SERAY KORKMAZ'DAN
Yıllar önce daha küçücük bir çocukken annemle babamı trafik kazası sonucu kaybetmiştim.
Kimsesiz kalınca anne tarafım beni istememişlerdi.Annemle babamın evliliğini hiç bir zaman kabul etmemiş onlar evlenince de annemi reddetmişlerdi.
Tek akrabam olan amcam sırf babamın mal varlığının üzerine konmak için beni yanına alarak bütün hayatımı mahvetti.
Yengem olacak kadınla beni yanlarına almışlar beni hep kendi direktifleri doğrultusunda yönettiler.
Bir tane oğulları tek vardı. Üçü birlik olup el birliği ile beni mahvetmek için uğraşıp durmuşlar ve bunu başarmışlardı.
Kaldığım tek göz odada bana ait olan küçücük tek Kapaklı bir dolap birde yer yatağı tek vardı.
Benden aldıklarının karşılığında bana bunu layık görmüşlerdi.
Şimdi ise o tek gözlü odada yer yatağımda uzanmıştım. Allah biliyor ya hiç kalkmak istemiyordum buradan.
Sırtımdaki kemer izleri canımı yakıyor dün yediğim dayak beni bitkin düşürdüğü için parmaklarımı bile oynatamıyordum.
Fakat benim uzun bir süre yatakta kalmak gibi bir keyfim yoktu. Beş dakika fazla oyalansam odada yengem gelir hakaretleriyle yerin dibine sokardı.
Yine böyle bir sabaha uyanmıştım. Geç kaldığım için bağırıp duran küfürler saydıran sesi kulaklarıma doluyordu.
"Seray! Kalk kız Allah'ın belası." kapıyı öyle bir şiddetle açtı ki kapı hızla duvara çarptı.
"Kalk kız, kalk! Sen ne diye hâlâ yataktasın? Ben mi hazırlayacağım kahvaltıyı he? Biz birde senin keyfini mi bekleyeceğiz bu saate kadar?" diyerek üzerimdeki yorganı kaldırdı.
"Tamam, tamam kalktım geliyorum şimdi."
yattığım yerden yavaşça doğrulmaya çalıştım sırtımdaki izler canımı çok yakıyordu lakin artık alışmıştım ama yeni bir dayağı da şuan tekrar kaldıracak halde değildim.
"Yok canım hiç zahmet etme sen prenses hazretleri. Seray hanım yatsın öğlene kadar ne gereği var değil mi?" kinayeli sesiyle beni kolumdan tuttuğu gibi hızla yataktan kaldırdı.
"Kalk kız hadi ne bekliyorsun!"
"Yenge dur yavaş. Ah..."
"Nazlanma da kalk artık Allah'ın belası seni."
"Tamam bırak kolumu kalktım bak."
İğrenmişçesine kolumu iteleyip ellerini sirkeleyerek bıraktı ve Hızlı ol diyerek odadan çıktı.
Ani bir hareketle kaldırdığı için sırtımdaki ağrılar artmış gözlerim dolmuştu. Dudağımı dişlerimin arasına alarak sertçe ısırdım. Ağlamamalıydım, en azından şu anlık kendimi tutmayı başarmalıydım.
Sırtımdaki ağrıları unutmaya çalışarak küçük adımlarla dolabıma yürüdüm. İçinden çıkardığım zümrüt yeşili kazağımı ve siyah pantolonumu elime alarak önce kapıyı kontrol edip kilitledim daha sonra canımı acıtmayacak bir hızla üzerimi değiştirdim.
Üzerimi değiştirdikten sonra çıkardığım kıyafetleri katlayarak dolaba yerleştirdim ve odadan çıkarak banyoya girdim. İhtiyaçlarımı karşıladıktan sonra elimi yüzümü yıkayıp kuruladım.
İçeriden hâlâ yengemin sinirli sesleri ve homurdanmaları kulağıma geliyor bu durum daha hızlı hareket etmemi sağlıyordu.
Küçük adımlarla mutfağa geçerek kahvaltıyı hazırlamaya başladım. Yengem bir şeye sonunda el atarak çayı demlemeyi başarmış. Şükür dedim kendi kendime en azından onu bana bırakmamış.
Buz dolabından çıkardığım kahvaltılıkları masaya yerleştirdim. Bardak ve çatalları da hazırladığım sofraya koydum. Son olarak ekmekleri de sofraya yerleştirerek tüpten aldığım fokur fokur kaynayan çayı bardaklara doldurdum.
Hazır olan sofrayla birlikte içeride televizyon izleyen yengeme seslendim.
"Yenge sofra hazır."
Dememle birlikte kendiside mutfağın kapısından gözüktü. Yanlış gördüğümü düşünerek eğdiğim başımı tekrar hızla kaldırdım ve yengemin arkasındaki bedene tekrar baktım.
Serhan' ı görmemle birlikte vücudumdan bir titreme geçti. Ne diye gelmişti ki kaç haftadır yoktu ortalıkta. Doğru ya yengem sabah oğlum oğlum diye başımda çığırıyordu.
Yüzündeki pis sırıtışla bedenim süzerek hâlâ bana bakmaya devam eden pisliğe bakmamaya çalıştım.
Yengem olacak kadın çoktan kendi yerine geçerek kahvaltısına başlamıştı.
"Oğlum ne diye ayakta dikiliyorsun? Geçsene sofraya karnın aç değil mi senin? Yoksa canın başka birşey mi çekiyor?"
"Yok anne." diyerek kendi sandalyesine kuruldu.
Ben ise hâlâ ayakta duruyordum. Onunla aynı ortamda bulunmak beni korkutuyordu.
Pis bakışları son zamanlarda daha çok üzerimde dolaşıp duruyor bu durumda beni ürkütüyordu.
"Canın birşey çekiyorsa söyle yavrum
Seray yapar hemen." diyen yengem bakışlarını bu sefer bana çevirmişti.
"İstemiyor dedim ya anne!"
"Tamam canım bir şey demedim..Sende otur kız davetiye mi bekliyorsun hayırdır!" kinayeli sesiyle kendi yemeğine devam etti.
"Oturuyorum." diyerek hızla başımı salladım onaylamak istercesine ve kendi sandalyeme yerleştim.
Hızlı hareket ettiğim için sırtımdaki ağrılar her geçen dakika daha bir şiddetleniyordu.
Olmayan iştahım Serhan'ı görmemle iyice kapanmıştı. Lakin dikkat çekmek istemediğim için önümdeki ekmekten bir parça alarak azda olsa birşeyler atıştırmaya çalıştım.
Yemezsem eğer yengem yine laf söylemeye başlayacak beğendiremedik mi size hanımefendi diyerek ağzına geleni saydıracaktı.
Şuan bu durumda tekrar bir tatsızlık yaşamak istemediğim için sessizce ağzıma attığım lokmaları yutmaya çalıştım.
Üzerimde hissettiğim Serhan'ın bakışlarını umursamamaya çalışarak çayımdan küçük bir yudum aldım.
Bir türlü çekmediği bakışları beni geriyor, titreyen vücuduma hâkim olmakta zorlanıyordum.
İçimden Allah'a dua ede ede kahvaltıma normal davranmaya çalışarak devam ettim.
"Serhan'ım sen bugün işe gitmeyecek misin?"
yengemin sorusuyla bakışlarımı önümdeki bardakta tutmaya devam ettim.
İnşallah giderdi. Eğer gitmezse ya evde kalır ya da arkadaşlarıyla takılmak için dışarı çıkardı.
Benim için önemli olan evde kalmamasıydı. Sonrasında nereye giderse gitsin cehenneme kadar yolu var bu pisliğin.
"Yok, gitmeyeceğim bugün." eline aldığı bardağıyla birlikte sırtını geriye yasladı ve yerine daha rahat kuruldu.
"Evde mi kalacaksın yoksa başka bir işin varmı?"
"Evde kalacağım bugün anne, yorgunum dinlenmek istiyorum."
"Tamam oğlum sen nasıl istersen öyle yap paşam." elini oğlunun elinin üzerine koyarak hafifçe vurdu.
"Bende birazdan komşuya oradan da pazara geçeceğim."
bakışlarını bana çevirerek konuşmasına devam etti.
"Seray sende sofrayı topla, bulaşıkları yıka, evi temizle, akşam yemeğini de hazırla. Serhan bugün evde amcan da erken gelecek."
Tehditkar bir şekilde tekrar konuşmaya başladı.
"Eğer dediklerimi harfiyen yerine getirmeyip yemeği de tam vaktinde yetiştirmezsen dünün tekrar yaşanmasına sebep olursun. Bakışlarına bakılırsa dünü tekrar bugün yaşanmasını istemiyorsun. Bende istemiyorum sürekli senin çığlıklarını duymayı o yüzden dediklerimi vaktinde yap." diyerek yerinden kalktı.
Bakışlarımda, görmesini istemediğim korkuyu gördü ve dudaklarındaki sinsi tebessümle alayla yüzüme baktı.
Serhan' da bakışlarını yüzümde gezdirdikten sonra annesiyle birlikte mutfaktan çıkarak içeriye geçti.
Gözümden süzülen bir damla yaşla birlikte derince nefes aldım.
Ben bunları hak edecek hiç birşey yapmamıştım. Ne kadar karşı çıkarsam çıkayım uyguladıkları ağır şiddetler hem bedenen hemde ruhsal olarak beni yerle bir ediyordu.