5. BÖLÜM

1009 Words
SERAY KORKMAZ'DAN "Hayır..." kafamı salladım onaylamazca. "Ne hayır?" kaşlarını çatmış sinirle bakan amcama tüm nefretim ile baktım. "Eğer dediğin şey benim ile alakalı ise hayır." "Sen kimsin de benim kararlarıma karşı çıkıyorsun?!" oturduğum yerden kalktım. "Hayır dedim olmayacak." ayağa dikilip karşıma geldi. "Sen ne had ile bana karşı çıkıyorsun küstah!?" Suratıma inen tokatla gözlerim doldu başım yana düştü. Ağlamayacaktım... Hayır bu sefer de beni istedikleri gibi yönetmelerine izin vermeyecektim... Tokadın acısıyla yanan yanağımı es geçerek eğik başımı kaldırdım. "İstemiyorum ben! Yapamazsın öyle bir şey amca," dedim. "Lan sen kimsin de karşıma geçmiş bana emir veriyorsun!?" Kaldırdığı eliyle saçlarımı tuttu. Eline doladığı saçlarımı çekiştirdi. Ani hızla saçımı tutarak çekmesiyle saçımın acısına boynumun acısı eklendi. "Seni öldürürüm ben ne diyorsam o olacak!" bağırarak konuşmasıyla ağzından çıkan tükürükler yüzüme geldi. Ellerimi saçımı tutan ellerine sarmış kurtulmaya çalışırken bir yandan da cevap vermeye çalışıyordum. "Öldür! Öldür o zaman! Yeter artık yeter!" araya giren yengem amcam'ı ne kadar çekmeye çalışsa da saçlarımı yolan amcam bir türlü geri çekilmiyordu. "Lan hadsiz köpek elimde kalırsın kimse seni alamaz!" Saçımı tuttuğu elleriyle beni geri savurdu. Yere düşen bedenime tekme atmaya başladı. Gözlerimden yaşlar akıyordu. Ellerimi vücuduma dolayarak kendimi korumaya çalıştım. "Sen hangi yüzle benim kararıma karşı çıkıyorsun kahpe! Kimsin sen! Yediğin kabı pisliyorsun! Ben bakıyorum yıllardır sana! Ne dediysem o olacak!" Bir yandan tekme atıyor bir yandan da ağızından çıkan tükürüklerle parmağını yüzüme sallayarak konuşuyordu. "İstemiyorum... İstemiyorum bırak artık beni... Ne zaman baktın sen bana?! Her Allah'ın günü dövdünüz hakaret ettiniz... Bırak beni..." hıçkırıklarımın arasından zar zor konuşmaya çalıştım. Karnıma inen şiddetli tekmelerine karşı kendimi korumaya çalışırken iki büklüm kalmıştım yerde. "Öldürürüm seni!" Ellerini boğazıma sardı bir anda. Sımsıkı boğazımı saran ellerle nefes alamamaya başladım. Ellerinin üzerine ellerimi koyarak tırnaklarımı ellerinin üstüne batırdım.Gözlerimden yaşlar boşalıyor korkudan sonuna kadar açılmış gözlerimle üzerimden itmeye çalışıyordum bir yandan da. Ama gücüm bir türlü yetmiyordu. Nefessiz kaldığım her saniye gözlerim kayıyor vücudum direncini kaybediyordu. Yengemin amcam'ı tutmaya çalıştığını ve korkuyla bir şeyler söylediğini duyuyordum ama anlayamıyordum. "Bey bırak Allah aşkına öldüreceksin!" Boğazımın üzerinde ki ellerin gevşemesi ile şiddetle öksürmeye başladım. Elimi yakama atarak çekiştirdim. Gözlerimden durmaksızın akan yaşlar görüşümü bulanıklaştırıyordu. "Kalk git lan! Görmesin gözüm seni." Kolumdan tutarak beni ayağa kaldıran yengem aciz halde ki bedenimi sürüyerek odama geldi. Kapıyı açtığı gibi bedenimi içeriye fırlattı. "Kesseydin sesini de akşam akşam huzurumuz kaybolmasaydı Allah'ın cezası seni." suratıma tükürerek kapıyı şiddetle yüzüme kapattı. Bedenim fırlattığı gibi yerde boylu boyunca duruyordu. Bütün vücudum titriyordu. Parmağımı bile oynatamıyordum. Soluk alıp vermek zor geliyordu boğazımın acısından. Dizlerimin arasına koyduğum ellerimle tırnaklarımı tenime batırdım. Hissizleşmiştim... Kendime gelmem gerekiyordu... Acizdim... Kimsesizdim... Koskoca dünyada bir başıma zalimlerin eline kalmıştım... Kırık aynaya değdi bakışlarım. Boynum kızarmış morarmaya başlaması da yakındı. Islak gözlerimle aynadan aciz halimi izledim... Gözlerim daldı annemle babamın olduğu zamanlar geldi gözüme gerçekten mutlu olduğum zamanlar... altı yaşıma daldı gözüm... Evde kendi odamda babamın bana yeni aldığı barbie bebeklerimle oyun oynuyordum. Annem de mutfakta yemek hazırlıyordu çünkü birazdan babam gelecekti. Öyle demişti annem. Bebeklerimi kucaklayarak mutfağa annemin yanına geçtim. "Annecimm babam ne zaman gelecek?" bebeklerimi yere koyup gözümün önüne gelen sarı saçlarımı parmaklarımla arkaya iteledim. "Gelecek birazdan güzel bebeğim. Hem sen niye odanda oynamıyorsun oyununu?" Islak ellerini köşedeki havluya kurulayarak yanıma geldi. "Ama ben senin yanına gelmek istedim. Kızdın mı yoksa?" dudaklarımı büzerek küskünce baktım anneme. Önce tepkime tebessüm etti. Daha sonra önüme eğilerek dizlerinin üzerine çöktü. İnce zarif parmaklarıyla yanağımı okşadı. Tekrar gözlerimin önüne düşen saçlarımı arkama itekledi. "Ben hiç kızarmıyım güzel bebeğime. Annesinin birtanesi yavrum benim. Doldurma hemen güzel gözlerini." dedi. "Kızmaz mısın?" "Kızmam tabi. Hiç kızarmıyım ben nazlı bebeğime hım." gülerek yanaklarımı öptü annem. Küçük kollarımı boynuna doladım. Yanağına ard arda öpücükler bıraktım. "Güzel annem hiç kızmazmış banaaa!" kıkırdayarak söylediklerimle beni daha çok sardı kendisi de kıkırdadı. "Annen yesin seni! Kız sen niye bu kadar tatlısın? Bak valla ısırıcam şimdi seni." saçlarımın üzerine buseler bıraktı. Hâlâ yüzünde solmayan tebessümü ile. "Hayır annecim hayır ısırma. Uf olur sonra benim kollarım." Boynuna doladığım kollarımı indirerek kazağımın kolunu açtım. Açıkta kalan kolumu göz hizasına getirerek gösterdim. "Bak...bak uf olurmuş burası." Gülerek yüzümü ellerinin arasına alarak öpücüklere boğdu. "Vallahi yiyeceğim şimdi seni." hem gülüyordum hem de ellerimle annemin yüzünü iteliyordum. "Tamam tamam çok öpme." dedim. "Öperim kız öperim. Benim kızımsın sen." dedi ellerimi tutarak beni zapt etmeye çalışırken. "Tek senin mi kızınmış güzel karım?" girişten gelen babamın sesiyle heyecanla arkamı döndüm. "Oley, oley, oley!" küçük adımlarla koşarak babama gittim. "Eğilerek benimle aynı boya geldi ve kollarını kocaman iki yana açtı. "Oley oley oley! Benim prensesim buradaymış." dedi. "Babam gelmiş, babam gelmiş." iki yana açtığı kollarının arasına sığınarak kocaman sarıldım. Sakalla çevrili yanaklarını öptüm. "Oy prensesim benim." sarı saçlarıma öpücük kondurdu. "Mis kokulu kızım." kokumu içine çekerek beni göğsüne bastırdı. "Çok özledim, çok çok." "Ne kadar çok özledin babayı? Göster bakalım." annemin söyledikleri ile babamdan ayrılarak bir adım geri çıktım. Kollarımı iki yana gerdirerek açtım. İşte bu kadar seviyorum. Kocaman kocaman. Dünya kadarmış değil mi annem?" boncuk boncuk gözlerimi anneme çevirdim. Yüzündeki tebessümü ile bir bana bir babama bakıyordu. "Evet annecim. Kocaman dünya kadar." annemden aldığım onayla babama baktım ondan da onay almak ister gibi. "Kocaman, dünya kadar seviyormuş babasını benim kızım." gözleri ışıl ışıl bana bakan babamla utanarak kıkırdadım. Küçük ellerimi dudaklarımın üzerine koydum. "Bak vallahi de yiyeceğim ben şimdi bu kızı Melih." annemin dudaklarını ısırarak dedikleri ile babam güldü. "Bende Nihan bende..." babam dayanamamış olacak ki beni kollarının arasına çekti. Yanaklarımı öperek ısırmaktan korkar gibi sadece dişlerini değdirdi tenime. Bizi, yüzünde ki tebessümü ile izleyen anneme bakarak yanımıza çağırdı. "Gelsene güzelim. Niye uzak duruyorsun?" Diğer kolunu açarak annemi de göğsüne çekti. "Babamın büsbüyük kolları var ya anne ikimizi de alıyor." söylediklerime ikisi de neşeyle büyük kahkahalarla güldüler. Onların gülüşmeleri ile bende güldüm. O günü neşe içinde geçirdik. Üçümüz yan yana idik. Gece hep birlikte çift kişilik yatağa üçümüz birlikte yatarak günü kapattık... Aklıma doluşan anılarla gözyaşlarımdan ıslanmış yüzümle çatlayan dudaklarımda acılı bir tebessüm peyda oldu. Oysa biz ne güzeldik. Üç kişilik kocaman mutlu bir aile idik. Ama kader bizi birbirimizden koparmıştı. Özlemle, canımın acısı ile kimsesizliğime hıçkırarak ağladım... Bir başımaydım ne annem ne babam ne de başımı sokacağım bir evim kalmıştı... Benden geriye sadece kocaman bir enkaz kalmıştı...

Great novels start here

Download by scanning the QR code to get countless free stories and daily updated books

Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD