktığında " Gerçekten iyi misin ?" diye sordu.
" Evet. "
" Güzel. Sanırım siparişler gelene kadar burda beklesen iyi olacak. "
" Ama -"
" Merak etme bende yanında olacağım. Sıkılmanı istemem. "
Merve adamın sözlerine yine gülümserken kendisi ile flört ettiğini fark etti. O sırada içeriye giren yüzü aşağıda bir kız gördü.
" Şey ben özür dilemek istedim. "
Merve, kızın tepsiyi düşüren garson olduğunu fark edince " Senin suçun değil ki. Boş ver. " diyerek onu rahatlatmaya çalıştı. Çünkü kız belli ki çok korkmuştu.
" Ben bunu getirdim. "
Kız elinde tuttuğu şeyi merveye uzatınca Çetin ondan önce davranıp kızın elindekini kapıp aldı.
" İyi düşünmüşsün Çiğdem. "
" Ben tekrar özür dilerim. Çetin abi ablam seni çağırıyor. "
Çiğdem denen kız dışarı çıktıktan sonra çetinde elindekini Merveye uzatıp onun arkasından çıktı. Merve biraz sonra üzerinde Çetinin üzerindeki tişörtün bir eşi olan ve beyaz üzerine yeşil renklerle "Alfabe Cafe " yazan tişörtü giymiş bir vaziyette otururken buldu kendini. Buradaki garsonların giydiği tişörttendi ve aynı onlara benzemişti.
Beş dakika geçmeden Çetin elinde kahvelerle odaya girince merve yine yüzünde oluşan gülümsemeyi bastıramadı. Bu adamdan gerçekten de hoşlanmaya başlamıştı. Eline aldığı kahvesinden bir yudum alan Merve Çetininde biraz ilerisine oturarak kendi kahvesini içmeye başladığını görünce merakla kaşlarını çattı. Tamam adam ona yardım etmişti. Hatta kendi odalarında ağırlıyorlardı ama işi yok muydu bu adamın. Neden yanında oturuyordu. Az önce patronu çağırmamış mıydı ?
" Patronun kızmasın ?"
" Neye ?"
Çetin merakla Merveye bakarken genç kadın " Burda oturmana ?" diye en doğal cevabı verdi .
" Yani ben iyiyim . İşine dönebilirsin. Benim yüzümden azar yemenizi istemem. "
Çetin ise bu söz ile içinden gelen kahkahasını bastırarak başını iki yana salladı. Bu soru gayet normaldi çünkü bu kadın onu tanımıyordu. Eğer tanısaydı zaten böyle bir soru sormazdı.
Gelen sessiz cevap karşısında merve biraz da olsa kaşlarını çattı. Çünkü bu çetin denilen adam gülmemeye çalışır gibiydi. Ama Mervenin sorusu gayet basitti. Tek bir cümle altında bir sürü soru vardı ve karşı taraf da bunu anlamıştı.
' Patronun kızmasın ? '
Yani :
1 Daha önce kaç kızı bu odaya getirdin ?
2 Çapkın mısın ?
3 Sevgilin var mı ?
4 Şu an onu aldatıyor musun ?
5 Patronun yakını mısın ?
gibi bir kaç soru .
Adam gözlerini kızın yüzüne dikip " Nerede çalışıyorsun ? " sorusu ile muhabbet başlattığında merve de hiç terddütsüz ona katıldı ve uzun süren bir sohbete başladılar. Tabi yanında olmayan çantası ve çalıp duran telefonunu hatırlayana kadar.
&&
Yaklaşık bir saat sonra mervenin kahkası ile Çetin de elindeki soğumuş kahvesini yere bıraktı. Merve gözleri ile onu takip ederken kapının arkasından gelen sesler ile dikkati dağıldı ve konuşmaları dinlemeye başladı.
" Girmesene ya ayıp. "
" Kızım çekilsene önümden. "
" Ayıp diyorum ya. "
" Gözümle göreceğim çekil şurdan. "
" Çınar abi ya. "
Sonunda da kapının açılması ile kesilen sesleri içeride oturan Çetin ve Merveyi görünce tekrar yükseldi.
" Vallaha oturuyor. "
" Abi valla tutamadım. "
Yanında oturan Çetini andıran ve üzerinde Cafenin tişörtü olan adam şaşkın bir şekilde onlara bakarken yanında onun kolundan tutan ve az önce merveye tişört getiren garson kız mahcup bir şekilde duruyordu.
" Çınar çık dışarı. "
Garson kız kolundan tuttuğu adamı dışarı çıkarırken Çetin merveye döndü.
" Sen onların kusuruna bakma. "
" Az önce ne oldu ? Hiç bir şey anlamadım. "
Çetin derin bir nefesle yine merveye odaklandığında merve sanki uzun süredir tanışıyorlarmış gibi yanında rahatça oturduğu adama odaklandı.
" Onlar bir süredir ilk defa bir kadınla konuşurken görüyorlar. O yüzden şaşkınlar. "
" Nasıl yani ? "
" Kısaca açıklamam gerekirse kötü bir ilişkiden çıktım. Daha doğrusu evliliğin eşiğinden döndüm ve kadınlara karşı nasıl desem güvenim yok . "
" Yaa. "
" Az önce bana bir soru sormuştun ya . Patronun kızmıyor mu diye. Hayır kızmıyor. Çünkü patron benim. Onlar. Yani hepimiz . Ve çok uzun süredir kimse ile iletişim kuramamıştım. Ama seninle tanışma fırsatını da kaçıramazdım. "
Merve ard arda gelen cevaplarla neredeyse ağzı açık bir şekilde adamın karşısında eriyecekken kendini tuttu ve bedeninde yükselen mutluluğu içinde sakladı. Ama yine de yüzüne yayılan ışığa ve sevince engel olamadı. Ağzını açıp bir şeyler söylemesi gerekse de ne söyleyeceğini bilemedi. Ama çetin de zaten herhangi bir karşılık beklemiyor gibiydi . Yine de bir şeyler söylemek istedi ve öylesine sordu.
" Sen Patronsun demek . "
" Aslında ailemle birlikte işletiyoruz burayı. Bak sana tanıtayım onları . "
Çetin rahat bir pozisyon alarak koltukta döndüğünde merve hayranlıkla onu dinlemeye devam etti. Buraya gelirken böyle bir duruma geleceğini asla tahmin etmemişti.
" Seni buraya getiren kişi en büyümüz Çağla ablam . Sonra da ben varım. Az önce içeri dalıp bize şaşkın şaşkın bakan da Benim Küçüğüm Çınar. Senin üzerine bardakları devirende en küçüğümüz Çiğdem. "
Çetin konuşmayı bitirdiğinde Merve yine bir şaşkınlıkla bakakaldı.
" İsimleriniz bilinçli mi bu şekilde ?"
" Elbette . Dedemin alfabe takıntısı vardı. Mesela dedemin ismi Adnan eşininde yani babannemin Ayşe. Çocuklarına da yine sıralı isim koymuşlar. Babamın ismi Burak , büyük halamın ismi Buse küçük halamın ismi de Büşra. İlk evlenen büyük halam olmuş. Dedem ona C harfini vermiş . Kuzenlerimin ismi C ile başlar. Sonra da babam evlenmiş. Ona da Ç harfini vermiş. Diğer kuzenlerinin ismi de D ile başlar. Şimdilik bütün kuzenler bekarız. Ama evlenecek olursak çocuğu olan sıradaki harfi kullanmak zorunda ."
" Aaa çok değişik. Takıntı bildiğin . Peki ya evlendiğiniz kişi sizin seçtiğiniz ismi istemezse ?"
" Hımm. Bu dediğin küçük halam evlendiğinde yaşanmış. Eniştem çocuğuna farklı isim koymak istemiş "
" Ee sonra ne olmuş ?"
" Sonra dedem yemin etmiş. Eğer onun sırasını bozarsa halamı evlatlıktan reddeceğini söylemiş. Doğal olarak halâm kabullenmek zorunda kalmış. Eniştemle anlaşıp iki isim koymuşlar. İlk isimleri D ile başlıyor. İkinci isimleri de eniştemin koyduğu isim. "
" Gerçekten çok değişik bir aileymişsiniz. "
" Öyleyiz. Aile geleneği gibi bir şey oldu. "
" Buranın ismini de Deden mi koydu ?"
" Yok hep beraber koyduk. Aile geleneğine bir espri olsun diye. "
Merve garip ama eğlenceli bulduğu ailenin hikayesine gülümserken kapının tekrar açılması ile Çetinin " Ulan bir bırakmadılar kaynaşalım. " diye fısıldadığını duydu.
" Şey bölmek istemezdim ama hanımefendinin telefonu bir süredir çalıyor. O yüzden -"
Odaya giren çiğdemin yukarı kaldırdığı Çanta ile aklı başına gelen Merve " Eyvah Hande Hanımı unuttum. " diye bağırarak ayağa kalktı ve çantayı kızın elinden kaptı. Hâlâ çalmaya devam eden telefonunu çantasından çıkardığında Hande Hanımın ismini görünce telaşla " Ne diyeceğim ben şimdi. " diye söylendi .
Çetinin rahat bir şekilde " Evleniyorum de. " demesi ile şokla ona baktı. Çiğdem ise " Sen abime bakma. Olanları anlat mutlaka anlayış gösterir. " dediğinde Merve başını sallayarak telefonu cevapladı. Patronu ile yaptığı kısa ama etkili konuşmasından sonra rahatlamış bir şekilde onlara döndü.
" Kızmadı yani fazla kızmadı . Neyse gitmem lazım. Aayy bu kadar şeyden sonra çikolata toplarını unuttum. Ne zaman gelecek ki onlar ? "
Çetin tam bir şey söyleyecekken çiğdemin " Hangi çikolata topları ? " diye sorması ile merve , Çetinin yüzünde oluşan paniğe anlam veremeyerek hemen telefonunu çıkarıp resmi kıza gösterdi.
" Bunlar mı ? Geleli nerdeyse 2 saat olacak. Çetin abim mutfakta bekleti-"
Çiğdem kırdığı potu anlayıp birden sustuğunda Merve gözlerini kısarak yakışıklı garsonuna döndü. Çetin ise yakalanmış olmanın verdiği suçluluk ile gözlerini kaçırırken Merve içindeki sevinci dışa vurmamaya çalıştı. Adam onunla fazla vakit geçirmek için fırsatı değerlendirmişti sadece ve bu merveyi acayip mutlu etmişti.
" Her neyse. Dediğim gibi benim gitmem lazım. "
Çetin bu sözle birden ayaklandığında çiğdem sessizce odadan çıktı.
" Gidecek misin ?"
" İki kez söylediğim gibi , Evet gidiyorum. "
Çetin yüzünde hayal kırıklığı ile merveye bakınca merve çantasındaki küçük not defterini ve kalemini çıkarıp telefon numarasını yazarak Çetine uzattı.
" Bu bir başlangıç sanırım. "
Çetin kağıda bakıp gülümsediğinde onu onaylar bir şekilde başını salladı. Merve gülümseyerek odadan çıkacakken birden Çetin tarafından kolundan çekildi ve arkasını dönmek zorunda kaldı. Ne olduğunu anlamadan da dudaklarının üzerinde büyük bir baskı hissetti. Gözleri kocaman bir şekilde açıldığında Çetin gözleri kapalı bir şekilde onu öpüp geri çekildi.
" Bir daha görüşmemizin garantisi olsun istedim . Ayrıca bunu yapmasam delirebilirdim. "
Merve içinde yükselen güzel hislerle gülümseyip bu sefer hızla arkasını döndü ve gerçekten odadan çıktı. Geride kalan Çetin ise bu kadınla kesinlikle bir daha görüşeceğine emindi. Ve kendi kendine fısıldadı.
" Çok çok güzel bir başlangıç oldu bu be. "
&&&&