2 HAFTA ÖNCE
Annesinin en sevdiği çiçekler olan beyaz orkideleri mezarının başucunda duran büyük vazoya özenle yerleştirirken, özlemle iç çekti. “Seni şimdiden o kadar çok özledim ki anne. Kokuna, gözlerime şefkatle bakan gözlerine, saçlarımı okşayan ellerine, varlığını hissetmeye, en zor anlarımda senden güç almaya o kadar çok ihtiyacım var ki. Neden anne? Neden beni yalnız bırakıp gittin?”
Gözyaşlarıyla annesine veda eden Nathalie için onu İspanya’da bırakıp gitmek o kadar zordu ki. Mezardan uzaklaşmak için attığı her adımda bir parçası daha kendisinden kopartılıp alınıyormuş gibi hissetti. Ama annesine ölmeden önce söz verdiği gibi güçlü olmalıydı, güçlü olmak zorundaydı.
Mezarlıktan ayrılmadan önce konuşmak için görevliye gitti. Kendine bakan orta yaşlı adamın karşısında durduğu zaman önce gözlerini sildi. “Sizden bir ricam olacak. Her pazartesi annemin mezarına beyaz orkideler koymanızı istiyorum. Gerekli ücreti her ay düzenli olarak ilginiz karşılığında bana vereceğiniz hesaba fazlasıyla yatıracağım,” dediğinde karşısındaki adam gelen teklifi memnuniyetle kabul etti.
Mezar ziyaretinden sonra annesinin geçmişini öğrenmek için teyzesiyle yapacağı görüşmeye gelmişti sıra. Gerçi kadın Camila ile kardeş olduğunu söylemişti ama yinede güvenemiyordu. Yaklaşık bir saatlik uçak yolculuğunun ardından Madrid’e indiğinde karşılaşacağı bilinmezler yüzünden dalgındı.
“Verdiğiniz adrese geldik hanımefendi,” diyen taksi şoförünün sesiyle daldığı düşüncelerden uzaklaşarak kendini toparladı. Ücreti adama uzatıp arabadan indiğinde, gösterişli evin önünde bir süre bekledikten sonra kapıdaki korumalara Soledad Salvador Vicenta ile görüşmek istediğini söyledi. Görevli yaptığı telefon görüşmesinden sonra Nathalie'i başka bir kapıya yönlendirdi. İkinci kapıdan itibaren kendine eşlik eden hizmetçi kız eşliğinde içeriye girdiğinde ona kollarını açan kadınla karşılaştı. “Sevgili Nathalie! Seni tekrar görmek ne güzel.”
Birlikte konukların ağırlandığı büyük salona giden iki kadın karşılıklı oturduklarında, konuşmaya ilk başlayan teyzesi Soledad oldu. “İspanya da uzun süre kalacak mısın tatlım?”
Onun sorusuna karşılık sustu. Kafası ve duyguları karışık olduğundan neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. Durumun farkında olan Soledad ayağa kalkıp yakınlarındaki konsolun çekmecesini açtı. Eline aldığı aile albümüyle tekrar döndüğünde Nathalie’in yanına oturdu. Albümün kapağını açıp ilk fotoğrafı yeğenine gösterirken “Bu, Camila’nın on beşinci yaş gününde çekilen fotoğrafımız,” dedi. Genç kadın, annesi ve yanındaki kadının birlikte çekilmiş fotoğrafına bakarken gözleri doldu. İlk kez onun gençliğine ait fotoğrafını görüyordu. Çünkü annesinin gördüğü bütün fotoğrafları Nathalie’ye hamile olduğu döneme ve sonraki yıllara aitti. Öncesi yoktu. Soledad’dan izin isteyerek albümü aldı. Tek tek sayfaları çevirirken gördüklerine inanamıyordu. Annesinin sadece gençliği değil, çocukluğu da saklıydı çevirdiği sayfalar arasında. Teyzesi, Camila’nın üç dört yaşlarındayken kendi annelerinin kucağında çekilmiş olan fotoğrafı açıkladı. “Bu senin büyük annen. Şimdi hayatta olsaydı eminim ki onu çok severdin.”
Dakikalarca albümdeki fotoğraflar ve o fotoğraflarda bulunan insanlar hakkında konuştular. Nathalie gördükleri ve öğrendikleri nedeniyle buruk bir mutluluk yaşasada uçak saati yaklaşıyordu. Albümü kapatmadan son sayfasına geldiğinde gördüğü yüzle hıçkırıkları nedeniyle eliyle ağzını kapatmak zorunda kaldı. Fotoğraf annesinin üniversiteden mezun olduğu gün çekilmişti. Başında kepi, yüzündeki kocaman kahkahasıyla öyle mutlu görünüyordu ki. Hayatı boyunca onu böylesi içten gülerken hiç görmemişti. Ama neden?
Teyzesinin teselli veren sözleriyle birkaç dakika içinde yatıştığında, “Bu fotoğrafı alabilir miyim?” diye sordu.
“Elbette ki.”
Fotoğrafı özenle çantasındaki ajandasının içine yerleştirdi. Şimdi sırada asıl öğrenmek istedikleri vardı. Ona sevecenlikle bakan Soledad’a, “Akşam Fransa’ya dönüyorum. Ve gitmeden önce anlatacaklarınızı duymaya ihtiyacım var. Lütfen bana annem hakkındaki her şeyi anlatın.”
Soledad anlatıp anlatmamakta karar veremezken, odaya genç bir kız geldi. “Anneciğim misafirin olduğunu bilmiyordum!”
Teyzesi yanlarına gelen kızı Nathalie ile tanıştırmak için doğru zaman olduğunu düşünerek ayağa kalktı. “Bebeğim seni kuzenin Nathalie ile tanıştırmak istiyorum.”
Genç kadın tanımadığı kuzenine ilgiyle bakarken karşısındaki kız neşeyle elini uzattı. “Merhaba Nathalie ben Reina. Annem senden bahsetmişti,” dedi ve “Annen için üzgünüm,” diye devam etti.
Hiç akrabası olmadığını düşünürken bir anda bir teyzeye ve bir kuzene sahip olan genç kadın yaşadıklarıyla şaşırırken, Reina ayağa kalkıp; “Bu güzel haberi Niguel ’e de vermeliyiz!” diyerek odadan çıktığında teyzesi Nathalie'e bakarak gülümsedi. “Niguel, Reina’nın abisi, yani büyük olan kuzenin.”
Reina’nın ardından odaya gelen Niguel’in, Nathalie'e yaklaşımı annesi ve kız kardeşinden daha farklıydı. “Teyzemin vefatı için çok üzgünüm. Annem olanları bu sabah anlattı. Aksi halde seni cenaze töreninde yalnız bırakmak istemezdim.”
Niguel’in sıcak yaklaşımı, günlerden sonra Nathalie'nin yüzünü gülümsetti. “İlgin için çok teşekkür ederim Niguel.”
Birlikte başladıkları sohbette Nathalie teyzesinin ailesinin, kendisinin de bildiği ünlü bir kozmetik markasının sahibi olduğunu öğrendi. Kendinden ve annesinin Fransa’da yaptığı işlerden bahsettikten sonra saatine bakan genç kadın uçak saatinin yaklaştığını gördü. Teyzesine bakarak, “Asıl konuya gelebilir miyiz artık?” dediğinde orta yaşlı kadın çocuklarına kendilerini yalnız bırakmalarını söyledi.
Niguel ve Reina odadan çıktıktan sonra Soledad önündeki bitki çayından bir yudum aldıktan sonra konuya girdi. “Bu pekte hoşuna gidecek bir hikaye değil sevgili kızım. Aslında sana söyledikten sonra yaptığımın doğruluğunu tarttım. Annenin anlatmadığı bir konuda benim konuşmam doğru olmaz.”
“Lütfen, gerçekleri bilmeye hakkım var. Annemin benden sakladığı geçmişi neydi?”
Teyzesi gözleri dolarak karşısında merakla bekleyen kıza baktı. İstediğini almadan gitmeyeceği belliydi, tıpkı annesi gibi inatçıydı. Sadece kendinden emin dik duruşu da değil, Nathalie görüntü itibariyle de Camila'nın kopyasıydı. “Yıllar önce bir gece yarısı evimizin kapısı çaldı. O zamanlar Niguel’e henüz yeni hamileydim. Gelen annendi ve çok kötü görünüyordu. Önce başına bir şey geldiğini sanarak eşim ve ben endişelendik. Bize evli bir adam olan sevgilisinden hamile kaldığını, bebeğin babasının çocuğu aldırmasını istediğini anlattı. O kadar çaresiz görünüyordu ki.”
Duydukları yüzünden canı acıyan Nathalie teyzesi ile birlikte gözyaşı dökerken sesi titreyerek, “O bebeğe ne oldu?” diye sorduğunda kadın sustu. Ve onun sessizliğine karşılık Nathalie nefesini tutarak “O bebek ben miyim?” diye sordu. Çünkü annesinin konuşmayı reddettiği konular nedeniyle yıllardır içini kemiren bir kurt vardı hep.
Kadın başıyla onaylayarak konuşmaya devam etti. “Annenin canını en çok acıtan, babanın erkek kardeşinin anneni tehdit etmesi olmuş. Sana soyadlarını vermemek için her yolu deneyeceğini, soyadlarının senin varlığınla kirlenmesine izin vermeyeceğini söylemiş. Bebeğin başka bir adamdan olduğunu iddia ederek babanın kafasını bulandırmış. O bunları anlatırken annene söylenmemesi gereken çok yanlış bir şey söyledim.”
Teyzesi duraksayarak suçlu gibi başını önüne eğdiğinde, Nathalie sindirmeye çalıştığı gerçeklerle karşısındaki kadının yüzüne baktı. Bunları öğrenmek onun için ne kadar zor ise, karşısındaki kadının mimiklerinden de anlatırken acı çektiği belli oluyordu. “Ona ne söyledin?”
Teyzesi Nathalie'e sokularak ellerini tuttu. “Ona bebeği aldırmasını söyledim. O zamanlar ikimizde o kadar gençtik ki, onun ne hissettiğini düşünemedim. Benden sadece bir yaş küçüktü. Zamanı geri sarabilmeyi, o güne gidip ona destek olabilmeyi o kadar çok isterdim ki.”
Genç kız burnunu çekerek ellerini saran ellere baktı. Tıpkı annesinin ellerine benziyordu. “Peki, annem ne tepki verdi?”
“Hiçbir şey söylemeden çekip gitti, durduramadım. Ve bir daha da ondan haber alamadık. Ta ki, üç yıl önce veraset işlemleri nedeniyle aile avukatımızla bağlantı kurana kadar. Ailemizden kalan mal varlığı paylaşımı için Madrid'e geldiğinde görüşmek istedim onunla ama beni görmek istemedi. Beni hiçbir zaman affetmedi.”
Annesini hatırlayan Nathalie için duyduklarına inanmak çok güçtü. Teyzesi sanki annesinden değil de bir yabancıdan bahsediyor gibiydi. Çünkü o, kin beslemeyen, kalbinde sadece güzellikleri barındıran naif bir kadındı. Ama anlatıldığı gibi bir aşk yaşadıysa ve öğrendiği gibi sevdiği adam tarafından bu derece aşağılandıysa, bütün geçmişini bir kalemde silebilir miydi? Annesinin yaşadığı acıyı, kendini onun yerine koyduğu an iliklerine kadar hissederken aklına gelen başka bir soruyla önce kendini topladı. İçindeki üzüntü yerini öfkeye bırakarak, “Peki, babam? Onun kim olduğunu öğrenmek istiyorum,” dedi.
Yıllar sonra bile olsa, amacı onu bulup annesine yaşattıklarının hesabını sormaktı. Ama aldığı yanıtla bunu yapamayacağını anladığında duyguları da alt üst oldu.
“Baban, annen gittikten bir yıl sonra intihar ederek yaşamına son verdi. Üzgünüm!”
Nathalie aldığı son bilgiyle, hayatı boyunca görmediği, tanımadığı babası için zerre kadar üzüntü duymadı. Aksine içindeki öfke daha da büyüdü. “Bir çocuğun sorumluluğunu alamayacak kadar korkak, ama kendini öldürebilecek kadar da cesurmuş.”
“Aslında o, annene haksızlık yaptığını geçte olsa anladı. Onu her yerde aradı ama annen ona ulaşabileceği bütün yolları kapattı. Tabii ulaşamamasında annen kadar amcan olacak adamında etkisi büyük. “
Söyleyecek hiçbir şey bulamayan genç kız sersemlemiş halde yüzünü elleriyle kapattığında teyzesi beklemediği bir harekette bulundu. Onu kendine çekerek sıkıca sarıldı. Günlerdir aradığı sıcaklığı bulan Nathalie, karma karışık ruh hali ve düşünceleriyle kendini saran kollara sokularak sıkıca sarıldı. “Teşekkür ederim.”
“Geçmiş geride kaldı Nathalie. Artık geleceğe bakıp hayatına kaldığın yerden devam etmelisin.”
Bütün hayatının sadece bir yalandan ibaret olduğunu, aslında yıllarca sahte bir fotoğrafa bakarak babası olmayan bir adama özlem duyduğunu, gayrimeşru bir çocuk olduğunu öğrenmişken, hayatına kaldığı yerden nasıl devam edebilirdi. İlk kez sakladıkları yüzünden annesine kırıldı. Hem sakladıkları, hem de acılarını kendisiyle paylaşma gereği duymadığı için.
Soledad ve Niguel ile vedalaştıktan sonra evden ayrılan genç kız dışarıda onu bekleyen arabaya doğru yürürken Reina’nın sesini duydu. “Nathalie!”
Nathalie Reina’nın kendisiyle vedalaşmak için arkasından geldiğini zannetti önce. Fakat kuzeninin niyeti başkaydı. “Sana yardımcı olabilirim.”
Nathalie onun ne anlatmaya çalıştığını anlamadı. “Ne için?”
“Annemle konuştuklarınızı işittim. Annenin yaşadığı acıların, aşağılanmasının bir bedeli olmalı Nathalie. Böyle hiçbir şey olmamış gibi çekip gidebildiğine inanamıyorum?”
Reina’nın söyledikleri yüzünden duraksayan genç kadın ona hak verse de ne söyleyeceğini bilemedi. “Ölmüş bir adamdan hesap mı sormamı bekliyorsun Reina, anlamadım?”
“Ölmüş bir adamdan hesap soramazsın tabii. Ama annenin yaşadığı acılara, babanın kederi yüzünden ölümüne sebep olan adamdan intikamını alabilirsin. Ve bu konuda ben sana yardımcı olabilecek tek kişiyim. “
Reina’nın sözleri Nathalie'nin duyduğu öfkeyi kine çevirirken fark ettiği şeyle karşısındaki kıza yaklaştı. Kuzeniyle burun buruna geldiğinde onun gözündeki şeytani bakışlardan bir anlam çıkartmaya çalıştı. “Tam olarak benden ne istiyorsun?”
Daha bir saat önce masum bir kız gibi görünen Reina gerçek yüzünü göstermekten çekinmeden, “Parfüm!” dedi.
“Parfüm mü?”
“Evet parfüm. Sen bana istediğim parfüm formülünü getireceksin, bende amcanın sana layık görmediği soyadını ve intikamını almanda yardımcı olacağım.”