Şirin, arabanın arka koltuğunda sıkışıp kalmıştı. Adamların gözlerindeki karanlık ve ürpertici gülümsemeler, onu daha da tedirgin ediyordu. Liderleri, sigarasını söndürerek yanına yaklaştı. “Korkma, işimizi kolaylaştırırsan her şey çabuk biter,” dedi, alaycı bir tonda.
Adamların gözlerindeki karanlık ve ürpertici gülümsemeler, onu daha da tedirgin ediyordu. Liderleri, sigarasını söndürerek yanına yaklaştı.
Patronun senle işini bitirinceye kadar seni sikmeyeceğiz!
"Sadece biraz tadına bakacağız ne dersin köylü güzeli?" indir şalında yüzünü görelim.
Şirin geriye doğru çekildi. “Bırakın beni!” diye haykırsa da sesinin titremesi, adamları sadece daha çok eğlendirmişti. Birisi ceketinin yakasını tutarak onu sertçe yere itti. Şirin, elleriyle savunmaya çalışsa da gücü yetmiyordu.
Kıyafetinin kolu yırtıldı, tırnakları toprağa geçerken çığlıkları ormanın derinliklerinde yankılandı. Ancak o an, içindeki korkuyu bastıran öfkeyle adamın yüzüne tırnağını geçirdi.
Patrona ne hesap vericez lan! Şu fahişeyi tutun iki adam Şirini kollarından tuttular.
Yolda üzerine bireyler alırız Abi şimdi şunun tadına bakalım biraz diye saçlarındaki şalı yere attılar.
Uzun gür saçları her bir yana dağıldı. Savunmasızca olacakları beklemek dahada fazla ağlamasına neden oluyordu.
Her anı, gözlerinde bir kabus gibi dönüp duruyordu.
Ancak, arkasından gelen silah sesleri her şeyin daha da kötüleşeceğinin habercisiydi.
İki adam, birbirlerine işaret vererek çevreyi kolaçan etmeye başladılar. Şirin’in kalbi hızla atıyordu, her bir adımda içinde bulunduğu durum daha da belirsizleşiyordu.
Uzaktan gelen silah sesleri, atmosferi iyice yoğunlaştırmıştı. Adamlar belindeki silahları tutarak dikkatle etrafı taramaya başlamışlardı.
"Bunlar Karan'ın adamları," dedi adamın biri. "Şu fahişeyi hemen alalım, patron ne derse o olur."