TANITIM
GİRİŞ
Hayat bazen siz bittiğini sandığınız anda başlar.
Benim hikayemde öyle başlamıştı ben herşeyin bittiğini sanarken kader benim için ağlarını yeniden örmüştü.
Amcamdan ve oğlundan kaçarken sığındığım ve bana yardım eli uzatan dilber teyzemle herşeye yeniden başlamıştım.
1. KESİT
"Seray namusum yapacağım seni bak göreceksin."
Serhan'ın sesini duyduğum anda hızla arkamı döndüm. Şerefsiz her eve geldiğinde sözlü tacizler de bulunuyordu bana karşı.
Kendisine cevap vermeden mutfağın kapısından çıkmaya çalıştım ama bir anda önümü kesip engel oldu.
"Benim karım olacaksın!" yüzünü yüzüme yaklaştırarak iğrenç alkol kokan nefesiyle konuşmaya devam etti.
"Asla! Asla olmayacağım!"
diyerek ellerimle göğsünden ittirip kapıdan geçmeye çalıştım ama elimi tutup bileğimi ters çevirerek sırtımı göğsüne yasladı yavaşça eğilip kulağıma yaklaştı.
"Göreceksin seni yatağıma alacağım o zaman da böyle inkâr edebilecek misin göreceğiz. "
kulağımın arkasına nefesini üfleyince irkilerek ellerinden kurtulmaya çalıştım.
"Bırak beni şerefsiz adi!"
Fakat benden güçlü olduğu için başaramayınca bacağımı kaldırıp bacak arasına tekme attım.
Acıyla inleyerek beni bırakınca tezgahın üzerindeki ekmek bıçağını alıp kendimi korumaya çalıştım.
Bir anda üzerime atlayıp saçlarımdan tutmasıyla dudaklarımın arasından tiz bir çığlık kaçtı korkuyordum ya bana dokunursa ne yapacaktım.
Elimdeki ekmek bıçağını bir anlık gafletle karnına sapladım afallayarak beni bırakıp acıyla inleyerek yere düşünce arkama bakmadan evden çıktım.
Nefes nefese kalmıştım bütün vücudum
titriyordu. Allah'ım ben ne yapmıştım gözlerimden akan yaşlarla etrafıma bakındım.
Elimde kanlı bıçakla sokak ortasında kalmıştım...
2. KESİT
Kulağımda duran telefonla karşı taraftan Dilber teyzenin sesini duydum.
"Serayım güzel kızım... İyi misin yavrum?"
endişeli çıkan sesiyle yüzümde kırık bir tebessüm oluştu.
"İyiyim Dilber teyzem sen nasılsın?"dedim.
"Ben çok iyiyim yavrum. Ama aklım sende. Sesin pek iyi gelmiyor doğru söyle bana iyi misin gerçekten?"
"İyiyim teyzem vallahi de. Sadece... Oradakiler ne yapıyor? Hâlâ arıyorlar mı beni?" son sorumu kısık bir sesle sordum.
"Sen buraları düşünme yavrum. İstedikleri kadar da arasınlar bulamazlar seni. Emin ellerdesin. Ben seni güvenmediğim bir yere teslim etmem. Tek bir izine rastlayamazlar. Yanında polis var."
"Doğru..." mırıldanarak onayladım.
Ama ne yaparsam yapayım içimdeki korku geçmiyordu.
"Sana geldiler mi peki? Mutlaka gelip sormuşlardır."
"Tabi geldiler adi şerefsizler! Ama geldikleri gibi kovdum polisi aramakla tehtid ettim. Yerini de bilmediğimi söyledim."
"Ya inanmayıp sana birşey yapmaya kalkışırlarsa teyze?" korkuyordum ya Dilber teyzeye birşey yapmaya çalışırlarsa ne yapardım o zaman...
"Hiçbir şey yapamaz onlar! Acar oğlum sivil polis göndermiş yanıma onlar dolanıp duruyorlar etrafımda çaktırmadan."
Adını duymamla kalbim heyecanla atmaya başladı.
Boğazımı temizlemek amacıyla öksürdüm. Kendime gelmeliydim derhal.
"Sen yine de ne olur ne olmaz dikkat et kendine olur mu?"
"Ederim ben Seray'ım. sen iyi olda gerisi mühim değil."
Bir süre sustuktan sonra tekrar konuştu Dilber teyze.
"Oradakiler sana kötü davranmıyor değil mi?"
"Yok teyzem. Hepsi çok iyi davranıyor sanki bu evin kızıyım yabancı değilmişim gibi." Dedim.
"Tabi ki yabancı değilsin! O nasıl söz Acar'ın karısısın sen, o ailenin de bir ferdisin."
"Öyle..." mırıldandım içime kaçan sesimle.
"Acar... o nasıl davranıyor sana? Kırmıyor kalbini değil mi? Üzmüyor seni? Doğruyu söyle Seray!" İç çektim derince.
Adını duyduğum her an böyle olmamalıydım.
"Çok iyi davranıyor. Üzmüyor, kırmıyor, anlayışla yaklaşıyor." Silüeti gözümün önünde belirdi.
Özlemle tekrar iç çektim. Dün sabahtan beri göremiyordum.
"Eh iyi iyi... Eşler birbirine karşı anlayışlı olmalıdır zaten yavrum. Sakın ola önemsiz konular için birbirinizi üzüp de kırmayın."
Başımı salladım sanki beni görüyormuş gibi.
Sonrasında kısa vedalaşma faslından sonra telefonları kapatmıştık.
Arkamı döndüğüm an kapı pervazına omuzunu yaslamış beni izleyen Acar'la karşılaşmayı beklemediğim için irkildim.
"Korkuttun beni! Ne diye kapının orada dikilmiş duruyorsun?!" burnumu havaya kaldırarak konuştum.
Deli gibi özlemiştim ama o bana bir adım atmadan ben ona gidemezdim. Utanıyorum herşey daha çok yeniydi.
"Korkuttuysam özür dilerim güzelim. Telefonla konuştuğun için geldiğimi fark etmedin bende bölmek istemedim konuşmanı."
Kapının pervazından ayrılarak büyük adımlarıyla yanıma geldi.
Gözlerimi yorgun duran vücudunda ve yüzünde gezdirdim.
Beklemediğim bir anda eğilerek kollarını belime dolayıp beni kendisine çekti. Sımsıkı sarıldı.
Heyecanla havada asılı kalan ellerimi yavaşça geniş sırtına sardım. Başını boyun girintime koyarak saçlarımın arasından soluklandı.
"Çok özledim..." dedi boğuk çıkan sesiyle.
Gülümsememi bastırdım.
"Birgün de mi özledin hemencik?"
"Değil birgün, bir saat şu kokundan uzak kalsam özlüyorum seni... Bu da soru mu yavrum."
Kıkırdadım söylediklerine.
Kollarımı iyice sıkılaştırarak sarıldım tabiri caizse içime sokmak istermiş gibi.
"Yoksa sen beni özlemedin mi?" Boynuma çarpan sıcak soluk alış verişleri aklımın başka yerlere kaymasına sebep oluyordu.
İrademe sahip çıkamaya çalışarak duymadığım sorusunu tekrarlanmasını istedim.
"Hıı..." çoktan mayıştmıştım.
Tepkime gülerek karşılık verdi.
"Diyorum ki sen de beni özlemedin mi?"
"Bilmem özlemiş miyim..." dudaklarımı bükerek söylediklerimle boyun girintime sert bir o kadar da ıslak bir öpücük bıraktı.
"Oynama benimle güzelim."
"Ne oynaması çocuk muyuz ya biz?" öpücüğün etkisinden çıkmak için celallendim.
"Serayyy..." adımı böyle uzatarak söyleyince içim ayrı bir hoş oluyordu.
"Soruma bir cevap alamadım hâlâ. Özlemediysen gideyim." hafif tripli çıkan sesiyle daha fazla uzatmadım.
Zaten kendisininde gitmeye niyeti yoktu ki hâlâ başı boyun girintim de soluklanıyordu.
"Çok özledim... Hem de o kadar çok ki saatler geçmek bilmedi. Dün ki nöbetin ilk defa bana bu kadar uzun geldi." Utanarak sarf ettiğim sözlerle başını kaldırdı. Bu sefer ben hemen başımı onun boyun girintisine soktum.
"Çünkü birbirimize alışmaya başladık. Ve alıştıkça daha çok özleyeceğiz hiç ayrı kalmak istemeyeceğiz." söyledikleriyle kıpırdandım sadece.
"Hep mi?"
"Hep güzelim." son sözleriyle gözlerimi sıkıca yumdum. Kendimi onun güvenli kolları arasına bıraktım.
Mis gibi kokuyordu. Ne çabuk özlemiştim bu kokuyu. Ona çaktırmadan uzun solukla kokusunu içime çektim.
Bir eliyle saçlarımı okşarken diğer elini de sırtımda tüy kadar hafif hareketlerle bir aşağı bir yukarı hareket ettiriyordu.
Onun yanındayken kendimi güvende hissediyordum. Kalın güçlü kollarıyla beni sardığı vakit kendi limanıma sığınıyordum.
Benim limanım oydu. Onun limanı ise bendim.
Biz birbirimize çok güzel eş olmaya başlamıştık.
Ömrümüzün sonuna dek birbirimize eş olarak da devam edecektik bu yolda. Yeri geldiğinde omuz omuza, yeri geldiğinde yan yana, yeri geldiğinde sırt sırta.
İyi ki kader beni onun karşısına çıkarmış bizi bir araya getirerek ikimize de yeni bir hayat bahşetmişti.
Acar Arslan benim iyi kim olmuştu. Ve bir ömür boyu öyle olmaya da devam edecekti.