Seher, yeni mezun olmuş atama ile uğraşmadan kendi özel eğitim okulunda işe başlamıştı. Seviyordu bu mesleği dahası çocuklarla ilgilenmek onların özel durumlarından ötürü nasıl da başkasına muhtaçlık duyup toplumdan ötelendiklerini görmek dört elle sarılıp en iyi şekilde bu işi yapmasına teşvik ediyordu. Halası ile müdüriyette oturup öğrenci listelerine bakarken aslında oldukları bölgede bu tür özel çocukların daha fazla olduğunu biliyordu.
“Hala.”
“Söyle halacım.”
“Ben diyorum ki, bir günü şöyle dışarıdaki işlere ayırsak. Köyleri dolanıp bilmeyen, imkânı olmayan, ya da göndermek istemeyen aileleri ziyaret etsek. Nasıl olsa koca koca servis araçları hostesler hazırda bekliyor. Çevre ilçelere de bakarız. Okul kapasitemiz şu an olan öğrencinin neredeyse on katını karşılayacak katar iyi.”
Bahar elindeki kâğıttan kafasını kaldırmış kendine bakan yeğenine tebessüm etti. İdealist bir öğretmen ve vicdanlı insan olması gururunu okşuyordu. Abisinin de onunla gurur duyduğunu adı gibi biliyordu.
“Haklısın kızım. Ben birkaç boşta olan öğretmen arkadaşla belirli bölgeler seçeyim dağılalım. Ne kadar çocuk o kadar onların hayatına dokunup az ya da çok insan içine karışmalarını sağlama.”
Seher halasına sarılıp yanaklarını öperken evde olan Zişan oflayıp pufluyor elinde telefon ne yapacağını bilmiyordu. Merakına yenilip genç adamın sosyal medyasını resmen talan etmişti. Hesap herkese açıktı ve bu rahat olmasını sağlamıştı. Birçok resim vardı. Geneli hatta neredeyse hepsi iş arkadaşları, akademiden pozlar ve daha çoğu. Bir resim daha vardı. Kendinden yaşça küçük olduğu belli olan bir kızı kolunun altına almış saçlarını karıştırırken resmi çekenin kadrajına yakalanmışlardı. Altındaki notta “Bir küçük kız kardeş meselesi” yazıyordu. Bu istemsiz dudağının ucunun kıvrılmasına neden olmuştu.
Sonra tek bir resimde takılı kaldığını fark etti. Kadraja sanki ona bakacak kişinin içini görürcesine dikmişti yeşillerini. Yüz ifadesi sertti ama buna rağmen hafif belli belirsiz bir yumuşaklık ben buradayım diyordu. İrislerindeki hafif haylazlık biraz olsun umursamaz hallerinin eseriydi.
Sertçe yutkundu. Alt dudağını ısırırken iç çekip sosyal medyadan çıktı. İsteği hala kabul etmemişti. Etse ne değişecekti ki. Biliyordu işte öyle adamlar yanına yakışan birilerini arardı. Kendi etine dolgun kilosu yüzünden boyu daha kısa görünen özgüvensiz ve sorunları olan biriydi.
Odasının kapısı çalındığında içeri burnunda soluyan Oylum ve “Sakin olur musun?” diye arkadaşları girdi. Gelip yatağın karşısındaki koltuğa oturduklarında Zişan kaşlarını kaldırdı. Ela gözleri ateş almış Oylum’a bakıp “Hayırdır canım ne bu halin?” dediğinde hala çok sinirli olan kız yüzünden arkadaşı “Zişan abla sorma. Biz bir kafede oturup az konuşalım bir şeyler içelim dedik. Behman abilerde oradaydı. Neyse Behman abi bize pasta falan yolladı. Sonra da Mihri abla geldi. Hani şu her ortam da kendini belli eden yok mu?” derken kaşlarını çatan Oylum “Şuna abla değip durma. Zekâ yaşı hala sıfır beş yaş arası” dedi.
Zişan durumu az çok anlamıştı. Herkes Oylum ile Behman’ı biliyordu. Çocukluktan gelen o saf tertemiz sevginin farkındaydılar. Genç kız sinirden kızarmış kıza bakarken iç çekip “Oylum. Canım bana bakar mısın?” dediğinde gözleri dolmuş kız dudaklarını büktü. Kıyamayan Zişan sağlam kolunu yana açtı ve “Gel buraya” diye onu çağırdı.
Oylum buna ihtiyacı varmış gibi hemen kalkıp ablasının yanına oturdu ve ona sarıldı. Saçlarını öpen Zişan “Güzelim benim. Hepimiz az çok o kızın aşırılıklarını biliyoruz. Sen bu zamana kadar Behman konusunda bir laf ya da söz duydun mu? Hiç kulağına sevdiği var, yanında da şu kızı görmüşler diye konuşulduğuna şahit oldun mu?” dedi. Başını olumsuz anlamda sallayan kız “Duymadım. Duysam dayanamazdım zaten.” dediğinde Zişan tebessüm etti. Sevgi güzel şeydi.
“O zaman niye bu kadar delirdin be güzel kardeşim. Yine Mihri’nin had bilmez halleri belli ki. Hem unutma. Behman Allah var çok güzel seviyor seni. Hiç belli etmese de bekliyor kuzum. Daha yaşın küçük, yanlış bir olay olmasın laf söz dönmesin diye geri çekiyor kendini ama hep orada. Çok değil iki yıl daha bekle ve gör. O zaman her şey değişecek. Sen reşit olacaksın. İşte bu olduğunda Behman’ı kimse tutamayacak.”
Burnunu çeken Oylum içinin biraz daha rahatladığını hissetti. Burnunun ucu kızaran kız “Teşekkür ederim abla. Sözlerin çok rahatlattı. Bu arada sen nasıl oldun?” dedikten hemen sonra aklına gelen şeyle “Peki ya şu özel harekatçıdan haber var mı?” deyip hevesle gözlerindeki son nemi kuruladı. Kızlar da gözlerini belertmiş “Özel harekatçı mı? Şaka yapıyorsun Zişan abla. Hani şu bildiğimiz bilmem kaç metre boylu kaslı maslı aşırı karizmatik ve de yakışıklı özel harekatçılardan mı bahsediyoruz.” derken Oylum istemsiz kahkaha attı. Arkadaşı Zilan yastık atıp susturdu. Ardından da ona şaşkın şaşkın bakan Zişan’a açıklama yapmaya başladı.
“Ben bir süredir askeri olaylara sardım abla. Böyle baya bir uygulama da onlarla ilgili oluşturduğum kurgu üzerinden kitap yazıyor çok araştırıyorum. Bir dizi var Börü, sonra işte Nefes filmi, Dağ bir ve iki. Yani anlayacağın askerle yatıp kalkar oldum. Özel harekatçılar da şimdi Allahı var öyle böyle değiller. Arada denk geliyorum emniyetin orada. Oylum da öyle söyleyince az biraz coşmuş olabilirim.”
Zişan dinledi. Dinledikçe hem şaşırdı hem de gülmeye başladı. Cansu diğer arkadaşları Emine ve Cansu’da gülüyordu. Aslında Oylum kötü arkadaşlar edinmeden önce onunla çok iyi olan bu üç kız dostları girdiği kötü yoldan dönünce yeniden dörtlü olarak takılmaya başlamışlardı. Konak ahalisi de bu duruma sevindiği için gelip gitmelerinde sorun olmuyordu.
Genç kız “Sosyal medyadan istek atmış” dediğinde dördü de “Oha” diyerek tepki verdi.
Oylum “Kabul ettin değil mi?”
Zişan “Etmedim. Bekliyor öyle.”
Emine “Abla, kabul etsene.”
Zilan “Bence de abla kabul et. Ay çok merak ettim fotos var değil mi?”
Cansu “Kızlar biraz sakin olun. Hem ne demek öyle hemen kabul etmeler falan. Sanki bunu bekliyormuş gibi. Azcık umursamaz davransın ki değeri olsun.”
Kızlar Cansu’ya dönüp baktığında omuz silken kız “Ablamla arada sohbet ediyoruz da o söylüyor.” diyerek bakışlarını kaçırdı.
Zişan sonra telefonundan Yağız’ın hesabına girip resimlerini gösterdi. Oylum da beğenmişti ama laf arasında “Behman daha iyi” değince odayı gülüşmeler doldurmuştu. Sonuç olarak istek kabul edilmedi ama kızlarla profil didik didik edildi. Ergence yorumlar yapıldı ve Zişan biraz da olsa kafasını dağıttı.
Akşam olduğunda büyük masada herkes yemeğini yerken Afşın sevgi dolu bakışlarla herkesi süzdü. Seher de bakışları durduğunda ona yapacağı sürpriz konusunda heyecanlandığını hissetti. Sonuna kadar hak ettiği şey yarın sabah onun olacaktı. Bir baba edasıyla tek tek masada olan gençlerin halini hatırını sordu. Bahar da Seher’in düşüncesinden ve yapmak istediklerinden bahsetti. Herkes ona takdir dolu sözcüklerle iltifat ediyordu.
Geri dönmelerine birkaç hafta kalan Melike ile Merdan ise sessizdi. Askeri disiplinden konağa döndüklerinde bile kurtulamıyorlardı. Adar onlara bakıp “Sizde durumlar nedir çocuklar?” dediğinde Melike gayet sakin bir tonla “İyi Adar amca. Bir sorun yok.” dedi.
“Peki gireceğiniz bu mülakat sonucu ne zaman belli olacak?”
Merdan “Benim bu ayın sonunda belli oluyor amca. Sonra da zorunlu hizmete gideceğim.” dediğinde herkes gururla ona baktı. Melike de benzer şeyleri söylediğinde hem tüm ailenin yürekleri ağzına geliyor hem de onlar adına seviniyorlardı.
Ertesi gün sabah kahvaltı sonrası Seher ile karşı karşıya gelen Afşın önce hiçbir şey söylemedi ama sonra “Enişte, bir sıkıntı mı var?” dediğinde uzanıp alnından öptü.
“Bu hanede sizler gibi çocuklarla yaşadığım ve yüreği vicdanı insanlığı güzel canlar olduğunuz için çok mutluyum. Ben sizden razıyım. Allah da sizden razı olsun evladım.”
Seher’in gözleri dolarken “Enişte neden böyle dedin ki şimdi?” diye sordu. Anlık dumura uğramıştı. Bahar kocasına bakıp gülüyordu. Diğerleri de habersizdi ve merakla ne olacağını bekliyorlardı.
Sıkıca sarıldığı kıza “Gel bakalım hem okulunda başarın hem de çocuklar konusundaki tutumun ödülü hak ediyordu. Halan ve benden sana küçük bir hediye.” dedikten sonra konağından kapısından çıkardı. Karşılarında parlament mavisi Volvo xc90 pırıl pırıl güneşin altında parlarken Seher gözlerini irileştirdi. Ağzı açık öylece bakarken avucuna konan araba anahtarı ile şoktan kurtulmaya çalıştı. Bahar genç kıza sarılırken “Dikkatli kullanacağına söz ver canımın içi.” dediğinde “Hala bu çok fazla. Çok büyük bir hediye. Ben, ben ne diyeceğimi bilmiyorum.” diye ağlamaya başladı.
Geri çekilen Bahar kızın yanaklarını tutarken parmakları ile göz yaşlarını sildi.
“Ağlama. Değil araba sizin önünüze dünyayı sersem az gelir. Hepiniz tek tek gurur kaynağımızsınız. Dediğim gibi dikkatli olacaksın. Anlaştık mı?”
Burnunu çekip başını sallarken “Tamam. Çok teşekkür ederim. Allah razı olsun hepinizden.” dedi. Sonra eniştesine dönüp baba gibi bakışlarından yüreği sızladı. Babası Hamit gözlerinin önüne gelip şefkatle gülümserken yanağından süzülen yaş şalının kıyısında yok oldu. Afşın'a babasına sarılır gibi sarıldı.
Sessizce teşekkür ederken baba dedi. Bunu sadece Afşın duyarken sırtını sıvazlarken “Kızım” diye mırıldandı. Arabasına hevesle bakan Seher ile diğerleri de sevindi. Mutlu oldular. Ankara'daki ev de Seher’in üzerineydi ve boş duruyordu.
Arabasına binip okula doğru yol alan Seher sonrası herkes gitmesi gereken yerlere gitmiş kalanlar da evde vakit geçiriyordu. Zişan ise koluna rağmen çok önemli dersleri olduğu için üniversitenin yolunu tuttu. Neslihan ile Behice onu kapıda karşılarken ders önceki çay içmek için kantine geçtiler. Sohbet ederlerken birinci sınıflardan bir kız utana sıkıla yanlarına gelip selam verdi.
Behice anlamak adına “Bir sorun mu var canım?” dediğinde “Şey ben rahatsız ediyorum ama bir şey söylemek istiyorum ama terslemenizden de korkuyorum. Birkaç kişi ters tepki verdi de.” diyen kız mahcupça başını eğdi.
Zişan yanındaki sandalyeyi çekti ve “Otur bakalım. Önce tanışalım sonra da sıkıntın neyse anlat bakalım. Yapabileceğimiz ya da elimizden gelen bir şey olursa elbette yardım ederiz.” dedi ve sıcacık gülümsedi. Kız mavilerini büyütürken hevesle hemen oturdu ve “Ben Rümeysa. Birinci sınıflardanım. Sözel konularda biraz zayıfım. Özellikle edebiyat dersim yerlerde. Bir dönem ailevi sorunlarımdan dolayı çalışma ve odaklanma sorunu yaşadım. Sonra da ipin ucunu kaçırdım. Sordum soruşturdum sizlerin ve birkaç kişinin daha edebiyatı çok iyiymiş. Eğer sorun olmazsa yani size de zorluk olmazsa bana edebiyat çalıştırma durumunuz olur mu? Bu arada geçmiş olsun abla kolun nasıl oldu? Yani kırık mı çatlak mı? Bilemedim ama.” deyip iri gözleriyle onlara baktı.
Neslihan ile Behice şaşkınca bakarken benzer tavırlarla evde de çok karşılaşan Zişan “Ben Zişan. Behice ve Neslihan. Tanıştığımıza memnun olduk. Ders konusuna gelirsek kızları bilmem ama ben yardımcı olurum. Bana da tekrar olur he kızlar ne dersiniz?” derken kızlara döndü.
İkisi de “Bizlik sıkıntı yok. Gerekirse arada bizde yardım ederiz.” dediğinde mutlulukla gülümseyen Rümeysa “Abla çok teşekkür ederim. Allah razı olsun.” derken gözlerinden rahatlaması belliydi.
Rümeysa öylece hayatlarına girerken bu giriş başka şeylere de gebeydi. Ders çıkışı arabaya binip konağa gitmek için yola çıkan Zişan sosyal medya da dolanırken mesaj isteklerinde gördüğü şeyle şaşırmadan edemedi.
“Merhaba Zişan Hanım. Kolunuz nasıl oldu? Umarım iyidir. Her ne kadar dikkatsiz siz olsanız da durumunuzu merak ettim.”
Kaşları hem şaşkınlıkla kalkıyor hem de istemsiz çatılıyordu. Bir anlık sinirle mesajına karşılık vermek istedi ama arkadaşları hariç mesaj gönderimi olmadığını görünce düşünmeden isteği kabul edip tek eliyle mesaj yazmaya başladı. Zorlansa da umursamadı.
“Dikkatsiz olan ben miyim? Siz ne kadar egoist bir insansınız ya. Niye hatanızı kabul etmiyorsunuz? Ayrıca kolum sizi ilgilendirmez. Sormanıza ya da merak etmenize gerek yok.”
Yağız bir süre masa başında çalışacağı için sinir olsa da evrak işleri bittiğinde çay sigara için bahçeye çıktığında gelen takip ve mesaj bildirimi ile banka oturup paketi ile bardağını masaya koydu. Sigarasını yakıp içmeye başladığında bildirimlere girdi. Zişan Ertekin adını görmek dudağının ucunu hafiften yukarı kıvırmasına neden olmuştu. Hele mesajına karşılık vermiş olması dişlerini göstereceği biçimde sırıtmasına yetmişti.
Çayından bir yudum alırken görüldü yaptı ama cevap vermedi. Sonra hesabına girip incelemeye başladı. Çok fazla kendinin olduğu foto yoktu ama kalabalık aile resimlerinde yüzünde gülücük gamzeleri belirgin şekilde duruyordu. En son bir kitapçıda elindeki kitaba dalıp gittiği şekliyle fotoğrafı çekilmiş altına da okuduğu kitaptan alıntı konmuştu.
Başını hafifçe yana eğen Yağız kızın yan profiline dikkatlice bakarken sigarasından bir nefes daha aldı. Sinirlenip geri dönsün ve iletişim sağlayabilsinler diye öyle bir mesaj atmıştı. Böylelikle onların muhabbeti de başlamış oluyordu.
CANLARIM LEYAL'İN BORDO HAREKATIN DA YENİ BÖLÜMLER VAR. FAZLA UZUN BİR KİTAP OLMAYACAĞI İÇİN İKİNCİ BİR KİTAP DURUMU SÖZ KONUSU DEĞİL. UYGULAMA TEMSİLCİMİZLE BU KARARI ALDIK. BU NEDENLE ??? LEYAL'İN İNTİKAM HAREKATI - LEYAL'İN BORDO HAREKATI ??? KİTABINDA DEVAM EDİYOR. 20 21 VE 22.Cİ BÖLÜMLERİ YÜKLEDİM. KEYİFLİ OKUMALAR.