12. PARAZİT GİBİ DÜŞÜNCELER

2181 Words
Sessizlik. Tüm gürültülerin içinde var olan boşluk. Afşın bir nefes uzağındaki genç karısının heyecandan sekteye uğrayan soluklarını hissediyordu. Bedeninin kıvrımlarını, teninin sıcaklığını ve yumuşaklığını kendi bedeninde duyumsuyor bu da erkekliğinin kabarmasına neden oluyordu. Fısıltı gibi "Bahar" derken sanki ölüyordu da tek ihtiyacı olan oymuş gibi muhtaçca çıkıyordu sesi. Küçük dudakların aralanıp aynı muhtaçlıkla "Afşın" demesi tüm ipleri koparmasına yetmişti. Afşın dudaklarını karısının dudaklarına kapadığında ihtiyaçla inledi. Kollarını ince bedene sarıp kendine daha da çektiğinde olgun bedeni ergenlerin heyecanına eş değer bir istekle şahlanıyordu. Bahar ise ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Yirmi yedi yaşına girmek üzereydi belki ama hiç bir erkekle bu kadar yakınlaşmamıştı. Üstelik bu kişi kocasıydı. Kendini adama bırakıp onun yönlendirmesi ile ilerlemeye karar verdiğinde kalbi patlayacak gibi oldu. Heyecan, istek -ki neye bu kadar istek duyduğu hakkında fikri yoktu- arzu ve bedenini yakan ateş saç diplerinden tırnak uçlarına kadar erimesine neden oluyordu. Afşın, sakince öplerken omuzlarına tutunan ellerin, dudakları altında yolunu şaşırmış halde duran dudakların, kollarında kuş gibi narin ama bir o kadar güçlü bedenin acemi oluşu erkeklik gururunu kabarttı. Aslında böylesi düşünceleri sığ ve aptalca bulan bir adamdı ama şu an onun her konuda ilk olacağını bilmek aşırı tutkuya bulanmasına nedendi. Kızın alt dudağını hafifçe bir baskı ile dudakları arasına alarak emdiğinde ve dişlediğinde kolları arasındaki bedenin kendini ona bastırmasıyla geri çekildi. Cam gibi yeşilleri örten göz kapakları ve uçlarındaki kirpikleri titriyordu. Nefes nefese kalmıştı ve göğsü körük gibi seri hareketlerle iniyordu. Yan biçimde oturan kızı dizinde biraz geri itip bu defa bacağının birini tuttu ve diğer yanına atmasını sağladı. Bahar, bu hareketle gözlerini usulca aralarken belinde olan el sayesinde kocasının göğsüne kendi bedeni yaslanmış ata biner gibi kucağında yeniden yerini almıştı. Sanki düşecekmiş gibi adamın omuzlarına daha sıkı tutunurken yüzünü büyük bir dikkatle ve tutkuyla süzen kocasına bakmaya utandı. Utanmasının sebeplerinden biri bedenini saran sadece bir örtüydü ve iç çamaşırı dahi yoktu. Kasıklarına kadar sıyrılan peştambel ile de sert erkekliği kadınlığının altında hissediyordu. Yutkunurken çenesine konan el ile başı kaldırıldı ve ela gözlerle karşı karşıya geldi. Dudakları arasında yine yok denecek kadar az bir mesafe vardı. Afşın derince soluyup alnını kızın alnına dayadığında acı çeker gibi “Durdur beni Bahar” diye resmen inledi. Bahar, daha önce kimse ile olmamıştı ve bilgisizdi ama kocasının da ne demek istediğini anlayabiliyordu. Kendine dönüp sorduğunda durmasını isteyip istemediğini sordu. Zihni durdurma o senin kocan derken kalbi seni seviyor mu? Bunu bilmeden onunla olman doğru mu? Diye geri sorularını yöneltirken dudaklarını araladı. Sesini çıkarmaya fırsat kalmadan kapının diğer tarafından “Abi iyi misiniz? Mandıradan aradılar hayvanlardan biri ölmüş. Doktora gitmeniz gerekebilirmiş” diyen Başak tüm büyüyü bir anda bozdu. Gözlerini kapatan Afşın, boğuk bir tonla “İyiyiz. Çıkıyoruz birazdan.” Diye karşılık verirken hala karısı ile alın alınaydı. Geri çekilmek istedi elbette ama karısının dudak kıyısına tam küçücük gamzesinin olduğu yere dudaklarını bastırdı. Beline sarılı kolu daha da sıkılaştırırken yüzünü kızın boynuna gömdü. Bu defa dudakları altında yumuşak ten varken boynuna sarılan incecik kollar iradesini feci şekilde zorlar nitelikteydi. Hele erkekliğinin üzerindeki baskı ve o baskıyı yapan karısının küçük yarığı içindeki mağara adamını açığa çıkarmak istermiş gibiydi. Usulca ayağa kalktığında düşmekten korkan Bahar bacaklarını adamın beline sarıp yüzünü hep merak ettiği boyun girintisine soktuğunda kalçalarından tutan adam birkaç adım attı. Yürürken “Merak etme düşürmem seni.” Diye fısıldadı. Kızın kıkırdar gibi ses çıkarıp “Biliyorum” demesine kendi de gülümsedi. Hamamın ortasında bulunan ve yüksek olan taşın üzerine dikkatlice oturmasını sağladığında tepeden berrak yeşillerin güzelliğine baktı. Eğilip bu defa alnını öperken “Sıra bende. Yardım edeyim de yıkan güzelim” dedi. Dakikalar geçerken elinde lifle karısının sırtını omuzlarını nazikçe ovdu. Yara izlerinin üzerinden geçerken dişlerini sıktı. Parmak uçları iyileştirmek ister gibi okşadı. Bahar kısık ama anlaşılır bir sesle “Artık acımıyor” dediğinde adamın ciğeri daha bir dağlandı. Saçlarını yıkamaya sıra geldiğinde “Acımasın. Bundan böyle canın hiç acımasın” diyerek karşılık verdi. Hamamda işleri bittiğinde kapının önünde bekleyenlere “Doktoru arayın gelsin. Çıkmayalım konaktan. Odaya da kimse girmesin. Yemek hazır edin bize.” Diyen Afşın giyinen karısı yüzünden arkasını dönmedi. Üzerine bordo renk pijama takımını giyen genç kız hala heyecandan titreyen elleri ile ne yapacağını bilmiyordu. Afşın’a karşı hisleri vardı. Hele dokunuşu kalbini durdurmaya yetiyordu. Annesinin anlattığı aşk böyle bir duygumuydu emin olamıyordu. İşi bittiğinde “Ben tamamım” diyerek sırtı dönük kocasına seslendi. Kapının yanına geldiğinde geri çekilen adam da tıpkı karısı gibi giyindi. Hamamdan çıktıklarında kimse yoktu. Başak abisi Bahadır ile annesini zor ikna etmişti. Odalarına çıkan karı koca içeri girdiklerinde orta sehpanın üzerinde yemek tepsisi vardı. Bahar, saçlarındaki havluyu almadan hemen gidip kenardaki koltuğa oturup özenle sarılmış yaprak sarmalardan yemeğe başladı. Eksimsi tat gözlerini kapatıp keyifle inlemesine neden oldu. Afşın karısının bu haliyle dişlerini biraz daha sıksa da çalışma masasının yanındaki sandalyeyi aldı ve o da kızın karşısına oturdu. Yayla çorbası testi kebabı tane tane pirinç pilavı ve tatlı olarak baklava vardı. Yaprak sarma ise çoktan yarıya inmişti. Çorbasından kaşıklayan Afşın “Sarmayı çok seviyorsun galiba?” dediğinde lokmasını yutan Bahar “Annem çok güzel yapardı. Sadece üzüm yaprağından değil kara lahana dediğimiz bitkiden de oluyor. Bana öğretirken çok eğlendiğimi hatırlıyorum. Ayşe anne -ki yanlız oldukları zaman kadına anne diyordu- izin verirse ondan yaparım. Etlisi çok lezzetli oluyor.” Deyip cevap bekler gibi kocasının gözlerine baktı. Başını olumlu anlamda sallayan adam “Çok iyi olur. Sen böyle methedince canım da istedi. Anneme bakma sen. Şu sıkıntıyı bir savuşturalım malzemeleri hallederiz yaparsın. Bakalım elinin lezzeti nasıl?” Derken inceden takılmayı da ihmal etmedi. Kaşlarını kaldıran genç kız “Sadece sarma değil, bizim usulle su böreği, etli kara lahana çorbası, hamsili pilav hamsi kuşu yaparım. Tabi bunlar binde biri. Bence çok seveceksin.” Dediğinde kendini övüyordu. Afşın elaları koyulaşırken sakin ama huzurlu bir tonla “Severim” dedi. Ağzına çatalla kebaptan et atan kız duyduğu şey ile duraksadı. Usulca çiğnerken kalp çarpıntısı artmıştı. Yemek işleri bittiğinde telefonla mandıradan bilgi alan Afşın kapı çalışca “Gel” deyip açılan kapıya baktı. Doktor elinde eldiven ağzında maske içeri girerken arkasında kalan Ayşe Hanım “Afşın evladım nasılsın? Canına kurban olduğum yavrum iyisin değil mi?” diye yakınırken Bahar, lavabodan çıkıyordu. Bir annenin evladına duyduğu sevgi buruk yüreğini kimsesizleştiriyordu. Çok isterdi yaşlı kadının “Sen nasılsın Bahar?” diye ağız ucuyla da olsa halini sormasını. Ama onu görünce yüzü asılan Ayşe Hanım ile bakışlarını kaçırdı. Afşın “Biz iyiyiz ana ama siz mümkün olduğu kadar buradan uzak durun. Çocukları dikkat edin” derken yatağın ucuna oturan Bahar doktorun sorularına cevap veriyordu. Kapıyı kapatan adam kolundan kan alınan karısını izledi. Sonra da kendi hemen yanına oturup kontrolden geçti. Kanları alan doktor “Test için laboratuvara vereceğim. Sonuçlar sabaha ancak çıkar. Siz yine de bu süre zarfında kendinizi izole edin. Duruma göre gerekirse hastane için ambulans gönderirim.” Dedi. Ardından “Geçmiş olsun” deyip odadan ayrıldı. Baş başa kaldıklarında başta ne yapacaklarını bilemediler ama gözlerini kaçıran Bahar komodinin gözünden yarım kalmış kitabını çıkarıp sırtını yatağın başlığına dayadı ve okumaya başladı. Afşın bir süre telefondan evdekilere talimatlar verdi. Ardından mandıra ekibi ve veteriner ile konuştu. Yatağın ayak ucundaki masaya geçip diz üstü bilgisayardan işlerle ilgilenirken ayracı okuduğu sayfaya koyup iç çekti. Kocasının dikkatini çektiğinde bakışları ile sorar gibi bakan adama “Ben Oylum'u özledim” dedi. Geçen sürede ikili birbirine çok alışmıştı. Hatta küçük kızla ilgilenme işini Bahar üstlenmiş bu nedenle Ayşe Hanım ile karşı karşıya gelmişti. Afşın onların böyle kaynaşmasına sevinse de annesinin tavrı hem üzüyor hem de sinirlenmesine neden oluyordu. “Bende özledim ama sağlığı için bizden en azından bu gecelik uzak durmalı.” “İnşallah bir sorun çıkmaz.” “İnşallah.” Konuşmaları biterken bu defa Bahar’ın telefonu çaldı. Komodinin üzerinden alıp ekrana baktığında babasının aradığını gördü. Yüzü aydınlanırken cevaplayıp kuş gibi şakıyarak “Babacım” dedi. Hazar ağa sımsıcak olan içiyle gülümsedi. Evladının sesi iyi geliyordu. Duyduğu haberlere göre iyi olması içini rahatlatmaya yardımcıydı. “Nasılsın yavrum?” “İyiyim babam sen nasılsın?” “Çok şükür iyiyim kızım. Bana bir haber geldi. Hayırdır inşallah neyin nesi bu?” Bahar alt dudağını kanatacak kadar sert dişlerken yutkunup “Merak edilecek bir durum yok baba. Doktor geldi zaten. Lütfen bunun için kendini üzme” deyip sıkıntılı bir soluk bırakırken Afşın kalkmış yanına gelmişti. Hazar ağa “Nasıl düşünmem evladım? Karantinadan bahsediyorlar. Hemen geliyorum. Gözümle görmeden rahat edemem.” Derken hışırtılar kızın kulağına doluyordu. Bahar “Babam, biz zaten şu an odada izole olduk. Kimseyi içeri almıyoruz. Sen zaten hastasın ne olur üzme beni. Esas sen kendine dikkat et. Aklım sende kalmasın.” Dedi. Baba kız biraz daha konuşup telefonu kapattıktan sonra Afşın bilgisayardan film açma teklifi sunduğunda hevesle baş sallayan kız filmi seçmek istediğinden bahsetti. Senden önce ben filmi başlarken yana kayan Bahar yer açtı. Buna Afşın bıyık altı gülerken yanına uzanıp sırtını başlığa dayadı. Film devam ederken ikisi de filme odaklanmakta zorluk çekse de bir süre sonra daha dikkatli izlemeye başladılar. Sona doğru erkek karakter ötenazi konusunda kararlı olurken Afşın “Adamın yaptığı korkaklık” diye fikrini beyan etti. Bahar ise dolmuş gözlerini ekrandan çekmezken “Adam kimseye muhtaç olmadan yaşamaya o kadar alıştı ki şu an ki durumu sırtındaki kambur gibi. Düşünsene, sevdiğin kadına istediğin gibi dokunamayacaksın, hadi bir şekilde onu hallettin diyelim çocuğun olsa sadece tüm her şey kadına kalacak. Filme göre kadın karakter elbette bunu umursamaz ve yaşasın ister ama adam için bazı şeyler kafada bitmiş. Bende olsam öyle yaşamak istemezdim.” Deyip yanağından süzülen yaşlarla bakışlarını çevirdi. Afşın kaşlarını çatarken Bahar devam etti. “Teyzemlerle yaşarken bana öyle şeyler hissettirirlerdi ki bazen umudum eridiğinde ölmek isterdim. Sanki yük oluyormuşum da yaşamayı hak etmiyormuşum gibi düşünürdüm. Buraya geldiğimden bu yana sadece Ayşe anne bana istemediğini belli ederken bu his içime oturuyor. Onun huzurunu kaçırdım. Bu beni çok huzursuz ediyor ama sonra odaya gelince Oylum ile ilgileniyorum ya bu bana yetiyor. Onunla tanışmak küçük gülücüklerinin nedeni olmak her şeye değiyor. Sende bana iyi davranıyorsun. Huzur veriyorsunuz baba kız.” Son cümlesinde bakışlarını kaçırmış yeniden ekrana dönmüştü. Afşın ne dese az gelecek gibi hissetti. Bunun yerine kolunu uzatıp karısının omuzuna doladı ve başını göğsüne çekti. Başını öperken iç çekişi yüzünü güldürdü. Film bittiğinde esneyen genç kız uzanıp bilgisayarı komodinin üzerine bırakan adamın göğsünde gözlerini kapadı. Yanakları ısınmış kanı yeniden yüreğini yakmıştı. Afşın hiç bozmadı duruşunu. Gece yarısından sonra bedenleri yatağa tamamen girdi uyku haliyle ve sarmaş dolaş uyumaya devam ettiler. Sabah ezanı ile kollarında sayıklayan Bahar ile gözlerini araladı Afşın ve dudaklarında hafif morarma ve yüzünün her yerinde ter damlacıkları fark etti. Uyku mahmurluğu anında yok olurken yattığı yerden doğruldu ve mırıl mırıl ses çıkarak karısının yanaklarına ellerini koydu. “Bahar, Bahar uyan güzelim.” Kısık bir tonla “Anne” diye inleyen kızın bedeni titriyor, ter damlaları arttıkça artıyordu. Ellerinin altındaki tende sıcaklık öyle çoktu ki nefes alış verişleri hızlandı. Hemen kalkıp telefona sarıldığında doktorun numarasını tuşladı ve ileri geri telaşla yürürken homurdandı. “Afşın Bey?” “Doktor, karımın ateşi çok fazla sayıklıyor bir de.” “Sonuçlar yeni ulaştı elime bende onlara bakıyordum. Sizin bağışıklık sisteminiz sağlam. Parazit size etki etmeyecektir ama Bahar Hanım hem kullandığı ilaçlar hem de tam toparlanmamış bağışıklık sistemi parazite açık hedef. Ben hemen ambulans gönderiyorum. Birkaç günlük tedavi ile sorun ortadan kalkacaktır.” Dişlerini sıkan Afşın “Tamam, çabuk olsunlar bekliyorum.” Deyip telefonu kapadı. İlk birkaç saniye ne yapacağını düşünse de giyinme odasına gidip karısının giysilerinden bakındı. Lacivert eşofman takımını ve iç çamaşırını eline hazır edip odaya girdi. Hemen banyoya koşup aldığı havluyu ıslatıp yatağa döndüğünde Bahar’ın alnını yüzü sildi. Pijama takımını ve çamaşırını çıkardığında tutku ya da şehvet aklına bile gelmedi. Saf telaş ve korku vardı. Dakikalar içinde zorlansa da üzerini giydirip hazır hale getirdi. Küçük sırt çantasına yedek giysi alıp cüzdanını ve telefonunu koydu. Ambulans sesi duyulduğunda kendi de giyinmişti. Kapı çaldığında hemen açtı ve sağlık ekibinin içeri girmesine izin verdi. Konak halkı sesle yataklarından fırlamış korku ile avluya toplanmışlardı. Sedyeye alınan Bahar hemen ambulansa taşınırken Afşın arkalarından gidiyordu. Ayşe Hanım yarı yolda oğlunu tutup “Sen iyisin değil mi evladım?” dediğinde patlamasına neden oldu. “İyi değilim anne. Karım şu an canı ile uğraşırken ben hiç iyi değilim. Vicdansız olma anne olma!” Kapıdan çıkarken arkasına bile bakmadı. Ambulans yola çıkarken peşinden gelen Bahadır ile onlarda arabaya binip aracı takip etti. Başak, sakin kalmak adına burun kemiğini sıkarken kaşları çatılan annesine döndü. “Nazlı yenge seni nasıl zehirledi doldurduysa vicdanını da çok sağlam perdelemiş. O kız bizim mandıramızda hasta bir hayvan fark edip olabilecek en kötü senaryoyu ortadan kaldırdı. Telef olacak onca hayvanı kurtardı. Yetmedi geldiğinden bu yana bir kez olsun sana saygıda kusur etmedi. Abime bize hep hürmet gösterdi. Oylum ile bile öyle iyi anlaştı ki senin azarlamalarına rağmen yanından ayrılmadı. Yahu kız hasta hasta. Az biraz bizim anamız ol da geçmiş olsun de. İyileşsin diye dua et.” Babasının yüzüne bakmadan odasına çıkarken telefonuyla abisini aramış “Bende geliyorum” demişti. Yaşlı adam karısına kınarcasına bakarken başını sağa sola salladı. “Bu ettiğin yanlış. Kuldan önce Allah kabul etmez. Yolun yol değil Hanım kendine çeki düzen ver. Ettiğin dipten tepeye günah.” O da kızı gibi merdivenleri çıkarken Ayşe Hanım’ın gözleri doldu. Zaten bir süredir içinde oluşan huzursuzluk ettiği haksızlıktandı. Ağzından çıkan lafa sonradan pişman olsa da ruhuna bulaşan irin gözlerini zehirliyor yarama adına sahibine saplanıyordu. Bazen bin düşünüp bir konuşmak en iyisi olabilir.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD