YAĞMUR
Bana öyle bakma ikimizi karşı dünya beni ağlatma hadi böyle yaşa derken kalbimize sormuşlar mı? Yeşil gözlerinde kaybolurken dudağı dudağıma temas etmiş istemsiz gözlerim kapanırken kalbimi ele geçirmiş hızlı atışı yerinden çıkıp fırlayacaktı. Sıcak temasının yerini soğukluğa vurmuş öldürmedi ama en büyük darbe buymuş hiçbir sözü söylemeden başımı gecenin parlayan yıldızlarına çevirdim. Yüzüne bakmaya cesaretim kayboldu kalbimin can çekişine bırakmış yerimde doğrularak banktan kalktım adım atmaya halim kalmamış bütün gücüm tükenmişti kolumu tuttu
“ Yağmur “
Adımı söylemesi kararmış dünyam canı çekilmiş bedenim kollarına yığılması ile gerisi koca boşluk….
Gözlerimi açtığımda kolumda serum otel odasında yatıyordum ensemdeki zonklama çok fazla yatakta doğrulmak istedim. Kolumu kavrayan adama baktım
“ yatmalısın “
“ ensem çok ağrıyor “
“ tansiyonun çok düşmüş dinlenmelisin “
“ en son bankta “
“ ştt. Bunları düşünme uyumaya çalış “
Zaten başımı kaldıracak halim yoktu yerime yatırmış gözlerimi kapatmak zor olmadı…
Sabah dinç olarak gözümü açtım kolumdaki serum çıkmış yatakta gerilirken yanımdaki boşlukta Devran ‘ın uyuduğunu fark ettim. Bütün gece birlikte mi uyumuştuk? Gözlerini araladığında yerinde doğruldu
“ iyi misin? “
“ iyim hatta maratonda koşabilirim “
ilk defa onu gülmesine şahit oldum
“ kalk hadi gidiyoruz “
“ nereye? “
“ maratonda koşmaya hazırken hızını kesmeyelim altın madalya falan alırsın “
Yastığı suratına geçirdim kolumu havada yakalamış elimdeki yastığı aldığı gibi kendine çekti kaşları çatılmış bakarken yine nefeslerimiz karışacak kadar yakındık. Bakışmalarımız derinleşmişti Devan ‘ın aklından geçenler her ne ise kolumu bıraktı bakışını çekmiş
“ hazırlan çıkalım “
Gözlerimi devirerek
“ emirin olur “
Yataktan kalkıp banyoya girdim elimi yüzümü yıkadıktan banyodan çıktığımda hadi dercesine baktı önde o peşinden ben takip halinde ilerliyorduk. Bu hep böyle mi sürecek? Annesinin ardından ayrılmayan sürü yavrusu gibi hissediyorum. Birlikte ilk önce kahvaltı yapmış ardından İstanbul ‘a dönmek için yola çıktık güzel anım olmayan şehre bir daha geri dönmemek adına son kez veda ediyorum…
İstanbul ‘a ayak bastığımdan bugüne her şey hızlı ilerliyordu nikah için gün belirlenmiş 2 gün içinde resmi olarak evlenecektim. Hazırlıklar için alışveriş gelinlik provaları oldukça yoğun gün geçiriyorum anlamadığım bu gerçek bir evlilik değildi. Düğün için benim fikrim alınıyor zevklerime göre tercihler yapılıyor adetler bir, bir yerine gerilmeye özen gösterilmesi kafa karıştırıcı peki neden bütün olanlar? Evlik eninde sonunda istemesem bile bitecek bu kadar özene ne gerek vardı? Sorsam da cevabını bulamayacağımı biliyorum. Son sürat hazırlara devam ederken durağımız kuaför oldu saçlarımın kesilmesine itiraz etmişime sadece kat verilmiş bakımlar yaptırmaktan geri durmadı. Alışkın değildim ama hoşuma da gitmediği değil aynadan baktığım başka dünya ya geçişim kıyafetlerle saçım makyajım yeniden ben yaratılmış dış görünüşümde eksi Yağmur ‘dan eser kalmadı. Yansımadı kadın ben değil yeni ben oluşumla hayatı sil baştan yaşamam için sadece bir başlangıç o korkan, sessiz, boyun eğen küçük çaresiz kız olmak istemiyorum. Elime geçen fırsatı değerlendirerek küllerimden yeniden doğuşumu güçlü kendinden emin sağlam adımlarla hayata meydan okumak istiyorum. Böylelikle belki bir umut Devran ‘ın kalbini çalabilirim içimde bir umut işte.
“ boşuna heves etme görünüşün değişmiş olabilir ama halen o aciz köylü kızısın “
Ceylan ‘ın ağızının içinde gevelediği sözleri işitmemişim gibi
“ efendim “
“ çok güzel oldun “
Lafı kıvırmıştı
“ teşekkür ederim “
Kendimden emin bir şekilde oturduğum kuaför sandalyesinden kalktım şimdilik söylediğini yutuyorum zamanı geldiğinde asıl maksadını öğrendiğimde bu söylediklerine pişman edeceğim.
“ nereye? “
“ sizin işiniz uzun sıkıldım biraz hava alacağım “
“ sen bak kızım keyfine “
Nurgül teyzede bana karşı iyi gibi görünse bile analı kızlı sergiledikleri davranışın altında sakladığı bir gerçek olduğu kesin. Benden ne istiyorlar şuan anlamış değilim elbet ortaya çıkacaktır terasa çıktım biraz nefes aldıktan sonra lavaboya gittim. İşimi bitirmiş ellerimi yıkacağım an aynadan kabinde biri belirdi sakin kalmaya çalıştım gözüme çarpan temizlik fırçası odaklandım hareket etmiştim. Boğazıma dayanan bıçak
“ sakın sesini çıkartma “
“ kimsin sen benden ne istiyorsun? “
“ öleceksin halen soru soruyorsun “
Kendime söz verdim korkmayacağım diye lanet olsun korkuyorum nasıl elinden kurtulacaktım? Kabinlere doğru harekete geçtiğinde elime fırsat geçti. Tüm cesaretimi toparlayarak fırçayı aldım sopayı kasıklarına vurduğum boğazımdaki bıçağı sürmesi ile kanadığını anlayabiliyorum o acı içinde kıvranırken çöp kovasını kafasına peş peşe geçirdim. Başından kan gelince kovayı bir kenara atarak koşarak lavabodan çıktım. Ardıma sürekli bakıyor bir yandan alışveriş merkezinin içinde koşmaya devam ederken engele takılmış bedenim geri sendelerken belime dolanan bir çift kol sıkıca kapattığım gözlerimi açtım. Karşımda Devran ‘ın görmemle boynuna atladım kalbim deliksiz çarpıyor geri çekildi yüzümü avuçlarının arasına aldı
“ Yağmur kimden kaçıyorsun? “
Kükrerken yüzümden elini çekmiş parmaklarına bulaşan kana bir bana baktı saçımı geriye savurup yaramı inceledi
“ kimden kaçıyordun bunu sana kim yaptı? Beni delirtmede söyle “
“ bilmiyorum lavaboya gitmiştim orada adamın biri boğazıma bıçak dayadı “
“ Ferhat çabuk adamları topla “
Kükrerken lavaboya doğru koşmaya başladı peşinden bende ne cesaretse gittim içeri girdiğinde etrafa baktı ama adam çoktan ortalıktan kaybolmuş.
“ bu kabinde baygın yatıyordu başından kan gelince kaçtım “
Bana baktı
“ sana bir şey söyledi mi? “
“ beni öldüreceğini söyledi “
“ lanet olsun “
Yerde duran çöp kovasını tekme attı
“ o adam kimse uzaklaşmış olamaz çabuk onu bulun sonrada depoya götürün “
Adamları bizi yalnız bırakıp gittiler peçeteyi koparıp yaramı temizlemeye başladı
“ acıyor mu? “
“ biraz “
Temiz peçeteyi alarak yarama bastırdı
“ çok derin değil sadece sıyırmış “
Az önce kükreyen adam kaybolmuş yerine endişeli adama bırakmıştı gerçi bana çok fazla sert olamazdı. Sert halini de yadırgamıyorum nasıl olsa amcasının yolundan ilerleyen bir mafya babası yaramdan elini çekmemiş dışarı çıkmamızla yanımıza adamlarından biri elinde ilaç poşeti alıp gelmiş dinlenmeye yerine oturdu yaramı temizleyerek yaramı kapatmıştı.
“ bugünlük yeter eve dönüyoruz “
“ peki “
Alışveriş çıkışına doğru ilerledik
“ yengeler onlar “
Dedim
“ adamlar onları eve bırakacak “
Başımla onaylayarak sessizce kapısı açılmış arabaya bindik araç hareket etmesi ile endişeli halinin ardından sürekli bakışları üzerimde gelip gidiyor arabanın camından görmemek imkansızdı.
“ iyi misin? hastaneye gidelim “
“ gerek yok sen söyledin kesik derin değilmiş “
Elini kirli sakalını sıvazladı
“ tebrik ederim söylediğin doğruysa adamın kafasını yarmışsın “
“ ne yani şimdi ben yalan mı söylüyorum? “
“ ortalık dağılmış tamam yerde falan kan yoktu “
“ doğruyu söylüyorum adamın kafasına defalarca çöp kovasını geçirdim bayılmıştı başında kanı görünce oradan kaçtım illa inanmak istemiyorsan sen bilirsin ispat etmek zorunda değilim hatta boyumu da inandırıcı olsun diye kendim yaraladım “
Kolumu kendine çekti
“ sendeki bu cesareti nerden alıyorsun? “
“ kendimden bir yerlere saklamıştı şimdi de saklandığı yerde sıkılmış “
“ senin dilin fazla uzadı hem bu halin ne? “
Derken gözlerini benden alamıyor
“ ne varmış halimde? Dediklerinizi harfiyle yerine getiriyorum daha benden ne istiyorsun? “
Dudaklarımın üstüne parmağını bastırdı
“ suss “
Parmağını dudağımdan çektim
“ susayım tabi en iyi yaptığım şey nasıl olsa “
Kolumu çekip camdan dışarı baktım yansıması gözüme gelirken güldüğünü fark ettim ters bakış attım
“ komik olan ne? “
“ sende ki bu cesaret aslında hoşuma gitmedi desem yalan olur “
“ gerçekten mi? Çok saol ya “
Koluma yapış kendine birden çekti
“ sen yine de bu cesaret işini fazla abartma “
Gözleri gözlerimde ne anlatmak istiyor ne anlam gerek? Emin olamıyorum nefesi dudaklarımı okşayıp geçti…