1.Bölüm
Annesi öldükten sonra babası ile yanlız kalan genç kızın tüm hayatı babası olmuştu. Terzi olan Yaşar bey, geçimini terzilikle kazanıyordu. Mesleğinde başarılı olan adam, küçük bir mahallede olan dükkanını büyük bir çevreye tanıtmıştı. İşini iyi yapan her insan bir gün kesinlikle fark edilirdi. Yaşar beyde işini severek ve özenle yaptığı için müşterilerinin ilk tercihi kesinlikle kendisi oluyordu.
"Baba ben okula gidiyorum." diyerek evden çıkan Nilay için aynı monotonluk devam ediyordu. Okul, ev arası her gün mekik dokuyordu. Bazı günlerde babasının yanına giderek kumaşlarla aşk yaşıyordu. İleride en büyük hayali babasının çizdiklerini dikmesiydi. Henüz ikinci sınıfta olmasına rağmen aslın da başarılıydı. Şimdiden bir kaç çizimini babasına dikmeye ikna etmişti.
Genç kız otobüs durağına geldiğin de daha otobüsün gelmesine on dakika olduğunu fark etti. Evden yine erken çıkmıştı. Koştur, koştur gelmeyi sevmediği için genelde erken çıkıyordu evden, ama bugün biraz daha erken çıkmıştı. Aslında iyi oldu belki Furkan'ı görebilirim bu sayede diye düşünürken
"Günaydın Nilay, yine erkencisin?" diyen Furkan'ın sesini duyunca içini bir mutluluk sardı.
"Sana da günaydın Furkan abi. Evet biraz erken gelmişim." diyerek cevap verdi.
Furkan ile aynı mahallede otursalarda çok fazla denk gelmiyorlardı. Nilay'ın ilk ve tek aşkı olan Furkan, Nilay' dan yedi yaş büyüktü. Ama Nilay'a göre aşkın yaşı yoktu. Zaten Furkan'ın da bu aşktan haberi yoktu. "Havalar soğuk dikkat et, erkenden gelip burada bekleyip hasta olacaksın." dediğin de "Bana bir şey olmaz alışkınım abi" diyerek cevap vermişti. Furkan aralarında ki mesafeyi biraz daha kapatıp yanına yaklaşarak "Sen yine de dikkat et güzellik, benim servis geldi, hadi görüşürüz." diyerek yanağından bir makas alıp servise doğru yürüdü. Nilay ise elini yanağına götürerek arkasından baka kalmıştı. Belki Furkan bunu bilinçli yapmasa bile, Nilay için hep bir umut oluyordu bu davranışları.
Okula geldiğinde hala ara, ara yüzüne dokunarak Furkan'ın da acaba ondan hoşlanıyor mu olacağını düşünüp dalıp gidiyordu. "Heyyy!!! Yine dalıp gitmişsin kızım, sesleniyorum cevap vermiyorsun?" diye konuşan Hande'ye "Hiç öyle dalmışım duymadım, bir şey mi oldu?"
"Bir şey olduğu yok be kızım öyle görünce konuşuruz diye geldim." diyerek yanına oturdu. Hande ile Nilay çok yakın arkadaş olmasa da yine de sık, sık görüşüyorlardı. Hande biraz çapkın daha doğrusu şıp sevdi birisi olduğu için Nilay bu durumdan çok hoşlanmıyordu. Sırf bu yüzden arasına sürekli mesafe koyuyordu. Nilay'a göre aşk öyle sürekli olabilecek bir şey değil, hatta bir kez gerçekten sevdin mi asla ikincisi olmazdı. O yüzdendir ki senelerce platonik bir şekilde Furkan'ı seviyordu.
"Okul çıkışı bir şeyler yapalım mı? Sinemaya falan gideriz. Bak bu kezde hayır dersen gerçekten küserim sana." diye konuşunca Nilay, Hande'nin teklifine mecbur evet demişti. "Tamam ama önce babama söylemem lazım. Eğer izin vermezse olmaz" dediğin de Hande "O iş bende ben Yaşar amcayı arar izin alırım. Hem elbisemi dikmiş mi onu da öğrenirim." diyerek telefonu eline aldı. Hande telefonda beş dakikaya yakın konuşup kapattıktan sonra Nilay'a dönerek "Tamamdır saat ona kadar izin alınmıştır. İstediğimizi yapabiliriz." diyerek Nilay'a sarıldı. Nilay bu sarılmaya karşılık verse de, böyle şeyleri samimi bulmadığı için çok içten bir sarılma olmamıştı onun için.
"Ben şimdi sınıfa gidiyorum ders bittikten sonra burada seni bekliyor olacağım." diyerek gitmişti.
Nilay derse girmiş pür dikkat hocasını dinleyip, notlarını almıştı. Çıkışta Hande'nin dediği yerde beklediğini gördü. Aslında gitmek istemiyor du, ama sürekli bir bahane ile red ettiği içinde suçluluk duyuyordu. Hem babası da izin vermişti. "Bu kez kaçışın yok hadi kızım" diyerek Hande'nin yanına gitti.
"Önce yemek yiyelim sonra gideriz sinemaya olur mu?" diyen Hande' ye kafasını tamam anlamında sallayarak onay vermişti. Okuldan çıkmışlardı ki önlerinde bir araba durarak "Hande nereye gidiyorsanız biz bırakalım." diyen Kerem ile karşılaşmışlardı. Hande hevesli bir şekilde "Tamam olur." desede gözleri ile Nilay'a yalvarır bir şekilde bakıyordu kabul etsin diye. Nilay' da "Tamam" dediğin de ikisi de arabaya binmişti. Hande ön koltuğa, Nilay ise arkaya geçmişti. Nilay arka kapıyı açtığında içeride Faruk'un olduğunu görünce şimdiden tamam dediğine pişman olmuştu. Ama artık çok geç olduğu için "Merhaba" diyerek yanına oturmuştu.
Faruk bir kaç kez Nilay'a arkadaşlık teklifi etmiş ve hepsinde de aynı cevabı almıştı. Fakat Faruk asla pes etmiyor, sürekli bir bahane ile karşısına çıkıyordu. Önde oturan Kerem ve Hande kendi aralarında plan yapmış ve hep birlikte yemek yemeye karar vermişlerdi. Nilay başa gelen çekilir diyerek bugünlük her şeyi kabul etmişti.
Önce hep birlikte yemek yemişler, sonrada sinemaya gitmişlerdi. Nilay sürekli Faruk'tan uzak durmaya çalışsa da film izlerken bile yanına oturmuş ve sürekli gözleri Nilay'ın üstündeydi. Nilay film bitsin de gideyim diye dua ederken Faruk biraz daha ileri giderek kolunu Nilay'ın boynuna koyarak saçları ile oynamaya başlamıştı. Nilay bu durumdan aşırı rahatsız olsada sadece kafasını çekerek uzaklaşmaya çalışıyordu. Belki başkası olsa tepkisini farklı ve açık bir şekilde gösterirdi. Ama Nilay insanların ne der düşüncesinden hep çekiniyordu. Faruk'un arsız dokunuşlarına daha fazla tahammül edemeyerek yerinden kalkıp salondan çıkınca Hande'de peşinden çıkmıştı. "Ne oldu kızım niye çıktın?"
"Ne mi oldu? Faruk sürekli saçlarıma dokunuyor, istemediğim halde elleri yüzümde dolaşıyor." dediğin de Hande gülerek "Bunun için mi çıktın, ay bende bir şey oldu sandım." dediğin de Nilay sinirli bir şekilde "Çıkmam için başka ne olması gerekiyordu?" diye bağırdığında Kerem ve Faruk da yanlarına gelmişti.
"Ben gidiyorum, size iyi eğlenceler." diyerek yanlarından koşar adım giderken Kerem peşinden gelerek "Nilay bekle bir dakika ne oldu, neden gidiyorsun?" diyerek durduğunda. Nilay tüm sinirini Kerem'den çıkartmıştı. "Cehennemin dibine gidiyorum. O arkadaşından uzak nere varsa oraya gideceğim. Söyle ona bir daha yanıma dahi yaklaşmasın. Hatta selam bile vermesin." dediğin de Kerem bir şeylerin yanlış gittiğini anlamıştı. Oysaki Hande yanına gelip Nilay'ın Faruk'a bir şans vermek istediğini fakat çekindiğini söylemişti. Kerem de Hande ile buluşturmak için böyle bir plan yapmıştı. "Sen Faruk'a bir şans vermek istemiyor musun?" diye sorduğunda Nilay "Saçmalama ne şansı vermek, ben Faruk'a karşı hiç bir şey hissetmiyorum. Hatta biraz önceki hareketlerinden sonra nefret ediyorum." dediğin de Kerem, Nilay'ın rahatsız olmayacağı bir şekilde koluna girerek "Hadi o zaman birlikte gidelim buradan. Ben seni evine bırakırım" diyerek Hande ve Faruk'u arkalarında bırakarak gitmişlerdi. Kerem arkadaşı da olsa bir kadına istemediği halde bu kadar sırnaşmasını onaylayacak biri değildi. Hatta arkadaşlığını gözden geçirmeyi düşündü.
"Çok teşekkür ederim Kerem." diyen Nilay'a "Ne için bu teşekkür, özür dilemem gerekirken birde teşekkür alıyorum, iyiymiş valla." diye güçük bir tebessümle konuşunca "Özür dileyecek kişi sen değilsin ki. Senin ne suçun var?" dediğin de "Haklısın" desede öyle olmadığını biliyordu. Ama şimdilik susup Hande'nin neden böyle bir şey yaptığını öğrenip ondan sonra özrünü dileyecekti. Tamam Hande'nin kendisine karşı bir şeyler hissettiğinin farkında idi, ama sırf bunun için arkadaşını harcamak mantıklı gelmemişti. Hande çok hoş bir kızdı, böyle bir yalana gerek duymadan da onunla sinemaya gelirdi. Ama bugün anladı ki bazı şeyler güzellikle bile olmuyor. Nilay, Kerem'e otobüs durağının orada bırakmasını istedi. Her ne olursa olsun mahalleye araba ile girmek istemedi. Babasının kulağına giderse belki yanlış anlar diye düşündü. Nilay bir kez daha Kerem'e teşekkür edip arabadan indi. Fakat indiğinde karşısındaki kişiyi asla görmeyi beklemiyordu. "Hayırdır Nilay kimdi o çocuk?" diye soran Furkan istemese de sinirli bir şekilde konuşmuştu. "Okuldan arkadaşım Furkan abi. Saolsun beni bugün o bıraktı." diyerek masumca cevap vermişti. Başkası sorsa kesin "Sana ne" diyecekken Furkan'a açıklama yapmıştı. "Madem arkadaşın neden eve kadar bırakmadı?" diye olayı anlamaya çalışan Furkan'a bir kez daha açıklamıştı. "Okuldan sonra Hande ile sinemaya gittik, orada karşılaştık. Sonrada işte beni bıraktı." dediğin de Furkan biraz daha sinir olmuştu. "Anladım, neyse sen yinede arkadaşın da olsa sinemaya falan gitme." dediğin de "Tamam" demişti. Kendine kızsada Furkan ne söylerse tamam demekten kendini alıkoyamıyor du. Birlikte mahalleye doğru yürümeye başladıklarında, Furkan okul hakkında sorular sorarak Nilay hakkında ki her şeyi öğrenmeye çalışıyordu. Nilay ise bu soruların sadece öylesine sorulmuş sorular olduğunu düşünüyordu. "Ben önce babamın yanına uğrayacağım abi, iyi akşamlar." diyerek Furkan ile yönünü değiştirmişti. Furkan giden kızın arkasından baksada yapacak bir şey yoktu. Aralarında ki yaş farkı çoktu. Aslında yan, yana durunca yaş farkı yok olsada kimlik öyle demiyordu. Nilay diğer kızlara göre uzun boyluydu. Belkide mahallenin en uzun kızıydı. Uzun boyuna balık etli olması da eklenince hiç öyle 20 yaşında gibi durmuyordu. Ama yinede Furkan Yaşar beyin izin vermeyeceğine emindi. Zaten Nilay'da sürekli abi deyip duruyordu. Belki ondan bir ışık alsa açılacaktı ama oda yoktu.