Yaşamla ölüm arasında o inceci çizgide yürümek, geride bırakacaklarının acısıyla kıvranırken ebedi hayatın varlığına inanmak insanoğlunun hep yaptığı bir şeydi. Kendi derdimize düşüp vay vefsimizle boğuştuğumuzda etrafımızdaki çoğu şeyi kaçırıyoruz. Afşın da kaçırmıştı. Düğün gecesinden sonra birçok şeyi kaçırmış fark edememiş anlayamamıştı. Bunu şimdi ameliyathanenin kapısında beklerken daha net anlıyordu. Ne de çok beklemişti Bahar’ını serin odaların önünde. Hep düşünmüştü canı yanıyor mu, hissediyor mu diye. Şimdi dua ediyordu. Hissetsin. Çünkü Bahar hissetmeyi bırakırsa ölmüş demekti. Hamit aldığı haberden sonra karısına ve yengesine söylemiş babasının kötüleyen hastalığından mütevellit endişelenmişti de. Ama bildiği bir şey vardı ki bu saldırının ardından annesi ve abisi vardı.