Yazarın anlatımı...
Alin' in yeni görev yeri amcası sayılan Albay Baran Karatay ' ın emir komutasındaki Ankara' daki Sat Komando birliği olmuştu. Alin normalde bundan rahatsızlık duyardı ama bu kez sessiz kalmayı seçti. Çünkü önüne konan dosyayı keyifle imzalamıştı. Hangi time bağlı olursa olsun onun ikinci bir timi daha olmak üzereydi. Aslında bunu ailesinden gizlemeyi düşünüyordu ama daha birliğe girer girmez amcasının haberi olduğunu anlamıştı. Kalabalık ailesinin birbirine kopmaz bağlarla acı kayıplarla bağlı olduğunu düşünürsek birinin bildiğini hepsi biliyor demekti.
Amcasının ona karşı bir sürprizi vardı. Onu Yüzbaşı Fırat Öztürk 'ün yeni kuracağı time yerleştirmişti. Alin bir zamanlar şiddet gördüğü ve silah üreticisi olan, terör örgütlerine silah sağlayan üvey babasının adı olması nedeniyle Fırat isminden nefret ediyordu. Elbette herkesin aynı olmadığını biliyordu ama insan travmalarını kolay atlatamıyordu. Alin 3.5 yaşına kadar onunla yaşamıştı. Annesini tehditle yanında tutan gerçek bir psikopattı üvey babası. Alin çocuk aklıyla daha en başından hissetmiş ve baba dememek için çok direnmişti. İlk söylediği kelimelerden biri olmuştu bu nedenle Fırat. Ne kadar gizlemeye çalışırsa çalışsın bu ismi duyduğunda içinde yükselen nefrete engel olamıyordu. Zaten biraz manyak olmasaydı Sat Komandosu olmak için kendini o kadar hırpalamazdı. Bir kadının kabul edilmesinin çok zor olduğunu biliyordu ama savaşmış ve başarmıştı. Hiçbir şey böyle bitmedi tabii ki. Onun kim olduğunu duyan herkesin gözünde o bir torpilliydi. İşte bu yüzden ailesiyle kimsenin olduğu ortamda telefonla bile görüşmezdi. Ailesinin bilinen haliyle bile torpilli olduğunu düşünen insanlar onların aslında kim olduğunu bilseler acaba ne düşünürler diye bazen merak ederdi. Ailesinin bazı bireyleri ilk Çöp projesinin askerleriydi. Yaşamayanlar timi. Bir dönem hepsi öldü gösterilmiş 15 askerden geriye sadece bir kaç tane kalmıştı ve onlar Alin' in ailesiydi. Alin şehit ne demek, gazi ne demek çok küçük yaşta öğrenmişti. Nice görevden sonra asker olarak yaşadıkları açıklanmış olsa da Yaşamayanlar timi bir efsane olarak dilden dile dolaştı. Hangi askerlerin bu birliğe bağlı olduğu ise asla açıklanmadı. O dosya yıllarca top secret damgasıyla Genel Kurmay Başkanlığı' nda saklanmakta. Alin çocukken bile bu bilgiyi saklıyordu. Hiçbir zamanda açık etmedi. Devlet sırrı ne demek çok iyi biliyordu. Yine de Yaşamayanlar tarafından eğitilmenin ayrıcalıklı dünyasının tadını çıkarmıştı. Askeri okula adım attığı gün bile mezunlarla aynı seviyedeydi. Üstelik okula erken başladığı için hepsinden küçüktü.
En sinir olduğu şey Ertuğrul' un ondan bir sınıf üstte olmasıydı. Oysa aralarında sadece altı ay vardı. Ama Ertuğrul Eylül ayında 6 yaşına girmiş okula başlamış ve öğretmenin önerisiyle sınıf atlayarak ikinci sınıftan devam etmişti. Eylül ayında Alin hala 5 yaşında göründüğü için kayıt yaptırmamıştı ailesi. O ancak sonraki yılın Mart ayında 6 yaşına girmiş ve okula kayıt yapmıştı. O da sınıf atlamış olsa da hep Ertuğrul' u bir yıl geriden takip etmek zorunda kalmıştı. Rütbe olarak yakalamış olsa da şimdiki hedefi çok başarılı olup ondan önce Üsteğmen olmaktı ama Ertuğrul' da onunla bir eğitim almıştı ve oldukça başarılı bir askerdi. Zaten zamanından önce rütbe almanın tek yolu başarılı görevlerdi ki ikiside bunu sık sık yapıyordu.
Alin Baran amcasının yanından ayrılınca mecburen tim komutanının yanına gitti. Neyse ki yemekteydiler. Sandalye çekip karşısına oturdu. Alin' in askeriyede yaşadığı en büyük sorunlardan biri buydu aslında. Saygısını kazanmamış insanların emrine girmek onu zorluyordu. Fırat bunu ekstra zorlayan bir durumdu. En azından ufak bir deneme çekmeden içi rahat etmeyecekti. Albay onu direkt olarak time aldırmıştı. Bu bir torpil olarak görünüyordu ama aslında değildi. Bu bir emirdi. Yeni Çöp projesinin askeri olarak bir time bağlanması gerekiyordu. Güvenilir bir time. Ne kadar gizli tutulmaya çalışılırsa çalışılsın Alin bazen ortadan kaybolacaktı ve bu durumu sorgulamayacak, öğrense bile gizleyecek bir time bağlı olmalıydı. Alin eskisi gibi hep bir arada olacak bir tim kurulmasını hayal etmişti ama bu kez durum öyle değildi.
' Merhaba. Ben Alin Akıncı. ' dedi oldukça sakin tuttuğu sesiyle.
' Burası askeriye en azından onu öğrenip gelseydin. ' diyerek yemeğine geri döndü Fırat çünkü şu an bir şeyle meşgul olmazsa yemekhane duvarlarında sesinin yankılanacağını biliyordu.
' Onun farkındayım ancak bu resmi bir tanışma değil. Burası yemekhane. '
Fırat kafasını kaldırıp bakmadan cevap verdi.
' Askerliğin yeri zamanı olmaz. Asker her yerde askerdir.'
' Asker değilim demedim. Ama burada sizin kim olduğunuzu yeni gelmiş bir asker olarak bilmemi bekleyemezsiniz. Kendinizi bana tanıtmadan benden bunu bekliyorsunuz. '
' Kim olduğumu bilerek geldin buraya. '
' Belki evet, belki hayır fark eder mi? Geldim ve sivil giyimli birinin karşısına oturdum. Üzerinizde üniforma yok. Rütbenizi bilemem. '
' Burada herhangi birinin sivil kıyafetli oturamayacağını bilirsin ama herhalde. Yoksa sizin köyde işler farklı mı yürüyor?'
' Bu kadar konuşmak yerine kendinizi tanıtabilirdiniz. '
' Astlarıma kendimi sözlü tanıtmak adetim değildir aslında. Şimdi müsadenle karı çenesi çekmeden yemek yemek istiyorum. '
' Karı mı?'
' Evet. Karı. Sakıncası mı var? Varsa ağlayarak amcana anlatabilirsin. Kadın Sat Komandosu olacağına inanmayan komutanın olarak tanıyabilirsin beni. '
Alin Fırat' ın amacının onu sinir etmek olduğunu anlamıştı ama nedense bu durum onu eğlendiriyordu. Zaten o da aynı nedenle gelmişti. Evet Fırat ' ı sormuştu ama sorduğu herkes onun timinde olacağı için acıyan gözlerle bakmıştı Alin' e.
' Komutanım ben sizi amcama söylemesem sizde beni eğitimlerde kayırsanız nasıl olur?' diye sorarken oldukça eğleniyordu.
Fırat elindeki çatalı sertçe masaya bıraktı. Ellerini masaya koyarak ayağa kalktı. Alin' e doğru eğildi.
' Orada duracaksın işte. Bugüne böyle gelmiş olabilirsin ama benim timimde olduğun sürece hiçbir eğitimden muaf olmayacaksın. Madem tanışmak istiyorsun tanışalım. Ben Yüzbaşı Fırat Öztürk. Senin komutanın ve eğer bir tek askeri bile senin bir hatan yüzünden yara alırsa hiç acımadan kafana sıkacak kişiyim. Madem sivil tanışma istedin umarım memnun kalmışsındır. '
Bu tavrı Alin' in hoşuna gitmişti. Adı Fırat olmasına rağmen üstelik. Fark ettirmeden gülümsedikten sonra o da kafasını kaldırdı. Ayağa kalktı ve selam durdu.
' Teğmen Alin Akıncı. İstanbul. Emredin Komutanım.'
' İyi en azından selam vermeyi biliyorsun. '
' Sağol. Bir maruzatım var müsade var mıdır Komutanım?'
Fırat sıkıntıyla nefes verdi. Askerlerinin ilk zamanlarda karşısında konuşmasından bile nefret ederdi. Ona göre konuşmak zamanla kazanılması gereken bir ayrıcalıktı.
' Söyle. '
' Timimle ne zaman tanışabilirim Komutanım?'
' Henüz bir timin yok. Buradaki görevimde bu zaten. Tim kuruluncaya kadar izinlisin. '
' Eve gidebilir miyim yani Komutanım?'
Fırat içinden sinir oluyordu. Evet Fırat kendini tanıttıktan sonraki tavırları doğruydu ama bunlar erlerin bile bildiği şeylerdi ve ilk halleri torpilli olmanın şımarıklığıydı. Eğitimde kayırılmak istemesiyle kesin notunu vermişti. Normalde sınav yaparak seçecekti askerlerini ama Alin mecburi bir seçim olmuştu. Seçtiği diğer askerleri tekrar tekrar sınava sokacaktı. Son güne kadar kimseyi açıklamaya niyeti yoktu. Yani hepsi eğitim almaya devam edecekti. Aslında Alin' i de bu sınavlara sokup seçmiş gibi yapması gerekiyordu ama gizliden torpil yapmak yerine açık açık yapmayı tercih ediyordu.
' Sana 15 gün izin. Saçlarını da düzgün bir renge boyat. Bu şekilde çok ilgi çekersin. '
' Saçlarım kendi rengi Komutanım. '
Evet Alin saçlarını asla boyatmazdı. Seviyordu saç rengini. Ayrıca sürekli kuaför ile uğraşmaya niyeti de yoktu zamanı da. Annesinden süslü bir yan almıştı ama askeriyeye girdiği an o yanı sanki uçup gidiyordu.
Fırat Alin' in söylediğine inanmadı ama onunla şu an daha fazla uğraşmak istemiyordu.
Alin Albay' ın odasına gidip 15 gün izinli olduğunu söyledi. Albay ona gülümsedi.
' Sen git. Bende akşam uçağıyla geliyorum. '
' Seni severim ama yeterince hesap vereceğim. En azından sende gelmesen mi amcacığım? Lütfen.' dedi en şirin ifadesini takınarak.
' Oğlumu görmeye gelmek için senden izin mi alacağım?'
' Ben Boran' ı kamerada bol bol gösteririm sana. Yanına gitmiş kadar olursun. '
' Bana bak cimcime. Eğer kendini savunamayacaksan verdiğin kararı bir daha gözden geçir. Sende emin değilsin demek ki. '
Alin emin olmasına emindi de Yaşamayanlar' a ifade vermek her zaman ürkütücüydü. Onu köşeye sıkıştıracak, sorgu taktiklerini üzerinde kullanacaklardı. Evet bunları atlatabilirdi ama ya duygu sömürüsü? Üstelik ilk ve vazgeçilmez aşkının buna şiddetle karşı çıkacağından emindi.