Giriş
Tıkanan trafikte, önünde uzanan araçlara ümitsizce baktı genç adam. Törene yetişmesi mümkün görünmüyordu. Endişeyle, son iki dakikada üçüncü kez kol saatine bakarken cep telefonunun ekranında büyük abisi Rafael'in ismi belirdi. “Reynaldo tören başlamak üzere nerede kaldın?”
Tekrar gözlerini yola çeviren genç adam ümitsizce, “Trafik çok yoğun Rafael, sanırım gecikeceğim,” derken, duyacaklarını tahmin ettiği için gözlerini kapattı.
“Bugün yeğeninin vaftiz töreni var. Tüm aile burada ve sen zamanında gelemiyorsun, çok güzel Reynaldo!”
Aslında aile birliğinin savunucusu olan Rafael haklıydı. Çünkü son bir haftadır aşağı yukarı her gün arayan abisi, törende bulunması gerektiğinin üstünü defalarca çizmiş, fakat Reynaldo yeni ürün lansmanı için o kadar yoğunlaşmıştı ki saatin nasıl geçtiğini anlamamıştı. Üzerine birde şiddetli yağan yağmurun ulaşımı felç etmesiyle kiliseye geç kalmıştı. “Üzgünüm! Böyle olmasını istemezdim.”
Onun sesindeki üzüntüyü hissedebilen Rafael hemen yumuşadı. “Ben papazla konuşup zaman kazanmaya çalışacağım. Kaç dakikaya kadar burada olursun?”
“Sanırım yirmi dakika.”
Tam yirmi beş dakika sonra kilisenin önünde arabasından inip koşarak içeriye girerken girişte dışarıya çıkmakta olan birisine çarptı. Çarpmanın şiddetiyle sağ tarafına doğru savrulan genç kızı düşmemesi için son anda kolundan tutan genç adam, “Özür dilerim,” dedi ve yere düşen çantasını alıp ona uzatırken ağlamaktan kıpkırmızı olmuş gözlerle karşılaştı. Hayatında görebileceği en hüzünlü gözlerle karşı karşıya olan Reynaldo tekrar özür dilerken siyahlar içindeki Nathalie onun yüzüne bile bakmadı. Hiçbir şey söylemeden kendisine uzatılan çantayı alan kız tıpkı bir hayalet misali ağır ağır oradan uzaklaşırken genç adamın telefonu tekrar çaldı. “Reynaldo tören başladı.”
1.BÖLÜM. REİNA’NIN ISRARI
Reklam şirketinin yaptığı sunumu dikkatle izleyen Reynaldo, elindeki kalemi önünde bulunan dosyanın üzerinde tıklatırken sinirden köpürüyordu. Ona sunulan çalışma, tek kelimeyle özetlenecek olursa çöptü.
Gri gözleri öfkeyle kararmasına rağmen sakin görünmeye çalışarak derin derin nefes aldı. Sonra yüzünü, kendinden cevap bekleyen reklamcı kadına döndü. Sıktığı dişlerinin arasından, kelimeleri bastırarak, “Hayatımda bu kadar berbat bir reklam filmi izlemedim,” dedi. “Kırk sekiz saat içerisinde bana daha düzgün bir çalışmayla geleceğinizi ümit ediyorum. Aksi halde bu sizinle yaptığımız son iş olur.” Ses tonu o kadar katıydı ki bulundukları odadaki hiç kimse yorum yapmaya cesaret edemiyordu. Çünkü Reynaldo Damien daima ne istediğini bilir, itirazlardan nefret ederdi.
Reynaldo'nun ümitsiz hayranlarından olan reklamcı kadın ise duydukları yüzünden hayal kırıklığına uğradı. Böyle hayran olunası bir adamın bedeninde ruh taşıdığına inanmak zordu. Tıpkı kırılması mümkün olmayan buzdan bir kale gibi katı ve soğuk diye geçirdi içinden.Ve bu soğuk adamın günlerce üzerinde çalıştıkları reklam filmini küçümseyerek yaptığı yorum ise fazlasıyla onur kırıcıydı. Ona iki gün süre veriyordu. Üstelik onlarla bir daha çalışmayacağı konusunda da alttan alta tehdit ediyordu. Kırk sekiz saat içerisinde yeni bir reklam filmi için mucizeye ihtiyacı vardı ki bu da mümkün değildi. Hiç şansı olmadığını bildiği halde son bir ümitle “Ama efendim, arkadaşlarla birlikte haftalarca bu ürün üzerinde çalıştık,” dedi.
Reynaldo kararına gelen itirazdan dolayı ellerini masaya sertçe vurup hiddetlenerek ayağa kalktı. Beyaz teni neredeyse kırmızının en koyu tonuydu. Çatılan kaşlarıyla gri gözlerini ona bakan kadının gözlerine çevirdi. “Kırk sekiz saatten vazgeçtim,”dedi ve yardımcısı olan kardeşi Hector'a döndü. “Bana hemen işini ciddiye alan bir reklam şirketi bul!”
Kendisini izleyen şaşkın bakışlara aldırmadan fırtına gibi toplantı salonundan çıkıp ofisine doğru ilerlerken, Hector’da birkaç adım gerisinde ona yetişmeye çalışıyordu. “Tanrı aşkına, reklam filminin neyini beğenmedin anlamadım. Bence gayet başarılıydı.”
Kardeşinin sözleriyle daha da sinirlenen genç adam öfkeyle yüzünü döndü. “Sen benimle dalgamı geçiyorsun? O saçma şeye reklam mı diyorsun yani? Kullandıkları renklerden mankene kadar hepsi rezaletti. Görsel efektlerden bahsetmiyorum bile! Lansmana iki hafta var Hector, yurt dışı distribütörlerimize davetiyeler gönderildi bile farkında mısın?”
Reynaldo'nun sinirlendiği zamanlarda ne kadar kırıcı olduğunu bilen kardeşi, duydukları karşısında cevap vermeye çekindi. Çünkü haklı olduğunu biliyordu. Onunla bu konuda tartışmaktansa geri adım atmaya karar verdi. “Haklısın tamam. Yeni bir reklam şirketleriyle görüşüp sana yönlendiririm.”
“Bana yönlendirme Hector, zamanımız tükeniyor! Mümkünse bu sefer yüzüne gözüne bulaştırmadan bu işi sen hallet. Bu kadarını yapabilirsin, öyle değil mi?”
Hector, Reynaldo'nun verdiği sorumluluk karşısında hem küçük bir çocuk gibi heyecanlandı, hem de istenileni veremeyeceğini düşünerek tedirgin oldu. Çünkü onun gibi mükemmeliyetçi bir adam için iş hayatında çuvallamaya yer yoktu. Her şey eksiksiz, kusursuz olmalıydı. Reynaldo’nun diline düşüp rezil olmaktan çekinerek, “Ama ben reklamdan anlamam ki,” dedi.
“Ama az önce anlıyormuş gibi konuşuyordun “
Tam ofisin önünde duran iki kardeş göz göze geldiğinde Reynaldo son yarım saattir ilk kez tebessüm etti. “Şampuan demek, duş demek Hector. İnsanlar en çok banyoda rahatlarlar. Tabii bir de hijyen konusu var, bilmem anlatabildim mi? Bana bunları verecek bir reklam filmi istiyorum, çok mu?”
Arkasında bıraktığı Hector’dan sonra odasına giren genç adam, kapıyı sertçe kapatıp kendini koltuğuna bıraktı. Ağrımaya başlayan başını geriye yasladığında, odasına daha birkaç ay önce evlenen karnı burnundaki asistanı girdi. “Efendim, Salvador Vicenta'dan, Reina Vicenta geldiler. Randevu talep etmeleri gerektiğini söyledim, fakat sizinle görüşmekte ısrarcılar.”
Elleriyle alnını ovan genç adam, sürekli olarak kendisiyle görüşmek isteyen, her an her yerde karşısına çıkan bu kadından bir türlü kurtulamayacağını düşünerek pes etti. “Tamam, gelsin!”
Birkaç dakika sonra odaya giren Reina heyecanlanarak Reynaldo'nun karşısında durdu, elini uzattı. “Sonunda benimle görüşmeyi kabul ettiğiniz için son derece mutluyum.”
Kadına elini isteksizce uzatırken, “Bana başka şans bırakmadınız,” diyerek oturması gereken yeri gösterip karşısındaki koltuğuna geçti. “Size daha öncede söylediğim gibi, teklifinizle ilgilenmiyorum.”
Reynaldo aksini söylese de Reina onun kendileriyle anlaşacağından neredeyse emindi. İspanyoldan çok İngiliz erkeklerine benzeyen adamın gri gözlerine odaklanarak, arsızca dudaklarını ısırdı. Bu onun karşı cinsi etkilemek için sıkça kullandığı yöntemlerden biri olsa da, karşısındaki adama bu yaklaşımların sökmeyeceğini bilmiyordu. “Size rakip firmanın beş katı teklifle geldiğimi söylesem, bana hala ilgilenmediğinizi söyleyebilir misiniz?”
Kadının ukalalık boyutundaki söyleminden rahatsız olarak sinirle gülümsedi. “Oradan paraya ihtiyacı olan birisi gibi mi görünüyorum? Daha önce söylediğim gibi tekrar ediyorum. Parfüm benim için sadece hobi ve teklifiniz elli katıda olsa ilgilenmiyorum.”
Aldığı cevapla bozulan Reina sinirlendiğini belli etmemek için ceketinin düğmesiyle oynamaya başladı. Bu adam hayatında gördüğü en tuhaf adamdı. Onun yerinde başka birisi olsaydı şimdiye kadar çoktan anlaşmış olurlardı. Ama pes edemezdi. Yenilgiyi kabul etmek rakip markanın kazanması demekti. Ki, buna asla izin veremezdi. Bozulan moralini toparlamaya çalışarak “Eğer parayla ilgilenmiyorsanız, neden bizim en güçlü rakibimiz olan markayla çalışıyorsunuz? Üstelik astronomik bir fiyata anlaştığınızı bilmeyen yok.” Dedi.
Yaklaşık 1.85 boylarındaki genç adam masasından kalkıp Reina’ya yaklaşarak “Bunu açıklamak zorunda olduğumu sanmıyorum,” dediğinde Reina için de gitme vakti gelmişti.
Genç kadın kibarca kovulmasını hazmedemediğinden dişlerini sıkarak yerinden kalktı. Sadece kovulmakla da kalmamış, tepeden tırnağa kibirle donatılmış bir adam tarafından başarısızlığa uğratılmıştı. “Bizi reddettiğiniz için çok pişman olacaksınız.”
Reynaldo'nun alaycı gülümsemesiyle “Bunu nasıl yapacağınızı çok merak ediyorum,” demesi üzerine Reina geldiği kapıdan ayaklarını yere çarparak çıktı. Gidiyordu elbet, ancak bu vazgeçtiği anlamına gelmiyordu. Başka bir yol mutlaka bulacaktı.
O çıktıktan sonra genç adam tekrar koltuğuna yerleşerek gözlerini dinlendirmek için kısa bir süreliğine kapattı. İş yüzünden yeteri kadar gerilmemiş gibi üzerine bir de bu ısrarcı kadının karşısına çıkması içinin iyice bunalmasına sebep olmuştu. Ancak dinlendirmek istediği gözleri kapanır kapanmaz zihninde beliren bir çift yeşil göz yüzünden hemen yerinde doğruldu. Son bir haftadır, kilisede gördüğü kızın hüzünlü gözleri neden sık sık aklına geliyordu? İşte buna bir anlam veremiyordu.